Medya
  • 26.4.2002 12:50

CAN ATAKLI'DA PATRONU GÜLDEMİR'E MEKTUBLA CEVAP VERDİ

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/Habertürk'ün sahibi Ufuk Güldemir, kendi televizyonunda yorumcu olarak çalışan Can Ataklı'nın Sabah grubuna yönelik sözlerini,"Eleştiri sınırı dışına çıktın" diyerek bir açık mektub yazmıştı.Patronunun mektubunu okuyan Can Ataklı'da aynı yolu izleyerek Ufuk Güldemir'e mektubla cevap verdi. İŞTE CAN ATAKLI'NIN "UFUK GÜLDEMİR" BAŞLIKLI YAZISI: Sevgili izleyiciler, bugün sizlerle aldığım bir mektubu paylaşmak istiyorum. Gerçi sizlerden gelen mektupları bu gece okumayacağım, ama bu özel bir mektup, çünkü bu mektup Habertürk'ün gazeteci patronundan geliyor. Aslına bakarsanız bana özel olmasına özel de, aynı mektup bugün Habertürk'ün haber portalında da yayınlandı. Hatta belki ben okumadan önce binlerce kişi okumuş oldu bile. Ama hem okumayanlar için bu mektubu size de okumak istiyorum hem de izninizle patronuma bu konuda cevap vermek istiyorum. Böyle bir mektup ya da böyle bir uygulama eğer yanlış hatırlamıyorsam basınımızda ilk kez oluyor. İlk kez bir patron kendi kurumunda çalışan birine kamuoyunun önünde açık mektup yazıyor. O halde cevap da kamuoyunun önünde açıkça olmalı. Ama önce sizlerin huzurunda bana gönderilen mektubu aynen okumak istiyorum. Ondan sonra da benim söyleyeceklerim var, sabredip dinlerseniz çok memmun olurum. Ufuk Güldemir mektubuna ''Sevgili Can'' diye başlıyor. Sevgili Can, dün gece Sabah gazetesi ile ilgili yaptığın yorumda getirdiğin iki açı beni son derece rahatsız etti. Bu rahatsızlığı belki, sana telefonla da iletebilirdim. Ama bunu yapmayı kendime yediremedim, bu yüzden açık açık yapmaya karar verdim. Önce telefon yerine yazı yazmayı tercih etmemin nedeni: Habertürk, yazarlarına, yorumcularına, programcılarına, anchorlarına müdahale etmemekle gurur duyuyor. Bunun herhalde en iyi tanıklarından birisin. Ama Habertürk bir şeyle daha gurur duyuyor: Türk gazeteciliğini uzun yıllardır özlenen ''gazetecilik'' çizgisine çekmekle de. Hiç bir ''başka'' niyet olmaksızın, bir çıkar beklemeden, ihale peşinde koşmadan, kimseye düşmanlık yapmadan, haber neyse vererek... Nitekim bu önemli fark nedeniyledir ki, Sabah gazetesi hakkında bir çok haber yayınlayabiliyoruz ve bu yüzdendir ki, Sabah gazetesindeki akıllı insanlar Habertürk'ün gazetecilik kaygısından başka hiç bir kaygısı olmadığını biliyor. Çünkü yalan yok, belge var, haber var. Ama dün gece bu sınırı aştığımızı düşünüyorum. Sabah gazetesi, evine haciz gönderdiğinde Habertürk ailesi olarak arkanda durduk. Haklı olduğunu düşünüyorduk. Ama haklılığın dün gece iki noktada gölgelendi. Birincisi, Sabah gazetesinde ''geride kalanların mühim adam olmadığı, batsa da bir şey olmayacağı'' mealindeki yorumun, diğeri de, Mehmet Ali Bayar haberinin büyütülmesi ile Sabah'ın mali sorunları arasında irtibat kurman. Bunun en azından Mehmet Ali Bayar gibi bütün iyiniyetiyle ülkesine hizmet için adım atan bir adama haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bu tür adamları sen de daha ilk günden çeşitli ''kombinasyonlar'' içinde gösterirsen, biz bu ülkeyi, senin de hep haklı olarak üstünde durduğun, hortumculuktan nasıl kurtaracağız? Bir insanın evine haciz gönderilmesi, evindeki kızının tacize varır bir şekilde rahatsız edilmesinden kaynaklanan isyanını anlıyorum ve paylaşıyorum... Ama senin bunun dahi üstüne çıkabilecek kadar önemli bir gazeteci olduğunu düşünüyorum. Sana bugüne kadar çamur atanlar bir bir medyadan elenirken, Can Ataklı, bir gazetecilik abidesi olarak hala ayakta. Biz Habertürk'de hergün seninle birlikte olduğumuz için ne kadar şanslı olduğumuzu düşünüyoruz ve bu kader arkadaşlığıyla gurur duyuyoruz. Sevgili Can, senin düşünce özgürlüğün bizim hayat suyumuz. Ama, Babıali'nin tek yazı yazabilen gazeteci patronu olarak ben de düşüncelerime gem vurmak istemiyorum. Sen düşünce özgürlüğünü sonuna kadar kullanmakta özgürsün, ama ben de... YAŞAŞIN ÖZGÜR BASIN YAŞASIN SERBEST DÜŞÜNCE YAŞASIN SERBEST PİYASA Mektup aynen böyle. Açıkçası patrondan böyle bir mektup aldığım için gerçekten çok mutlu oldum. Çünkü aşağı yukarı bir haftadır SABAH gazetesinin sahibi Dinç Bilgin'in beni yıldırmak için evime yönelttiği saldırıyı anlatıyorum bu ekrandan. Ve gerçekten Ufuk Güldemir'in ne düşündüğünü çok merak ediyordum. Bu ekranda karşınıza çıkalı 8 ay oldu. Bu süre içinde ne Ufuk Güldemir'den direk ne dolaylı olarak tek bir uyarı bile almadım. Bana hiçbir zaman şunu söyle, bunu söyleme, şunun üzerine gitme ve benzeri biçimde telkinlerde bulunmadı. Dinç Bilgin'in evime yönelik saldırısı konusunda da tek bir söz etmedi. Bu nedenle gerçek görüşünün ne olduğunu bilmiyordum Ufuk Güldemir'in. Ama bugün öğrendim ve çok mutlu oldum. Uğradığım haksızlığa karşı çıkıyor ve arkamda duruyor. Bu çok önemli. Buna karşın özellikle son konuşmamla ilgili eleştirilerini söylüyor. Bu da çok önemli. Ufuk Güldemir, bu tavrıyla gerçek bir gazeteci olduğunu, gerçek bir gazetecinin şeffaf olması gerektiğini, dürüst olması gerektiğini, namuslu olması gerektiğini cümle aleme gösteriyor. Ufuk Güldemir Habertürk'ün sahibi, ama önce gazeteci. Bu nedenle eleştirdiği bir konuya patron olarak değil gazeteci olarak yaklaşıyor. Değerli izleyiciler, bir medya sahibinin yanında çalışan birine arkandayım ama bazı hatalar yapıyorsun demesi alışılmış bir şey değil. Ama Habertürk bu işte. Şimdi izninizle patronumun eleştirdiği noktalara gelmek istiyorum. Birincisi SABAH gazetesinde kalanlarla ilgili. Patronum haklı olabilir ama bunlar benim subjektif görüşlerimdir. Ayrıca duygusal olarak da algılanabilir. SABAH'ta kalanlar derken elbette mesleğinin gereğini yerine getiren, evine ekmek parası götürmek için uğraş verenleri kastetmiyorum. Benim söylediklerim yıllarca birlikte çalıştığım, çoğuna evimi açtığım, birlikte eğlendiğimiz, birlikte tatil yaptığımız, birlikte mücadele ettiğimiz arkadaşlarım. Bunların bazılarıyla SABAH'taki dönemden öncesinden beri arkadaşız, dostuz. İşte kastettiğim SABAH'TA kalanlar bu arkadaşlar. Ufuk Güldemir alınmasın ama gerçekten çoğunu beğenmiyorum. Bir kere hemen hepsi kendilerini akıntıya bıraktılar. SABAH'ın özel durumu nedeniyle hiçbir ciddi konuya giremediler ve giremiyorlar. Tamam böyle bir durumda bunu yapmak zordur, ama sırf biraz bekleyelim işler düzelirse biz de tekkeyi bekleyenler olarak çok kazanırız mantığı bana ters geliyor. O zaman da şunu düşünüyorum. İnsanların nasıl oldukları zor anlarda ortaya çıkar. Durum kötü diye amiyane tabirle araziye uymak, sus otur bekle politikası izlemek bir gazeteciye, gerçek gazeteciye yakışmaz. SABAH'ta eski dostlar şimdi bu halde. O zaman da ben şöyle düşünüyorum. Kişisel çıkarı için herşeye razı gelen, (örneğin para bile alamıyorlar) boyun eğen kişiler istedikleri kadar gazeteciyiz desin, olamazlar. Bu durumda yarın öbürgün hiçbir yerde yazmamaları farketmez. Kısacası, bu subjektif bir görüş olabilir. Ama Ufuk Güldemir'in uyardığı gibi bunu ekranda söylemek Habertürk'ün özgürlüğüne gölge düşürmüş olabilir. Bu nedenle kendi kanalımdaki arkadaşlardan özür dilemeyi bir borç biliyorum. SABAH'ın kapanması konusuna gelince, burada bir hata var. Ben onu daha önce de söylemiştim. Kapanmadan kastım sahip değiştirmesi. Galiba dün akşam aceleyle eksik kaldı. Şu anda SABAH'ın sahibi kim bilmiyorum. Bizim bildiğimize göre gazetenin yönetim hisseleri Turgay Ciner'de. Bu satış daha bankaya el konmadan önce yapılmıştı. Sonra Mehmet Emin Karamehmet'in de hisseleri var. Yanılmıyosam Dinç Bilgin'in hissesi azınlıkta. Ama gazetecilik konusunu o bildiği için diğer ortaklar ya da sahipler gazeteye hakim olmak istemiyor. Ayrıca gazete üzerinde muazzam bir borç var. Herhalde bunun altına da girmek istemiyorlardır. Bilemem, bunlar ticari konular ama, SABAH'ın bitmesi sahip değiştirmesidir. Şu anda iktidar özellikle Dinç Bilgin'i ve yanındakileri şahsen kurtarmak istiyor gibi geliyor bana. Ben de bunun önemi olmadığını söylüyorum. Sahip değişir gazete devam eder. 25 yılı aşkın bir gazeteci olarak bir gazetenin kapanmasını istemek mümkün mü. Son nokta Mehmet Ali Bayar konusu. Bu konuda patronuma hiç katılmıyorum. Ben ortaya çıkan bir lider adayını ilk günden yıpratmaya çalışmıyorum. Ama bazı kuşkularım var. Onları dün akşam ile getirdim. Türkiye'de siyasete girmeye çalışan birçok kişi varken, bir anda Amerika'dan birinin bulunması ve kurtarıcı gibi karşılanması mutlaka sorgulanmalı. Bu kişinin arkasında kimlerin olduğunu öğrenmek zorundayız. Medyanın ilgisi ise açıkçası bana çok garip geliyor. Mehmet Ali Bayar'ın resmini bile zor bulan gazetelerin bu telaşını anlamakta zorluk çekiyorum. SABAH'ı bu işe karıştırmaya gelince. SABAH Mehmet Ali Bayar olayına sonradan girdi ve bir anda manşetlere taşıdı. Bu konuda da şüphem var. Bu da benim en doğal hakkım. Bunun Ufuk Güldemir'in görüşüyle uyuşmaması mümkün ve gayet doğal. Bu kuşkunun ekrandan yansıtılması doğru mu? Bana göre doğru. Çünkü vatandaş da şaşkın. Elbette herkes yeni isimlerin çıkmasını istiyor, özlüyor. Ama haklarında bazı akçalı davalar yürütülen medya grupları bu yeni ismi lanse etmeye kalkıyorsa, kuşkuların dile getirilmesi de kaçınılmaz olur. Bu kuşkular, zaten dün akşam da üzerine basa basa söylediğim gibi umarım boş çıkar. Ama sadece şunu söylemek istiyorum. Mehmet Ali Bayar daha ilk konuşmasında cuma namazını Adapazarı'nda kılacağını açıkladı. Bayar Amerika'da cuma namazı kılar mıydı, bu soruyu sormayacak mıyız? Ve bu sorunun cevabı ''hayır, kılmazdı'' olarak gelirse ne olacak? Bu nedenle eğer biri Türkiye'ye başbakan olarak geliyorsa, onunla ilgili tüm kuşkuları ve soruları ortaya koyacağız. Ufuk Güldemir sanıyorum beni bu konuda eleştirirken duygusal davrandı. SABAH'ın evime yönelttiği saldırıdan ötürü öfkelenmem nedeniyle bu bağlantıyı kurmaya çalıştığımı düşündü. Hayır bu yüzden değil. Yıllardır yaptığım ve ekranda da sürdürdüğüm gibi gazetecilik dürtüsüyle ve kuşkuculuğu ile hareket ediyorum. Şimdi gelelim bir başka noktaya daha. Habertürk'ün yayınları, özgürlüğü bağımsızlığı daha ilk günden beri özellikle medya çevrelerinde gıptayla izleniyor. Habertürk bağımsız, özgür, tarafsız ve objektif bir televizyon kanalı. Burada özgürlük istediğini söyleme anlamında ele alınmıyor. Özgürlük düşünce ve görüşlerin özgürce söylenmesi anlamında. Bizim özgürlüğümüz terbiyesizlik, küstahlık, insanları karalama, aşağılama, hakaret etme ve iftira atma değil. Biz özgür, bağımsız, tarafsız, objektif ve sorumlu gazetecileriz. Bugün Ufuk Güldemir'in mektubu nedeniyle tartıştığımız konu bu özgürlüğün üzerine gölge düşüp düşmediği. Bana göre düşmedi ve bundan sonra da düşmeyecek. Çünkü biz burada kimi zaman belki duygularımızı katarak konuşuyorsak da temel ilkelerimizi, evrensel ilkeleri asla çiğnemiyoruz. Bu mektuba neden olan konuşmada da bu kastın aşıldığını sanmıyorum. Ama görüş ve düşünceler farklı olabilir. Özgürlük ve bağımsızlık herkesin aynı anda aynı şeyi düşünmesi demek değil. Tam tersine farklı görüş ve düşüncelerin de aynı platformda, aynı açıklıkla ve dürüstlükle ortaya konmasıdır. Bu nedenle özellikle bugün kan kokusu almış gibi saldıran bazı medya tetikçilerine de seslenmek istiyorum. Biz burada özgürce tartışıyor ve görüşlerimizi ortaya koyuyoruz. Kimseden korkumuz yok. Kimsenin önünde baş eğmiyoruz ve eğmeyeceğiz. Kendi kendimizi bile aynı dürüstlükle, namusla sizlerin önünde eleştirmeyi sürdüreceğiz. Bugün kimi medya tetikçileri bir haftadır anlattığım haciz intikamını dikkate bile almayan medya tetikçileri, bir anda adeta ellerini ovuşturarak Habertürk'te neler oluyor diye sormaya başladılar. Kimi telefonlar ve mesajlar aldım, ''Habertürk'ten atıldın mı, ayrıldın mı?'' türünden sorular soruyorlardı. Hiç heveslenmesinler, ne Ufuk Güldemir beni atıyor ne de ben bu eleştiriyi ''Git'' mesajı olarak algılıyorum. Habertürk Türkiye'nin tek özgür bağımsız televizyonu olarak yine bir ilke imza attı ve bir devrimi başlattı. Az önce diğer medya mensupları bizi gıptayla izliyor dedim. Çünkü onlar da bizim kadar özgür, bağımsız olmak istiyor. Bu onların da doğalarında var. Ama şartlar hemen herkesin elini kolunu bağlıyor. Habertürk'e gıpta edin ama kıskanıp kötülük yapmaya kalkmayın. Uğraşın ve kendi medyalarınızın da bizim gibi olmalarını sağlayın. Ben sözlerimi Ufuk Güldemir'in bana yazdığı mektuptaki son cümlelerle bitirmek istiyorum. YAŞAŞIN ÖZGÜR BASIN YAŞASIN SERBEST DÜŞÜNCE YAŞASIN SERBEST PİYASA Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:40

İLGİLİ HABERLER