
CEM ÖZDEMİR: TÜRKİYE'DE SAĞ-SOL KARIŞMIŞ...
SOHBET ODASIDERYA SAZAK
DERYA SAZAK: Yeşiller Grubu'nun İstanbul toplantısı geniş yankı uyandırdı. Daniel Cohn Bendit, İlerleme Raporu açıklandığı gün, "Çocuklarımızın Türkiye'yi AB'nin bir parçası olarak görecekleri Avrupa istiyoruz" demişti. Bu destek nasıl doğdu, 10 yıl önce Yeşiller Gümrük Birliği'ne itiraz etmişti...
CEM ÖZDEMİR: Biz, hiçbir zaman, Türkiye kültür ya da din farkından AB'ye giremez, demiyorduk. İnsan hakları konusunda hassastık. Türkiye'nin etnik gruplara, kadınlara, çevreye yönelik politikalarına eleştirel yaklaşıyorduk. O zamanki devlet politikasına itirazlarımız vardı. Türkiye'de entelektüeller, 'Biz mi değiştik, onlar mı?' diye sorgulamakta haklı. Türkiye değişti! Söylediğimiz şeyler artık hükümet politikası oldu, halkta da destekliyor. Biz de değiştik.
<ı>Nasıl değiştiniz?ı>
Hatırlıyorum, on yıl önce Gümrük Birliği'ni savunurken Yeşiller içinden sert tepkiler alırdım. Bugün Türkiye'de çok sevilen arkadaşlar, Gümrük Birliği'ne karşıydılar. İzolasyon, boykot politikasından yanaydılar. Oysa Türkiye'deki demokratlar farklı düşünüyorlardı: "Türkiye'yi ne kadar fazla izole ederseniz, o kadar az demokrasi olur. Avrupa'ya çektiğiniz ölçüde demokrasi gelişir." Böyle hareket etmemin doğru olduğu ortaya çıktı.
<ı>İstanbul toplantısına katılan Yeşiller, ne yönde etkilendiler?ı>
İzlenimler çok çok iyi, Avrupa'dan gelen milletvekillerinden biri şunu söyledi: "Ben şimdiye kadar Türkiye'de AB çabasının yüzeysel olduğunu düşünüyordum, sadece hükümeti bağlayıcı ve elitler arasında tartışılan mesele şeklinde görüyordum. Halktan birileriyle konuştuğumda, AB'yi isteyen güçlü bir kamuoyu olduğunun saptadım. Bu insanlar Türkiye'nin değişmesi gerektiğinin bilincindeler."
Bizlerin vermek istediği mesaj da buydu. AB sadece elitlerin meselesi değil, halk istiyor.
<ı>Türkiye'yi AB'ye, 'İslami' kökleri olan bir partinin, AKP ve Tayyip Erdoğan'ın taşıyor olması Batılı çevreleri şaşırtıyor mu? Bendit, Dışişleri Bakanı Gül'ü, Yeşiller Grubu'na davet etti. AKP'deki bu değişimi nasıl karşılıyorsunuz? Batılılaşma hareketleri hep 'İslamı zayıflatma' olarak görülürdü.ı>
Çok ironik bir şey bu. Cumhuriyet projesinin ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Cumhuriyet, İslami kesimi de içine alabiliyor ve İslami kesim de bu çerçevede Cumhuriyet'in çağdaşlaşmasını, ilerlemesini, demokratikleşmesini sağlamış oluyor. Türkiye yeni bir çağa gidiyor.
<ı>Buna rağmen Türkiye'nin AB üyeliğine tereddütle bakan çevreler yok mu Batı'da? Türban nedeniyle Fransa'da kuşkular artıyor. Zina tartışması da tepki topladı.ı>
Avrupa'da soru işaretleri vardı. "Erdoğan değişti mi? Takiye mi yapıyor? Ne zaman U dönüşü yapacak" diye bekleyen çevreler oldu. AKP, zina meselesiyle herkesi şaşırttı. Zina tartışması bir parça iz bıraktı. O da olmasaydı, 17 Aralık'a tereddütsüz gidilecekti. Neyse ki TCK ile kriz aşıldı. Türkiye'de sanki Batı, İslami ağırlıklı bir hükümet istiyormuş gibi bir izlenim var, bu doğru değil. Türkiye'yi kararlı şekilde AB'ye taşımaya kim hazırsa, ona destek veririm. İster CHP, ister AKP olsun.
<ı>AKP, üzerine düşeni yapıyor mu? AB hedefinde samimi mi?ı>
Daha önceki hükümetlerle kıyasladığımızda Türkiye'de ilk defa gerçekten imzaladığı anlaşmaya sadık kalan bir hükümet var. Keşke 1978'de Ecevit, 'Onlar ortak, biz pazar' demeseydi... Keşke ondan sonra gelen hükümetler, Terörle Mücadele 8. maddeyi getirmeseydiler... "Kürt realitesini tanıyoruz" diyenler bunun gereğini yapsalardı... O zaman AB üyeliğinde en sona kalmazdık. AKP, solun yapması gerekenleri yapıyor. Demokratikleşme, azınlık hakları dünyada solun davasıdır. Türkiye'de tam tersi...
<ı>AKP, solun boşalttığı kent varoşlarından oy aldı. Statükoyu savunmak CHP'ye yetmedi.ı>
Bizi en çok şaşırtan, zaten CHP. Onur Öymen'le görüşüyoruz, Kıbrıs konusunda... Hangisi şahin, hangisi güvercin? Hangisi sol, hangisi sağ şaşırıp kalıyoruz. Türkiye'deki sağ - sol klişeleri, Avrupa'dan çok farklı. Bize uymuyor. CHP'li bir kesimin söylediği şeyler, birçok alanda Avrupa standartlarına göre sol politika değil. Solculuk, milliyetçilik demek değildir.
<ı>CHP, Meclis'teki muhalefetin yeterince dışa yansımadığı görüşünde.ı>
Güçlü bir muhalefet olmaması, AKP açısından da tehlikeli. Bu süreç, AKP'yi despotizme götürür.
<ı>İlerleme Raporu; türban, imam hatipler gibi, AKP tabanının açılımlar beklediği alanlara girmiyor. Azınlıklar ve kültürel haklardan kasıt, Kürtler ve Aleviler...ı>
Avrupa, Türkiye'deki iç barışla ilgili sorunları çözemez; başörtüsü ve türbanda konsensüs oluşturamaz. Aksi halde Türkiye'nin iç işlerine müdahale etmiş oluruz. Avrupa sadece temel prensipleri hatırlatabilir, uygulamasını isteyebilir. Başörtüsü, Almanya'yı da etkiliyor.
<ı>Son olarak Hessen eyaletinde türban yasağı kararı çıkmadı mı?ı>
Almanya'da sıkıntı var. Birçok eyalette benzeri yasalar var. Kaş yapayım derken, göz çıkardı sağ hükümetler. Başörtüsü yasağıyla birlikte bu defa Hıristiyan din görevlilerinin kıyafetlerini de tartışılır hale getirdiler. Hıristiyan Demokratlar, Fransız laik sistemini savunuyor duruma düştüler. Türbanı savunanlar, başörtüsü takmayanların, mini eteklilerin de haklarını savunmalı. Başörtü meselesini yasakla çözemeyiz. Çözüm aracı, eğitimdir. Kızların okula gitmesidir.
<ı>AB'nin, Kürtleri ve Alevileri 'azınlık' diye tanımlaması Türkiye'deki AB karşıtlığını körüklüyor. Kültürel haklar beklentisi ileride üniter yapıyı tartışmaya açar mı?ı>
Hayır. Türkiye'nin bütünlüğünü hiçbir şekilde sorgulamıyoruz, zaten sorgulamaya da hakkımız yok. AB'ye girip de bölünen ülke olmadı. Tersine, güçlenerek çıktılar. Almanya'da birisi, Türkçe 600 yüz kelimeden ibarettir dese, çıldırırım. Kürtlerin dilini yorumlama hakkına da kimse sahip değil. Azınlık konusu da yanlış yorumlanıyor. Lozan'daki tanımlama ile Avrupa'daki konuşlanan azınlık terimi arasında dağlar kadar fark var...
Kötü karar diktatörleri sevindirir
<ı>Aralık zirvesinde yol kazası olur mu? Müzakerelerin, Fransa'daki referandumdan sonraya, 2006'ya bırakılması gibi...ı>
17 Aralık'ta Türkiye'nin bir kazaya uğrayacağını zannetmiyorum. Bence müzakereler 2005'te başlayacak, Konsey'den olumlu karar çıkacağını tahmin ediyorum. Avrupa'daki hükümetlere ve insanlara şunu söylemek gerekiyor: Diyelim ki 17 Aralık'ta kötü bir karar çıktı. En fazla mutluluğu kim duyacak, biliyor musunuz? Arap ülkelerindeki diktatör rejimler; 'Çok şükür, bir beladan kurtulduk' diyeceklerdir. Avrupa bunu görmeli. "Müslümanlar demokrat olamaz" denilir, Türkiye bunun aksinin olabileceğini gösterdi.
<ı>Müzakereler başlasa da, Türkiye'nin 10 yıl sonra tam üye olacağının garantisi yok. Ucu açık görüşmelerin askıya alınmasından bile söz ediliyor. Tavsiye raporundaki düzeltme yapılmazsa, 'İmtiyazlı ortaklıkla yetinir' görüşüne ne diyorsunuz?ı>
Önemli olan, 17 Aralık'ta, 2005 takviminin verilmesi. Müzakereler başladıktan sonra askıya alınamaz. Ancak Türkiye günün birinde yolundan şaşarsa, asla olmayacak bir şey, askeri darbe olursa, tabii ki Avrupa, 'yolumuza devam ediyoruz', demez! Kafamızı bunlara yormayalım. Önümüzdeki aylar çok önemli, Türkiye karşıtlığı Almanya'da eskisi kadar pirim yapmıyor. Yeşiller reformları anlatıyor.
<ı>Siz Almanya doğumlusunuz, aileniz nereli?ı>
Annem İstanbullu, babam Turhallı. Annem 1963'te tek başına Almanya'ya gelmiş. Almanya'da bilinen klişe resim, erkek önce gider, eşini Türkiye'den aldırır. Benim annem Almanya'ya gitmiş, babamı kendisi seçmiş, şimdi annemin terzi dükkanı var. Patron annem. Ailem Cumhuriyet kuşağı, ben de sekülerim; bununla birlikte Almanya'da başörtüsü takmak isteyen kızların hakkını da savunuyorum. Ancak baskı altında olmaksızın, kendi isteğiyle örtünmek istiyorlarsa, ben onların derse girmesini, öğretmen, memur olabilmesini savunuyorum. Almanya'da üniversiteye girmelerinde zaten sorun yok. Örneğin, benim annem hiçbir zaman başörtüsü takmadı. Tam anlamıyla bir Cumhuriyet kızı.
Keşke Madımak'a gitseler
<ı>İlerleme Raporu'ndaki azınlık nitelemesini siz nasıl anlıyorsunuz?ı>
Yasal bir azınlık statüsünden söz edilmiyor. İnsan anadilini konuşabilmeli, özgür şekilde eğitim görebilmeli, inandığı dine ait ibadet yerini kullanabilmeli. Aleviler cemevi diyorsa, orayı Tanrı'nın evi sayıyorlarsa, devlet de öyle kabul etsin, kültür evi demesin.
Türkiye kültür farklılıklarından, çoğulculuktan korkmamalı. Demokratikleşmeyi sürdürmeli. Bunu yaptığı takdirde ne bölünür ne iç savaşa doğru gider ne de başka bir zarar görür.
<ı>Leyla Zana'nın Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmayı nasıl buldunuz?ı>
Kürtçe selamladım kendisini, böyle jestlerin önemli olduğunu düşünüyorum. Ben Kürt değilim, Alman Meclisi'ne seçildiğim zaman, 1994'te bir iki cümle Türkçe konuştum, milletvekillerini kendi dilimden selamladım. Kelepçeleyip beni bir yere götürmediler, hapiste on senemi de almadılar, Leyla Zana'yı Avrupa Parlamentosu'nda dinlerken geçmişte yaşananları hatırladım. Gözlerim yaşardı. Hepimiz insanız, hatalarımız olabilir, geleceğe daha sıcak dostluk duygularıyla, güvenle bakmalıyız. Alevilerle barışma noktasında sayın Başbakan keşke daha sıcak mesajlar verebilse...
<ı>Geçenlerde 'Ben de Aleviyim' demedi mi?ı>
Bence yeterli değil, keşke bir AKP yetkilisi, Sivas'ta Madımak Oteli'ne bir karanfille gidebilse... "Bunu yapanlar bizden değil" diyebilse... Çünkü Alevi toplumunda bütün reformlara karşın, AKP'ye soğuk bir bakış var, 'Acaba gizli ajandaları mı var, şeriat düzenini mi getirecekler?', diye korkuluyor. Siyasette jestler önemlidir. Başbakan ya da ana muhalefet lideri Güneydoğu'da bir gezide kürsüden Kürtçe birkaç cümle söylese, oradaki insanların gönlünde taht kurar. Şimdi bu cesareti sergileme zamanıdır.
Kimdir?
Cem Özdemir, 1965'te Almanya'nın Bad Urach kentinde dünyaya geldi. Sosyal pedagoji eğitimi gördü. Gazetecilik ve eğitmenlik yaptı, 1981'de Yeşiller Partisi'ne üye oldu. İlk siyasi deneyimlerini nükleer karşıtı girişimlerde ve 3. dünya ülkeleriyle dayanışma eylemlerinde kazandı. 1994'te Federal Meclis'e girdi, anne ve babası Türk ilk milletvekili oldu.
(MİLLİYET) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:09