Medya
  • 9.1.2003 12:29

CAN DÜNDAR TRT'DEN NEDEN VE NASIL İSTİFA ETTİ?

TRT’den nasıl istifa ettim? O geceyi hayatım boyunca unutmayacağım. 17 Ocak 1991’in ilk saatleri... Amerika’nın Bağdat’ı bombalamaya başladığı gece... Saat 2 civarında haber patlar patlamaz çoğu dünya yurttaşı gibi ben de hemen TV karşısına geçmiş, savaşı CNN’den izlemeye koyulmuştum. Telefon çaldı. Arayan, o aralar çalıştığım TRT’nin üst düzey bir yetkilisiydi. Panik halindeydi. CNN, savaşı canlı yayımlamaya başlamış, yeni özel kanalımız Star da, CNN’e bağlanıp tercümeye girişmişti. TRT, geç kalmıştı. "Hemen atla gel" dedi karşıdaki ses... * * * O karlı Ankara gecesinde, üzerimde kalın bir kazakla TRT’nin Kavaklıdere’deki binasına giderken benden ne beklediklerini bilmiyordum. Kurumda bir süredir Bülent Çaplı ve Gülfem Aslan’la birlikte "CNN Dünya Raporu" programına haber hazırlıyor, CNN’le ilişkileri yürütüyorduk. Haber Dairesi katına çıktığımda derhal stüdyoya girmemi söylediler. CNN yayını ekrana verilecek, ben de anında tercüme edecektim. İyi de koca yayın kuruluşu, aylardır beklenen bir savaşa neden hazırlıksız yakalanmış ve bir simültane tercümanın yapabileceği bu işi bana yıkmıştı? Bunun nedenini, stüdyoya girerken yapılan tembihlemeden anladım. CNN, ilk yayınında Bağdat bombardımanına İncirlik’ten kalkan uçakların da katıldığını bildiriyordu. Oysa Dışişleri henüz bu bilgiyi doğrulamamıştı. O yüzden her söyleneni bire bir tercüme etmeyecek, savaşa Türkiye’nin dahlini çağrıştıran ifadeleri ayıklayarak yayına verecektim. "Saçmalamayın" dedim: "Türkiye’de birçok evde CNN izleniyor. İngilizce bilmeyenler de Star’ın yayınından durumu öğreniyorlar. Yayını ‘filtre ederek’ verirsek başımızı toprağa gömmüş oluruz. En iyisi CNN’in yayınını aktarıp Dışişleri’nin bu bilgiyi doğrulamadığını söylemek değil mi?" Tartışacak vakit yoktu. "Stüdyoya gir ve denileni yap" dediler. O arada yeni bir önlem alınmıştı: CNN’in yayını yarımşar saatlik bantlar halinde kaydediliyor, hemen montaja sokulup "sakıncalı bölümler" ayıklanıyor, sonra montajlı bantlar canlıymış gibi yayına sokuluyordu. "Ben bu oyunda rol almam" dedim. İstifamı verip çıktım. Eve döndüğümde, TRT ekranında genç bir meslektaşımı, "İncirlik" sözcüğünün geçmediği montajlı bantları tercüme ederken gördüm. Kendisi sonradan epey yükseklere tırmandı. * * * 12 yıllık bu anıyı yeniden hatırlatan, önceki gece TV 8’e konuk olan Org. Doğan Güreş oldu. Dönemin Genelkurmay Başkanı olan Güreş Paşa, benim arabayla TRT’ye gittiğim dakikalarda Çankaya’daki kriz masasında yaşananları anlattı. Köşk’te beklerken Cumhurbaşkanı’nın İngilizce bir telefon konuşması yaptığını duymuş. Az sonra Özal gelip şöyle demiş: "Madrid’den B - 52 bombardıman uçakları kalkmış. Buraya geliyorlarmış. Bunlara İskenderun üzerinden şöyle bir koridor açıverelim." Güreş Paşa, buna izin verme yetkisinin Meclis’te olduğunu hatırlatmış ve Anayasa’nın 92. maddesine göre siyasi talimat istemiş. Gözler toplantıda bulunan Başbakan Akbulut’a çevrilmiş. "Baktım Akbulut orada somurtuyordu" dedi Güreş canlı yayında... Savaş konusunda baştan beri Özal’dan farklı düşündüğü bilinen Akbulut, "Olmaz" deyince o gece, ne B - 52’lerin Türk hava sahasına girmesi, ne de İncirlik hava üssünün kullanılması mümkün olabilmiş. * * * Körfez Savaşı’yla ilgili hazırlamakta olduğumuz "O Gün" belgeseli için dün Akbulut’la konuşurken "Niye izin vermediniz" diye sordum. "Her şeyin bir usulü var. Bunu görsünler istedik. Hem de durumun nasıl gelişeceğini gözledik" dedi. Nitekim, İncirlik, ancak ertesi gün Meclis’ten yetki alındıktan sonra kullanıma açılmıştı. Anladığım kadarıyla benim istifa ettiğim saatlerde Ankara’da başkaları da istifanın eşiğine gelmişti. Dünkü kıssadan bugüne hisse şu: Savaş düğmesine basılmadan (hatta basıldığında bile ölçüp biçmeden) üslerin kullanımına izin verilmesi hatadır. Bu koz, son ana kadar elde tutulmalı, yok yere düşman kazanılmamalı ve kriz anında da emrivakilere karşı uyanık olunmalıdır. Umarım, AKP peşin bir angajmana girmemiştir Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:06

İLGİLİ HABERLER