KAYNAK : Haber Vitrini
Hürriyet yazarlarından Cüneyt Ülsever, en büyük mahareti 'Birleşmek için mütemadiyen ayrılmak' dediği 'Türk Solu' na ilginç bir birleşme modeli sundu. Ülsever'in birleşme formülünde, Bülent Ecevit'ten Murat Karayalçın'a, Deniz Baykal'dan Mümtaz Soysal'a herkes var.
İşte Cüneyt Ülsever'in yazısı:
Seviyeli birliktelik: Ayrılarak birleşenler
TÜRK milleti olarak, dünyada ne varsa, acizane kopya çekeriz ama bizim de dünyaya iki temel katkımızı, her fırsatta bizim kötülüğümüzü isteyen gávurlar dahi kabul ederler:
1) Televoleyi biz bulduk.
2) Birleşmek için mütemadiyen ayrılmak gerektiğini biz keşfettik.
Birinci keşfimizi TV'cilere, ikinci keşfimizi de solcularımıza borçluyuz.
* * *
Bayılıyorum şu cümleye:
‘‘Türkiye halklarının evrensel düzeyde hak ettikleri olanaklara ve insanca yaşama kavuşmaları amacıyla seviyeli ve ilkeli birliktelik için her türlü özveriyi yapmaya hazırım.’’
Bu cümleyi son üç ayda en az on kere kullanmamış bir tek Türk solcusuna rastlayamazsınız.
Solcular tamamen kendilerine ait bir dil de keşfetmişler ve insana katiyen anlamadığı ama söyleyenin çene hareketlerine bakınca, muhakkak önemli bir şey söylediği intibaı veren cümleler kurmakta çok ustalar.
Çok entel insanlar bu solcular!
Büyük önem verdikleri milletten -onlar halk diyorlar- farklı olmayı çok seviyorlar ve sade vatandaşa:
- Yok ben dibimi yırtsam, solcu olamam, dedirten bir duygu yerleştirmekte maharet sahibiler.
Bir işçiyi bir başka işçiye çok rahat:
- Oğlum, sen bin fırın ekmek yesen katiyen solu anlayamazsın, derken yakalamak çok kolay.
Gazeteciler, solcuların basın toplantılarına Öztürkçe'den Türkçe'ye çeviri yapan sözlükle giderler.
* * *
Ayrıca, solcuların özgüvenine de hayranım. Hepsi kendisini başbakan olarak görüyor.
- İlkeli bir birliktelik için açık çağrı yapıyorum.
Muhabir soruyor:
- İlkelerden somut olarak ne kastediyorsunuz?
- Şey! Bir araya gelelim de ilkeleri nasıl olsa saptarız. Ancak, olmazsa olmaz koşulum toplantının bizim çatımız altında yapılmasıdır.
Aydın Güven Gürkan, Fikri Sağlar, Yekta Güngör, Mümtaz Soysal, Murat Karayalçın, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, İsmail Cem.
Hepsi kendisine ait ayrı bir yeri olan, ancak aynı zamanda ‘‘neden birleşemiyoruz?’’ diyerek uluorta sızlanan birer başbakan adayı!
Kemal Derviş de Ombudsman Birleştirici -Japon yapıştırıcısı gibi bir şey-.
Hem şükürler olsun, Kemal Derviş DSP'den uzaklaşınca, Zekeriya Temizel kendi ilkeleri çerçevesinde, DSP'ye geri dönebilirmiş.
TV'lere göre, en son DSP'li 9'lar da bölünmüşler. Kimileri birleşmek için önce DSP'yi bölmek -onlar CHP'ye gitmek diyorlar-, kimileri de CHP'yi bölmek -onlar DSP'de kalmak diyorlar- gerekir, diye düşünüyorlarmış.
* * *
Ben kendilerine, engin hoşgörülerine sığınarak bir öneride bulunmak istiyorum.
Bülent Ecevit: En Onursal Başkan.
Erdal İnönü: Normal Onursal Başkan.
Kemal Derviş: Komiser Başbakan.
Deniz Baykal: Sahiden Başbakan.
Murat Karayalçın, Fikri Sağlar: Yedek Başbakan.
Zekeriya Temizel: Devleti En Çok Seven Başbakan.
Mümtaz Soysal: Derin Başbakan.
Acaba diyorum, seçimleri ertelesek ve Siyasi Partiler Kanunu'nu, Seçim Kanunu'nu, gerekirse Ceza Kanunu'nu, muhakkak Medeni Kanun'u ve tabii Anayasa'yı, yukarıdaki öneriye uygun olarak değiştirsek, seçimleri de sonra yapsak fena mı olur?
Ben bu öneriyi kimden mi aldım?
Mülkiyeli bir dostumdan!
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:52