ENGİN ARDIÇ''TAN İLGİNÇ BİR DEĞERLENDİRME: ''''BİZDE LUMPEN AYAKLANMASI OLUR MU?''''
ENGİN ARDIÇ''IN AKŞAM''DAKİ YAZISI:
BİZDE LUMPEN AYAKLANMASI OLUR MU?
Evvelce oldu, 1955 yılında, oradan çıkarabilirsiniz... O, İstanbul’a yeni doluşmuş “taze” lumpenlerin, bugün artık kendileri de küçük birer şehire dönüşmüş Gültepe, Kuştepe gibi “yeni varoşlardan” kopup yağmaya yumulmaları olayıydı... İstanbul varoşla yeni tanışıyordu. Şimdi İstanbul’un göbeği varoş.
1970 yılında da oldu; meşhur “15-16 Haziran” yürüyüşü sözde devrimci bir eylemdi ama (yaşı kırkın altında olanlar bilmezler), eylemcilerin en önemli eylemi Bağdat Caddesi’ndeki Divan Pastanesi’nin camını çerçevesini kırıp dökmekti... İşçi bilinci o kadarına ermişti.
Eylemciler “içeri” girdiler, Divan da eskisinden daha güzel olmak üzere tamir ve tadil edildi!
(Günün birinde gene devrimci bir eylem yapıldı, Karaköy’deki Borsa’ya bomba atıldı; atan çocuk kodese, Borsa da İstinye sırtlarında çok daha görkemli yeni yerine taşındı!...)
Bugün gene olur mu? Elli yılda iyice kaşarlandılar.
Olur ama Magrib çocuklarının araba yakmaları gibi bir “eylemden” ziyade, gene yağma düzeyinde olur. Arada birkaç araba yakılır, “vandalizm” elbette yapılır ama esas olarak yükte hafif pahada ağır malları “kalk gidelim etme” şeklinde görülür. Ayrıca, Fransa’da olmayan “cinsellik boyutu” da girer devreye, kadına kıza saldırma da ortaya çıkar.
Örgütlü olmaz, çünkü bizim lumpende örgütlenme yeteneği yoktur.
Lumpenproletarya sınıfı, “monolitik” bir bütün değildir; içinde dincisi de vardır komünisti de, kadın satıcısı da vardır torbacısı da, nasıl örgütlenecekler?
Dolayısıya her lumpen kendi başının çaresine bakacak, bir yandan yıkarken bir yandan çalacak.
Ama bu zayıf bir ihtimaldir.
Çünkü, her ne kadar değerli basın mensupları onlar için ağlasalar da, bizim lumpenler sanıldığından çok daha mutludurlar.
Fransa’daki kardeşleri gibi HLM (Habitation a Loyer Modere-Düşük Kiralı Konut) adı verilen büyük ve sevimsiz sitelerde değil, el koydukları ya da Mafya’ya parasını ödeyip satın aldıkları iğrenç evlerde oturuyorlar. Ama bu evlerin iğrenç olması onları ırgalamıyor, çünkü “estetik duyguları” da yok. Tapuları, ilk seçim döneminde “oy karşılığı” verilmek üzere hazır bekliyor.
Üstelik üstüne sekiz kat çıkıp onları da ya satıyor ya kiraya veriyorlar ve para kazanıyorlar, hangi Magribli bunu başarabilirdi?
Orada mümkün olmayan “kayıt dışı ekonomi” burada tıkır tıkır işliyor; Fransız lumpeni trafik ışıklarında araba camı silebilse, otobüs duraklarında iyi su satabilse, çakmaklara gaz doldurabilse belki de eyleme geçmezdi...
Burada “Hıristiyan merkeze karşı Müslüman çevre” olgusu yok, elhamdülillah herkes Müslüman.
Burada “ırk ayırımı” yok, aramızda zenci yok, herkes şopar kılıklı.
Burada “toplumdan dışlanmak” diye bir dertleri yok, tam tersine, toplumu asıl onlar oluşturuyorlar, dışlanmış konumunda olan biziz!
Bizim lumpen niçin ayaklansın yahu? Şehir de onun, memleket de onun, seçim sandığı da onun.
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:38