Gündem
  • 1.2.2013 22:47

Erdoğan, Kılıçdaroğlu'ndan kazandığı paraları ne yapacak?..

     Başbakan Erdoğan, Habertürk Televizyonu'nda canlı yayınlanan ''Teke Tek Özel'' programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
     Fatih Altaylı'nın ''İçişleri Bakanınızın tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusuna Başbakan Erdoğan, şu yanıtı verdi:
     ''İdris benim çok eski arkadaşım. İmam hatip okulundan sınıf arkadaşım aynı zamanda. Yani çalışkan, şey olarak öyle pek diplomaya doyan bir arkadaşımız da değil. Bu süreç içerisinde tabi biz her şeyi değerlendiriyoruz yani tek gönülle işe bakmıyoruz. Bu değerlendirmeler içerisinde de bütün bu bakışta bu istişarelerimiz vesaire... Bu süreç içerisinde böyle bir değişimin, çünkü terör olayı bizim için çok önemli bir süreç. Bir de tabi İdris kardeşim aslında gözü kara bir kardeşimdir. Terör bölgesinde vesairede filan falan... Oralarda görünmesi, orada yaptığı görevleri vesairesiyle gözü kara bir arkadaşımızdır. Yani bu noktada herhangi bir sıkıntı söz konusu değil. Böyle bir değişimin olması ihtiyacı, yaptığımız bazı araştırmalar neticesinde doğduğundan bu adımı atalım dedik. Hayırlısı olur inşallah.''
     ''2014 yılında Güneydoğu Anadolu ile ilgili silahların patlamadığı, huzur içerisinde olan bir ortama girmiş olabilir miyiz-'' sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
     ''Buna zaman vermek, o mümkün olmuyor. Yani bu hemen olabilir ama uzayabilir. Biz her an olması için çalışıyoruz, uzaması için değil. Şu anda bizim proje ilerliyor. Bunun yanında bakın bazıları 'adaya niye gidilir-' diye bizi hesaba çekmeye çalışıyor. Biz hiç aldırmadan, ben istihbarat teşkilatımı buraya gönderiyorum. Gidiyor, görüşmelerini yapıyor, geliyor. Ne yapmamız lazım, ona göre de adımlarımızı belirliyoruz.
     Biz yani siyasi uzantısı olan parlamentodaki ekibe de bazı şeyleri söylüyoruz. Diyoruz ki; 'Bakın, siz şu anda terör örgütünün uzantısısınız. Bunu artık siz kendiniz zaten kabul ettiniz. Burada bir şey yok. Fakat eğer siz barış istiyorsanız bu cesaret işidir. Onun için de siz bir yerlerden korkarak iradenizi eğer ortaya koymayı geciktirirseniz barış gecikir. Siz gelin iradenizi ortaya koyun, cesur olun ki bu barışa bir an önce ulaşalım. Çünkü parlamentonun içi barışın olması için mücadelenin verilmesi gereken yerdir. Demokrasi zaten bunun en önemli anahtarıdır. Gelin bu adımı atın. Silahlarla bir yere varılmaz, silahlar barışın güvencesi değildir. Silahlar barışı tehdit eden en önemli unsurdur. Bunu bir defa kenara koymanız lazım.''
     Başbakan Erdoğan, İmralı ile yapılan görüşmeler konusunda ise şunları kaydetti:
     ''Şimdi adaya gönderildi. Gittiler, geldiler tabi kendilerine bakanımla dedim ki, bak süreci koruyabilmek için çok konuşmak değil, iş yapmak lazım. Mesajları verirken lütfen mesajlara dikkat etsinler, bizi farklı mesajlar vermeye itmesinler. Şimdi biz mecbur muyduk Avrupa'da öldürülenlerle ilgili Diyarbakır'da bunların cenaze töreni yapmasına izin vermeye. Bizim böyle bir mecburiyetimiz yoktu. Ama biz onların ricaları vesaireleri üzerine arkadaşlara dedik peki. Ama bakın şimdi konuşma yapıyorsun. Baştan aşağı geliyorsun, barış, barış, barış... En sonuna geliyorsun, barışı istediğini söyleyen, 'Başbakan, Kürt kardeşlerimizi bombalıyor' diyorsun. Şimdi bunu söylediğin zaman kusura bakılmasın benim kan beynime sıçrar. Niye fırlar çünkü benim Kürt kardeşimle problemim yok. Benim teröristle problemim var. Bakın ben ne dedim; 'Kürt sorunu diye bir şeyi kabul etmiyorum, terör sorunu vardır' dedim.
     Şimdi bakın burada bunu söylediğin zaman, o zaman tabi ben de arkadaşlarım da 'E ne oluyoruz' diyor. Biz diyoruz ki, o zaman sen bu mücadeleyi samimi vermiyorsun. Şimdi biz adaya giderken burada kalkıp da bir şey söylüyoruz, diyoruz ki 'buraya gidip gelirken lütfen artık teröristin ve terörizmin söylemini bırakacaksın, bize parlamento içindeki bir parlamenter diliyle, ağzıyla konuşacaksın'. Şimdi bu böyle olduğu zaman yani Başbakan'a kalkıp da benim Kürt kardeşimi bombalayan sıfatını yapıştırırsan, o zaman ben tabi o kişiye iyi niyetle bakmam, o iyi niyetli değil, art niyetli. Onun için de diyorum ki bir defa bu söylemini yerinde kullanacak insan, bunun dışına çıkana biz anlayış gösteremeyiz.''
    
     -Anayasa çalışmaları-
    
     Fatih Altaylı'nın, ''Anayasa çalışmalarında oluşturulan komisyonda bir yere çıkmayacağını ben başından beri tahmin ediyordum. Sizin de umutlarınız kırılmaya başladı. Dediniz ki; 'Birkaç ay daha bekleriz, ondan sonra kendi anayasamızı getiririz'. Ne zaman düşünüyorsunuz- Son tarihiniz ne zaman anayasayı getirmek için meclise'' sorusuna Başbakan Erdoğan, şu cevabı verdi:
     ''Şimdi sizin ifade ettiğiniz konunun üzerinde durmamızda fayda var. Bakın biz başta bir iyi niyet ortaya koyduk. Bizim şu anda 324 milletvekilimiz var. Yani 550'nin geri kalanı malum. Bu geri kalan 219-220 neyse bu üç partiye bölünmüş vaziyette. Bu üç partiyi 9 kişi bu anayasa uzlaşmada temsil ediyor. Biz 324'le 3 kişi. Böyle bir tablo ortada, biz böyle bir iyi niyet gösterdik. Niye- Mesele şu; üzümü beraber yiyelim, milletçe yiyelim. Ama böyle ufak tefek yerlere de takılmayalım. Mesela ilk etapta 26 maddelik o paketi hemen dillerine doladılar. Dedik ya, bak böyle bir şey olmaz. Bu paket millete gitti. Millet yüzde 58'le bu pakete 'evet' dedi. Bu yüzde 58i'in 'evet' dediği bir şeyi bir daha gündeme getirebilir miyiz- Böyle bir şey olmaz.
     Onun dışında bakıyorsunuz yine ufak tefek bazı yerlere takılıyorlar. Biz de buna bir çözüm getirdik, dedik ki; 'önce uzlaştıklarımızı bir yapalım, yola devam edelim. Takıldığınız yerler varsa bunları koyun bir kenara, daha sonra yapalım'. Örneğin arkadaşlarımız başkanlık sistemini gündeme getirdiler, hemen bir isyan başladı. Ana muhalefet olsun, ikinci muhalefet olsun hemen bu işe muhalefet. Bir defa kabul edersin veya etmezsin. Yani şu, 324 milletvekili olan bir partinin önerisidir. Tartışılmasını istiyor. Koyalım bir kenara, yola yine devam edelim ama bu toplumun içinde başkanlık sistemi tartışılsın. Dünyada bu başkanlık sistemi aklımda kaldığı kadarıyla 139 ülkede var. Ama bu başkanlık sistemi Amerika tipi mi- Hayır. Rusya tipi mi- Hayır. Hepsi kendine has bir sistem oluşturmuş. Kimisi yarı başkanlık sistemi demiş. Kimisi de farklı bir şey demiş. Ha biz de bunlara bakarız, yanlışları doğruları nelerdir, neler değildir, buna göre olayı bir değerlendiririz, tartışırız.''
     Başbakan Erdoğan, ana muhalefet liderinin 'başkanlık sisteminde parlamento yoktur' dediğini ifade ederek, şunları kaydetti:
     ''Böyle bir yaklaşım tarzı. Orada üstelik iki dereceli parlamento var. Malum kongre var. Senato var, temsilciler meclisi var. Şimdi bütün bunlar bu işin içinde. Biz buna rağmen dedik, 'Sabredin arkadaşlar'. Ama şunu bir defa unutmayacaksınız. Yani bu bizim mart sonuna kadar tezimiz tezdir. Biz buna devam edeceğiz. Anlaştık anlaştık. Anlaşmadık, illa da dörtlü olarak anlaşmamız şart değil. Anayasayı çıkartabileceğimiz şekilde eğer ikili bir parti olarak iki partiyle de... Yalnız azami müşterek olmalı, asgari olmaz. Azami müşterekte birleşebileceğimiz bir anayasayı yaparız.
     Şimdi bunlar olmadı. Olmadığı takdirde referandum için yanımıza ortak ararız. Eğer referandum için yanımızda bir ortak bulabilirsek, o zaman herhangi biri olur. O zaman kalkarız zaten bizim bir anayasa çalışmamız var. Biz bunu daha da ileri götürebiliriz. Biz 'referanduma beraber girebiliriz' diyen parti hangisiyse onla da otururuz. Ve orada yeni anayasayı hazırladıktan sonra da meclise sunarız.''
     Fatih Altaylı'nın bu sırada ''Başkanlık sistemi bunun içinde muhakkak olacak mı o zaman-'' sorusuna karşılık ise Erdoğan, şunları söyledi:
     ''Bizim illa diye bir şeyimiz yok. Biz zaten şu anda da ülkemizi yönetiyoruz. İdare ediyoruz. Yani olmazsa olmazımız değil. Milletimizden eğer başkanlık sistemi bu gücünü alırsa çok başlılıktan kurtuluruz. Bize sağlayacağı şey, çok seri karar alma imkanını getirecektir. Burada benim üzerinde durduğum en önemli başlık şudur. Örneğin yarı başkanlık sisteminin kendine has mesela bazı doğruları var. Amerika'daki sistemin kendine has bazı doğruları var. Bunları alalım, ortada konuşalım, Türk tipi bir başkanlık sistemi getirelim. Çünkü bizim de geleneklerimiz var. Yani bizim illa da Amerika'nın geleneklerini taklit etmemiz gerekmez. İlla Fransız olsun, Rus olsun diye böyle bir şey söz konusu değil. Bizim kendi geleneklerimizden, göreneklerimizden gelen bunları da inceleyelim. Bunu inceledikten sonra tarihimizden ne geliyorsa, buna göre biz sistemi müzakere ederek, istişare ederek oturtalım, kuralım.''
     Bu sırada Fatih Altaylı'nın, ''Bir Orta Doğu ülkesi olacağız diye bir korku var'' demesi üzerine Erdoğan, ''Ama bu güçlü sistemi kalkacak yine halk seçecek. Yani halk kimi istiyorsa onu. Getirdiğini götürme şansı var mı- Var. Mesele bitmiştir. Burada bütün mesele, asıl iradenin kimde olduğudur. Halkta olmasıdır. Halk seçimi zamanında yapıp, ondan sonra da istediğini indirebiliyorsa mesele bitmiştir. Çünkü en önemli irade halkın iradesidir. Halkın iradesinin üstünde bir irade de biz demokratik sistemin içinde tanımıyoruz. Halkın kararına herkesin saygı duyması lazım'' diye konuştu.
    
     -Belediyelere yapılan baskınlar-
    
     Belediyelere yapılan baskınlara değinen Fatih Altaylı'nın, ''Belediyelere yapılan baskınların genelinin sanki CHP'li belediyeleri yıpratma ve yıldırma politikası olduğu söyleniyor. Sizin elinizde sayılar var mı- Kaç CHP'li belediyeye baskın yapılmış, CHP'li belediyelerin dışında AKP'li belediyelerdeki durum ne-'' sorusu üzerine ise Erdoğan, şunları söyledi:
     ''Şimdi bu görev süremiz içerisinde ne kadar belediye hakkında soruşturma izni verildi, bunu sizlere söyleyeyim. Tabi en fazla belediyeye de biz sahibiz. Partimizdeki belediyelerden 599 belediye hakkında biz soruşturma izni vermişiz. CHP ile ilgili 454 belediye hakkında soruşturma izni verilmiş. MHP ile ilgili 231 soruşturma izni verilmiş. BDP ile ilgili 96, diğerleri 141 ve toplamda bin 521 belediye hakkında soruşturma izni verilmiş. Yani üçte biri bizim. Şimdi böyle bir tablo içerisinde bizim bir defa belediyelerimizle ilgili olarak üzerinde durduğumuz bir şey yolsuzluğa, çıkar ilişkisi içinde atılan adımlara, personelle ilgili girdi çıktılara hassasiyetimiz çok fazla. Tabi burada eğer AK Partili belediyelerin sayısal olarak fazla, öyle bir görünüm var, en fazla belediye bizde olduğu halde böyle rakamdan dolayı da hareket edebilirler. Ama şimdi şu var. En son mesela Eskişehir, Antalya...
     Antalya belediye başkanıyla ilgili soruşturmayı bizzat savcı kendisi davet ederek yapıyor. Eskişehir'le ilgili konu da yine daha önce de birçok girdi çıktıları olmuş. En sonunda da yine yargı bu süreci açıyor. Yargı bunu başlatıyor. Bunu tabi ana muhalefet bizimle hemen ilişki kurmak veya kurdurmak suretiyle kendine göre oraya bir güç devşirmek istiyor. Şimdi burada herhangi bir sıkıntı yoksa zaten yargıda bu sıkıntının olmadığı ayan beyan ortaya çıkacaktır. Şimdi benimle ilgili belediye başkanlığım döneminde hapse girdiğimde 7-8 dosya vardı. Fakat biz ne zaman ki partiyi kurduk, benim bu dosyalar bir anda pik yaptı, 58'e çıkardılar benim dosyaları. Ha bu dosyalardan şimdi 3-4 tane kaldı. Partiyi kurmadan önce bunların birçoğu düştü. Kalan 3-4 tane de diğer benimle beraber oralarda yargılananlar... Bunların hiçbirisinde benim imzam yok. Ama ita amiri sıfatımla bana da bedel ödetmeye kalktılar. O davalarda benimle yargılananların hepsi beraat etmiş vaziyette ama ben milletvekili olduğum için benim dosya duruyor. Şimdi böyle bir yaklaşım tarzı sergilediler. Hala mesela bu siyasilerin elindedir. Zaman zaman ana muhalefet, diğeri alır bunu kullanırlar. İşte böyle Başbakan önce şu işleri düzeltsin diye birçok şeyleri var.''
     Başbakan Erdoğan, bugünlere gelebilmelerinin tek sebebinin çizgiyi çok sıkı tutmaları olduğunu ifade ederek, ''Sağlam tuttuk. Ana muhalefet biliyorsunuz bizim Kayseri Büyükşehir Belediyesi'ne taktı. Uğraştı, uğraştı. Hepsinde de ne oldu- Kendisi mahkum oldu. Ve belediye başkanım Kılıçdaroğlu'nu sürekli tazminata mahkum etti. Aldığı tazminatları da sucuk olarak Kayseri halkına dağıtıyor. Benim de Kılıçdaroğlu'ndan kazandığım çok tazminat var. Ben de bir şey yapacağım. Hazırlıklarım yok. Daha çünkü davalar var. Şöyle diyorum, iyice yüklü hale gelsin, ondan sonra fakir fukara, garip gureba bayağı bundan istifade edecek'' diye konuştu.
     Altaylı'nın ''Kaç lira oldu yaklaşık-'' sorusuna Erdoğan, ''Kesin rakam aklımda değil ama iyi gidiyor yani'' yanıtını verdi. 

Güncellenme Tarihi : 21.3.2016 11:54

İLGİLİ HABERLER