Gündem
  • 18.6.2004 10:55

DÜN ANKARA'DA ABD'NİN 21. YÜZYIL STRATEJİSİ İÇİN ÜS PAZARLIĞI YAPILDI

YAZIYA mülakatın sonundan başlayalım. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Lincoln Bloomfield, mülakatı şöyle noktaladı: ‘Burada uzun dönemli bir projeden söz ediyoruz. Bu, bugünün güncel olaylarıyla ilgili bir proje değil. Bu çalışmada, güvenlik yapılanmamızın ve ittifakımızın önümüzdeki 50, 100 yıl içinde alacağı şekli çizmeye çalışıyoruz.’ Bloomfield, ABD Dışişleri’nde askeri-siyasi konulardan sorumlu ‘Bakan Yardımcısı’. Dün Ankara’ya yaptığı günübirlik gezide kendisine eşlik eden Andy Hoehn ise ABD Savunma Bakanlığı’nın ‘Stratejiden Sorumlu Bakan Yardımcısı Vekili’ unvanını taşıyor. Hoehn’in başlıca uğraşı, ABD’nin askeri yeteneklerinin küresel düzeyde konumlandırılmasıyla ilgili stratejileri üretmek. ABD 21. YÜZYILIN DOKTRİNİNİ OLUŞTURUYOR Bloomfield ve Hoehn’i Ankara’ya getiren, Bush yönetiminin iki yıldır üzerinde çalıştığı ‘Yeni Küresel Kuvvet Korumlandırması’ (New Global Defense Posture) projesi. Başkan George Bush’un geçen yıl açıkladığı bu proje, ABD ve müttefiklerinin küresel düzeydeki kuvvet konumlanmasının, dünyadaki değişen tehdit ve güvenlik ortamına nasıl uyarlanması gerektiğini konu alıyor. Proje, bu haliyle, ABD’nin Kore’den Filipinler’e, Almanya’dan Türkiye’ye kadar yeryüzüne yayılmış olan bütün askeri yeteneklerinin (üs, birlik, askeri altyapı imkánları) tek tek masaya yatırılarak yeniden düzenlenmesini öngörüyor. Soğuk Savaş’ın geride kalması, ardından terörizm, kimyasal ve nükleer silahların yayılması gibi yeni tehdit kategorilerinin ortaya çıkması, ABD’nin geçen dönemin ihtiyaçlarına göre şekillenmiş olan yapılanmasını demode hale getirmiş bulunuyor. ABD, bu projeyle 21. yüzyılda askeri gücünü dünyaya nasıl yerleştireceğini, bu çerçevede ne tür yeni ittifak ve işbirliği modelleri geliştirebileceğini araştırıyor. 3 KİLİT: ESNEKLİK ÇEVİKLİK VE SÜRAT ABD, bu çalışmayı NATO’ya geçen aralık ayında bildirdi, ardından Ankara’yı da ikili düzeyde bu projeden haberdar etti. Böylelikle ilk aşama olan bilgilendirme tamamlandı. Bloomfield ve Hoehn, dün Ankara’ya, projenin ‘somutlaştırılmasını’ amaçlayan ‘ikinci aşama’ için geldiler. Bloomfield, ikinci aşamanın kapsamını dün Dışişleri ve Genelkurmay’la görüşmelerine başlamadan önce Hürriyet’e şöyle anlattı: ‘İkinci aşama, müttefiklerimizle daha spesifik düşünceler üzerinden danışmaların yapılmasını içeriyor. Henüz aldığımız bir karar yok. Çünkü, bunu yapmadan önce müttefiklerimizin ne düşündüğünü öğrenmemiz gerekiyor. Onların gerek lojistik, gerek siyasi ve hukuki açılardan ve ayrıca kendi güvenlik bakışları açısından neyin uygun ve işleyebilir olduğu konusundaki görüşleri bizim için önem taşıyor. Bunu müttefiklerimizle birlikte yürüteceğimiz bir ortak çalışma olarak tasarlıyoruz.’ Yeni doktrinin iç içe geçmiş üç önemli kavramı var. Bunlar, ev sahibi ülkelerdeki askeri imkánların kullanımı açısından ‘esnekliğe’, ‘çevikliğe’ ve ‘sürate’ sahip olabilmek. Savunma Bakanlığı Temsilcisi Hoehn, bu başlıklarda ‘işin felsefesini’ şöyle değerlendirdi: ‘Bugün önceden kesinlikle kestiremeyeceğiniz türde tehditlerle karşı karşıyayız. Bir kuvveti kullanmak durumunda kaldığımızda esneklik ve çevikliğe sahip olmamız önem taşıyor. Bu ihtiyaç, geride kalmış güvenlik ortamının yansıması olan bugünkü kuvvet yapımızla çelişiyor. Eskiden tehdidin nereden gelebileceğini kestirebiliyorduk. Bugün kestiremiyoruz. Örneğin, bundan 3-4 yıl öncesinde Afganistan’da bugün olduğu ölçülerde bir harekát yürüteceğimizi tahmin edebilmemiz mümkün değildi.’ NATO AMAÇLARI İSTEKLE ÖRTÜŞMÜYOR ABD’nin saygın gazetelerinden New York Times’ın bildirdiğine göre, Bush yönetimi, yeniden yapılanma çerçevesinde Almanya’daki iki tümenini ABD’ye geri çekmeyi tasarlıyor. Sovyet tehdidi çözüldüğüne göre, Almanya’da iki tümen bulundurmanın da bir anlamı kalmıyor. Ancak New York Times’ın haberine göre, ABD Savunma Bakanlığı Almanya’daki iki F-16 filosunu geri çekmek yerine, kriz bölgelerine yakın bir ülke olarak Türkiye’ye kaydırmak istiyor. Bloomfield, bu haberler hatırlatıldığında ısrarla ‘henüz alınmış herhangi bir karar yok’ demekle yetindi. Her iki yetkili de, dünkü mülakatta, ABD’nin projenin Türkiye’ye dönük yansımalarıyla ilgili somut fikirlerini ilk kez masaya koyduklarını gizlemediler; ancak bu önerilerin içeriğine girmekten kaçındılar. Ancak, konu ABD askeri gücünün daha geniş bir hareket serbestisi ile kullanımı olduğunda, işin dönüp dolaşıp İncirlik Üssü’ne geleceğini tahmin edebilmek güç değil. Bu noktada ABD’nin karşısına 1980 tarihli Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması çıkıyor. Bu anlaşma, ABD’nin İncirlik Üssü’nde en çok 48 savaş uçağı bulundurmasına izin verirken, üssün kullanımını yalnızca NATO amaçları ile sınırlıyor. Bir başka deyişle, üssün kullanıma çok sıkı bir rejim getiriyor. Oysa ABD’nin ‘sürat’ ve ‘esneklik’ öngören yeni güvenlik doktrini bu sıkı rejimle örtüşmüyor. AKP HÜKÜMETİNİ BEKLEYEN ZOR KARAR Türkiye, her Amerikan talebi karşısında NATO onayı isteme hakkına sahip. Oysa her seferinde NATO’dan onay çıkabilmesi, son Irak savaşında da görülebildiği gibi uzun zaman alabiliyor, bazen hiç mümkün olmayabiliyor. Türkiye, bu tür sınırlamaları gevşeterek, ABD’ye bir anlamda İncirlik’in kullanımı konusunda ‘açık çek’ anlamına gelebilecek geniş kapsamlı bir izin verebilir mi? Bu sorunun yanıtı, şimdiden AKP hükümetinin önümüzdeki dönemde ABD ile ilişkilerdeki vermek durumuna gireceği en kritik kararlardan biri haline gelmiş bulunuyor. İncirlik’i stratejik diyalog belirleyecek DECA anlaşması İncirlik’teki faaliyetlerinizi NATO amaçları ile sınırlıyor. Siz ise esneklik istiyorsunuz. Bu durumda DECA’nın da gözden geçirilmesi gerekmez mi? BLOOMFIELD NATO’da da alan dışı güvenlik konusunda önemli gelişmeler kaydedildi. Bugün NATO Genel Sekreteri, Afganistan’ı en öncelikli güvenlik sorunu olarak görüyor. NATO’nun güvenlik anlayışı, Avrupa dışından kaynaklanan tehditlerin de artık Avrupa’nın güvenliğini ilgilendirdiği görüşünü kucaklıyor. NATO da dinamik bir değişimden geçiyor. Yeni küresel güvenlik konumlandırmanızda İncirlik’in önemi nedir? BLOOMFIELD Bunu bekleyip görmemiz gerekiyor. Ancak şunu söylemeliyim, bundan 5 ya da 10 yıl sonra ana tehdidin ne olacağını bugünden bilemiyoruz. Tarih, yakın zamanlarda çok acımasız oldu. Dolayısıyla, süratle hareket edebilmeliyiz, kendimizi süratle uyarlayabilmeliyiz. Yeni güvenlik ortamı ışığında birlikte oynamak istediğimiz roller üzerinde bir uyum sağlarsak, tesislerin durumunun görüşülmesi, şu tesisin ya da bu tesisin kullanılması gibi konuların ele alınması da kolaylaşır. Oynanacak roller üzerinde bir uyum olmadığı takdirde, bu görüşmeler bizim açımızdan güç geçecektir. Görüleceği gibi, konuştuğumuz şu ya da bu üsle ilgili bir diyalog değil, stratejik bir diyalogdur. Ev sahibinin egemenliğine saygılıyız ABD, söz konusu proje kapsamındaki yeni somut fikirlerini Ankara’ya iletti mi? BLOOMFIELD Şu aşamada tartışmak, danışmak üzere müttefiklerimizin önüne spesifik fikirler koyuyoruz. Burada bulunmamızın nedeni, bu danışmaları gerçekleştirmektir. Yeni proje esneklik, kıvraklık ve sürat gibi kavramlara dayanıyor. Ancak Türkiye’deki askeri imkánlarınızı kullanabilmeniz her şeyden önce ev sahibi ülkenin onayına tabi. Bunun hukuki çerçevesi de 1980 üsler anlaşmasıyla (DECA) çizilmiş durumda. Bu anlaşma, yeni güvenlik ortamının ihtiyaçlarına karşılık verebilmek açısından yeterli mi? BLOOMFIELD Bu, üzerinde spekülasyon yapmak istediğim bir soru değil. DECA ve diğer düzenlemeler bugüne dek bizim açımızdan yeterli oldu. Bu aşamada bazı fikirler geliştiriyoruz. Bunları Türk muhataplarımızla tartışacağız, onların görüşlerinizi alacağız. Bu diyalog olgunlaştığı ölçüde, sizin sorunuzun yanıtı da daha iyi bir şekilde gün ışığına çıkacaktır. Bu aşamada tek söyleyebileceğim şudur: Biz, ABD birliklerine ev sahipliği yapan her müttefikimizin egemenliğine saygı duyuyoruz. HÜRRİYET Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:25

İLGİLİ HABERLER