Asayiş
  • 17.2.2009 03:45

'ÇOCUĞUMUN TAMAMEN YANMIŞ KAFASINI GÖRDÜM!..'

"Polisler beni aldı, su içiriyorlar, 'İyi misin' diyorlardı. Sonra memurun birisi, ayrı ayrı kağıt kutuların içinde çocuklarımın ayakkabısını getirdi. 'Amaaaaan' dedim. Sonrasını hatırlamıyorum"

Çocuğumun yanmış kafasını gördüm

* "Polisler beni aldı, su içiriyorlar, 'İyi misin' diyorlardı. Sonra memurun birisi, ayrı ayrı kağıt kutuların içinde çocuklarımın ayakkabısını getirdi. 'Amaaaaan' dedim. Sonrasını hatırlamıyorum"

* "Adli Tıp'ta anladım. Emre'min gür saçları vardı, diken dikenÜtülenivermişti. Gözümden bile sakındığım çocuğumun yanmış kellesini gördüm. Bunu kimse bilemez. Bunu kimse anlayamaz"

* "Sokaklarda çocuk görmeye dayanamıyorum. Diyemezsin ki çocuklara 'Burada oynama' diye... Derdim öyle bir ağır, öyle bir acı kiÇocuklarımdan 10 gün sonra dağ gibi babamı da kaybettim"

Katil maktulün etrafında dolaşır sözü boşuna söylenmemiş. Halk arasında "Kan çeker" de deniyor buna... Programımın sevilen konuklarından Prof. Dr. Arif Verimli, bu durumu "Katiller genelde olayı denetlemek üzere etrafta gezerler. Ayrıca içlerinde varolan ağır suçluluk duygusu nedeniyle rahatsızlardır ve zihinleri bu olayla meşguldür. Dürtü kontrolünde bozukluk olduğu için kendilerini denetlemekte zorlanırlar" şeklinde açıklıyor. Evet genellikle katil ya da katiler öldürdükleri kişilerin cenazesine katılıyor, hatta en fazla gözyaşı dökenler de onlar oluyor. "Halkalı cinayeti"nde de benzer bir durum yaşandı. Mehmet ve Emre'nin katilleri anne babalarıyla birlikte önce kaybolan çocuklarını arama çalışmalarına katıldı. Öldürüldükleri ortaya çıkınca, en fazla gözyaşı dökenler de yine onlardı. O sıra bu durum kuşku uyandırmamıştı. Çünkü biri baba Veli Bey'i işe götüren servisin şoförüydü diğeri öz be öz dayısının oğluydu... Olayın İstanbul Emniyeti tarafından aydınlatılmasının üzerinden tam 3.5 ay geçti. Acılı anne baba daha sakin ve sağlıklı düşünmeye başladıkça, evlatlarını öldürenlerin ilk günlerde nasıl da yanlarında görünmeye çalıştıklarını, nasıl da üzgün durduklarını hatırlıyor ve bu durum içlerini kemiriyor.

AKSİ İSTİKAMETE GÖTÜRDÜ
* Mehmet ve Emre'nin kayboldukları gün katilleriyle birlikte onları aradın. O zaman aklına bile gelmemiştir ama şimdi düşündüğünde tavırları nasıldı? Rahat mıydı?
En zorumuza giden bu zatenBiz karakoldan çıktık, çocukların gittiği hurdacının yanına vardık. Sen evime gel, eşimin ilk evliliğinden olan oğlanı da al, bizi arayıp bul... Sen benim emmim değilsin, kaynım değilsin, akrabam değilsin, köylüm hiç değilsin, sen kimsin? Eşimin iş yerinde servis çeken şoförsün. Sana gelene kadar ne akrabalar var. Sana ne oluyor? Sen bizimle ara, vah! tüh! de, koşturYanına karısını da almış, 'Yürümeyin gelin minübüsle arayalım' dedi, bindik. Çocuklarımı Kayabaşı tarafına atmışlar, o beni Sefaköy tarafına götürüyor.

* Tam aksi istikamete mi götürdü?
Tam aksi tarafa... 'Geçen sene bizim çocuğu da kaçırıyorlardı taksiden aldık' dedi. Bir ara ben eşimin üzerine saldırdım. 'Benim çocuklarım geri zekalı mı da ben onları parklarda arıyorum' diye...

* Sen tanır mıydın o servis şoförünü?
Tanırdım. Memleketten geldiğimde altlı üstlü oturduk. Girişte ben oturdum, bodrumda onlar oturdu.

* Yani çocukların küçüklüğünü bile biliyor o servis şoförü.
Evet, evet tabii ki biliyor. Küçüktü çocuklar o sırada.... O, Zonguldaklı, biz Samsunlu...

KUTUDA AYAKKABILARI GÖRÜNCE YIĞILDIM
* Zaten o sizi aksi taraflara götürüp oyalamaya çalışırken bir vatandaş çocukları bulmuş. En zoru da bundan sonrası... (Cinayet masası dedektifleri aile içi bir cinayet işlenmiş olabileceği şüphesiyle, baba Veli Bey'le ilk evliliğinden olan büyük oğlunu ayrı bir polis otosuna bindirip sorguya götürüyor. Anne Hadife Hanım da bir başka polis otosuyla olay yerine gidiyor.)
Evet, beni alıp götürdüler çocuklarımın bulunduğu yere... 'Nereye götürüyorsunuz beni?' dedim. Ben hala çocuklarım bir yerden çıkacak diye bekliyorum. 'Benim adamı, oğlanı orada koydunuz, tek beni neden götürüyorsunuz?' dedim. 'Bize güvenmiyor musun? Oğlundan da kocandan da güvenilir yerdesin, polisin yanındasın' dediler. 'Öyle ama ne demek oluyor bu? Çocuklarıma mı gidiyorum?' dedim. Gittik ama bir sürü gazeteci var orada... Ben merak ediyorum, nerede benim çocuklarım diye. Zorladım ama kapıları tuttular, çıkarmıyorlar. 'İyi misin' diyorlar, su içiriyorlar. 'Ben kendimdeyim, çocuklarım nerede' diyorum. Sonra memurun birisi, ayrı ayrı kağıt kutuların içinde birer ayakkabılarını getirdi. 'Amaaaaaan' dedim. Benim çocuklarımın ayakkabısı... 'Ne işi varmış burada benim çocuklarımın?' dedim. Sonra da kendimi kaybettim. 'Kalp filan olur kadında götürelim' dediler. Konuştuklarını duyuyordum ama yığıldım kaldım sanki bir torba kemik oldum. 'Adli Tıp'a gidelim' dediler. Ondan sonra Adli Tıp'a götürdüler beni. Müge Hanım, artık ne bileyim, nasıl ifade edebiliyorum kendimi bilemiyorum. Sözler boğazımda düğümlenip kalıyor.

* Ayakkabılarını görünce mi anladın başlarına bir iş geldiğini?
Ben o çocuklarımı Adli Tıp'ta sedyenin üzerinde gördüm. Benim olduğunu biliyorum da kabullenemiyorum inanır mısın? 'Benim çocuklarım olamaz' diyorum. 'Nasıl olur böyle? Ben ne yaptım ki çocuklarım bu hale geldi?' diyorum. Benim çocuklarım olduğunu girerken bildim, çünkü Emre'nin gür saçları vardı, diken dikenÜtülenivermişti.

* O sırada eşiniz de karakolda, siz tek başına mıydınız?
Tek başımayım, hiç kimse yok. Polis memuru vardı Hasan BeyOnun yakasına yapıştım. 'Benim bir sürü köylüm akrabam var, ben niye yalnız duruyorum? Benim evimde kız çocuğum çatlamıştır, kafayı oynatmıştır, evime bir telefon açın, amcamın oğlu gelsin yanıma' dedim. Müge Hanım ne bileyim ayakta durmama şaşırıyorum. Allah'ın bir lütfu mu? Ben gözümden bile sakındığım çocuğumun yanmış kellesini gördüm. Bu ne demek, bunu kimse bilemez. Bunu kimse anlayamaz. Vah.Tühh... Demek gibi bir şey değil.Ben çocuğumun yanmış kafasını gördüm, yanmış, hiç kalmamış. Bu nasıl bir duygu bilir misin?

* Bilemem... Allah bildirmesin.

Müge anlı (takvim)

Güncellenme Tarihi : 15.5.2016 01:06

İLGİLİ HABERLER