
ENGİN ARDIÇ: 'AKIL YOLU'
ENGİN ARDIÇ'IN AKŞAM'DAKİ YAZISI:
Akıl Yolu
Haberi size olduğu gibi aktarayım: 'Türkiye'nin 71 üniversitesinden 500 genç, Atatürk'ün milli mücadeleyi başlattığı günün 86. yıldönümünde düzenlenen etkinlik çerçevesinde savaş gemileriyle Samsun'a hareket etti.'
Bu etkinliğe bir de özel isim koymuşlar: 'Genç Mustafa Kemaller Ata'sının yolunda.'
Ata'nın yoluna giden çocuklara Amerikan beyzbol şapkaları giydirmişler. Bu da Ata'nın 'arsıulusal' yolu olmalı.
Çocuklar Şişli'de, Ata'nın evinin önünde toplanmışlar, oradan Dolmabahçe'ye yürümüşler. Üstü açık bir araba bulup beş yüz çocuğu bindirmek mükün olmadığından.
Bu Şişli-Dolmabahçe yolu, 'via sagrada' gibi bir yol. Kutsal.
Fakat bir kutsal yol olduğu biliniyor da hangisi olduğu bilinmiyor. Acaba büyük önder Şişli'den çıkınca Mecidiyeköy üzerinden Esentepe-Balmumcu yönünde giderek Yıldız'dan mı kıyıya varmış, yoksa Osmanbey'den dönüp Nişantaşı-Teşvikiye-Maçka üzerinden mi Beşiktaş'a inmiş? Yoksa Taksim'e çıkıp oradan Gümüşsuyu yokuşunu mu tercih etmiş? Meçhul.
Gene böyle bir 19 Mayıs yıldönümünde, Devlet Tiyatroları sanatçılarından birine Atatürk'ün 1919 yılında giydiği Osmanlı üniforması giydirilmiş, arkadaş Dolmabahçe'den gemiye binmek üzere arabayla yola çıkmıştı. Ne ki, 1919 model araba bulunamadığından, altında 1965 model, 'direksiz', yani yan ön camıyla yan arka camı arasında bölme bulunmayan bir Chevrolet Impala vardı. Oysa Ata 'yolculuklarınızda Amerikan arabalarını tercih ediniz' şeklinde bir emir ve direktif vermemişti.
Üstelik arkadaş Dolmabahçe'den gemiye binerken 'Samsun'a şeriatçılarla mücadele etmeye gidiyorum' demişti. Biz Ata'nın önce Yunan ordusuyla savaştığını sanıyorduk.
Bu kez gençler 'Bandırma vapuruna benzetilmiş herhangi bir eski şileple' değil, savaş gemileriyle gidiyorlar.
Ata oraya giderken Osmanlı donanmasının lojistik desteğine sahip değildi.
Gene böyle bir yıldönümünde, 'artist oynatmak' henüz akıllara gelmediğinden, Şişli'deki evden Atatürk'ün büstünü almışlar, bu kez onu açık bir arabaya koyarak kutsal yol boyunca Dolmabahçe'ye taşımışlardı...
Katolik ritüelinde, Meryem, İsa ve daha başka aziz heykellerini kiliseden çıkarıp ilahiler eşliğinde sokakta dolaştırmaya 'prosesyon' denir. Papazın yönetiminde halk da ya buna katılır ya seyreder.
İstanbul Üniversitesi Rektörü, çocukları gönderirken yaptığı konuşmada, 'sizin yerinizde bulunmayı çok isterdim' demiş. Döner sermaye hesaplarına daldığından Samsun uçağına bilet almaya vakit bulamıyor olmalı.
Çocuklar, geçen pazardan yarına, perşembeye kadar da 'büyük önderin geçtiği aynı yolu takip edecek, büyük Ata'mızın karşılaştığı engelleri onlar da aşacaklarmış.'
Azgın dalgalarla boğuşma falan mı? Meteoroloji Karadeniz'de fırtına öngörüsü yapmadı.
Şakayı bırakalım. Ciddi olalım. Kimbilir kaç kere yazdığımı gene yazacağım:
Bu tür saçmalıkları her tekrarladığınızda dincilere birkaç yüz oy daha kazandırırsınız. Akıllı olunuz.
Bekir Coşkun dostumuz 'her bunaldığında Nutuk'u açıp okurmuş, ferahlarmış'. Şifalı otlar kitabı gibi mübarek. Depresyona iyi geldiği belli, Bellergal gibi bir şey, acaba mayasıla ve belgevşekliğine de yarıyor mu?
Atatürk, peygamber değildir. Nutuk, kutsal kitap değildir. Çankaya, Kabe değildir. Anıtkabir, mezar-ı şerif değildir. İsmet Paşa, halife değildir.
Ama emekli memurlar emekli memurdurlar ve beni her seferinde savcılığa şikayet ederler tabii, o ayrı.