Yaşam
  • 6.10.2004 11:39

'DİNCİLER, DEMOKRATLAR VE CİNAYETLER...'

Dini severim. Dindarları da severim. Dincilerden pek hazetmem. Din, insanlara dürüstlüğü, hakkından fazla istememeyi, tevazuu, güçsüzü savunmayı, paylaşmayı, güvenilir olmayı öğretir. Dindar, kendisini yaratana sevgiyle bağlıdır, dürüsttür, hile-i şeriye ile ne Allah’ı ne kulları kandırmaya kalkışır, mütevazıdır, hoşgörülüdür, yardımseverdir, cesurdur, kararlıdır, güvenilirdir, hakkından fazlasını istemez, kul hakkına göz dikmez, kul hakkını yedirmez, komşusu açken tok yatmaktan ar eder. Dinciler ise kendi dinlerini başkalarına üstünlük sağlamak için kullanır, din üstünden dünyevi ikballer sağlamaktan kaçınmaz, kendi cemaatinden başkasının hakkına aldırmaz, kul kulu ezdiğinde başını başka yere çevirmekten gocunmaz, dinin sevecen yüzünü değil korkutucu yüzünü ortaya çıkartır. Eminim bu konuyu benden daha iyi bilenler benim söylediklerimin çok daha doğrusunu, çok daha güzel söyleyecektir. Ama dindar ile dinci arasındaki farkı az çok hepimiz biliyoruz. Dindarların en saygıdeğerlerini de dincilerin en yüzsüzlerini de gördük bu topraklarda. Ne yazık ki biz bu konuyu enine boyuna tartışmayı hiç başaramadık bugüne kadar. Çünkü, kendi siyasi iktidarını sürdürebilmek için hayali bir irtica tehlikesi yaratan ordunun müdahalesi yüzünden haksızlığa uğrayan, giyimine kuşamına, yaşama biçimine karışılan dindarların hakkını savunmak, dindar dinci ayrımını vurgulamaktan daha önemliydi. Ordunun son zamanlarda siyasetten bir nebze de olsa çekilip kendi asli işine dönmesi, gerçek sorunların ortaya çıkmasına da yardımcı oldu. Türkiye’de bir irtica sorunu olduğuna hiç inanmadım, bugün de inanmıyorum ama bir “dinci” sorunumuz olduğu kesin. Dinin lafını özünden daha çok severmiş gibi görünen dinciler, Avrupa Birliği’ne yaklaştıkça savruklaşan AK Parti’nin içinden, sağından, solundan başlarını çıkarıyorlar. “Avrupa Birliği’ne girince Müslümanlığımız eksilecek mi” diyenler bile çıkıyor. Avrupa Birliği, her bireyin inancına özgürce sahip çıkmasını, inancına göre yaşayabilmesini, inancından ötürü hiçbir baskı görmemesini sağlayabilecek en güçlü kurum. Öyleyse, kendi inançlarını, ibadetlerini, yaşama tarzlarını güvence altına alacak bir oluşumdan neden rahatsızlar? Sanırım bunun bir tek nedeni var. Onlar, Avrupa Birliği sayesinde ordunun siyasetten çıkarılacağını ve ordunun otoriter gücünü kendi ellerine geçireceklerini, bütün topluma kendi inançlarını ve düşüncelerini devletin gücünü kullanarak kabul ettireceklerini sandılar. Bunun böyle olamayacağını anladıkça da huzursuzlanıyorlar. Plajlardaki mayolu kadınlara fahişe demeye, elele tutuşan gençleri korkutmaya, havaalanlarındaki çıplak kadın resimlerini kapatmaya uğraşıyorlar. Türban giyen kadınlarımızı aşağılayan generallerimizi gördük, şimdi de mayo giyen kadınlarımızı aşağılamak istiyen dincilerimiz ortaya çıkıyor. Demokratların generallerden de dincilerden de farkı burada zaten, onlar bu ülkede yaşayan herkesin yaşama biçimini, istediği gibi yaşama özgürlüğünü savunuyorlar. Birilerinin insanlarımıza nasıl giyinmeleri, nasıl yaşamaları gerektiğini söyleme cüretini kendinde bulmasına karşı çıkıyorlar. Türbanı, mayoyu değil, onları giyen insanların istedikleri gibi giyinme hakkını, yaşama biçimini seçme özgürlüğünü destekliyorlar. Bu ülkede insanlar istedikleri gibi yaşayacaklar. Dinlerine çok önem verdiklerini söyleyen politikacılarımız, yazarlarımız, çizerlerimiz İslami değerlere sahip çıkmak istiyorsa, bunu onlara sağlayacak kadın giyiminden daha önemli konular var. Bugün bu ülkede dine vurgu yapmayı pek seven bir parti bulunuyor iktidarda. Bir de insanları öldürmüş, haraç almış, çocuklarımıza uyuşturucu satmış, devletin içinden kendine destek bulmuş bir Susurluk Çetesi duruyor ortada. Hadi, dininizin gereklerine uymak, kul hakkını savunmak, güçsüzü ezdirmemek için harekete geçin, ortaya çıkartın bu çeteyi, devletin içinden temizleyin köklerini. Böyle yaparsanız, eminim, Avrupa Birliği’ne üye olduğumuzda “Müslümanlığınızın eksilmesinden” korkmanıza gerek kalmaz, dinin özüne, felsefesine uygun davranmış olursunuz. Ama din adına sadece kadınların giyimine, gençlerin elele tutuşmasına takılır kalır, ilan panolarıyla uğraşır ama katilerin, hırsızların, soyguncuların yaptıklarını umursamazsanız... Allah katındaki değeriniz ne olacağını elbet de bilemem ama... Kul katında pek bir değerinizin olmayacağını size rahatlıkla söyleyebilirim (GAZETEM.NET) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:02

İLGİLİ HABERLER