Gündem
  • 22.7.2025 16:00

Erdoğan: Güvenlik istiyorsan caydırıcılığı en üst düzeyde tutmalısın

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, savunma alanında önemli mesajlar verdi ve "Eğer barış, huzur, güvenlik, dirlik ve refah istiyorsan, caydırıcılığını en üst düzeyde tutmak zorundasın" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 17. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı'nda konuştu.

Burada Türkiye'nin savunma sanayii alanında bugüne kadar yaptıklarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eğer kendi vatanında onurunla, şerefinle, başın dik, alnın ak yaşamak istiyorsan, savunma yeteneklerini güçlendirmek mecburiyetindesin." dedi.

Cumhurbaşkanı devam eden sözlerinde, iki ilkenin rehber olarak alındığını söyledi ve şöyle dedi:

“CAYDIRICILIĞINI EN ÜST DÜZEYDE TUTMAK ZORUNDASIN”

Türkiye olarak en başından beri adil ve sürdürülebilir bir dünya nizamı için dostlarımızla birlikte her platformda gayret sarf ediyoruz. Küresel barış ve güvenliğin tesisi için her türlü adımı atarken, daha fazla trajedinin yaşanmaması için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz.

Bu süreçte şu ilkeyi kendimize rehber edindik: "Bin akçalık sulh, bin akçalık nizadan iyidir." Evet, barış diplomasisi adına ne yapıyorsak, bu hikmetli sözün ışığında yapıyoruz. Yine bu süreçte, hiçbir zaman unutmadığımız bir başka prensibimiz şudur: "Hazır ol cenge, eğer istersen sulh-u salah." Yani, eğer barış, huzur, güvenlik, dirlik ve refah istiyorsan, caydırıcılığını en üst düzeyde tutmak zorundasın.

“BUGÜN BURADA BİR MİLLETİN BAĞIMSIZLIK YÜRÜYÜŞÜNE TANIKLIK EDİYORUZ”

Saygıdeğer bakanlar, değerli hükümet ve kurum temsilcileri, savunma sanayii sektörümüzün kıymetli mensupları, değerli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı IDEF 2025'in açılış merasiminde sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet ve heyecan duyuyorum. Türkiye'nin yanı sıra dünyanın farklı ülkelerinden fuarımızı teşrif eden her bir misafirimize kültür, medeniyet ve teknolojinin buluştuğu şehir olan İstanbul'umuza hoş geldiniz diyorum.

Fuar kapsamında yapacağınız görüşmelerin, varacağınız anlaşmaların, kuracağınız ortaklıkların şimdiden ülkelerimiz, firmalarımız, sektörlerimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Küresel bir marka haline gelen bu organizasyonu başarıyla organize eden Milli Savunma Bakanlığımızı, Savunma Sanayii Başkanlığımızı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ni Güçlendirme Vakfımızı yürekten tebrik ediyorum. Aynı şekilde, ileri teknolojiye sahip savunma ürünleriyle fuarda boy gösteren firmalarımıza teşekkür ediyorum.

Kendi alanında dünyanın en büyük ve en etkili ilk üç fuarından biri olan Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı'nın bu yıl 17'ncisini düzenliyoruz. Bugün burada sadece Türk savunma sanayiinin gelişimine değil, aynı zamanda bir milletin bağımsızlık yürüyüşüne de şahitlik ediyor, kendi gök kubbesinde kendi kanatlarıyla yükselen bir ülkenin hikayesini görüyoruz. Fuarımıza olan ilginin her geçen yıl artmasından büyük bir kıvanç ve onur duyduğumuzu burada öncelikle vurgulamak istiyorum.

“TÜRKİYE OLARAK ÇOK YÖNLÜ İŞ BİRLİKLERİNE AÇIĞIZ”

Bu yılki organizasyonda 99 ülke ve uluslararası kuruluştan 219 heyeti temsilen 937 heyet üyesini misafir etmenin bahtiyarlığını yaşıyoruz. 1000'e yakın yerli ve 400'ün üzerinde yabancı firma, kara, hava, deniz, uzay ve siber güvenlik alanlarında geliştirdikleri ürünleri altı gün boyunca burada sergileme imkanı bulacak.

Pazar gününe kadar 120 bini aşkın profesyonel ziyaretçinin fuara katılımı bekleniyor. Bu değerli buluşmayı salt ticari bir faaliyet, savunma sanayii alanındaki ürünlerin tanıtım ve satışının yapıldığı uluslararası çapta bir pazar olarak görmediğimizi özellikle bilmenizi rica ediyorum.

Hep söylediğim gibi, mesele alışveriş yapmak değildir. Asıl mesele, kazan-kazan temelinde uzun vadeli ortaklıklar tesis edebilmektir. Mesele, ticaretle birlikte kalıcı iş birlikleri geliştirebilmektir.

Türkiye olarak biz buna hazırız ve çok yönlü iş birliklerine açığız. IDEF 2025'te ürün ve ekipmanlarıyla yer alan firmalarımızın tamamına başarılar diliyor, misafir heyetlerimizin her birine şükranlarımı iletiyorum.

Savunma alanı başta olmak üzere İDEF 2025'in sektör ve firmalarımız arasındaki ilişkilere önemli katkılar yapmasını, yeni iş birliklerine kapı aralamasını, dostluk ve kardeşliğimizi güçlendirmesini temenni ediyorum.

“BÖLGEDE NÜKSEDEN SICAK GERİLİMLER BİZİ DE İLGİLENDİRİYOR”

Evvela şu hususu altını çizerek ifade etmek istiyorum. Güç dengelerinin yeniden belirlendiği, küresel ağırlık merkezlerinin yer değiştirdiği, uluslararası rekabetin giderek kızıştığı bir süreçten geçiyoruz. Sizlerin de takip ettiği üzere, her gün yeni bir krize uyanıyoruz. Yarın ne olacağını kimse bilmiyor, kimse tahmin edemiyor.

İkinci Cihan Harbi sonrası kurulan, kural temelli uluslararası sistemin yerini, kimin gücü kime yeterse diyeceğimiz yeni bir düzen alıyor. Haklının güçlü olduğu değil, güçlünün haklı olduğu bir anlayış tarzı hızla kanıksanıyor. Haklının hakkını arayacağı uluslararası mekanizmalar ise kendilerinden beklenen görevi icra edemiyor.

Türkiye; gerek coğrafi konumu, gerekse tarihi, beşeri, kültürel bağları itibariyle bu yeni statükonun etkilerini en çok hisseden ülkelerden biridir. Gazze'de 22 aydır katmerlenerek devam eden soykırımın, İsrail'in coğrafyamızı istikrarsızlaştırmaya dönük saldırılarının, Rusya ile Ukrayna arasında 3,5 yılı geride bırakan savaşın, Güney Asya'dan Kuzey Afrika'ya, Balkanlar'dan Güney Kafkasya'ya kadar geniş bir bölgede nükseden sıcak gerilimlerin tamamını, bir şekilde bizi ilgilendirmekte, tedbir almamızı, müdahil olmamızı gerektirmektedir.

GAZZE VE SURİYE MESELESİ

Etrafımız ateş çemberiyle kuşatılmış derken, bunu hamaset olsun diye söylemiyoruz. Aksine, her gün yaşadığımız bir gerçeği ifade ediyoruz. Şunu bir defa açık ve net söylemek isterim: Gazze'de insani yardım malzemesi girişine izin verilmediği için açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların derdi, bizim derdimizdir.

13,5 yıllık zulmün ardından 8 Aralık devrimiyle umutların yeniden yeşerdiği Suriye'ye yönelik saldırılar bizim sorunumuzdur.

Karadeniz'in güvenliğini tehlikeye atan sıcak çatışmalar aynı şekilde bizim için büyük bir endişe kaynağıdır. Libya'dan Sudan'a, Pakistan'dan Afganistan'a, nerede bir sıkıntı, çatışma, istikrarsızlık varsa, tamamı ülkemiz için dikkatle takip edilmesi gereken hassas konulardır.

Şimdi bakınız değerli dostlar. Türk dış politikası; barış, adalet, uluslararası hukuk, egemenliğe saygı, hakkaniyet ve dayanışma ilkeleri üzerine kuruludur. Nüfuz peşinde değiliz. Tahakküm peşinde değiliz. Hiç kimsenin iç işlerine karışmak niyetinde asla ve asla değiliz.

Tüm kalbimizle bölgemizde huzur, barış, dayanışma istiyoruz. Elbette bunu isterken gereklerini de yerine getirmekten çekinmiyoruz. Nerede bir haksızlık, adaletsizlik ve zulüm görsek, sesimizi de tepkimizi de belli bir üslup içinde açıkça ortaya koyuyoruz. Bu anlayışla İsrail'in Gazze halkına yönelik Nazileri fersah fersah aşan soykırımını tüm insanlığın gündeminde tutmaya devam ediyoruz.

“NETANYAHU VE KATLİAM ŞEBEKESİ”

İnsani yardımlarımızla birlikte Gazze'deki vahşeti sona erdirmeye dönük diplomatik temaslarımızı da artırmış durumdayız. Gayemiz, bir an önce ateşkesin tesis edilmesidir. Gazze'ye insani yardımların girişine izin verilmesi bir başka önceliğimizdir. Maalesef, Kızılhaç'ın bile girişine izin verilmediği gerçekten korkunç bir durum söz konusudur.

Daha önce de söyledim. Netanyahu ve katliam şebekesi, barbarlıkta Hitler'i çoktan geride bıraktı. Avrupa'daki Holokost sürecinde dahi Gazze'deki kadar insanlık dışı görüntüler ortaya çıkmadı.

Her gün onlarca masumun bir lokma ekmek, bir yudum su bulamadığı için can verdiği bir acımasızlığı, zerre kadar insanlık onuru taşıyan hiç kimse kabul edemez. Buna sessiz kalamaz. Bu cinnet haline rıza gösteremez. Her kim Gazze'deki soykırıma sessiz kalıyorsa, İsrail'in işlediği insanlık suçlarına ortak oluyor demektir. Gazze'de insanlık ölürken, bebekler, çocuklar ölürken, insanlar bir çuval un alabilmek için ölürken hiçbirimiz buna sessiz kalamayız ve kalmayacağız.

O masum bebeklerin kopmuş kafalarını, o çocukların kopmuş ellerini, bacaklarını, affedersiniz köpeklerin açlıktan yemeye başladığı gömülmemiş cesetleri, o açlığı, o feryadı, annelerin yüreklerimizi yakan o çığlıklarını hiçbirimiz unutamayız, hiçbirimiz unutmayacağız.

“BU SÜREÇTE İKİ İLKEYİ KENDİMİZE REHBER EDİNDİK”

Açlıktan kitlesel ölümlerin başladığı bu kara günlerde tüm uluslararası toplumu insanlık cephesinde birleşmeye davet ediyorum. Gelin, bu caniliğe hep birlikte tepki verelim. Gelin, bu zulme, bu vahşete artık yeter diyelim.

Gelin, gözünü iktidar hırsı bürümüş bir avuç insanlık düşmanının, insanlığın adını daha fazla lekelemesine müsaade etmeyelim. Diğer türlü bu kan lekesi sadece Netanyahu'nun ve cinayet şebekesinin eline değil, Gazze'deki soykırıma susan, tepkisiz kalan herkesin eline, alnına şayet kaldıysa vicdanına bulaşacaktır.

“KENDİ VATANINDA ONURUNLA YAŞAMAK İSTİYORSAN SAVUNMA YETENEKLERİNİ GÜÇLENDİRMEK ZORUNDASIN”

Eğer kendi vatanında onurunla, şerefinle, başın dik, alnın ak yaşamak istiyorsan, savunma yeteneklerini güçlendirmek mecburiyetindesin. Şüphesiz, bunun yolu da yerli ve milli savunma sanayiinden geçiyor. Türkiye, yakın tarihinde savunma alanında ciddi sınamalarla karşılaşmış bir ülkedir.

Dışa bağımlı olmanın sonuçlarını pek çok kez tecrübe ettik. 1960'lı yıllarda Kıbrıs hadiselerinde ve 1990'lı yıllarda terörle mücadelede, maalesef dost ve müttefik bu ülkelerden yeterli desteği alamadık.

Kıbrıs Türk'ünün hak ve hukukunu korumak amacıyla gerçekleştirdiğimiz 1974 Barış Harekatı sonrasında ambargolar adeta zirveye çıktı. Bakım için gönderdiğimiz uçaklar alıkonuldu. Hatta bunun için ülkemize hangarda saklama borcu çıkartıldı.

Telsiz gibi en temel iletişim araçları dahi bir süre ülkemize verilmedi. Esad rejimiyle yaşadığımız gerilimde yine aynı ahde vefasızlığı gördük. Hava savunma kapasitemizi güçlendirme arayışlarımızda, karşımızda hep kapı duvar bulduk.

Öyle ki, hava sahamızın sürekli ihlal edildiği günlerde, yangından mal kaçırırcasına hava savunma sistemleri ülkemizden sökülüp götürüldü. Libya'dan Karabağ'daki işgalin sonlandırılmasına kadar pek çok yerde benzer uygulamalar devam ettirildi.

“KENDİ GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESECEĞİZ DEDİK”

Atalarımızın bir sözü var: "Kötü komşu adamı mal sahibi yaparmış." Bizi de dost ve müttefiklerimiz savunma sanayiinde mal sahibi yaptı. Her ambargo, her baskı, her haksızlık, bize yeni bir kapı araladı. Biz de tüm gücümüzü kullanarak bu kapılardan içeri girmeyi başardık.

Dün ambargolara, çifte standartlara ve diplomatik baskılara maruz kalan Türkiye, bugün savunma sanayii ürünleriyle dünya piyasalarına mührünü vuran bir konuma ulaştı.

Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz dedik ve öz kaynaklarımızı harekete geçirerek bu alanda kısa sürede ciddi mesafe katettik.

Kıymetli misafirler, bu arka plan temelinde, bir yandan insani ve proaktif bir dış politika izlerken, diğer yandan savunma ve güvenlik yatırımlarımıza hız verdik. Tasarımdan seri üretime, AR-GE çalışmalarından ve inovasyon sürecine, Türk savunma sanayiine çağ atlattık. Bir dönem temel sıkıntımız olan dışa bağımlılığımızı ciddi ölçüde atlattık.

Güncellenme Tarihi : 22.7.2025 15:05

İLGİLİ HABERLER