LEFKOŞA - Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, BM Çözüm Planı'nın Türk tarafının egemenlik, eşitlik, statü ve garantiler gibi temel taleplerine karşılık vermediğini, bu nedenle müzakere edilmesi gerektiğini belirterek, "Değişiklik olur mu olmaz mı bilemem. Rumlara bu imkanlar verildikten sonra zayıf bir ihtimal. Peki bunları elde etmezsek '28 Şubat'a imzayı at' diyenlere sesleniyorum. Ellerini vicdanlarına koyarak kendileri atabilirlerse gelip atacaklar" dedi.
BM çözüm planının Rum Yönetimi'nin AB'a üyelik sürecine endekslenmesini de eleştiren Cumhurbaşkanı Denktaş, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın planı 3. şekliyle yeniden taraflara sunacağı konusundaki haberlerle ilgili olarak da, "Taraflara baskı aracı haline gelecek girişimlerde bulunulması iyiniyet göreviyle bağdaşmaz. Hele hele 'bunu falan tarihe kadar ya kabul edin ya reddedin' diye bizi AB takvimine bağlamak büyük bir baskıdır" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bugün Türkiye Muharip Gaziler Derneği'ni kabulünde, 1960'lı yıllardan başlayarak Kıbrıs görüşmeleri ve bu görüşme sürecinde tarafların tutumlarıyla ilgili belli dönüm noktaları hakkında bilgi verdi. Makarios, Kiprianu, Klerides döneminden alıntılar yaparak her dönemde "Kıbrıs Cumhuriyeti" ünvanından vazgeçmek istemeyen Rumların anlaşmaya yaklaşmadığını belirten Denktaş, Kıbrıs Türkü'nün temel talebinin ise her dönemde statü, egemenlik ve garantilerde odaklandığını anlattı. Gündemde olan ve 28 Şubat'a endekslenen BM Çözüm Planı'nda da aynı sorunların yaşandığını belirten Denktaş, planda değişikliğin şart olduğunu belirtti.
BM Çözüm Planı'nda 1960 garanti anlaşmalarının sulandırıldığını, Rumların tüm mallarına dönmesinin öngörüldüğünü, toprak düzenlemeleriyle Türk tarafının daracık bir alana sıkıştırılmak istendiğini, 50-60 bin göçmenin nereye yerleştirileceği ve bu insanların nasıl geçineceği konusunda öngörü olmadığını belirten Denktaş, şunları söyledi:
"Bu belgeyi herkes çok iyi tetkik etmeli. Bir maddede 'eşdeğeri olanlar malında kalacak' denirken, başka bir maddede Rum mal sahiplerinin tümünün hakkı olduğunu, oturduğun her yerin Rum'un olacağını görürsün. Senatoya senin vatandaşın olan İngiliz, Rum da girecek. Türk-Rum dengesi kalmayacak. 'Turizm patlayacak' diyenler, otellerin de Rumlara verileceğini görmüyor mu? Nasıl bakıyorlar, nasıl tefsir ediyorlar ve halkı nasıl ikna ediyorlar ki bu anlaşmayla biz refaha, selamete ulaşacağız, anlayamıyorum."
BM çözüm planının müzakere edilmesi gerektiğini ve bu amaçla siyasi partilerle ortak toplantılar yaptığını, Ticaret Odası'nın ise yazılı görüş verdiğini belirten Denktaş, "Öyle değişiklik talepleri geldi ki, bu değişikliklere gereksinim duyduğunuza göre, bu belgeyi incelemeden 'belge imzalanmalıdır' diye telkinlerde
nasıl bulundunuz, halkı yollara nasıl döktünüz ve şimdi 'bu değişiklikler gerekir' diyorsunuz "Bunları halka açıklasanıza" Denktaş'ı 'uzlaşmaz' göstereceğinize bunu yapsanıza" diye konuştu.
Bugüne kadar hastalığı yanında, partilerle görüşmelerine gölge düşürmemek için açıklama yapmadığını da söyleyen Denktaş, "Belirli ana konularda bir konsensüs oluşturma fikriyle çalıştım. Zannedersem o yöne gitmekte olduğumuz görülünce TKP çekiliverdi. Dolayısıyla uzlaşmadan yana kimdir, kim değildir, inatla 'biz bunu imzalarız' diyerek halka hizmet ettiğini sanan kimdir, halk bunu iyice görmüştür. Ama herşey beklenmektedir" ifadelerini de kullandı.
Siyasi partilerle görüşmelerinin cuma günü devam edeceğini söyleyen Denktaş, bu görüşmelerde planı madde madde ele alıp görüşleri kayda geçirdiklerini ve böylece değişmesi istenen konuların ortaya çıkacağını anlattı. Denktaş, "Bu ortaya çıkınca o zaman daha genel bir toplantı yaparız, diğer kuruluşları da çağırırız ve 'resim budur, ne dersiniz' diye fikir birliğine varmaya çalışırız" dedi.
Yeni müzakere sürecinin ne zaman başlayacağı ve görüşme formatıyla ilgili resmi bir bilgileri olmadığını, gelişmeleri gazete haberlerinden izlediklerini de bir soru üzerine söyleyen Denktaş, özetle şunları söyledi:
"De Soto'nun 13'ünde gelmesinin ve 15'inde de görüşmelerin başlamasının öngörüldüğünü duyuyoruz. Bize resmen 'şu veya şu olacak' demediler ama Rum tarafına bilgi verdikleri anlaşılıyor. Tabiatıyla sen devletini ve hükümetini bu kadar yerersen, 'bunlar artık bizi temsil etmez' diye ayyuka çıkarsan, başkası da sana niye saygı duysun!"
DEĞİŞMEDEN İMZA ATACAK OLAN ATSIN
Yeni müzakere sürecinde BM çözüm planında değişiklik imkanını değerlendirirken de Denktaş, şöyle konuştu:
"İstediğimiz değişiklikleri elde etme imkanı var mı, yok mu, egemenliği daha sağlam duruma getirebilir miyiz? Rumlara bu imkanlar verildikten sonra zayıf bir ihtimal. Peki bunları elde etmezsek '28 Şubat'a imzayı at' diyenlere sesleniyorum; ellerini vicdanlarına koyarak kendileri atabilirlerse gelip atacaklar. Bir milletin kaderiyle oynuyoruz. Kısa vadeli refah düşünceleriyle - ki onun da garantisi yok- bakamayız, çok iyi düşünmemiz lazım. Sıkıntıları, bugünü, yarını değil hürriyetin bedelini düşünerek ve 700 bin Rum'un içinde 200 bin Türk'ün hangi şartlarda yaşayacağını düşünerek."
Rumların Enosis'ten başka hedefleri olmadığını ve uluslararası anlaşmalar dikkate alınmadan AB'ye yaptıkları tek yanlı üyelik başvurusunun kabul edildiğini belirten Denktaş, "Böylece bizimle yeni bir ortaklık yapma imkanını AB ortadan kaldırdı. 'Kıbrıs Cumhuriyeti' ünvanı ellerinde kaldığı sürece Rumlar bizimle anlaşmaz. Bir de AB üyeliğiyle taçlandırılınca uzlaşma ihtiyacı hiç kalmadı" dedi.
"ANNAN İYİNİYET GÖREVİNİ AŞIYOR"
BM Genel Sekreteri Annan'ın planı 3. değişiklikle yeniden sunacağına ilişkin haberlerin anımsatılması üzerine de Denktaş, "Öyle bir rivayet var. Sunarsa sunar, ancak iyiniyet görevinin çok dışına çıkıyorlar. Genel Sekreter'in belgesidir diye taraflara baskı aracı haline gelecek girişimlerde bulunulması iyiniyet göreviyle bağdaşmaz. Hele hele 'bunu falan tarihe kadar ya kabul edin, ya reddedin' diye bizi AB takvimine bağlamak, iyiniyet görevinin tam terstir, büyük bir baskıdır. Büyük adaletsizliktir. Kıbrıs meselesinin halli AB'ye hiçbir şekilde bağlanmamalıydı" ifadelerini kullandı.
Anlaşma için moratoryum uygulanabileceğini ve anlaşma yapılsa dahi Türkiye AB'ye girinceye kadar uygulanmaması gerektiğini de yineleyen Denktaş, "Kuzey'in ekonomisi Rumların ekonomisine denk gelinceye, eşitlik ihdas edilinceye kadar moratoryuma ihtiyacımız var. Ama bunları söylediğimizde uzlaşmaz oluyoruz. Uzlaşmazlık akıl işi değil. Uzlaşmanın adı teslimiyet olursa geçerli olmaz" dedi.
Avrupa Birliği'ne karşı olmadıklarını ve AB üyeliğinden halkın yararlanacağının farkında olduklarını da söyleyen Denktaş, ancak AB'ye azınlık ve egemenliği tanınmayan bir toplum olarak değil, Rumlara eşit haklara sahip bir taraf olarak girmek istediklerini kaydetti.
Bir soru üzerine Türkiye Dışişleri heyetiyle 2 günden beri devam eden temaslarını da değerlendiren Denktaş, "Bizi dinlediler. Görüşlerini bildirdiler. Ortak olmayan bir şey, bir durum görmedim" diyekonuştu.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:06