Çölaşan yazısında, niçin çağrılmadığını şöyle açıkladı, ''''Çünkü çeşitli zamanlarda Hilmi Özkök''ü eleştiren yazılar yazmıştım!
Şimdi çok net görüyorum ki, davet sahibi Genelkurmay Başkanı bu gibi konularda eleştiriye tümüyle kapalıdır. Dahası, olmaması gereken bir biçimde duygusal davranmaktadır''''
EMİN ÇÖLAŞAN''I HÜRRİYET GAZETESİNDEKİ YAZISI
30 Ağustos akşamı Ankara''da Genelkurmay''ın resepsiyonu var. Özellikle Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt, gazetecilerin karşısında mertçe, aslanlar gibi konuşuyor, PKK terörünün iç ve dış boyutlarını irdeleyip başımızdaki çok ciddi tehlikelere dikkat çekiyor.
Terör örgütüne katkıda bulunan Danimarka gibi bazı ülkeleri isim vererek eleştiriyor.
Bu tür bir araya gelmeler, özellikle 30 Ağustos resepsiyonu, komuta kademesi için iyi bir fırsattır. Gazeteciler onların çevresini kuşatır, sorular sorar ve yanıtlar gelir.
Askerin mesajları kamuoyuna bir sohbet havası içerisinde verilmiş olur.
Aynı resepsiyonda bazı gazeteciler, Genelkurmay Başkanı''na da sorular yöneltiyor. Başkan fazla bir şey söylemiyor. Akıllarda kalan cümleleri şu:
''Birileri bizimle hükümetin arasını bozmak istiyor. Ben hükümetten son derece memnunum!''
Geçenlerde söylediği bir laf vardı. ''Terörle mücadeleyi kısıtlı imkánlarla sürdürüyoruz'' demişti. Bu arada o sözünü de ''düzeltmek istediğini'' belirterek şöyle diyor:
''Ben imkánlarımız kısıtlı da olsa terörle mücadele ediyoruz demek istedim. Bu sanki hükümete karşıymış gibi değerlendirilmek istendi!''
Anlaşılıyor ki Genelkurmay Başkanı tarafından káğıttan okunan o sözler de yanlış anlaşılmış! Zaten Türkiye olarak başımıza neler geliyorsa, bu ''yanlış anlaşılmalardan'' geliyor!
***
Sevgili okuyucularım, şimdi size konunun bir başka -ve benim açımdan ilginç- boyutunu aktarayım. Günün birinde Emin Çölaşan''ın İslamcı basınla, tesettürlü Başbakan ve bakan eşleri ile aynı kefeye konulacağını, Genelkurmay''da gazeteciler için düzenlenen toplantılara, brifinglere, çağrılmayacağını, hem de bunun Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılacağını aklımın ucundan geçirmezdim.
30 Ağustos resepsiyonuna da çağrılı değildim.
Öteki çağrılı olmayanlar, İslamcı basın ve tesettürlü eşler idi.
Niçin çağrılmamıştım?.. Çünkü çeşitli zamanlarda Hilmi Özkök''ü eleştiren yazılar yazmıştım!
Şimdi çok net görüyorum ki, davet sahibi Genelkurmay Başkanı bu gibi konularda eleştiriye tümüyle kapalıdır. Dahası, olmaması gereken bir biçimde duygusal davranmaktadır.
Dün Dr. Reşit Galip''in, hem de Atatürk gibi bir dev adama söylediği sözü anımsadım: ''Burası sizin değil, milletin sofrasıdır.''
Hilmi Özkök''ü görme olanağım olsaydı kendisine şöyle derdim: ''''Paşa, orası sizin değil, milletin 30 Ağustos resepsiyonudur.''
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 11:13