
ÇENE ALTI BAĞLAMA ÇARŞAFA DOLANIR MI?
İSTANBUL - AK Parti ve MHP’nin üniversitelerde türban yasağını kaldırmak için anayasanın 2 maddesini değiştirip, YÖK Kanunu’na da “örtünme tarifi” koyma kararı, sorunu çözer mi? Yeni Anayasa taslağı çalışmalarına katılan iki akademisyen Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yavuz Atar ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serap Yazıcı’ya göre, sorunu çözmez, başka sorunlara yol açar.
NTV’de konuşan Doç. Serap Yazıcı, Anayasa’nın 10. madde üzerinde yaptıkları uyarıların dikkate alınmasından memnun olduğunu belirterek şöyle dedi:
YAZICI: KAMU GÖREVLİLERİ İÇİN TEHLİKE YARATMIYOR
“Özellikle MHP’nin 10. maddeye eklemeye çalıştığı kavramların; problemi çözmeyeceğini ve çok ciddi problemler yaratacağını söylemiştim. O metinde ‘kamu hizmetlerinin sunulması’ gibi bir ifade yer alıyordu, onun çıkarılması beni memnun etti. Aksi halde dini ya da siyasi sembollerin kullanımı sadece kamu hizmeti kullananları bakımından değil, bu hizmeti sunanlar için de gündeme gelebilirdi. En azından eşitlik ile ilgili değişiklik, bu tehlikeye zemin yaratmıyor. Biliyorsunuz, Türkiye türban konusunu sadece yükseköğretim düzeyindeki genç kızlar açısından tartışıyordu. Türkiye’nin demokratikleşme ve insan hakları alanındaki gelişme süreci, çok ironik bir biçimde gündemimize geldi. Biz ‘örtünme hürriyeti’ gibi paradoksal bir konuyu tartışır hale geldik ve şu anda Anayasamıza bununla ilgili bir hüküm ilave etmeye çalışıyoruz. Üstelik bu hükmü, çok sınırlı bir şekilde ilave etmemiz gerekiyordu ki, muhtelif sakıncalar doğmasın.”
YÜKSEKÖĞRETİM KELİMESİ MUTLAKA GEÇMELİYDİ
42. maddede yapılmak istenen düzenlemeyi ise çok sakıncalı bulduğunu belirten Yazıcı, şöyle konuştu:
“Sadece ‘yükseköğretim kurumlarında öğrenciler bakımından kılık-kıyafet serbestliğinin yaratılması’ biçiminde olmalıdır. Mutlaka yükseköğretim vurgusu olmalıydı. Şu andaki şekliyle TBMM’nin gündemine gelir ve yasalaşarak yürürlüğe girerse, kanun koyuculara şu hak tanınıyor; sadece yükseköğretimde değil, ilk ve ortaöğretim kurumlarında da örtünmeye uygun bir norm kabul edilirse, bu Anayasaya uygun bir norm haline gelebilir. 42. maddede yapılmak istenen düzenlemede ‘yükseköğretim’ ifadesinin kullanılmaması, çok açık bir ihmal anlamına geliyor.”
ÇENENİN ALTINDA ÇARŞAF OLABİLİR
Doç. Dr. Yazıcı, “Düzenlemede çarşaf ve burkayı engelleyecek birtakım kuralların da mutlaka yer alması gerekirdi. Başın nasıl kapatılacağı tanımlanıyor ama bu çarşafın kullanımına mani değil. Bir kişi, başını düzenlemede belirtildiği şekilde kapatabilir ama giysisinin alt tarafında çarşaf olabilir” diye konuştu.
Düzenlemeyle başörtüsü kullanmayanların üzerinde baskı olabileceğini de söyleyen Serap Yazıcı, “Hakkın kötüye kullanılmasının engelleyecek hiçbir güvence yok. Başı açık kızlarımız üzerinde baskılar da ortaya çıkabilir” dedi.
Hazırlanan metnin Türkçe’sinin çok kötü olduğuna dikkat çeken Yazıcı, “Sorununun oldu-bittiyle çözülmeye çalışıldığı görülüyor. Toplum bu konuyu rahat rahat tartışarak, bir toplum sözleşmeşi yaratararak çözerse daha iyi olur” dedi.
ATAR: KILIK-KIYAFET DENİLMELİYDİ
Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.Yavuz Atar ise, 10. maddede yapılmak istenen düzenlemenin hiçbir anlam ifade etmediğini savunarak, “Devlet organları ve idari makamlar bütün işlemlerinde eşitliğe uymak zorundadırlar. ‘Kamu hizmetlerinden yararlanılmasında’ ifadesinin eklenmesine hiç gerek yoktu” diye konuştu.
Doç. Dr. Serap Yazıcı gibi yükseköğretim kavramının metinde açıkça dile getirilmemesini eleştiren Prof. Dr. Atar, “başörtüsü” yerine de “kılık ve kıyafet” ifadesi kullanılması gerektiğini belirterek, “Bence, 42. maddenin ‘Yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafeti nedeniyle hiçkimse eğitim hakkından mahrum bırakılamaz’ şeklinde düzenlenmesi daha sağlıklı olurdu” dedi.
KANUNDA YASAKLAR SAYILMALIYDI
Anayasa Mahkemesi’ne gidildiği taktirde, mahkemenin “başörtüsü” kelimesi nedeniyle iptal kararı verebileceğini de söyleyen Atar, şöyle konuştu:
“YÖK Kanunu’nun ek 17. maddesindeki düzenlemede başörtüsü kavramı geçiyor ve tanımı yapılıyor. Başörtüsü dışındaki hemen hemen herşey yasaklanmış oluyor. Başörtüsü geçtiği için bu madde, Anayasa Mahkemesi’ne gider ve ‘Başörtüsü İslam dininin gereğidir’ şeklinde yorumlanırsa, laiklik ile sorunlu görülebilir. Bu sepeble de Anayasa Mahkemesi iptal kararı verebilir. Sorun, Anayasa Mahkemesi yorumunun aşmaktı. Bunun için de ‘kılık ve kıyafet’ ifadesi denilmeliydi. Bunun ardından da kanunda yasak ifadelerin sayılması gerekiyordu. Kural hürriyettir, siz yasakları sayarsınız yasak olmayan bir şey serbesttir.”
ATAR’A GÖRE YAZIMI DA PROBLEMLİ
Atar, kanununun ‘başörtüsü’ kavramı geçmeden şöyle düzenlenmesinin daha doğru olacağını söyledi: “Yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir. Hiçkimse kılık ve kıyafeti nedeniyle yükseköğretim hakkından yoksun bırakılamaz. Ancak kişinin kıyafeti, kimliğinin belirlenmesine imkan verecek şekilde, yüzü açık olmalıdır. Çarşaf, cübbe ve sarık giyilemez.”
Öte yandan, düzenlemede kullanılan Türkçe’ye yönelik eleştirileri destekleyen Prof. Dr. Atar, “Metinde ‘olmayan’ ve ‘hiçbir sebeple’ kelimeleri yan yana gelmiş, öyle olmamalıydı. ‘Hiçbir’ yerine ‘herhangi bir’ olmalıydı” dedi.
Atar, AK Parti ve MHP’nin hazırladığı düzenlemenin çok detaylı ve problemli göründüğünü söyledi.
(NTV)
Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 14:06