
''DARBE YAPMANIN DA KURALLARI VAR''
İddiayı ilk kez Taraf gazetesi yazarı Yasemin Çongar, 8 Nisan tarihli köşe yazısında ortaya atmıştı. Ardından Milliyet yazarları Taha Akyol ve Hasan Cemal’in daha ileri bilgileri köşelerine taşımasıyla ortaya çıkan iddia şöyleydi: Abdullah Gül’ün TBMM Genel Kurulu’nda cumhurbaşkanı seçilmesi üzerine, CHP ve DSP’nin “367 oy çoğunluğu gerektiği” görüşüyle Anayasa Mahkemesi’ne dava açmasından sonra, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Karahanoğlu’nun Anayasa Mahkemesi’nin asker üyelerine, davayı kabul etmeleri için baskı yapmıştı. Telefon etmiş, Anayasa Mahkemesi üyelerinin çoğunun tele-konferans yöntemiyle dinlediği konuşmasında, “367 kararını siz çıkartmazsanız, biz yönetime el koyacağız” diye özetlenebilecek darbe tehdidinde bulunmuştu. Anayasa Mahkemesi üyeleri bu baskıya karşı çıkmış, dönemin mahkeme başkanı Tuğcu “Torunlarıma anlatamam” itirazıyla ağlamıştı.
Aynı dönemde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da “367 kararı reddedilirse, ülkenin karışacağını” söylemiş, bu sözün yarattığı tepki sürerken, Anayasa Mahkemesi açılan davayı haklı bulmuş, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçimi iptal edilmiş ve erken genel seçime gidilmiş, daha sonra cumhurbaşkanı seçimi tekrarlanmış, Gül bu kez MHP’nin de desteğiyle 367 çoğunluk sağlanarak cumhurbaşkanı seçilmişti.
GEÇ GELEN YALANLAMALAR
“Ya 367 ya darbe” iddiası, olaydan yaklaşık 1 yıl sonra, mahkemenin bazı üyelerinin bazı siyasetçilerle paylaşması sonucu, basına yansıdı.
Yasemin Çongar, Taha Akyol ve Hasan Cemal dışında, Milliyet’ten Güneri Cıvaoğlu, Zaman’dan Ekrem Dumanlı, Star’dan Eser Karakaş ve Mustafa Erdoğan ile Radikal’den İsmet Berkan da konunun üstüne giderek, iddianın muhataplarından açıklama yapılmasını istediler.
Taraf gazetesi, geçen cuma günü, iddianın ortaya atılmasının üzerinden 10 gün geçtiği, çok sayıda yazar bu konuda yazdığı halde, muhatapların hiçbir açıklama yapmamasına dikkat çekerek “Demek ki doğruymuş” başlığıyla konuyu manşete taşıdı.
Aynı gün dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, kısa ve yazılı bir açıklama yaparak, “ne asker ne sivilden bu konuda en küçük bir ima dahi gelmediğini” duyurdu.
İddianın ortaya atılmasından 13 gün sonra ise hem Tülay Tuğcu, hem de dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Karahanoğlu, önce Radikal gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin’e, bugün de Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila’ya ayrıntılı röportajlar vererek, iddiayı yalanladılar.
DARBE YAPMANIN KURALLARI VARDIR
Karahanoğlu’nun iddiayı reddederken “Haber verilerek darbe mi olur” açıklaması yeni bir tartışma başlattı. Darbe yapmanın kuralları olduğunu ifade eden Karahanoğlu, şöyle dedi:
“Bir kuvvet komutanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı veya bir üyeyi arayıp, ‘şu kararı almazsanız, darbe yapacağız’ der mi? Bunun akla sığan bir tarafı var mı? Mantıklı bir yönü var mı? Olacak iş mi? Ayrıca öyle haber verilerek darbe mi yapılır? Darbe yapmanın da kuralları vardır, gizliliği vardır. Bu bile düşünülse, iddiaların saçma olduğu anlaşılır.”
Karahanoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin Deniz Kuvvetleri kökenli üyesi Serdar Özgüldür ile de kişisel dostluğu sebebiyle zaman zaman görüştüğünü, ancak görüşmelerin hiçbirinde davaları konu etmediklerini belirterek şöyle dedi: “Deniz Kuvvetleri’nden Anayasa Mahkemesi üyesi arkadaşımla görüşürüm. Aynı üniformayı yıllardır taşımışız. Arkadaşlığımız, dostluğumuz var. Ama bu görüşmeler özel arkadaşlık görüşmeleridir ve hiçbirinde hiçbir dava konu edilmemiştir.”
KÖŞE YAZARLARI NE DEDİ? 367 KARARI İÇİN ASKER BASKI YAPTI MI? KILIÇ: HAKİMİN VİCDANINA SALDIRILIYOR
Dünkü yazımda dipnot olarak, Anayasa Mahkemesi’nin eski Başkanı Tülay Tuğcu’nun ’367 Vakası’ ile ilgili olarak askeriyeyle kendisi arasında herhangi bir ilişkinin kurulmadığına dair açıklaması vardı. Aynı gün bu konudaki bir açıklamayı da, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Yener Karahanoğlu yaparak iddiaları yalanlamış. Bu arada, Anayasa Mahkemesi’nin Deniz Kuvvetleri kökenli bir üyesiyle (Serdar Özgüldür) görüştüğünü Ankara Temsilcimiz Fikret Bila’ya söylemiş, ancak bu görüşmelerinin şahsi nitelik taşıdığını, davalarla herhangi bir ilgisi olmadığını belirtmiş... Açıklamalar şimdilik böyle. Bekleyip göreceğiz, çünkü yalnız bu açıklamalarla ‘vaka’nın kapanabileceğini sanmıyorum.
* Fehmi Koru (Yeni Şafak): Açıklama iyi ama yeterli değil
...Ora. Karahanoğlu ve Tülay Tuğcu’nun açıklamaları konuyu bir başka zemine taşımış oldu. Hukuka ve vicdana aykırı bulunan bir kararı baskı altında aldıkları için mazur görülen bir heyet olmaktan uzaklaştı Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararına olumlu oy veren üyeleri ve kendileri açısından daha sorunlu bir hale geldiler. Hiçbir baskı altında kalmadan bu kararı aldıkları iddia edildiğine ve karara yazdıkları gerekçe yeterince hukuki bulunmadığına göre, böyle bir kararı nasıl aldıklarını biraz daha geniş bir biçimde açıklasalar iyi olacak. Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararına olumlu oy vermiş üyeleri de bizlere birer açıklama borçlu.
* Ergun Babahan (Sabah): Muhtıra haber vermek değil mi?
Karahanoğlu, iddiaları yalanlarken “darbe yapmanın kurallarından” bahsetmiş.
Kanun yapmak gibi, darbe yapmanın da kuralları varmış meğerse.
Karahanoğlu, bu kuralları açıklamamış nedense, açıklarsa bütün Türkiye darbe yapma prosedürünü öğrenir sayesinde.
Ayrıca, “Haber vererek darbe yapılır mı?” diye sormuş.
Haber verilerek darbe yapılmazsa, 27 Nisan gecesi Genelkurmay sitesine emuhtıra neden konulmuş, bunu anlatır mı acaba?
Konulması yetmiyormuş gibi, kimi gazetecilere konulacağına ilişkin “haber de verilmişti.”
Bu aslında, “Karar çıkmazsa darbe yapacağız” diye haber vermenin Türkçesiydi.
Yani, hem haber verilmiş, hem gözdağı.
Kime verilmiş peki?
Önce Anayasa Mahkemesi’ne, sonra da siyaset kurumuna.
Sonuç da hemen görülmüş.
* Emre Aköz (Sabah): Ben buna inanmıyorum
...Beyan, beyandır. Şimdilik doğru olduğunu kabul ediyoruz. Ama ben buna inanmıyorum.
Sebebini anlatayım:
1) 28 Şubatçı generallerin bazı yargıç ve savcılara, ” Onu öyle yapın, bunu böyle yapın ” diye telefonlar ettiklerini biliyoruz. Yani bu tip müdahaleler bal gibi yapılıyor.
2) Nokta dergisi, ‘Darbe Günlükleri’ni yayınladı. Emekli Oramiral Özden Örnek, Yayın Yönetmeni Alper Görmüş’e karşı ” hakaret ” ve ” iftira ” davası açtı. Sonuçta Görmüş beraat etti. Böylece ‘Günlükler’in doğruluğu ortaya çıktı. (Başka kanıtlar da var.)
3) Madem ‘Günlükler’ sahih, o zaman gelin 21 Ocak 2004’e uzanalım. Şöyle yazılmış: “14.00-14.30 Eski Dışişleri Bakanı Coşkun Kırca’nın ziyareti... 14.45-15.15 Mehmet Ali Kışlalı’nın ziyareti. (...) Her ikisi de bana, ’ zaman geçiyor ve her gün daha kötüye gidiyoruz; ne yapacaksanız yapın, yoksa geç olacak ” mesajını verdiler.”
Yani Radikal yazarı, gazeteci Mehmet Ali Kışlalı, ordunu siyasete müdahale etmesini istiyor.
Peki, ‘Günlükler’ ortaya çıkınca Kışlalı ne dedi? 20 Nisan 2007’de şöyle yazdı: “Nokta piyasaya çıktığında (...) arayan muhabir meslektaşlara kısaca ’ Özden Amiral’i birkaç defa ziyaret ettim. Ama kendisine bu tarz görüş bildirmiş olmam söz konusu olamaz’ dedim. (...) Özden Amiral de, bir günlüğün mevcut olmadığını söylüyor.”
Hadi buyurun bakalım!
“Kendisine bu tarz görüş bildirmiş olmam söz konusu olamaz” diyor. Ben bu cümleye geçen yıl okuduğumda da inanmamıştım. Çünkü:
- Bu tip ” ret ” cümleleri öyle yandan çarklı biçimde kurulmaz. ” Amiralle buluştum ama böyle bir şey demedim ” diye yazarsın, olur biter.
- Ama öyle yazmıyor. Yazamıyor. ” Ben yapmadım ” diyemiyor Kışlalı. ” Söz konusu olamaz ” diyebiliyor ancak. Yani topu bize ( söz konusu edenlere ) atıyor. Niye söz konusu olamazmış ki?
- Amiralle konuşmuş; ‘günlük’ yokmuş. Ee, var işte! Hem de adıyla, sanıyla, tarihiyle, yeriyle var...
Tekrarlayayım: Beyanı doğru kabul ederiz ama şimdilik. İnanmamızı,
ESKİ Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, başkanlık yaptığı dönemde, “Cumhurbaşkanlığı seçiminde toplantı nisabıyla ilgili karar öncesinde ne bir komutan ne bir asker ya da sivil kişiden ima dahi gelmediğini” belirtti. Tuğcu, yazılı bir açıklama yaparak, bir süredir çeşitli gazetelerde, “Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde toplantı nisabının 367 olması gerektiği yolundaki karardan önce, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı ile telekonferans yoluyla konuşulduğu ve istedikleri gibi karar verilmezse darbe yapılacağı biçiminde, mahkemenin tehdit edildiğine” ilişkin iddiaların yer aldığını ifade etti.
Tuğcu, açıklamasında “Dönemin mahkeme başkanı olarak böyle bir olayın kesinlikle muhatabı olmadığım gibi ne bir komutan ne bir asker ya da sivil kişiden bu yönde değil tehdit, ima dahi gelmemiştir. Bundan kuşku duyulmamalıdır” dedi.
Karahanoğlu: Haberler akla ziyan
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Yener Karahanoğlu’nun, Anayasa Mahkemesi’ne 367 davasıyla ilgili kararı öncesinde baskı yaptığı iddiaları bir süredir basında tekrarlanıyor. Karahanoğlu’nun, dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu ile görüştüğü, “367 konusunda istenilen yönde karar almazsanız, ordu darbe yapacak” dediği, Tuğcu’nun, “Bunu çocuklarıma anlatamam” diyerek tepki verdiği, hatta “gözyaşlarını tutamadığı” ima ediliyordu.
Fikret Bila'ya konuşan Karahanoğlu, bu konudaki haberleri ve köşe yazılarını hayretle karşıladığını belirtti. İşte Paşa'nın açıklamaları:
‘Kimseyle konuşmadım’
“Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Hanım’ı tanımam. Resmi törenlerde el sıkışmak dışında bir görüşmem, konuşmam olmadı. Onun sayısı da üçü geçmez. Tülay Hanım’la da mahkeme üyeleriyle de bir görüşmem, konuşmam olmadı. Bu nedenle gazetelerde çıkan haberlerin, yazıların tamamı hilaf-ı hakikattir.”
‘Haber verilerek darbe mi olur?’
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Karahanoğlu, haberlerde yer alan iddiaların mantık dışı ve saçma olduğunu da ifade ederek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Çıkan haberler, yazılar doğrusu akla ziyan. Bir kuvvet komutanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı veya bir üyeyi arayıp, ‘şu kararı almazsanız, darbe yapacağız’ der mi? Bunun akla sığan bir tarafı var mı? Mantıklı bir yönü var mı? Olacak iş mi? Ayrıca öyle haber verilerek darbe mi yapılır? Darbe yapmanın da kuralları vardır, gizliliği vardır. Bu bile düşünülse, iddiaların saçma olduğu anlaşılır.”
‘Arkadaşımla görüşürüm’
Karahanoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin Deniz Kuvvetleri kökenli üyesiyle (Serdar Özgüldür) kişisel dostluğu sebebiyle zaman zaman görüştüğünü, ancak görüşmelerin hiçbirinde davaları konu etmediklerini belirterek şöyle dedi:
“Deniz Kuvvetleri’nden Anayasa Mahkemesi üyesi arkadaşımla görüşürüm. Aynı üniformayı yıllardır taşımışız. Arkadaşlığımız, dostluğumuz var. Ama bu görüşmeler özel arkadaşlık görüşmeleridir ve hiçbirinde hiçbir dava konu edilmemiştir.”
‘Hukuka saygılıyım’
Karahanoğlu, hukuka ve hukukçulara her zaman saygılı olduğunu belirtti ve şu değerlendirmeyi yaptı:
“Ben hukuka, adalete her zaman saygılı olmuşumdur. Yemin ettiğimden beri hep hukuka saygı göstermişimdir. O nedenle herhangi bir şekilde bir davaya müdahale etmeye çalışmak, mahkeme başkanı veya üyeleriyle böyle bir konuşma yapmak aklımdan bile geçmez. Hukuka ve hukukçulara çok önem veririm, her zaman kendi görevlerimde de hukukçulara danışarak karar vermişimdir.”
Tuğcu’nun karşı oyu
Karahanoğlu, bu sözleriyle iddiaları yalanlamış oldu.
Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu da, arkadaşımız Gökçer Tahincioğlu’nun haberinde göreceğiniz gibi, iddiaları yalanladı.
Öte yandan, dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu’nun, 367 davasıyla ilgili olarak, mahkemenin yetkili olmadığı ve esasa geçilemeyeceği yönünde oy kullanmış olması da dikkat çeken bir yön. Tuğcu, 367 şartının aranması gerektiği yönünde baskı gördüğü iddialarına rağmen, CHP’nin yaptığı başvurunun usul olarak reddi yönünde oy kullanmıştı.
Haşim Kılıç’a göre; “Amaç hakimin vicdanına girerek, onun belki vicdani olarak onaylamadığı bir yönde karar vermesini sağlamaya dönüktür.”
Haberin devamı
Milliyet Gazetesi Yazarı Fikret Bila’nın sorularına yanıt veren Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi kararlarına yönelik eleştirileri şöyle değerlendirdi.
“Bu tür çabalar, dava konusuyla, kararlarımızla ilgili iddialar, yorumlar, aslında hâkimin vicdanına yapılan saldırıdır. Amaç hâkimin vicdanına girerek, onun belki vicdani olarak onaylamadığı bir yönde karar vermesini sağlamaya dönüktür. Aslında Anayasa’nın 138. maddesi açıktır.
Buna göre hiç kimse, hiçbir organ mahkemelere emir ve talimat veremeyeceği gibi telkin ve tavsiyede de bulunamaz. Bu kadar açık bir hüküm. Bu hükme rağmen gösterilen çabalar hâkimin vicdanını etkilemeye dönüktür. Ancak Anayasa Mahkemesi de, üyelerinin vicdanları da bunlara kapalıdır.”
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Yener Karahanoğlu’nun “367 kararı kabul edilmezse, darbe yaparız” tehdidinde bulunduğu iddiaları bazı basın organlarında yer almıştı. Bunun üzerine dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu “Cumhurbaşkanlığı seçiminde toplantı nisabıyla ilgili karar öncesinde ne bir komutan ne bir asker ya da sivil kişiden ima dahi gelmediğini” açıklamıştı.
Emekli Oramiral Karahanoğlu da konuyla ilgili şu açıklamayı yapmıştı: “Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Hanım’ı tanımam. Resmi törenlerde el sıkışmak dışında bir görüşmem, konuşmam olmadı. Onun sayısı da üçü geçmez. Tülay Hanım’la da mahkeme üyeleriyle de bir görüşmem, konuşmam olmadı. Bu nedenle gazetelerde çıkan haberlerin, yazıların tamamı hilaf-ı hakikattir. Bir kuvvet komutanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı veya bir üyeyi arayıp, ‘şu kararı almazsanız, darbe yapacağız’ der mi? Bunun akla sığan bir tarafı var mı? Mantıklı bir yönü var mı? Olacak iş mi? Ayrıca öyle haber verilerek darbe mi yapılır? Darbe yapmanın da kuralları vardır, gizliliği vardır. Bu bile düşünülse, iddiaların saçma olduğu anlaşılır.” (VATAN)