Erdoğan Kılıçdaroğlu'na ağır konuştu!.. Bu millet seni asla affetmeyecek
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan CHP lideri Kılıçdaroğlu'na çok sert eleştiri..
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, koronavirüse karşı alınan yeni tedbirleri açıklarken, CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır'ın Tank-Palet Fabrikası'na ilişkin yorumlarına sert tepki gösterdi. Erdoğan, bu tartışma üzerinden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yüklendi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrası önemli açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır'ın Tank-Palet Fabrikası üzerinden Türk ordusuna yönelik sözlerine de değindi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalefet partisi CHP'yi eleştirdi. Erdoğan, Bir CHP'li milletvekilinin TSK ile ilgili sözleri ile İstanbul Borsası'nın yüzde 10'luk hissesini Katar'ın almasına ilişkin yapılan eleştirilere de cevap verdi. “Asırlık oyunları bozan, asırlık hesapları alt üst eden, asırlık düzenleri yıkan, zihinlere vurulan asırlık zincirleri kıran Türkiye'ye elbette bunun bedelini ödetmek isteyenler olacaktır” açıklamasında bulunan Erdoğan, ülke ve millet olarak bunların hepsini de göğüslemeye hazır olduklarının altını çizdi. Kendilerini asıl üzenin içeride karşılarına çıkan tuhaf manzara olduğunu kaydeden Erdoğan, “Türkiye'de ekmeğini yiyip vatanına düşmanlık besleyen, havasını soluyup ezanından ve bayrağından nefret eden, sefasını sürüp insanını sevmeyen bir kesim var. Bunlar zahirde demokrat, insancıl, hoşgörülü gözükür ama hakikatte faşistin, darbecinin, vesayetçinin önde gidenidir. Bunlar zahirde çok çalışır gözükür ama esasta hiçbir şey üretmez, bunlar çok konuşur ama aslında hiçbir şey söylemez, bunlar dünyayı çok bilir gibi davranır ama hiçbir şeyden haberleri yoktur. Bunlar sürekli bağırır ama hiç dinlemez, bunlar yalanda ve iftirada sınır tanımaz ama sıra gerçeklere gelince hemen arkasını döner. Bunlar demokrasiyi milletin iradesinde değil, yurt dışından gelen sinyallerde arar. Bunlar etrafına kin ve nefret saçmaktan kalbi kurumuş, ruhu kararmış, gözü körleşmiş, dili çatallaşmış bir güruhtur. Ülkemizin ufkunu gölgeleyen, enerjisini emen, havasını kirleten, suyunu bulandıran bu zihniyetin demokrasimize ve kalkınmamıza maliyeti en az yarım asırdır. Milletin gönlüne girerek iktidara ulaşmak yerine dışarıdan dolanarak gelmenin peşinde olanlara hak ettikleri cevabı yine milletimiz verecektir. Gerçi millet her seçimde kendilerine sandıkta hak ettikleri cevabı vermiştir ama milletin onların gündemi ve derdi hep başkadır. Siyaset, toplum ve sandık mühendisliği hesaplarına öyle dalmış durumdalar ki, milleti görecek halleri bile yoktur. Üstelik bunlar milleti hiçe saymakla kalmayıp ülkenin temel değerlerine ve kurumlarına saldırmayı da adet edindiler. CHP'lilerin sık sık yaptığı, son olarak bir milletvekilinin pervasızca tekrarladığı TSK'yı hedef alan bühtan, bu zihniyetin başlı başına bir milli güvenlik meselesi haline dönüşmekte olduğunun işaretidir. Tek parti diktasının ardından sırtını ancak vesayete ve darbecilere dayayarak iktidara gelebilen bir partinin TSK düşmanlığını gayet iyi anlıyoruz. Onların derdi ordumuzun artık darbeyle CHP'ye iktidar yolunu açmak yerine Türkiye'nin sınırlarını koruma ve sınır ötesi harekatlarını yaparak asli görevini yerine getiriyor olmasıdır. Yüreklerinde Türkiye yerine başka mahfillerin sevgisini taşıyanların sıfatları milletvekili bile olsa laf cambazlığıyla bu ülkenin ordusuna bühtan etmesine izin veremeyiz. Bunların sancısı ülkemize yapılan yatırımın nereden geldiği değil, Türk ordusunun özellikle son 5 yıldır ne yaptığıdır. FETÖ'den PKK, YPG'ye kadar birliğimize ve beraberliğimize saldıran terör örgütlerinin borazanlığını yapanlar, ülkemizin siyasi ve ekonomik güvenliğinin sınırlarını genişletme gayretlerini engellemeye çalışıyor. Türkiye'ye karşı açık düşmanlık besleyenlerle hiçbir sorunu olmayanlar, Azerbaycan ve Katar gibi ülkemize dostluklarını kayıtsız şartsız bir şekilde gösterenlere saldırdıkça saldırıyor. Her fırsatta ülkemize husumetlerini karşı gösterenlere karşı tavır almak biryana onların safına geçip onların argümanları ile bizi hedef alıyorlar. Buldukları her fırsatta Türkiye'yi yabancılara şikayet ediyor, yatırımcılara ‘Türkiye'ye gelmeyin' mesajı veriyor. Bunların içlerindeki kinin ve nefretin sebebi ne Borsa İstanbul'dur ne Sakarya'daki fabrikadır. Bunların derdi, geresindeki kadim medeniyet ve tarih müktesebatıyla bizatihi Türkiye'yledir, Türk milletiyledir, ülkenin hedefleriyledir. Bu kirli zihniyetin sadece istismarını yaptığı demokrasinin, özgürlüğün, çoğulculuğun en samimi savunucusu ve uygulayıcısı biz olduk. Şimdi buradan sesleniyorum, bu CHP'nin başındaki zat, senin milletvekilin kalkacak benim TSK'ma bu denli edepsizce, alçakça hakaret edecek ve sen bunu kapıya koyamayacaksın. Bak söylüyorum, bunun hesabını, Mehmetçiğine, askerine bu denli sahip çıkan bu millet seni asla affetmeyecektir. Sandıklar da seni affetmeyecektir. Bizim demokrasi ve özgürlük sınırlarımız, güya bu kavramların kaynağı olan batının kendisinin bile uymadığı ve uygulamadığı kadar ileri seviyededir. Türkiye'de devlete ve millete yapılan saldırıların binde birini batıda denemeye kalkın görün bakın başınıza ne geliyor. Böyle bir durumda ne milletvekili veya gazeteci sıfatı sizi kurtarır ne STK kuruluşu maskesi tepenize binilmesine engel olur” diye konuştu.
“Fransa'da yaşanan olaylarda hükümetin sergilediği antidemokratik tutum sebebiyle endişeliyiz”
Gezi olaylarında Türkiye'yi insan haklarından demokrasiye kadar her konuda suçlayanların Fransa'da yaşanan vahim görüntüler karşısında üç maymunu oynadığını söyleyen Erdoğan, “Paris cayır cayır yanarken, olayları görüntülemek isteyen basın mensupları polis şiddetine maruz kalırken, Fransız medyasının bunları yayınlamak yerine Türkiye aleyhtarı haberlerinin dozunu artırması da bir başka çarpıklıktır. İlköğretim okullarındaki öğrencilerin Peygamber Efendimize hakaret eden karikatürleri eleştirdikleri için saatlerce karakolda sorgulandığı bir ülkeden başka türlü davranış beklemenin beyhude olduğunu da biliyoruz. Burası Fransa, başka bir şey göremezsiniz, başka bir şey de beklemeyin. Buna rağmen Fransa'da yaşanan olaylarda hükümetin sergilediği antidemokratik tutum sebebiyle insan hak ve özgürlükleri adına duyduğumuz endişeleri bir kez daha tekrar ediyoruz. Ülkemizde de elbette özgürlük sınırlarının bittiği bir çizgi vardır. Bu çizgi tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diye ifade ettiğimiz Rabia'mızdır. Özellikle son 7 yıldır var güçleri ile saldırdıkları halde Türkiye'ye diz çöktürtemeyenlerin siyasi ve ekonomik tetikçiliğini yapanlar artık bu çizgiyi de geçerek doğrudan temel değerlerimizi hedef alıyorlar. Tüm bakanlıkları ve kurumları ile hükümete, orduya, istihbarata, Diyanet'e, savunma sanayine, yatırımlara, hatta Akdeniz ve Karadeniz'deki hidrokarbon arama faaliyetlerimize saldırıyorlar. Yurt dışında birilerinin kendilerine biçtiği role karşı seslerini çıkartmayanlar kendi hükümetlerine en gariz ifadelerle saldırmaktan geri durmuyorlar. Ülkemizi hedeflerine ulaşmaktan alıkoymak için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama başaramayacaklar. Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi yollara başvururlarsa vursunlar, hangi alçaklığa tevessül ederlerse etsinler başaramayacaklar. Çünkü bu millet Çanakkale'den 15 Temmuz'a kadar her dönemde bin yıllık vatanından asla vazgeçmeyeceğini, bayrağını indirtmeyeceğini, ezanını susturtmayacağını, istiklalinden vazgeçmeyeceğini göstermiştir” şeklinde konuştu.
“Paranın rengi, dini yoktur”
Borsa İstanbul'un Türkiye Varlık Fonu uhdesindeki yüzde 10'luk hissesinin Katar yatırım otoritesine satışının yapıldığını belirten Erdoğan, “Türkiye Varlık Fonu bu hisseyi geçtiğimiz yıl Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'ndan almıştı. Bu anlaşmadan sonra Türkiye Varlık Fonu'nun Borsa İstanbul'daki payı yüzde 80,6'dır. Bay Kemal bunu bil, bu sana lazım. 1 yıl öncesiyle aynıdır. Katar yatırım otoritesi, aralarında Almanya, İngiltere, ABD gibi ülkelerin de bulunduğu 40'tan fazla ülkede 400 milyar dolardan fazla yatırımı bulunan küresel bir kuruluştur. Bu kuruluş dünyanın en büyük borsalarından biri olan Londra Borsası'nın da yüzde 10,3'üne sahiptir. Ama dünyanın hiçbir ülkesinde bu yatırımlardan dolayı ‘Katar bizi ele geçiriyor' diye zırvalayan kimse çıkmadı. ‘Almanya'nın da tapusunu Katarlılara verin, İngiltere'nin tapusunu da Katarlılara verin' diyen kimse çıkmadı. Bu ne garipliktir. Aksine yapılan yatırımdan herkes memnuniyet duydu. Esasen bu tür yatırımlar ülkemize duyulan güvenin işaretidir. Bundan niye rahatsız oluyorsun. Türkiye'nin üçüncü çeyrekte yüzde 6,7 büyümesi, üretimimizin ve istihdamın güçlenmesi bakımından çok önemlidir. Özellikle ithal etmekte olduğumuz ürünlerin ülkemizde üretimi konusundaki çabalarımızı yoğunlaştıracağız. Ekonomik ve hukuki reformlarımızı süratle hayata geçirerek ülkemizin yerli ve uluslararası yatırımcılar için cazibesini artıracağız. Ülkemize yatırım yapan tek ülke Katar değildir. Son 15 yılda ülkemizde doğrudan yatırımı bulunan ülkeler arasında Hollanda birinci sırada yer alıyor, onu Amerika ve İngiltere takip ediyor. Katar ise 17. sıradadır. Bilindiği gibi hükümetlerimiz döneminde uluslararası yatırımcıları Türkiye'ye getirmek için çok gayret sarf ettik. Aynı şekilde Türk yatırımcılarımızın yurt dışında yatırım yapmalarını da teşvik ettik. Çünkü uluslararası sermaye yatırımları hem yatırım yapan ülkeye hem de yatırım yapılan ülkeye ekonomik fayda sağlıyor. Ama şimdi CHP ve bir kısım medya çıkmış ‘Katar yatırım otoritesi Borsa İstanbul'a ortak oldu' diye ortalığı birbirine katıyor. Halbuki, 2015 yılından 2019 yılına kadar Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Borsa İstanbul'un yüzde 10 ortağıydı. Aynı şekilde 2018 yılına kadar da Amerikalı Nasdaq, Borsa İstanbul'un yüzde 7 ortağıydı. O zaman niye ‘Avrupa Türkiye'yi ele geçiriyor, Amerika Türkiye'yi ele geçiriyor' diye yaygara kopartmadınız. Biz hiçbir zaman yatırımcının kimliğini sorgulamadık, bunun rengi, dini nedir sorgulamadık. Paranın rengi, dini yoktur. Para paradır. 28 Şubat'ta olduğu gibi sermayeyi renklere bölenlerden de olmadık. Borsa İstanbul'a değer katan Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası da olsa, Nasdaq da olsa, Katar yatırım otoritesi de olsa bizim için makbuldür ve teşekküre layıktır. Ama bu faşist kafa ülkenin ve milletin hayrına olan böyle bir işte kimliğine bakarak yatırımcı ayrımcılığına gidiyor. Sadece bu örnek dahi milletimizin CHP ve onun kuyruğuna takılanlara ülkeyi niçin emanet etmediğinin ve etmeyeceğinin en açık göstergesidir. Bunların niyeti hiçbir zaman Türkiye'nin çıkarlarını savunmak olmadı. Salgını istismar ederken de, yatırımlara karşı çıkarken de bunlar milleti düşünmediler. Tek gayeleri ülkeye yatırım gelmesini engelleyerek milletin sıkıntıya düşmesini sağlamaktır. Ülkesinin felaketinden kendisine iktidar çıkarmaya çalışanları bu millet affetmeyecektir. Darbecilerden arınıp vatan savunmasına sıkı sıkıya sarıldığı için ordusuna hakaret edenleri bu millet affetmez. Sırf kendisi gibi düşünmüyor, kendisini desteklemiyor diye öğretmeninden işçisine, hakiminden polisine, esnafından işadamına kadar herkese hakaret etmeyi siyaset sananları bu millet affetmez. Bize ilim öğren öğretmenlerimize hakaret edenleri bu millet affetmez” ifadelerini kullandı.
Konuşmasının sonunda Ankara'da opera binasının Perşembe akşamı açılacağını müjdeleyen Erdoğan, korona virüs ile ilgili alınan tedbirlere harfiyen uyulması gerektiğinin altını çizerek, “Bu hastalık bizi engelleyemeyecek, biz yolumuza devam edeceğiz. Hafta sonu Cuma akşamından başlamak üzere Cumartesi Pazar evlerimizdeyiz, evlerimizde kontrolü elden bırakmıyoruz. Buna mecburuz. Bunlar keyfi değildir. Evinizde de lütfen yok sigaraymış, yok nargileymiş bunları içmeyin. Kendim için değil, vatandaşım için bunları sizden istiyorum. Camlarınızı da açık tutmayı ihmal etmeyin. Bu konuda atacağımız adımlarla, alacağımız tedbirlerle, şurada 1-2 ay içinde aşılarımız geliyor, ücretsiz olarak tüm halkımıza dağıtımını yapacağız. Bütün bunlar için bize bir şey lazım, hep beraber birlik lazım” dedi.
Erdoğan, konuşmasını suların dikkatli kullanılması konusunda uyarıda bulunarak tamamladı:
“Bu yıl yağışların neredeyse yarı yarıya azalmış olması sebebiyle karşı karşıya bulunduğumuz kuraklık tehlikesine dikkat çekmek istiyorum. Son 18 yılda inşa edip hizmete açtığımız 585 baraj sayesinde şu ana kadar kuraklığın etkilerinin günlük hayata yansımasının önüne geçtik. Yağışların mevsim normallerine dönmesi halinde yine bir sıkıntı inşallah yaşamayacağız. Ancak her ihtimale karşı milletimizden su kullanımında tasarrufa önem vermesini istiyorum.”