Medya
  • 26.8.2004 09:50

DENİZ GEZMİŞ, OSMAN ÖCALAN'IN BAŞINA GELECEKLERİ ÇOK ÖNCEDEN GÖRMÜY MÜYDÜ?...

CAN DÜNDAR/ MİLLİYET Osman Öcalan'ın aşkı Yaklaşan tehlikeyi ilkin Deniz Gezmiş haber vermişti: 11 Eylül 1971 günü Mamak Cezaevi'nde, içi kıtıkla doldurulmuş ranza yatağına uzanmış ve Erdal Öz'e ''yeni kuşak''ı anlatmıştı. ''Bu yeni kuşak bizler gibi değil. Öyle uzun boylu düşünce tartışmaları yapmaya fırsat bulamadılar. Üniversite özgürlüklerini yaşamanın ne olduğunu bile anlayamadan kendilerini eylemin içinde buluverdi çocuklar... Örneğin Beethoven'i doyasıya dinleyemediler. Eisenstein'ın filmlerini, Pudovkin'in filmlerini rahatça seyredemediler. Bir resim sergisini şöyle içlerine sindire sindire gezemediler. Önemli değilmiş gibi görünür, ama yahu bu çocuklar doğru dürüst aşık bile olamadılar''. * * * Deniz Gezmiş'ten 30 yıl sonra, aynı geleneğin temsilcilerinden Taner Akçam, bir söyleşimizde Deniz'lerden devraldıkları mirası anlatırken şöyle diyecekti: ''Cinsel özgürlük, 68'li ağabeylerimizin yaptığı en önemli kültür devrimlerinden biriydi. Cinsel ilişki için evlilik şartı aramayacak kadar özgürlükçüydüler. O sayede biz üniversitede bu konuda çok özgürdük''. Peki sonra ne oldu da bu özgürlük yitirildi? ''Hareket büyüyüp 'halkımız'la tanıştıkça onun değerlerine de sahip çıkmaya başladı. Aslında 'değerler' dediğim, şehirli küçük burjuva kültürünün ürünü bir namus bekçiliğiydi. Ama gizliliğe dayalı örgütsel ilişkiler açısından da evliliğe örgütün karar vermesi fikri makul görünüyordu. Böylece çocuklarının evliliğine karar veren veya yasaklayan ebeveynin yerini örgüt aldı''. * * * 30 yıllık bu tahakkümün son kurbanı Osman Öcalan olmuş gibi görünüyor. Geçen hafta yazdığı bir yazıda eski örgütü PKK'nın kadın - erkek ilişkilerini yasaklayan tutumundan yakınırken ''örgüt jargonu'' ile bir imkansız aşk hikayesi anlatıyor: ''1991'de Zehra Okçu arkadaşla ilişkilendim. Oluşan bağlılığı gidermek ve ilişkilenmemek için direndimse de başaramadım. Aşk denilen olayı ilk kez yaşıyordum. Geliştirdiğim ilişki her ikimize de pahalıya patladı. Zehra arkadaş 1997'de şehit düşünce tövbekar oldum. 2003'te Keve arkadaşı tanımam bu duruma son vermeme yol açtı. Keve arkadaşa derin bir duygu ile bağlandım. Direnmeyi bir tarafa bırakarak ilişkimi açıkça ilan ettim''. * * * İşte ondan örgüte sokmazlar aşkı... kural, disiplin tanımaz çünkü... körleştirir insanı... Osman Öcalan'ın ''tövbekar oluşu''nda da, ''Keve arkadaşla ilişkilenmesi'' mutlaka bir rol oynamıştır. Lakin ben yine de bu ''tövbekarlık''ta bir başka ''ilişkilenme''nin (embedded?) parmağını seziyorum. Öcalan'ın derin bir duygu ile bağlandığı ''Keve arkadaş''ın gerçek adının ''A-be-de'' olmasından kuşkulanıyorum. Malum; Osman Öcalan geçenlerde PKK-KADEK'ten ayrılarak Yurtsever Demokratlar Partisi'ni kurdu. Partinin kuruluş deklarasyonunda ''ABD'nin Irak'a müdahalesinin Kürtler için tarihi fırsatlar yarattığı''ndan bahisle ''ABD müdahalesi desteklenmeli'' deniliyor. Öcalan, Talabani'nin şahitliğinde Washington'la nikah kıyıyor. ABD, kendi eliyle Türkiye'ye teslim ettiği Apo'yu devre dışı bırakarak bir başka Öcalan'la Kürt siyasetine ağırlık koymaya ve Türkiye'yi Kürt devleti tehdidiyle itaate zorlamaya çalışıyor. Ah aşk! Girdiğin her yerde ille bir iktidar meselesi de olmak zorunda mı? Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:49

İLGİLİ HABERLER