Gündem
  • 19.6.2004 14:23

ENGİN ARDIÇ’TAN ORTALIĞI KARIŞTIRACAK YAZI!...

Kansere çare bulundu ama ilaç firmaları engel oluyor Bugün öyle bir yazı yazacağım ki, yeminli düşmanım Sayın Erdal İnönü ilk ve son kez çok beğenecek! Çünkü konumuz, aslan sosyaldemokratlar değil, fizik. Colorado Teknoloji Enstitüsü’nde bir bilim adamları ekibi, atomu ‘ışınlamayı’ başarmış! Aynı deneyi Avusturya’da Inssbruck Üniversitesi de tekrarlamış. Bir grup, berilyum atomu kullanmış deneyde, öteki grup kalsiyum. Atomu olduğu yerde yokedip, bir milimetre ötede yeniden ortaya çıkarmışlar. Teknik deyimiyle ‘teleportasyon’ yapmışlar. Basın, ‘hani Uzay Yolu dizisinde Kaptan Kirk ve mürettebatının ışınlanması gibi’ diyor ama, şimdilik tek bir atom ve yalnızca bir milimetrecik yol sözkonusu. Fakat ‘atomlar aleminde’ bir milimetre ne kadar uzak bir mesafedir, bilir misiniz? Dikkat isterim: Atom hareket etmiyor, bir noktadan öbür noktaya gitmiyor, bir yerde yokolup başka bir yerde yeniden ortaya çıkıyor, tövbe ıstağfirullah yeniden yaratılıyor sanki... Elbette bu haber de basında mercimek kadar yer bulabilmiştir kendine. Çünkü tarihte ilk kez başarılan bu ışınlama olayı, hangi bar orospusunun hangi zengin piçiyle yattığı kadar önemli değildir. Gecekonduya yayın yapan Türk medyasının utancı olsun. Fizik, ‘çocuğun üniversite sınavlarında atlatması gereken birtakım sıkıcı sorulardan’ ibarettir bu ülkede. Kafa karıştırıcı bir konu, kırılacak bir derstir alt tarafı. Çünkü para kazanmak için fizik bilmek hiç gerekmez ve ‘okumuş adam’ dediğin de halkımızın gözünde ya doktordur, ya avukat, ya da mühendis. Ben de aziz halkımıza şunu arz etmek isterim doğrusu: İdrak edebildiğimiz dört boyuttan başka (üç boyut artı zaman), altı boyut daha olduğunu, fakat bizim bunları algılamamızın mümkün olamadığını biliyor muydunuz? Bilmiyordunuz çünkü mala davara bir faydası yoktur. SSK maaşının artmasını da sağlamaz güzel evladım... Ziraat Bankası kuyruğunda geçmez. Laurence Gardner diye bir adamı duymuşluğunuz var mıdır? Hayır, çünkü kendisi Manchester United takımında solaçık değil, önde gelen İskoçya masonlarındandır, yani modern masonluğun vatanı sayılan ülkeden. Gardner’ın, ortalığı fena halde birbirine katan dört kitabı var, madem Dan Brown türü zırtapozları okumaya bayılıyorsunuz, bunları da tercüme edilince okursunuz sanırım. Orada anlatıldığına göre, saf altını belli bir ısıya getirdiğiniz zaman, altın atomunun bütün elektronları aynı yönde dönmeye başlıyorlar ve bu ‘high spin’ tabir edilen atom inanılmaz özellikler sergiliyor. Altın, beyaz ve ince bir toza dönüşüyor, bunu bir katod tüpüne koyup içinden elektrik akımı geçirirseniz de, hafifliyor ve hatta ağırlığı eksiye vuruyor! Daha da müthiş bir şey oluyor: Madde ışığa dönüşüyor ve ortadan kayboluyor! Sonra, belli bir ısıya düşünce de yeniden meydana çıkıyor. Gardner, simyacıların yüzyıllar boyunca kafasını kurcalayan ünlü ‘filozof taşının’ da aslında bundan başka bir şey olmadığını ileri sürüyor. Simyacılar meseleyi tersten anlamışlar ve altını bu beyaz toza dönüştürecekleri yerde, kurşunu altına dönüştürmeye boşuna çabalamışlar. Bu tozun DNA moleküllerini onararak kanser tedavisine birebir olduğu da Texas Üniversitesi tarafından, ölümcül hastalar üzerinde yapılan deneylerle kanıtlanmış. ‘High spin’ iridyum enjeksiyonu yapılan hastalarda, habis tümörler birkaç günde ortadan kaybolmuş! (Gardner, ‘aslında kansere çare bulundu ama ışın tedavisi ve kemoterapiye milyarlarca dolar yatırmış olan büyük ilaç firmaları izin vermiyorlar bu araştırmalara, engelliyorlar’ diyor...) Fakat bu toz, eski Mısır yazıtlarında da geçen, hiyeroglifle ‘mfkzt’ şeklinde yazılan ne idüğü belirsiz maddenin ta kendisiymiş! Bazı örnekleri de taa 1904 yılında ünlü arkeolog Sir Flinders Petrie tarafından bulunmuş fakat konu örtbas edilmiş. Şimdi sıkı durun: İskoçya tapınak şövalyelerinin maşrık-ı azamı da, kitaplarına yazdığı önsözlerde, Gardner’ın iddialarını destekliyor! Masonların büyük sırlarından biri de buymuş meğer (öteki de tanrıça İsis meselesi tabii, bilmediğimizi mi sanıyorlar?)... Benim aklım ermez, 32. ve 33. derecelerdeki masonlara sorunuz. Fakat söylemeyeceklerdir. Çünkü bizim ahbapların çoğu, masonluğu, ‘Sultanhamam’da yürüttükleri floş kaçakçılığı çalışmalarında yarar sağlayacak bir çevre edinme imkanı’ olarak kabul ederler... Çapları o kadarcıktır. Zarar yok, dul kadının oğulları doğudan batıya geçsinler ve ‘maat neb men naa, maat baa’ diye zikretmeye devam etsinler. Ne yaptıklarını bilmeden ve anlamadan. Engin Ardıç Star Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:25

İLGİLİ HABERLER