BİLGİN ŞAŞMAZ
ANKARA - Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanı'nın, İslam dini konusunda son sözü söyleyecek ve son noktayı koyacak kişi olmadığını söyledi.
Bardakoğlu yaptığı yazılı açıklamada, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, Anayasa'nın 136. maddesinde belirtildiği belirtildiği üzere, genel idare içinde yer alan bir kamu kurumu olduğunu, 'laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanunun da gösterilen görevleri yerine getirmek'le yükümlü olduğunu bildirdi. Diyanet İşleri Başkanlığı görevine başlarken, görevini belirlenen yasal çerçeve içinde, kamu görevlerinin gerektirdiği duyarlılıkla yerine getirme gayreti içinde olacağını duyurmak istediğinin altını çizen Bardakoğlu, ''Hatta Diyanet alanında görevi bu yasal düzeyde yerine getirmenin yeterli olmadığını, din hizmetinin ifasında temel ahlak ilkelerine sıkı sıkıya bağlılığın ve bunları davranışlara yansıtmanın da aynı derece de önem taşıdığını biliyorum. Özellikle kurum mensupları olarak, bizlere kurumun saygınlığını sağlamada ve korumada ağır bir sorumluluk düşmektedir. Bunun da bilincindeyim'' açıklamasında bulundu. Bardakoğlu şu ifadeleri kullandı:
''Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yasalarla belirlenmiş temel görevlerinden biri, din konusunda toplumu aydınlatmaktır. Bu, dinin doğrudan alanına giren konularda insanımızı, ona belli bir hareket serbestisi bırakarak bilgilendirmek, günümüze kadar ulaşan verilerden ve bilgi yığınından inasınımızı daha çok aydınlatacak ve mutlu kılacak sağlıklı bilgi üretimini yapabilmek demektir. Bu yapılırken, dinin temel kaynakları, aklın ve modern bilimin gerekleri, toplumsal şartlar ve ihtiyaçlar ayrı ayrı önemlidir. Asırlar öncesinin şart ve imkanları içinde oluşan ve o döneme göre makul görünen bilgilerin ve yorumların günümüze olduğu gibi taşınmasının yetersiz kalacağı açıktır. Öte yandan, toplumu din konusunda bilgilendirme görevi, bugüne kadar ki İslam ilim ve fikir hayatının, önceki kuşaklardan aktarılagelen dini tecrübenin doğru tanıtılması, keyfi ve temelsiz yorumlardan kaçınılması sorumluluğunu da içermektedir''.
''İSLAM DİNİNİN KAYNAKLARI KUR'AN VE SÜNNET''
Bardakoğlu, İslam dininin kaynaklarının Kur'an ve sünnet olduğunu dile getirerek, ''İslam dininde yorumları din sayılan ve kutsal görülen bir din adamları ve bilginleri sıfatı yoktur. Günümüze kadar gelen fikri ve ameli tarihsel tecrübe, içinde taşıdığı olanca alternatiflerle bu dinin nasıl anlaşıldığı ve yaşandığı konusunda önemli bir çerçeve çizer. Bu, bir süreçtir ve yeni şartlar içinde yeni tecrübelerin yaşanması da kaçınılmazdır'' değerlendirmesinde bulundu. Bardakoğlu, ''Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanı, İslam dini konusunda son sözü söyleyecek ve son noktayı koyacak kişi değildir. Bu konuda Başkanlığımıza düşen görev, dini anlama ve hayata aksettirme konusunda sahip olduğumuz mirası bütün zenginliği ile tanıtmak, dn ile çağdaş hayat arasında bağ kurmayı ve bu bağı güçlendirmeyi isteyen günümüz insanına rehberlik etmektir. Bu konuda İlahiyat fakültemizdeki seçkin bilim adamlarının katkılarına da büyük ihtiyaç vardır'' ifadelerini kullandı.
Açıklamasında, din konusunda doğru bilgi arayışında, iyi niyetli ve sağlıklı tartışmalardan, diğer dünya dinleri ve kültürleriyle diyalogdan korkulmamasının altını çizen Bardakoğlu şunları kaydetti:
''Esasen İslam kültür tarihi de bu tür tartışma ve diyalogun örnekleriyle doludur. Dinlerin tabiatında zaten kendini savunma ve korunma mekanizmaları vardır. Müslümanlara düşen, dinlerini daha iyi anlamak ve onunu ışığından yararlanmaktır. Açık yüreklilikle tartışma ve farklı yorumların olabileceğini görebilme, Dinimizin evrenselliğini yakından tanımaya da yardım eder. Burada yanlış olan, sağlam bir bilimsel tartışma sürecine girmemiş ve bilim dünyasında karşılığını bulmamış görüşlerin 'İslamın çağdaş yorumu' olarak görülmesi veya gösterilmesidir.
Din konusunda toplumu aydınlatma amacının daha iyi gerçekleştirilebilmesi için atılacak adımları belirlemek üzere bazı hazırlık çalışmalarının gerektiği ve bunun da makul bir zaman alacağı açıktır. Böyle bir çalışma kuşkusuz, teşkilatımız için ivedilik taşıyan yasal düzenleme hazırlıklarına da ışık tutacaktır. Söz konusu çalışma esnasında, Din İşleri Yüksek Kurulumuzun düzenli ve etkin mesaisinin yanı sıra, ilgili bilim adamlarımızın görüşlerinden yararlanmayı sağlayıcı toplantılar da yapılarak güncel dini sorunların incelenmesi sürdürülecek, belirli bir program dahilinde ve uygun yöntemlerle toplumumuzu aydınlatıcı açıklamalar yapılacaktır''.
''DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI'NIN FETVA İŞLEVİ, TOPLUMU AYDINLATMA GÖREVİNİN BİR PARÇASIDIR''
Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın fetva işlevinin, toplumu inanç, ibadet ve ahlak konularında aydınlatma görevinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, İslam geleneğinin ortak çizgisi ile muhatabının özel şartları arasında dengeyi kurarak bireysel çözümler getirme anlamı taşıyan fetva hizmetinin, kişinin öz eleştiri ve öz denetim yapabilmesi, davranışlarıyla inancı arasında tutarlılığı sağlayabilmesi, nihayet dini inanç ve değerleriyle çağdaş hayatın gerçekleri arasında sağlıklı bir uyum kurabilmesi açılarından da önemli olduğuna işaret etti. Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ikinci temel görevini ise şu ifadelerle anlattı: ''Din hizmetlerinin yürütülmesini planlamak ve yönetmektir. Din hizmetlerinin ifa ve yönetilmesinde mezhep, eğilim, kültür ve cinsiyet ayırımı yapılmaksızın toplumun her kesimine hizmet sunulması, bu yapılırken kişilerin dinin gereklerini yerine getirme veya getirmeme özgürlüğüne saygılı olunması esastır. Peygamberimizin 'müsamaha dini' olarak tanımladığı Yüce dinimizin birlikte ve barış içinde yaşamayı kolaylaştıran hoşgörüsü de bunu gerektirir.
Mezhep ve dini eğilim farklılıklarını İslam'ın bir problemi değil, dinimizin inanç ve düşünce özgürlüğüne verdiği değerin pratiğe yansıması, milletimiz, dinimiz ve uygarlığımızın tarihten gelen bir zenginliği olarak görüyoruz. Başkanlığımız, bu temel tespitten hareketle, farklı mezheplerden yurttaşlarımıza eşit ve adil bir şekilde hizmet sunmada titizlik gösterecek; ayrıca gayrimüslim yurttaşlarımız ve onların dini kurum ve temsilcileri ile de ortak insanlık ilkeleri, aynı ülkeyi ve yurttaşlık değerlerini paylaşmanın sorumluluğu içinde ilişkilerini sürdürecektir''.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, tarihi, kültürel ve duygusal bağları bulunan Türk dünyası ile Balkan Müslüman topluluklarının ve yabancı ülkelerdeki yurttaşların din konusunda bilgilendirilmesi, beklenti ve ihtiyaçlarının karşılanması yönündeki hizmetlerini titizlikle devam ettireceğini ifade eden Bardakoğlu, açıklamasını, ''Ayrıca görev alanına giren konularda diğer İslam ülkeleriyle bugüne kadar sürdürülen ilişkiler bundan böyle de yasalar çerçevesinde devam ettirileceği gibi, diğer dinlerin kurum ve temsilcileriyle de, karşılıklı saygı ve hoşgörü anlayışına dayalı olarak insanlık adına yararlı ilişkiler yürütülecektir'' şeklinde sürdürdü.
Bardakoğlu, ''Özellikle, ideolojik, kültürel, siyasal gibi nedenlerle dünyada İslam dinini, son derece haksız olarak 'şiddet dini' gibi tanıtma gayretleri karşısında, Başkanlığımız, ilgi alanına giren çeşitli platformlarda adını 'barış' kavramından alan İslam'ın, insanlığın barış, adalet, huzur, maddi ve manevi gelişmesi ve mutluluğu arayışına katkıda bulunacak evrensel ilke ve değerlerinin insanlık camiasına tanıtılması görevini yerine getirmeye özel bir itina gösterecek, bu hususta akademik kurumlarımızdaki birikimden de azami ölçüde yararlanma yönüne gidecektir'' dedi. İslam dininin; insanlara iç huzuru ve kendine güven duygusu kazandıran inanç ve ibadet esasları dinin ana kaynakları ile belirlendiği ve ibadetlerin Allah'a olan bağlılığı temsil eden davranışlar olduğu için, bunlarda değişkenliğin değil, devamlılığın esas olduğunu vurgulayan Bardakoğlu, ''Bunun için de din hizmetlerinin ifasında toplumumuzda aşılarca süren uygulama sonucunda oluşan bütünlük ve istikrarı korumanın gereğine inanıyoruz'' şeklinde görüş bildirdi.
''DİYANET VE İLİM CAMİASINA MENSUP KİŞİLERİN, GELENEKÇİ-YENİLİKÇİ GİBİ NİTELENDİRMEK YANLIŞ''
Din hizmetlerinin devlet eliyle ve bir kamu kuruluşu bünyesinde organize edilmesi, devletin dini hayata müdahale etmesi ya da yön vermesi şeklinde algılanmaması gerektiğine değinen Bardakoğlu, şunları kaydetti:
''Aksine bu, devletin toplumda kamu düzenini koruma, din ve vicdan özgürlüğünü sağlama görevinin kapsamına girer. Dini hayatın intizam ve istikrar içinde yürütülmesi için buna ihtiyaç vardır. Dini hayata ilişkin olarak bilimsel düzeyde farklı görüş ve önerilerin dile getirilmesi normal olsa da, bir kamu kurumu olan Başkanlığımızın din hizmetlerini yürütürken istikrarı esas alması ve maşeri vicdanı rahatsız eden uygulamalardan kaçınması doğaldır.
Diyanet ve ilim camiasına mensup kişileri gelenekçi-yenilikçi, reformcu-muhafazakar gibi nitelendirmelerle tanıtmak yanıltıcı olduğu kadar diyalogu önleyici ve karşı fikirden yararlanma imkanını kısıtlayıcı da olmaktadır. Çoğu zaman da, bu tür ayrıştırmaların gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu itibarla alanlarında görüş açıklayan mensuplarımızın ön yargıdan uzak olarak, anlama ve bilgilenme amacıyla izlenmesini, arada sağlıklı bir iletişimin kurulabilmesi için önemli görmekteyim. Diyanet teşkilatının yasalarla çizilen alan içinde kalması ne kadar gerekliyse yukarıda sayılan ve kendisine yine yasalarla tevdi edilen görevleri ve işlevini en iyi şekilde yerine getirmesi de aynı derecede önemlidir''.
Açıklamasında basın mensuplarına da seslenen Bardakoğlu, ''Kamuoyumuzun, özellikle de kamuoyunu sağlıklı biçimde bilgilendirmekle görevli saygıdeğer basın mensuplarımızın Diyanet İşleri Başkanlığı'na ilişkin haber ve yorumlarında duyarlı ve özenli hareket etmesini beklemekteyim. Toplumsal barışın korunması ve geliştirilmesi, Yüce Dinimizin gerilim ve çekişme nedeni değil, gönül huzuru ve karşılıklı sevgi kaynağı olarak değerlendirilmesi için de buna ihtiyacımızın bulunduğuna inanıyorum'' ifadelerini kullandı.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:06