Medya
  • 29.3.2002 23:00

ÇÖLAŞAN DEMİREL'E VERDİ VERİŞTİRDİ

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/Süleyman Demirel'in, kendisini Ertuğrul Özkök'e şikayet etmesine bozulan Çölaşan, Demirel'i verden yere vurdu.Demirel'i 'Namertlikle' suçlayan Çölaşan,"Süleyman Bey buyurmuş ki ‘‘Bunların üzerine düzenli orduyla gitmek gerekir.Ne demektir bu? Kim kimin üzerine düzenli orduyla gidecek? Bunun anlamı nedir? Hoşuna gitmeyen yazılar yazan gazetecileri hedef mi gösteriyor? Yarın başımıza bir iş gelirse, bu sorumluluğun altında ezileceğini iyi bilsin " dedi. İŞTE ÇÖLAŞAN'IN YAZISI Süleyman Bey'in ayıpları! 6 MART günkü ‘‘Demirel'in Ayıbı’’ başlıklı yazımda ‘‘Şu anda 1 cent'e muhtacız’’ sözü nedeniyle Süleyman Bey'i eleştirmiş ve özetle şunları yazmıştım: ‘‘Türkiye şu anda 1 cent'e muhtaç değil... Demirel ağırlığını giderek yitiriyor. Ucuz siyaset uğruna böyle boş ve anlamsız laflar ediyor. Ayıp oluyor. Ben Demirel'in yerinde olsam artık tarafsız kalırım, böyle ucuz ve gereksiz laflarla kendimi yıpratmam. Siyaset yapacaksa çıksın ortaya ve yerini seçsin. Kendisinin yıpranması bir şey değil, ülkemize zarar vermesin.’’ Yazımda ayrıca Süleyman Bey'den nefret edenlerin, sevenlerden daha fazla olduğunu vurgulamış ve bunun nedenini ailesine bağlamıştım. * * * Süleyman Bey o yazıma dolu dolu 5 sayfadan oluşan bir açıklama gönderiyor ama bana değil, gazete yönetimine! Bu davranışıyla beni adam yerine koymadığını, muhatap kabul etmediğini vurgulamak istiyor! İçinde benim yazdıklarımla hiç ilgisi olmayan pek çok şey var. İşte birkaç örnek: ‘‘Türkiye'nin döviz kazancı hayati önemi haizdir... Bunun için Türkiye sanayileşmeye gidecekti... Ayrıca turizmi geliştirmiş, senede 15 milyon turiste açılmıştır... Sanayileşmenin birinci şartı elektrik, ikinci şartı ulaşım, üçüncüsü ise sermaye ve teknolojidir...’’ Açıklamasının tamamına yer versem, bu köşeyi tam 4 gün boyunca Beyefendi'ye ayırmak zorunda kalacaktım! Doğal olarak, benim yazdıklarımla ilgisi olmayan bölümleri çıkardım ve özünü burada 19 Mart günü yayınladım. Süleyman Bey kesintilere de kızıyor, beni bir kez daha gazete yönetimine şikáyet ediyor! Şikáyet çok ayıptır. Çocukça bir davranıştır. Gazeteciyi şikáyet etmek yerine, eskiden yaptığı gibi, kendisiyle doğrudan muhatap olabilirdi. * * * Beyefendi beni şikáyet ederken, Ertuğrul Özkök'e söylediği sözler çok çarpıcı ve ilginç: ‘‘Türk basınında bazı köşe yazarları Yakup Cemil haline geldiler. Üzerlerine düzenli orduyla gitmek gerekir.’’ Bu tehlikeli sözleriyle beni de herhalde ‘‘tetikçi’’ olmakla suçluyor! Bu sözlerini reddediyorum ve geçmişte kendisi adına tetikçilik yapanları unutmuş görünen Süleyman Bey'e aynen iade ediyorum. Tetikçi birileri adına iş yapar, iş bitirir ve bu amaçla karşı tarafı vurur. Karşılığında çıkar elde eder. Kendi adıma soruyorum: Ben kimin adına ‘‘tetikçilik’’ yapmışım? Eğer mert adamsa, bunu kanıtlamasını istiyorum. İkincisi, Süleyman Bey Yakup Cemil'in kim olduğunu ya bilmiyor, ya da yanlış değerlendiriyor. Yakup Cemil Birinci Dünya Savaşı ve öncesinde Trablusgarp, Balkanlar, Doğu Anadolu, Kafkasya ve Irak'ta özel birlikleriyle cepheden cepheye koşmuş, vatan uğruna vuruşmuş bir silahşor, bir kahraman subaydır. İstanbul'da Enver Paşa tarafından düzenlenen darbelere karışmış, savaş meydanları dahil çok adam öldürmüştür. Savaşta yenilmek üzere olduğumuzu görünce Alman ittifakının bozulmasını istemiş ve bu yüzden Enver Paşa zamanında kurşuna dizilmiştir. Yakup Cemil, hayali ihracat yapan, banka soyan, hortumcu akrabalara sahip değildi. Bu nedenle, öldüğünde beş kuruşu yoktu. Atatürk'ün emriyle, çocuklarına ve karısı Fatma Hanım'a vatana hizmet tertibinden maaş bağlanmıştı. Üçüncüsü, Süleyman Bey buyurmuş ki ‘‘Bunların üzerine düzenli orduyla gitmek gerekir’’. Ne demektir bu? Kim kimin üzerine düzenli orduyla gidecek? Bunun anlamı nedir? Hoşuna gitmeyen yazılar yazan gazetecileri hedef mi gösteriyor? Yarın başımıza bir iş gelirse, bu sorumluluğun altında ezileceğini iyi bilsin. Düzenli ordu ya dış düşmanın, ya da PKK olayında olduğu gibi iç isyancıların, vatan hainlerinin üzerine gider. Biz dış düşman mıyız, vatan haini miyiz? Kimiz, neyiz? Bu sözleri söyleyen kimse, amacına ve tanımlarına açıklık getirmek zorundadır. * * * Beyefendi yıllarca siyasetin içinde pişmiş, en üst düzeylerde görev yapmış ama duygusallıktan arınması mümkün olmamış. İşine geldiği zaman sofrasına, evine, Başbakanlık Konutu'na ve Çankaya'ya buyur edip konuştuğu bir köşe yazarını, pehlivan tefrikası gibi uzun açıklamasını tümüyle yayınlamadığı için gazete yönetimine, hem de ‘‘Yakup Cemil, düzenli ordu’’ gibi anlamsız, tutarsız ve hedef gösteren sözlerle şikáyet edebiliyor! Geçmişten sadece rakamları anımsıyor da, ‘‘Verdimse ben verdim... Dün dündür’’ hikáyelerini, Cumhurbaşkanı sıfatı ve imzasıyla yeğeni Murat Demirel'in Azerbaycan'da banka açması için Haydar Aliyev'e yazdığı torpil mektuplarını unutmuşa benziyor! Şikáyet konusu yaptığı ilk yazımın başlığı ‘‘Demirel'in Ayıbı’’ idi. Bugünkü yazımın başlığı ve konusu ise ne yazık ki ‘‘Süleyman Bey'in ayıpları’’ oldu. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:02

İLGİLİ HABERLER