Gündem
  • 29.3.2013 21:15

Erdoğan referandumu açıkladı!..

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Şunu bir defa bileceğiz, biz terörle mücadelede asla biran olsun rehavete kapılamayız. Tedbirlerimiz aynen devam edecektir. Şunu bir defa terör örgütleri çok iyi bilmesi lazım, terör, kazanamaz ve kazandıramaz'' dedi.
     Başbakan Erdoğan, canlı yayınlanan CNN Türk-Kanal D ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
     ''Selahattin Demirtaş'ın bir açıklaması var, 'Henüz Öcalan, silah bırakma çağrısı yapmadı' ifadesini kullandı. Diğer taraftan örgüt liderlerinin yaptığı açıklamalarda duyuyoruz ki orta kademede sorun var, ikna edilmesi için Öcalan'la doğrudan bir temas gerekiyor'' denmesi üzerine ''Doğrudan teması kim kuracak-'' sorusunu soran Erdoğan, ''BDP'liler kurmadı mı- Kurdurmadık mı- 3 kez grup halinde gittiler, onlara da söylendi bunlar. Bunlar söylendi. Söylendiği halde hala ipe un sermek olarak alırım ben bunu'' ifadelerini kullandı.
     ''Takvim planlamanız var mı- Çünkü kabine üyelerinizden farklı açıklamalar geldi- Hazirana kadar tamamlanmalı gibi'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Kabine üyesi arkadaşlarım böyle bir açıklama yapmışsa hata etmişler. Çünkü bu işin takvimi olmaz. Bu süreci biz idare etmiyoruz ki biz yönetmiyoruz ki. Nasıl kalkarız da biz buna takvim koyabiliriz. Bakın ben ne diyorum: Temennim odur ki 2013 içerisinde biz bu işi bitirelim. Arzum budur'' diye konuştu.
     ''Sizin yürüttüğünüz bu süreçte yurt dışındakileri silahsızlandırmak diye bir program yok mu-'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, ''Var'' yanıtını verdi.
     Oralardaki yönetimlerle zaten görüşme içinde olduklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
     ''Biz şimdi sadece Irak değil. Şimdi biz Yunanistan'la görüşüyoruz. Diyoruz, 'bak sizde kamplar var. Bu kampları komşumuz olarak, bak 11 bakanla geldik. Burada sizinle yüksek düzeyli istişare toplantısı yapıyoruz. Bunu biz her ülkeyle yapmıyoruz, sizle yapıyoruz. Biz komşuyuz. Bu kadar önemli bir diplomatik ilişki içerisinde eğer hala siz de benim ülkemi vuran veya vuracak teröristler yaşıyorsa, bunlar sizdeki kamplarda eğitiliyorsa, bizim o zaman yaptığımız bu anlaşmanın hiç bir önemi yok' Dediler ki 'biz bunu dağıtacağız.' Hakikaten daha sonra aldığımız istihbarat bilgilerinde kampı dağıttıklarını öğrendik. Ardından da 14 tane teröristi gözaltına aldılar. Gözaltına aldılar ama çok enteresan bu sefer de yargı bu 14 kişiyi serbest bıraktı. Biz tabii sıkıştırmaya başladık, 'hani öyle dediniz, böyle oldu.' 'Takipçisiyiz hiç endişe etmeyin' dediler. Şimdi bekliyoruz.''
     ''Öcalan yurt dışındakilere silahınızı bırakın diye bir açıklama yaptı mı-'' sorusu üzerine Erdoğan, ''İmralı'nın dışındakilerinin hepsine yaptı'' yanıtını verdi.
     ''PKK örgütü içindeki bazı silahlı unsurların geri çekilme konusunda isteksiz oldukları ve 'biz en güçlü olduğumuz bir dönemde niye bırakalım, bunu yaparsak kazandığımız mevzileri tekrar elde edemeyiz' gibi bir şeyden söz ediliyor. Bu noktada hükümetin, devletin yasal düzenleme yapmasını isteyen örgüt, bu da olmayacağına göre, siz bunu ifade ettiniz. Sürecin en başında bir başarısızlığa uğraması ve tekrar çatışma ortamı meydana gelme riski var mı-'' sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
     ''Burada çok açık net sadece şunu söyleyebilirim, biz şu anda zaten bütün askerimiz, polisimiz, istihbaratımız her türlü güvenlik güçlerimizle biz bir rehavetin içinde değiliz. Şu anda eğer Güneydoğuya, bu yaz süreci içerisinde diyelim bu ay sonu itibariyle 4 tane tabur gidecekse, 4 tane tabur gider. İçerde polisimiz, daha da güçlü hale gelecekse, daha da güçlenmeye devam eder. Şunu bir defa bileceğiz, biz terörle mücadelede asla biran olsun rehavete kapılamayız. Tedbirlerimiz aynen devam edecektir. Şunu bir defa terör örgütleri çok iyi bilmesi lazım, terör, kazanamaz ve kazandıramaz. Bunu çok iyi bilmeleri lazım. Biz şehit veriyoruz eyvallah, biz bu makama koşuyoruz. Ama onlar da pisi pisine gidiyor ve ülke kan kaybederken, şu 10 sene içerisinde bakın bütün bu olumsuzluklara rağmen, biz bire üç katladık. Ama bu olmasaydı, belki biz bire beş katlayacaktık. Çok daha farklı bir yerde olacaktık. Bu olurken benim Kürt kardeşim, o da kazanacaktı. Çok daha farklı kazanacaktı. Eğer bugün benim Kürt kardeşlerimin içinde kaybedenler olmuşsa hep bunların yüzünden olmuştur. Bütün bunlara rağmen yine de Kürt kardeşlerimin eğer AK Parti'ye gönül vermesi söz konusuysa bu da bir yerde onlara bizim verdiğimiz hizmetler sebebiyle. Biz onlara hiçbir zaman bir ayrımcılık yapmadık, yapmayız, yapmayacağız da. Bölücü terör örgütüne rağmen yapmayacağız. Niye- Çünkü biz yaradılanı Yaradandan ötürü sevdik. 30 yıldır devam eden bu kan kaybı, dursun diye bu mücadeleyi veriyoruz ve vermeye de devam edeceğiz.''
    
     -''Silah bırakmadan bu iş olmaz''-
    
     ''Ne zaman bitti diyebiliriz biz bu sürece, nedir bunun işareti-'' sorusu üzerine Erdoğan, silah bırakma konusunda yaptığı açıklamayı hatırlattı.
     Erdoğan, ''Silah bırakmadan bu iş olmaz. Buna böyle, bütün imkanlarımız güçlerimiz tamam dendiği anda zaten sulh sükun her yerde görülecek'' dedi.
     Öncelikli olarak birinci etabın ülke içi olduğunu işaret eden Başbakan Erdoğan, ''ülke dışıyla da bu süreçte şeylerimiz devam edecek. Kaldıki çok açık net şu ortada, inanın, ülkemde şu silah bırakma işlemi gerçekleşmiş olduğu anda bir defa Türkiye sıçrayacaktır. Türkiye'nin bu noktadaki sıçraması bir defa bütün o bölgelerde çok farklı bir geometrik karşılığı olan bir süreci başlatacaktır'' diye konuştu.
    
     -Akil insanlar-
    
     ''Akil insanlar'' konusundaki sürecin sorulması üzerine Erdoğan, sürecin devam ettiğini söyledi.
     ''Bir iki gün içerisinde bir yere varacağız'' diyen Erdoğan, ''Sürpriz isimler olacak mı-'' sorusu üzerine ise ''Olabilir, içinizden de insanlar olabilir'' yanıtını verdi.
     Erdoğan, şunları söyledi:
     ''Biz görüşeceğiz, kabul ederlerse 'ben de varım' diyorlarsa, biz de 'eyvallah' diyeceğiz ve böylece hedefimiz şu, 7 siyasi bölgemiz var malum ve bu 7 bölgede 7'şer kişiden oluşan bir akil insanlar kadromuz olacak. Ama bunlar belirleyici olmayacak, bunların bütün gayreti özellikle, yani toplumsal algıyı oluşturmak, onu geliştirmek. Çünkü, eğer biz bu toplumsal algıyı olumlu istikamette geliştiremezsek, etkileyemezsek, o beklenen neticeyi alamayız. Çünkü birileri bakıyorsunuz çomak sokuyor, işte 'vur de vuralım, öl de ölelim', 'Vakti gelince, biz size gerekeni söyleyeceğiz' filan dendiği zaman bunları bizim düzeltmemiz lazım. Hakikaten siyasetçiye bunlar yakışmıyor, uygun düşmüyor. Çünkü biz bir tarafta o vuran öldürenleri 'silahı bırak, ülkeyi terk et' bu noktaya sevk ederken, öbür tarafta ülkemin içinde 'vakti gelince bunları yapacaksınız, gereği yapılır' demek ha demek ki bu 'senin teröristin kötü, benim ki iyi' gibi bir anlamı çıkarır ki bu çok yanlış bir şey. Bizim bunlardan sıyrılmamız, kurtulmamız lazım. Şu anda da bizim hakikaten toplumda karşılığı olan, kişilerden oluşan bir akil insanlar oluşturalım diyoruz. Burada akademi camiası var. Medya camiası var. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri var. Bütün bunlardan oluşan, bayanlar erkekler...Bu 7 kişinin içinde bir kişi başkan, bir kişi başkanvekili, bir kişi işin sekretaryasını o grubun içinde yürütecek. 4 kişi de o 7 kişilik heyetin üyesi olacak.''
     Başkanlarla bire bir muhatap olacağını bildiren Erdoğan, ''Hedefte, şu anda ilk yaptığımız çalışmalarla bir ayda bu işte neticeye varmak. Akil insanlar çalışmalarını bir ay içerisinde yürütecekler, bitirecekler'' dedi.
    
     -''Nihai raporu hazırlayıp topluma deklare edeceğiz''-
    
     Bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, heyetlerin yasal olmadığını, bir toplumsal destek olduğunu vurgulayarak, ''Kendileriyle, yaptığımız bir hazırlık var. Bu hazırlamayı bir araya gelerek paylaşacağım. Kendilerine bunu anlatacağız ve biz bu çerçeveyi, kendilerine de bu süreçle alakalı takdim edeceğiz ve bütün bunların masraflarını her şeylerini de biz karşılamak suretiyle, bu çalışmayı yürüteceğiz. Biraz süratli burada bir çalışma olsun istiyoruz'' değerlendirmesinde bulundu.
     Heyetlerin çalışmaları ile ilgili bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, ''O bölgelerdeki STK'ları ziyaret, onların kanaatlerini almak, oralarda sempozyumlar, paneller, vesaire düzenlemek suretiyle, konferanslar olabilir, bunları düzenlemek suretiyle, böyle bir çalışmayı yürütmek ve bizim malum, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı bu işin onlar da sekretaryasını yürütecek. Sonunda da onların nihai bize getirdiği raporlardan, nihai raporu hazırlayıp topluma deklare edeceğiz. 'Sınırı terk edenleri izleyecekler, takip edecekler' gibi böyle bir görev falan söz konusu değil'' diye konuştu.
    
     -Kılıçdaroğlu'nun ziyareti-
    
     CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bu sorunları konuşmak için bir araya geldiklerinde çok iyimser bir hava oluştuğunun anımsatılarak, ''Yeniden böyle bir diyalog arayışı, yeniden bir süreç başlatılabilir mi-'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, bu süreçleri anamuhalefet partisi ile çok değerlendirme gayreti içine girdiklerini anlattı.
     Erdoğan, şöyle konuştu:
     ''Ben size son iki üç tane yaşadığımızı söyleyeyim, bunlardan bir tanesi işte bundan 6-7 ay kadar önce, sayın Kılıçdaroğlu partiye ziyaretimize geldi. MHP'den randevu istedi vermedi. Bize geldi oturduk, konuştuk. Dedi ki 'MHP kabul etmiyor.' Tabii BDP ile görüşme de herhalde o ara onlar için uygun değildi. Dedim ki 'vermiyorlarsa randevu vermesinler, gel bunu beraber yapalım. Siz anamuhalefetsiniz, biz de iktidarız. Anayasaysa anayasa yaparız, yasaysa yasa yaparız. Bak, 3 tane arkadaşımızla geldiniz, 3 tane de benim arkadaşım yanımda. Hemen talimatı verelim. Arkadaşlarımız çalışmaya başlasınlar. Çalışmayı bitirdikten sonra, beraber liderlerde bir arada olalım, çalışmanın üzerinde duralım. Neleri yapacağız, yol haritasını belirleyelim, yasaysa yasa, etkinlikse etkinlik. Bunların hepsini yapalım ve adımı atalım.' Akif Hamzaçebi aynen şunu söyledi: 'Bu bir anda olmaz, bir iki ay falan bize müsaade edin, ondan sonra bu adımı atalım.' Ondan sonra 6-7 ay geçti. Hiçbir netice olmadı. Cemil Bey bana kısa bir süre önce dedi ki 'Uçakla geliyorduk, sayın Kılıçdaroğlu ile beraberdik, bu konuyu aramızda konuştuk, kendisine dedim ki (bir kişi sen ver, bir kişi de Başbakan versin ve iki kişi bu işte şöyle bir çalışma başlatsınlar. Ondan sonra ben de üzerime düşen bir şey varsa ben de yapayım)' Cemil Bey bana bu konuyu açtı. 'Tamam dedim ben vereyim.' Ben Beşir Beyi görevlendirdim. O da sayın Loğoğlu'nu görevlendirmiş. Beşir Bey, Loğoğlu'nu aradı, ondan sonra Loğoğlu kendisine dönmedi. Daha sonra 'bana bir öneriyle gelmediler ki' gibi laflar söylenmeye başladı. Öneriyle gelinmez ki. Önce siz bir araya geleceksiniz, oturacaksınız, konuşacaksınız. Öneri vesaire bir şey varsa orada da zaten Terörle Mücadele Yüksek Kurulunda başkanvekili olan Beşir Bey, zaten gerekli olan şey neyse zaten sana aktaracaktır. Daha sonra biz bunu üçlüleri yine bir araya getirelim daha geniş kapsamda, bu işi oturalım, konuşalım ve adımlarımızı atalım. Maalesef tabii bu süreç o anlamda da gerçekleşmedi.''
    
     -''Olsa olsa referanduma gitme yolunu açabiliriz...''-

    
     Yeni anayasayla ilgili konuda da durumun aynı olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
     ''Yeni anayasada da biz CHP'yi, MHP'yi falan hepsini de hazırlıksız gördük. Bizim zaten daha önce yaptığımız taslak çalışmalarımız vardı. Hazırlığımız var, şu anda da mart ayı sonuna geldik. İş bitiyor. Şimdi bundan sonraki süreçte artık bizim yapmamız gereken de başımızın çaresine bakacağız, B planımızı, C planımızı uygulamaya koyacağız. Yeni anayasayla ilgili artık tek çare kalıyor, eğer anamuhalefet 'evet' derse onlarla oturur yürürüz. MHP zaten peşinen reddediyor, ikisi de olmuyorsa o zaman C planı devreye girer, C planında da BDP ile bizim anayasa değişikliği yapmamız mümkün değil, ancak ne yapabiliriz, olsa olsa referanduma gitme yolunu açabiliriz. Onlarla oturur konuşuruz, referandum için 330'u parlamentodan sağlayıp, çıkarmaya ve o yeni anayasa metniyle halkımızın huzuruna gitmeye çalışırız. Ben inanıyorum ki halkımız bu yeni anayasaya sözünü biz kendilerine verdiğimiz için ona gerekli olan desteği de verecektir ve bununla çok daha farklı bir Türkiye'yi demokratik anlamda, laik Türkiye cumhuriyetini güçlü bir şekilde oluştururuz.'' 

Eyalet endişesi diye bir şey yoktur

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Dünyada gelişmiş güçlü ülkelere bakarsanız, bunların hiçbirinde eyalet korkusu diye, eyalet endişesi diye bir şey yoktur. Tam aksine eyalet yapılanmaları o güçlü ülkelerde çok daha süratle kalkınmayı getirir ve demokraside özellikle siyasi rekabeti getirir. Bu, güçlenme alametidir'' dedi.
     Başbakan Erdoğan, canlı yayınlanan CNN Türk-Kanal D ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
     ''Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın silah bırakın çağrısının nereden çıktığına'' ilişkin soru üzerine, Erdoğan şöyle konuştu:
     ''Şimdi kimsenin hidayetinin kapalı olduğunu hiç kimse söyleyemez. Radyo meselesi mesela çok basit bir konu. Biliyorsun 11-11,5 metrekarelik bir odası var. Ama orada aklımda kaldığı kadarı ile 40 metrekarelik bir avluları var. Bu radyo meselesi karşısında ben Adalet Bakanıma dedim ki; 'Niye radyo- Biz artık bunu televizyona dönüştürelim.' Kendilerine 12 kanallı bir televizyonu verdik. Aslında onu biz bir yerde de hayata dahil ettik. Orada hem kendi takımını da izliyor, hem Türkiye'de ne oluyor, ne bitiyor onu da çok daha yakından görüyor.''
     Erdoğan, Öcalan'ın haftanın 3 günü olan jimnastik iznini her gün bir saat olarak değiştirdiklerini ve arkadaşlarıyla günaşırı bir saat görüşme hakkı verdiklerini belirterek, şöyle devam etti:
     ''Oradaki bir insan için yaşam koşullarını değiştirmesi açısından çok farklı bir şey. Benim verdiğim ve verebileceğim şey budur. Benim bir yetkim yok. Bu insan zaten orada mahkum şu anda. Yani bunu Kılıçdaroğlu'nun dediği gibi 'masanın bir ucunda o, bir ucunda başbakan' ifadesi tabii çok çirkin bir ifade. Yenilir yutulur bir ifade değil. Ama o bundan kendine bir rant elde ettiğini zannediyor. Edemeyecek. Çünkü dünyanın neresine giderseniz gidin istihbarat teşkilatları biliyorsunuz, biraz kaba bir ifade ama ajan olarak anılır. O ajanları eliyle onlar her kesimle irtibatlarını kurarlar. Her kesimle de bir çözüm arayışı içindelerse onlarla birlikte onu çözerler.''
     CHP'nin süreçte PKK'yı bir kenara koyarken, DHKP-C terör örgütüyle adeta el ele, koyun koyuna, omuz omuza dolaştığını dile getiren Erdoğan, ''Avukatlar olayında'' ise bu partinin genel başkanı ve genel başkan yardımcısının onları savunan açıklamalarda bulunduğunu söyledi. Erdoğan, ''Benim güvenlik gücüm oraya girdiği zaman 11 tane çelik kapıyı kırmak suretiyle giriyor. 'Hayır yoktur, moktur' dediler. Hepsi resimleriyle beraber ortaya konuldu. Sonraya oraya itfaiye getiriliyor ve dışarıdan girmek suretiyle giriliyor. Bu sefer içeriden bütün DVD'ler, kasetler, belgelerin yakıldığı görülüyor. Şu anda bizim kimlerle neyin, nasıl mücadelesini verdiğimiz ortada. Ben şahsen DHKP-C terör örgütü gibi bir örgütü, kalkıp da bunların hakikaten savunmasını anlamış değilim, anlamakta zorlanıyorum'' diye konuştu.
     Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'ne ve Adalet Bakanlığı'na yapılan saldırıların ardından Kılıçdaroğlu'nun geçmiş olsun telefonu açmadığına, MHP ile CHP'nin bunun ''Senaryo'' olduğunu söylediklerine değinerek, ''Kimlerle siyaset yapıldığı Türkiye'de ortada'' dedi.
    
     -Yeni anayasa çalışmaları-
    
     Yeni anayasa çalışmaları açısından muhalefet partilerine verilen sürenin 1 Nisan'da dolup dolmadığına ilişkin soruya karşılık Erdoğan, ''Doluyor. Bunu Meclis Başkanımız açıkladı zaten, 'Mart sonu itibarıyla' diye. Mart ayı sonu itibarıyla yeni anayasa çalışması ki artık, şurada 2-3 gün içinde vermiş olacağına ihtimal vermiyorum. Zira, 100 küsur zaten maddeyi görüşebildiler. Bunların içinde mutabık kaldıkları madde sayısı 30 küsur. Yani bu kadar'' ifadesini kullandı.
     Süre sonunda Meclis Başkanı'nın, ''Bu iş olmuyor'' diyeceğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
     ''Biliyorsunuz tarih aslında 2012 sonuydu. 2012'nin sonunda ziyaret ettiler. 'Peki' dedik. Bizim kendi kanaatimizi kendilerine bildirdik. Diğerleri bildirdiler. Onlar 'Ucu açık.' dediler. Ucu açık olduğu zaman bu, iş sulandırmadır. Eğer hakikaten samimiyseniz, kararlıysanız tarih verirsiniz. Dersiniz ki 'Şu kadar zamanda bu işi bitireceğiz.' Eğer tarih vermiyorsanız, bu işi sulandırıyorsunuz demektir. Hazırlığınız yok. 'Burada oyalanalım.' Benim milletvekillerimin de işi var, partimin de işi var. İnanıyorum ki Meclis Başkanımın da işi var. Dolayısıyla oldu oldu, olmadığı takdirde alternatiflerin peşinde koşalım.''
     Erdoğan, ''Yeni sürecin sonunda AK Parti'nin alabileceği oy ile Parlamentoda istediği gibi bir anayasa yapabileceği bir ortamın oluşup oluşmayacağı''na yönelik soruya, ''Şimdi seçimlerin atmosferi çok çok farklıdır. Ama şu anda Türkiye çok farklı bir seçim atmosferini yaşıyor. Bir defa yerel seçimlerle malum genel seçimleri birbirine karıştırmayacağız. Çünkü genel seçimlerdeki atmosfer, yerel seçimlerdeki atmosferden çok farklı'' yanıtını verdi.
     Genel seçimlerin daha belirleyici olduğuna, yerel seçimlerde ise adayların ön plana çıktığına işaret eden Erdoğan, seçmenlerin yerel seçimlerde adaya, genel seçimlerde ise partiye oy verdiğini vurguladı. Partisinin kamuoyu anketlerini yoğun olarak yaptırdığını ifade eden Erdoğan, bazı yerlerde AK Parti'nin adayın, bazı yerlerde ise adayın partinin önünde olduğuna dikkati çekti.
     Her parti için bu durumun geçerli olduğunu dile getiren Erdoğan, ''Biz burada son yerel seçimde 39,4 gibi bir oy almıştık. Ama genel seçimlere gelince 50'ye çıktık. 11 puan gibi bir fark oldu. Bu, oradan kaynaklanıyor. Burada da yapmamız gereken aday tespitlerinde çok dikkatli olacağız'' değerlendirmesinde bulundu.
    
     -Bakanların büyükşehirlerde aday yapılması-
    
     Erdoğan, ''Yerel seçimlerde başarılı bazı bakanlar büyükşehir belediye başkanlığına aday gösterilecek mi-'' yönündeki bir soruyu şöyle yanıtladı:
     ''(Olmaz) demem. Yani olabilir. Ama şu anda en önemli şey büyükşehirlerle ilgili sormanız isabetli oldu. Gerek anamuhalefet gerekse gerekse MHP'nin yeni büyükşehirler yasasıyla ilgili yaptığı açıklamaları gerçekten ben ülkemin geleceği için çok karartıcı buluyorum. Çünkü büyükşehirler yasasını ülkemin geleceği açısından adeta modernleşme sürecinin, Gazi Mustafa Kemal'in ifadesi 'Muasır medeniyet seviyesine ulaşma' adımlarının bana göre imar planlaması olarak görüyorum. Gelecek planlaması olarak görüyorum. Ben büyükşehirleri çevrenin adeta merkezileşmesi veya merkeze yaklaşması olarak görüyorum. Buradaki o sosyolojik algıyı, maalesef onlar bulamıyorlar, yakalayamıyorlar. Şimdi bunu bir defa yakalamak lazım, anlamak lazım.''
     Başbakan Erdoğan, geçmişte ihtiyaçları yıllarca il özel idarelerce giderilen köylerde su, yol ve altyapı bulunmadığını belirterek, ''Ama şimdi İstanbul ve Kocaeli'de, biz bunu yaşadık. Buralarda büyükşehirler köylere öyle uzandılar ki, altyapısından asfaltına varıncaya kadar oralardaki düzenlemelerine varıncaya kadar her şeyi başardılar'' dedi.
     Antalya gibi güzel bir şehirde sahillerin mevcut duruma göre büyük oranlarda beldelerde olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
     ''Bir suç duyurusu gibi olmasın ama vakıa bu. Ufak tefek bazı belediyenin çıkarları karşılığında umulmadık imar müsaadeleri veriyorlar. Ne oluyor o denizler. Kirlenmesine varıncaya kadar her şey oluyor. Biz bütün bunlara Kültür ve Turizm Bakanlığı ile müdahale ettik ki oralarda mavi bayrağı daha fazla dalgalandıralım diye. Yoksa eskiden durum çok kötüydü. Ama buralar, yanında mimar çalıştıramayacak, çevre mühendisi çalıştıramayacak, mühendis doğru dürüst çalıştıramayacak belde belediyesinin işi değil ki bunlar. Ancak bunları mülki sınırları Antalya belediyesinin kapsamına aldığın zaman ne yapacak. O zaman Antalya belediyesinin su ve kanalizasyon idaresi bütün oralara müdahale etme imkanını bulacak. Oraları kolektör altına alacak. Dolayısıyla denizlerimizin kirlenmesi ortadan kalkacağı gibi şehircilik açısından da bir plan bütünlüğü gelecek. Yani 100 binlik, 50 binlik, 25 binlik, 5 binlik nazım imar planı, ardından da ilçelere binlik uygulama planını verecek. Şehirlerimiz böyle güzelleşecek. Böyle muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkacak. Yoksa biz hala köy mantığıyla gideriz ki bu, olacak iş değil.''
     Erdoğan, Ordu'nun da dahil olmasıyla büyükşehirlerin sayısının 30'a çıktığını, nüfusun yüzde 85'inin bu şehirlerde yaşadığını ve bu yasayla Türkiye'nin bakışının değişeceğini belirtti.
     Büyükşehir belediye başkanlarını ismen düşünmeye başlayıp başlamadığının sorulmasına karşılık Erdoğan, ''Başlamaz olur muyuz- Onu teşkilatımız, halkımız olsun, orada yaşayanlarla düşünmek zorundayız. Ama öyle netleşme falan daha yok'' dedi.
    
     -Eyalet sistemi-
    
     Erdoğan, partisinin Akdeniz Bölgesi milletvekilleriyle yaptığı toplantıda eyalet sistemiyle ilgili sözlerine muhalefetin tepki gösterdiğinin anımsatılması üzerine, şöyle konuştu:
     ''Bunlar, tarihi filan bilmiyorlar. Bunların tarih bilinci yok. Şimdi 'cumhuriyete savaş açmak' derken, bir defa dünyaya şöyle bir bakalım. Dünyada gelişmiş güçlü ülkelere bakarsanız, bunların hiçbirinde eyalet korkusu diye, eyalet endişesi diye bir şey yoktur. Tam aksine eyalet yapılanmaları o güçlü ülkelerde çok daha süratle kalkınmayı getirir ve demokraside özellikle siyasi rekabeti getirir. Bu, güçlenme alametidir. Gelelim bizim kendi tarihimize. Osmanlı'ya baktığımız zaman, o güçlü Osmanlı'da mesela çok daha enteresan Lazistan eyaleti var, Kürdistan Eyaleti var. İniyoruz güneye yine aynı şekilde eyalet sistemleri var. Niye Osmanlı güçlü ve oralarda hiç çekinmeden rahatlıkla bunları vermiş. Şimdi ben MHP'ye endişeyle bakıyorum. Haydi CHP'yi bu konuda farklı düşünürüm de. Ama MHP bir taraftan 'Osmanlı'nın devamıyız' diyecek veya 'Osmanlı'yız' diyecek. Öbür taraftan Osmanlı'nın bu devlet yapısındaki yaklaşım tarzını görmezlikten gelecek.''
     MHP'nin farklı bir etnik unsurun büyükşehir belediyesi kazanmasından korktuğunu dile getiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:
     ''Güçlen, gir, kazan. Eğer sen demokrasiden bu kadar çekiniyorsan o zaman zaten Türkiye'de hiç seçime girmemen lazım. Niye- Her yeri kaybedebilirsin. Niye- Sen de etnik mücadele veriyorsun, siyasi mücadele vermiyorsun. Ama bizim böyle bir endişemiz yok. Niye- Biz 81 vilayetin 78'inde milletvekili çıkarmışız. 81'in 81'inde de belediye başkanlıklarımız var. Niye- Kucaklıyoruz hepsini. Demek ki kucakladığımız zaman oluyor. Eyaletlerde de böyle bir endişenin içine girmeye gerek yok. Bu konuda benim söylediğim şu: 'Güçlü bir Türkiye asla eyalet sisteminden korkmamalıdır.' Üniter yapı noktasındaki yaklaşım tarzı aslında bununla alakalı bir şey değil. Siz eyalet sisteminde de üniter yapıyı muhafaza edebilirsiniz. Tamamıyla bunu atıp götürme diye bir şey yok. 'Federal yapı' diyoruz. Federal yapı nedir- Orada geliyor toplanıyor zaten.''
     Erdoğan, Rusya ve İran'dakine benzer bir yapıdan mı bahsettiğinin sorulması üzerine, ''Benim söylediğim, demokraside ve özellikle ekonomik kalkınmada güçlü bir Türkiye'den bahsediyorum, bu bir. İki, bunlara biz Osmanlı'daki yaklaşımı da ilave edebiliriz. Şunu da çok açık söylüyorum: Bakın biz Osmanlı'da özellikle azınlıklar konusunda, eyaletler sistemi konusunda o hoşgörüyü biz hala yakalayabilmiş değiliz. Bunu da çok açık net ortaya koymamız lazım'' ifadesini kullandı.
     ''Seçilmiş vali'' düşünüp düşünmeyeceği sorusuna ise Erdoğan, ''Bunlar 2023'ün konusu. Öyle bir sistemin içerisinde belediyeyi kabul ediyorsun da seçilmiş valiyi niye kabul etmiyorsun'' yanıtını verdi.
     Başbakan Erdoğan, eyalet sisteminin bölünme riski oluşturup oluşturmayacağına dair soruyu ise şöyle yanıtladı:
     ''Osmanlı 'Kürdistan, Lazistan' demiş. Bizim 'Kürdistan, Lazistan' dememize gerek yok. Bizim nasıl coğrafi bölgelerimiz var. Bu bölgeler sistemi içerisinde olayı değerlendirebiliriz. Öyle de yapılabilir. Şu anda Almanya'daki sisteme baktığımız zaman, coğrafi bölge olarak eyaletin adını koyuyor. Amerika'ya bakıyoruz, coğrafi. 'Teksas eyaleti' diyor, 'Florida eyaleti' diyor. Bu şekilde ortaya koyuyor.''
     Kendilerinin de olaya bu şekilde yaklaşabileceklerinin altını çizen Erdoğan, şu anda ''böyle olsun noktasında olmadıklarını'' ancak kendisine cevap vermeye gayret edenlerin incelemeden konuştuklarını söyledi.
     Erdoğan, böyle bir yaklaşım tarzının güçlü bir Türkiye için faydalı olabileceğine dikkati çekerek, ''Şu an için söylemiyorum. Şu an için bize tam aksine şu andaki yapı gereklidir. Çünkü bizde şu andaki kontrol mekanizmaları çok önemli. Eğer kontrol mekanizmalarını iyi götüremezsek sıkıntı olur'' diye konuştu.
     İl özel idarelerine gönderdikleri paraların valiler tarafından kaymakamlara verilmemesi gibi durumlarla karşılaştıklarını dile getiren Erdoğan, KÖYDES'le ilgili paraları bundan sonra kaymakamlığa direkt göndereceklerini, harcamaların da orada yapılacağını belirtti.
     Başbakan Erdoğan, çok sevdiği, başarılı valiler bulunduğunu ifade ederek, ''Bazıları da alıyor parayı bankaya koyuyor, orada sanki turşusunu kuracak. Ya kardeşim biz bu parayı sana niye gönderiyoruz- Şu okulu bir an önce bitir diye gönderiyoruz. Şurada yollar, şunlar bunlar, vesaireye desteğini ver. Hastanelerde gerekli olan destekleri ver. Bunun için gönderildi sana bunlar. Onun için şimdi bu bütçelerde de çok daha farklı bir planlama içerisine girdik. Çünkü finansmanı iyi yönetmemiz lazım'' değerlendirmesinde bulundu. 

HSYK üyelerinin seçimi-
    
     HSYK üyesi 22 kişiden 16'sının son reformdan sonra üst ve alt kademe yargı mensuplarınca, kalanının siyasilerce seçildiği, ancak hazırlanan Anayasa taslağında bunun tam tersi bir durumun söz konusu olduğu belirtilerek, ''Bu değişmez mi, değişmesi gerekmez mi- Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı bakımından...'' şeklindeki soruya karşılık Erdoğan, ''Böyle bir kesinleşmiş bir hüküm yok. Bunların hepsi bizim teklifimiz olarak bunlar oraya sunuldu. Müzakereye açık'' yanıtını verdi.
     Dünyada bunun uygulamaları olduğunu ifade eden Erdoğan, üzerinde tartışmalar, müzakereler yapılıp nihai neticeye varılabileceğini bildirdi.
    
     -Ruhban okulu-
    
     Erdoğan, Gökçeada'da Rum ilkokulunun eğitime başlatılması kararı alındığı belirtilerek, Ruhban Okulu'nun açılması konusunda bir engel olup olmadığının sorulması üzerine, ''Engel var'' dedi.
     Erdoğan, bu konuyla ilgili ABD Başkanı Barack Obama başta, eski başkan George W. Bush, ABD dışişleri bakanları, Yunanistan başbakanlarıyla, bazı hükümet ve devlet başkanlarıyla konuştuğunu söyledi.
     Ruhban Okulu hakkında ''anlayışlı olsanız'' dendiğini anlatan Erdoğan, kendisinin de bu işin çözülebileceğini söylediğini anlattı.
     Bunun için Atina'daki iki caminin açılması isteğinde bulunduğunu belirten Erdoğan, Fener Rum Patriği Bartholomeos'a da Ruhban Okulu bulunmadığı, işlevi olmadığı için üyesi biten Sen Sinod Meclisi için ''Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak üzere dışarıdan papaz getirin, bunlar Sen Sinod Meclisi'nin üyesi olsun'' dediğini bildirdi.
     Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Türkiye ziyareti sırasında dini liderlerin misafir edildiğini ve konunun konuşulduğunu dile getiren Erdoğan, şu anda Sen Sinod Meclisi'nin 21 üyesi bulunduğunu söyledi. Erdoğan, bunun karşılığında Batı Trakya'da baş müftünün atamayla değil seçimle gelmesi isteğinde bulunduğunu ifade ederek, Merkel'e de buradaki yanlışın giderilmesi gerektiğini söylediğini dile getirdi. Erdoğan, şöyle konuştu:
     ''Bizim oradaki müftülerimiz, kendi baş müftüsünü seçme yetkisine sahip olması lazım. Lozan buna amirdir, bunu gerektiriyor. 'Ben bunları görüşeceğim' dedi. 'Onu siz halledin. Ondan sonra siz buradaki Ruhban Okulu meselesini eş zamanlı olarak çözmeye ben hazırım' dedim. Hatta Samaras da buraya geldiğinde, Fethiye Cami ile alakalı olarak Meclis'ten geçirdiklerini söyledi.
     Burada kilise tamir edeceksen, restore edeceksen gelin edin dedik. Bizim burada bir sıkıntımız, endişemiz yok. İnancına güvenen inanç hürriyetinden korkmaz. Biz burada rahatız. Eski, Türkiye'de doğmuş, büyümüş Rumlara 'tekrar Türkiye'ye dönün diyoruz' dedim.''
     Dönmek isterlerse vatandaşlık verilip verilmeyeceğinin sorulması üzerine ise Erdoğan, ''Niye vermeyelim. Rahat olalım bu konularda'' yanıtını verdi.
     Süryaniler ve Ermenilerin buna dahil olup olmayacağı sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
     ''Süryanilerden dönüş var zaten. Şu anda Türkiye'de 40 bini aşkın kaçak Ermeni var. Biz bunlara göz yumuyoruz. Bütün olumsuzluklara rağmen göz yumuyoruz. Niye, çünkü Ermenistan'da durumlar çok kötü. Ekonomik durum berbat ama göz yumuyoruz, insandır diyoruz.''
    
     -İsrail'in özrü-
    

     ''İsrail, beklediğimiz adımları atarsa eskiden olduğu gibi stratejik seviyede ilişkilerin yükselmesi gibi bir durum söz konusu olabilir mi-'' şeklindeki soru üzerine Erdoğan, son gelişmeleri bölge için önemli gördüğünü söyledi.
     Erdoğan, ''Attığımız adımlar bu noktada bizim bölgedeki bakışımızın bir gereğidir'' dedi.
     Özür safhasının aşıldığını belirten Erdoğan, ikinci safhanın tazminat safhası olduğunu bildirdi. Erdoğan, şöyle konuştu:
     ''Tazminat safhasızyla ilgili de bir heyet ayın 12'sinde Türkiye'ye gelecek ve burada biz Bülent Bey'in başkanlığında bir ekip oluşturduk. Bu ekip çalışmasını yaptı, yapıyor. Kendileriyle görüşmeleri yapacaklar. Bu arada ailelerle bu heyetimiz görüşmeleri yapacak. Üçüncü safhada Filistin'e ambargonun kaldırılması olayı... Şu anda kapılardan 2 tanesi daha açıldı. Oralardan da artık Filistin'e malzemeler, gıdaydı, ilaçtı, inşaat malzemesiydi... Bunlar girmeye başladı. Bunlar olumlu adımlar.''
     Erdoğan, kendisinin de bölgeye bir ziyaret planladığını belirterek, tarihinin henüz netleşmediğini bildirdi. Erdoğan, ''Herhangi bir sıkıntıya vesile olmadan onu da yapalım istiyoruz ama yaparken de elimiz güçlü gidelim istiyoruz. Şu tazminat görüşmeleri onlar da burada bir yapıldıktan sonra o adımı inşallah atarız'' diye konuştu.
     Süryani Patriği'nin 1936'da Şam'a yerleştiği hatırlatılarak dönme çağrısı yapması istenmesi üzerine Erdoğan, bu çağrıyı yaptığını anlattı.
    
     -''Büyük bir milletiz''-
    
    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Büyük bir milletiz. Büyük bir millet kendisine yakışanı rahatlıkla yapmalı. Özgürlükler noktasında, inancımıza güveniyorsak inanç hürriyetinden korkmayacağız, düşüncemize güveniyorsak düşünce hürriyetinden korkmayacağız. Bu yola da böyle devam edeceğiz'' dedi.
          Erdoğan, Afyonkarahisar'da içki içilmesini yasaklayan valilik genelgesini mahkemenin reddetmesi, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in İzmir hakkındaki sözlerinin tartışılması konusu hatırlatılarak, ''Bunlara dair değerlendirmeniz olacak mı- Bunlar niye yaşanıyor Türkiye'de artık-'' şeklinde sorulması üzerine, Afyon'daki konuyu tam bilmediği için bir değerlendirme yapmasının doğru olmayacağını söyledi. Ancak Kadıköy'de CHP'li belediyenin belli saatlerden sonra alkollü mekanları kapatma, alkollü içki satışlarını yasaklama gibi bir karar aldığını duyduğunu anlatan Erdoğan, ''Yaptığı iş yanlıştır demiyorum. Bana göre doğrudur'' ifadesini kullandı.
     Erdoğan, medyada bu konuyla ilgili konuşulmadığını ifade ederek, bunu AK Parti'li bir belediye yapsaydı ''kıyamet kopacağını'' söyledi.
     ''Alkol almaz, aile olarak karşı, AK Parti yöneticilerinin büyük bir kısmının alkolle işi yok'' şeklinde değerlendirildiğini belirten Başbakan Erdoğan, Anayasa'nın 58. maddesinde devletin gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan korumak için gerekli tedbirleri alması gerektiğinin belirtildiğini kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu:
     ''Biz bunu devlet olarak yaptığımızda, hükümet olarak böyle bir adımı attığımızda buna ters yaklaşılıyor. Biz şu anda Anayasa'nın amir hükmünü yerine getiriyoruz. Getiremediğimiz için de mahcubum milletime karşı. Niye- Çünkü şu anda bu uygulamaları fütursuzca, sınırsızca yapanlar var. Her yerde, okulların yanlarına kadar bir aralar geldi, girdi. Ben şu anda Yeşilay'ı destekliyorum. Diyorum ki 'çok ciddi bir STK faaliyeti olarak bu işin başını alın çekin.''
     İlimle baş başa, teknolojiyle iç içe, kitabı elinde tutan, ufku olan, sportmen, bilimle, sanatla uğraşan bir gençlik istediklerini dile getiren Erdoğan, ''Alkolik bir gençlik istemiyoruz ve bu da bizim anayasamızın amir hükmü. Yaptığımız iş bu'' diye konuştu.
     Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Görmez'in İzmir için ''irfan sahibi bir ilim adamını buraya müftü olarak atıyoruz'' dediğini belirterek, Görmez'in bu sözleriyle atanılan müftünün tanımını yaptığını söyledi.
     Görmez'in hem alim, hem arif bir müftün atadığını söylediğini bildiren Erdoğan, buradan başka şeyler çıkarma gayretinin yanlış olduğunu belirtti.  ''Büyük bir milletiz. Büyük bir millet kendisine yakışanı rahatlıkla yapmalı. Özgürlükler noktasında, inancımıza güveniyorsak inanç hürriyetinden korkmayacağız, düşüncemize güveniyorsak düşünce hürriyetinden korkmayacağız. Bu yola da böyle devam edeceğiz. İyi bir yoldayız'' diyen Erdoğan, bir kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor's'un Türkiye'nin notunu yükseltmesi konusuna da değindi.
     Anlaşmanın bitirilmesine rağmen bu kuruluşun Türkiye'nin notunu yükselttiğini dile getiren Erdoğan, ideolojik bir boyut olduğunu söyledi.
     Erdoğan, ''Kim ne derse desin, biz büyük bir ülkeyiz. Tarihi iyi okumamız lazım. Tarihimizin bize verdiği, ruh köklerimize verdiği canlılıkla yeniden ayağa kalkıyoruz, kalkacağız'' ifadelerini kullandı.
    
     -''Torun, canlılık, güç veriyor''-
    
     Erdoğan, torunlarını görüp görmediği şeklindeki soruya, ''İstanbul'a gidişimi daha çok onlar sağlıyor'' yanıtını verdi.
     İki büyük torununun ilkokula başladığını anlatan Erdoğan, kız torununun da 3 yaşında olduğunu, hepsinin kendisine canlılık verdiğini, güç kattığını kaydetti.
     Erdoğan, ''Bazıları 'evlat torundan daha fazla sevilir' filan diyorlar ama bana göre tam tersi. Torun evlattan daha fazla seviliyor'' diye konuştu. 

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 16:45

İLGİLİ HABERLER