Amerika'da 1996-2000 yılları arasındaki Bill Clinton döneminin Irak'a yönelik politikası "çifte izolasyon"du. Bu siyasetin en öz tanımı, 1998'de bir röportajında Clinton'un Ulusal Güvenlik Danışmanı Sandy Berger'den gelmişti:
Saddam yaramaz bir oyuncak gibi. Arada bir kafasını çıkarınca 'pat' diye tekrar vurmanız gerekiyor. Bir kaç yıl içerde kalıp fırsat olunca yine kafasını çıkarıyor... Buna göre ambargo ve silah denetimiyle, Irak'ın kitle imha silahı üretmesi engelleniyordu.
Washington'un asıl amacı Saddam'ı devirmek değil, "hapsetmekti." 1995'te Irak Ulusal Konseyi ve Kürt muhaliflerin istila planı, Washington'ın emriyle son anda durduruldu. Clinton döneminde CIA ve hükümetin tercihi halk isyanı değil, taşları oynatmayacak bir "saray darbesiydi." 1996 sonunda Bağdat, ABD'nin desteklediği Kuzey Iraklı muhalifleri kurşuna dizdiğinde Washington'un tepkisi ülkenin güneyindeki boş askeri tesisleri bombalamak oldu. Saddam'a mesaj açıktı: Uslu durursan sana dokunmayacağız...
Muhalefet, Clinton dış politikasını "ilkesiz" olmakla suçladı. Çevre, globalleşme, dünya kardeşliği konularındaki tavrıyla ABD'ye yönelik tehditleri hiçe saydığı ve ulusal güvenliği riske attığını söylüyorlardı. Örneğin birçok Cumhuriyetçi'ye göre 11 Eylül'ün sebeplerinden biri Clinton döneminin dış politika "zaafıydı." Clinton dönemi Ulusal Güvenlik Konseyi'nde çalışan bir diplomat, özel bir sohbette "Toplantılarda Irak ya da silah denetimi gibi ciddi konuları gündeme getirdiğinizde herkes dönüp, Bu deli de nereden çıktı, der gibi bakıyordu" demişti.
1994'te ufak bir uçak yanlışlıkla Beyaz Saray bahçesine çarptığında, "Belki bir türlü Clinton'dan randevu alamayan CIA Başkanı Jim Woolsey'dir" şakası yapıldı. 1998'de Bağdat silah denetçilerini ülkeden atınca eleştiriler had safhaya çıktı. Amerikan medyası artık Körfez Savaşı'nı "bitmemiş iş" gibi görüyordu. 1998'de ABD Kongresi, Beyaz Saray'ın itirazlarına rağmen, Saddam muhaliflerine maddi destek sağlayan yasayı imzaladı. Clinton ve Bush dönemi arasındaki fark, ayrı dünya vizyonlarına sahip olmaları. Clinton ve çevresi, terörle mücadelenin yoksulluk, cehalet ve düşmanlığı kazımaktan geçtiğini düşünüyordu. Bush ve çevresi ise, terörün Saddam ve bin Ladin gibi güçlerin sonucu olduğunu düşünüyor. Onlara göre Amerika'nın "güvenli" olabilmesinin tek çaresi, Saddam ve benzerlerinin bir bir avlanması...
sabah
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:02