
ERDOĞAN'DAN MUHALEFETE : HAVADA KARGA VAR, BAŞKA BİRŞEY YOK
DEVLET ARIK
ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefeti 'vurun abalıya' mantığıyla hareket etmekle suçlayarak, "Havada karga var, başka birşey yok" dedi.
Başbakan Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda 2008 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelerde hükümet adına eleştirileri cevapladı. Erdoğan konuşmasında Türkiye'nin büyük sancılar yaşadığı yıllarda bütçe görüşmelerinin genellikle gerilimin tırmandığı konuşmalar görüşmeler olduğunu, halkın yönetime itimadının her bütçe döneminde azaldığını ve TBMM kürsüsünün adeta bir arenaya dönüştüğünü hatırlattı.
AK Parti ile birlikte sislerin dağıldığını ve karamsar günlerin geride kaldığına işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin kaynak ve imkanlarını sağlam bir siyasi irade ile ülkeye kazandırdıklarını kaydetti. Türkiye'nin artık TBMM, hükümet ve kamu kuruluşlarıyla gelecek vizyonuna kavuştuğunu dile getiren Erdoğan, yıllardır özlem duyulan demokratik güven ve istikrarın AK Parti iktidarında sağlam temeller üzerinde kökleştiğini söyledi.
Erdoğan, "Çünkü biz gücümüzü demokrasiden yani millet iradesinden alıyoruz. Biz milletimizden aldığımız gücü yine milletimiz için kullanıyoruz. Demokrasimiz güçlendikçe ekonomimiz güçleniyor. Toplumumuz güçlendikçe devletimiz güçleniyor. Devletimiz ve milletimiz birlikte güçlendikçe dünyadaki itibarımız da artıyor" diye konuştu.
"MUHALEFET VURUN ABALIYA MANTIĞIYLA KONUŞUYOR"
Bütçe müzakerelerinde bütün makul eleştirileri dikkate alacaklarını ancak bugünkü görüşmelerde sadece 'vurun abalıya' mantığıyla yapılan konuşmalar olduğunu ifade eden Erdoğan, muhalefeti çözüm üretmemekle suçladı. AK Parti iktidarının uyguladığı ekonomi politikalarıyla bütçenin iki yakasının biraraya geldiğini anlatan Erdoğan, elde ettikleri başarıda para, mali ve sosyal politikaların uyumlu şekilde yürütülmesinin büyük payı olduğunu bildirdi. Bütün ekonomik ve sosyal kalkınma göstergelerinin mukayeseli okunmasını isteyen Erdoğan, ancak bu şekilde nereden nereye gelindiğinin anlaşılacağını dile getirdi. Türkiye'nin daha düne kadar ağır krizlerle boğuşan umutsuzluklar ülkesi olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bize hep kriz edebiyatı yapıyorsunuz, diyorlar. Ben de o dönemin rakamlarını veriyorum ama bazı çevreler rahatsız oluyor. Niye rahatsız oluyorsunuz? Vermeyelim mi bu rakamları? İşte ortada gerçek. Türkiye'nin milli geliri 180 milyar dolardı, şimdi 480 milyar dolara doğru gidiyoruz. Bu rakamı söylediğiniz zaman hemen bahaneler uyduruluyor. 'Efendim, YTL değerlendi' diyorlar. Buna benzer ekonomide olmayan garip garip şeyler söylüyorlar. Peki tam tersi olsaydı ne diyecektiniz. Battınız, bittiniz diyecektiniz. Merkez Bankası'nda göreve geldiğimizde döviz rezervi 27 milyar dolardı, şimdi 70 milyar doları aştı. Şimdi söylemeyelim mi bunu? Kurdan kaynaklanıyor, diyorlar. Kardeşim yani o oldu böyle, bu oldu böyle. Havada karga var, başka birşey yok.Lütfen biraz gerçekçi olalım. Hele hele Türk Lirası'ndan değerlenmesinden rahatsızlık duyanlara baktığım zaman, ben takip ediyorum. Biz TL'yi değerlendirme kanununu on yıllar önce çıkarmadık mı? Bu parlamento çıkarmadı mı? Çıkardı. Ee, paramız değer kaybına uğradığı zaman, Türk Lirası delik deşik oldu demiyor muyduk? Şimdi o zaman o milliyetçiliği konuşan kardeşlerim, şimdi acaba Türk Lirası değer kazanıyor diye niye rahatsız oluyorlar. Ben bunu da anlamakta zorlanıyorum. Göreve geldik, Türkiye'de herkes maaşını alıyor, doğru döviz bürosuna gidiyor, ay boyu dolarla yaşam vardı. Hamdolsun şimdi kimsenin döviz bürosu aramaya ihtiyacı yok. Çünkü döviz büroları kapanmaya başladı. Artık cebinde Yeni Türk Lirası var. Önümüzdeki yılbaşından itibaren TL olacak."
"MAYIS-HAZİRAN KRİZİ KORKUNÇ ŞEKİLDE VURABİLİRDİ"
Türkiye'nin geçmişte bir felaketin eşiğinde olduğunu anlatan Erdoğan, gelinen noktada alınan mesafe çok önemli olduğunu söyledi. Büyüme oranında bu yılki 5 hedefini tutturacaklarını kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin IMF ile ilişkisine yönelik eleştirilere de cevap verdi.
Erdoğan, "Sürekli IMF'ye vuruluyor. Tabi vurulabilir. Herkes istediğini konuşmakta, söylemekte haklıdır. Burada bizden IMF'den ayrılacağımızı ifade etmemizi bekleyenler olabilir. Bizim böyle niyetimiz yok. IMF'den bu kadar ucuz imkanlarla para alınıyorsa bundan ayrılmamızın gereği yok. Bizden önceki hükümetten devraldığımız IMF'ye olan borç 23.5 milyar dolardı, şimdi 7.2 milyar dolar. Eğer Merkez Bankası'nın rezervi o noktaya gelmemiş olsaydı, Hazine bu denli güçlü olmamış olsaydı geçen yıl Mayıs-Haziran krizi Türkiye'yi de daha korkunç şekilde vurabilirdi. Eğer vuramadıysa bu güçlü bir zemine sahip olduğumuzdan kaynaklanmaktadır" dedi.
Türkiye'nin dünyada en fazla ticaret yapan ilk 20 ülke arasına girmeyi başardığını ifade eden Erdoğan, bu yılın sonunda ihracatın hedeflerin üzerinde bir başarıyla 106 milyara ulaşmasını öngördüklerini açıkladı. 2002 yılı sonunda Türkiye'nin toplam ihracatının sadece 36 milyar dolarken bugün 106 milyar dolar seviyesine geldiğini anlatan Erdoğan, "79 senede 36 milyar dolar, 5 senede biz bunun üzerine 70 milyar dolar koymuşuz. Nereden nereye" diye konuştu. İthalat 166 milyar dolara ulaşmasını beklediklerini, cari açıkta da bir artış eğiliminin gözlendiğini dile getiren Erdoğan, ithalatta hızlı yükselmenin nedeninin ham petrol başta olmak üzere enerji fiyatlarındaki artış olduğunu söyledi.
Bu durumun borçlanmayı da ciddi manada arttıran bir etken olduğuna dikkati çeken Erdoğan, Türkiye'nin bu noktada ham petrol ve doğalgaz konusunda bağlı olduğunu kaydetti.
Cari açığın geçmiş yıllarda görüldüğü gibi devletin borçlanmasıyla değil özel sektör kaynaklı sermaye hareketleriyle finanse edildiğine vurgu yapan Erdoğan, cari açığın finansmanının artan ölçüde doğrudan yabancı sermaye yatırımları, uzun vadeli borçlanma kalemleriyle gerçekleştirildiğini, böylece cari açığın finansmanında sağlam ve kalıcı kaynakların payının hızla arttığını bildirdi. Erdoğan, AK Parti iktidarında doğrudan küresel sermaye miktarında da önemli miktarda artış sağlandığını kaydetti.
"DEMOKRATİK İSTİKRARA ISRARLA İHTİYACIMIZ VAR"
Ekonomide mali disipline titizlikle uyulduğu için kamu kesimi açıkları sorununun önemli ölçüde kalktığını belirten Erdoğan, iktidara geldiklerinde bütçe açığının 40 milyar YTL olduğunu, bu açığın GSMH'ye oranının ise yüzde 14.6 olduğunu hatırlattı.
2003 yılından itibaren uygulanan yapısal reformlar ve maliye politikaları sayesinde istikrarı yakaladıklarını ifade eden Erdoğan, 2006 yılında bütçe açığında rekor düşüşle 4.6 milyar YTL seviyesine kadar inildiğini bildirdi.
Bu açık tutarının GSMH'ye oranının da sadece binde 8 olduğunu anımsatan Erdoğan, Türkiye'nin bu konuda örnek gösterilen ülke haline geldiğini vurguladı.
Türkiye'nin bütçe açığı bakımından Mastricht kriterlerini yakaladığını belirten Erdoğan, 2008-2010 bütçe döneminde de bu kriterin yakalanacağını söyledi. Erdoğan, "Bunun adı mali disiplindir, istikrardır. Bunun adı Türkiye'nin sırtındaki ağırlıklardan her geçen gün biraz daha fazla kurtuluyor olmasıdır. Bu nedenle bizim bu süreçte ısrarla ihtiyacımız var. Demokratik istikrar. Eğer istikrarımızı korur, mali disiplinden taviz vermeden çalışmaya devam edersek ekonomimiz daha da güçlenecektir. Hükümet olarak bu gerçeğin farkındayız. Ciddiyetle, kararlılıkla bu yola devam ediyoruz" mesajını verdi.
"BUNLARIN HESABIYLA ABD, JAPONYA BATAR"
Başbakan Erdoğan, kamu kesimi borç yükünün AK Parti iktidarında azalma eğilimine girdiğine dikkati çekerek, 2002 yılında kamu kesimi borçlanma gereğinin GSMH'ye oranının yüzde 12.73 olarak gerçekleştiğini, 2006 yılına gelindiği bu oranın yüzde -2.7 seviyesine indiğini söyledi.
2006 yılında kamu kesiminin borçlanma gereğinin oluşmadığını ifade eden Erdoğan, "Hükümetimizin maliye politikasında elde ettiği başarının en açık göstergesi bu tablodur. Bu olumlu gidişat 2007'de de devam edecektir. Kamu kesimi borçlanma gereğinin azalması hatta ortadan kalkması kamu kesiminin net borç yükünde de kayda değer azalma yaşanmasına neden olmuştur. 2002 yılında kamu net borç stokunun GSMH'ye oranı yüzde 78.4 iken 2006 yılında bu oran yüzde 45'e inmiştir. 2007 yılı sonunda ise yüzde 40'ın altına ineceğini tahmin ediyoruz. Ekonomiden zerre kadar nasibimizi aldıysak, borç miktarlarına göre mi bunun hesabı yapılır yoksa GSMH'ye oranına göre mi bunun tespiti yapılır? Eğer olaya objektif bakan bilim adamlarıyla görüşün. Size söyleyecekleri şudur. GSMH'ye borç hangi oranda ise bunda artış mı eksilme mi var, buna göre ölçülür. ABD'nin, Japonya'nın, Almanya'nın borç miktarına bakın. Eğer sizin mantığınızla hesaplarsak o ülkelerin batması lazım. Türkiye güçleniyor. Bu borç miktarı bizi o kadar alakadar etmiyor. Öbür tarafta benim milli gelirim 180 milyar dolardan 480 milyar dolara çıkmış" şeklinde konuştu.
Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 15:20