Gündem
  • 27.4.2019 12:00

Erdoğan'dan olay sözler!.. Partimde Habil - Kabil süreci sürüyor!..

Başkan Erdoğan, AK Parti Kızılcahamam kampında çok önemli açıklamalarda bulunuyor. Başkan Erdoğan, "(İstanbul seçimleri) Burada çok ciddi bir örgütlü organizasyon söz konusu. Elimizdeki belgeler bunu gösteriyor" dedi.

İÇİMİZDE BELLİ NOKTALARA GELENLERİN YAPTIĞI ÇALIŞMALAR YENİLİR YUTULUR DEĞİL

İçimizde yanlış yapanlar olduğunu ifade etmeden geçemeyeceğim

Bu yeni değil, bu ilk insanla başlayan süreç. Habil ve Kabil ile başlayan süreç devam ediyor. İçimizde belli seviyelere, noktalara gelenlerin yaptığı çalışmalar yenilir yutulur değil.

Bu davanın adamı olduğu söylenenler seçim kampanyası süresince neredeydiler? Bakın teşkilatlarda neler olduğunu, nerede neler döndüğünü biliyoruz. Zaman geldiğinde bunların hesabını soracağız. Sırtımızda taşıyacak değiliz.

BU DAVANIN ADAMI OLDUĞUNU SÖYLEYENLER NEREDELER?

Maalesef içimizde belli seviyeye, noktalara gelenlerin yaptığı çalışmalar yenilir yutulur cinsten değil. Bu davanın adamı olduğunu söyleyenler, bütün kampanya boyunca bu adamlar neredeler? Bunlar nereye gittiler? 'Efendim ben beğenmedim' E sen beğenmeyebilirsin. Yani biz herkesin beğeneceği isimleri bulma başarısını ne zaman gösterdik ki bugün göstereceğiz? Böyle bir şey olabilir mi?

Burada bir yönetim varsa bu yönetim çalışmalarını, istişarelerini yapar ve bir karar verir. Bu karara da hep birlikte uyarız. Ve bu işte bir teşkilatın ahlakıdır. Ama bu teşkilatın ahlakından mahrum olanlar kendilerini hiçbir zaman anlatamayacaklar. Ve şunu açık, net ifade ediyorum. Bilesiniz ki, bu teşkilat sadece Ankara'da kabuğuna çekilmiş bir teşkilat değildir.

HANGİ İLDE NE OLDUĞU BİZE GELİYOR

Hangi ilde neler oluyor, ilçelerde neler oluyor bunların hepsi bize geliyor. Nerede neler olduğunu, döndüğünü bunların hepsini biliyoruz. Gün ola harman ola, zamanı geldiğinde tabi ki bizler bu teşkilatın geleceği için de bunların hesabını sormasını biliriz. Bunları biz sırtımızda taşıyacak değiliz. Biz bunu bir hareket olarak görmüyoruz, bu parti bir davadır. Bu davaya gönül verenler kendilerini sıkı tutmalı eğer tutmazlarsa kusura bakmasınlar.

Kırşehir, Bayburt, Bolu, Karaman gibi yerlerde; Yozgat gibi, Erzurum gibi yerlerde ilçe düzeyinde pek çok örnekte bu sıkıntıyı yaşadık. Bu konularda da derinlemesine çalışıyor, hazırlıklarımızı yapıyoruz. Bu muhasebeyi yaparken asıl gündemimizden kopmayacağız.

YENİ KADROLARLA SAFLARIMIZI GÜÇLENDİRECEĞİZ

Değişim hayatın gerçeğidir. Değişimleri adım adım gerçekleştireceğiz. Tabi bu adımları birileri istediği için değil, kendi ihtiyaçlarımız için atacağız. Değişim demek her şeyi tepe taklak etmek anlamına asla gelmez. Bizim hareketimizin mayasında ahde vefa vardır. Hiçbir emeği, hiçbir birikimi, hiçbir potansiyeli heba etmeyeceğiz. Aynı zamanda yeni değerlerle, yeni kadrolarla saflarımızı genişletip güçlendireceğiz.

 HABİL -KABİL OLAYI NEDİR?

Hazret-i Havva bir kız, bir erkek doğururdu. Kabil ile doğan kız [Eklima] çok güzeldi. Kabil bu kardeşi ile evlenmek istedi. Hazret-i Âdem, (Allah’ın emri böyle. Sen kardeşin Eklima ile evlenemezsin. Eğer bana inanmazsan, Habil ile Allah’a birer kurban kesin, hanginizin kurbanı kabul olursa Eklima ile o evlenir.) dedi.

Sürü sahibi Habil, bir koç, çiftçi olan Kabil de, bir demet buğday başağı ortaya koydu. Kabul olan kurbanı gökten bir ateş inip yakardı. Gökten inen ateş, Habil’in kurbanını yaktı. Başak demetine bir şey olmadı. Kabil, buna kızıp, Habil’i öldürdü. 

Bu olay Kur’an-ı kerimde mealen şöyle bildiriliyor:
(Onlara, Âdem’in iki oğlunun gerçek olan haberini anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de, birinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. [Kurbanı kabul edilmeyen Kabil, kıskançlık yüzünden, kardeşi Habil’e], “Andolsun seni öldüreceğim” dedi. Diğeri de dedi ki: “Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder. Andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan da ben öldürmek için sana el uzatacak değilim. Ben, âlemlerin Rabbi olan Allah‘tan korkarım. Sen, hem benim günahımı hem de [beni öldürmek, Allahü teâlâya ve babamıza isyan ederek işlediğin] kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olursun, zalimlerin cezası işte budur.” Bunun üzerine, [Kabil, bir insan nasıl öldürülür bilmiyordu, ilk insan öldürülecekti. İblisin, bir kuşun başına taş vurarak öldürdüğünü görüp] nefsine uyup kardeşini [başına taş ile]öldürerek, hüsrana [cehenneme giderek büyük zarara] uğrayanlardan oldu. [Kabil, ölünün gömüleceğini bilmiyordu.] Allah, kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini göstermek üzere, ona [ölü kargayı gömmek için] yeri eşeleyen bir karga gönderdi. [Kabil]“Bana yazıklar olsun! Kardeşimin ölüsünü gömmek için bu karga kadar olmaktan aciz kaldım” dedi.) [Maide 27-31]

Kabil kâfir idi

Sual: (Hiçbir peygamberin çocuğu kâfir olmaz. Peygamber çocuklarının anneleri kötü olsa da kendileri büyük günah işlemez) diyenler oluyorsa da, Âdem aleyhisselamın oğlu Kabil, kâfir değil miydi? Hazret-i Yakub’un oğulları, Yusuf aleyhisselamı kıskanıp yalan söylemediler mi? Peygamber çocuğu olan günahtan mâsum olur mu?
CEVAP
Ehl-i sünnete göre, peygamberlerin “aleyhimüsselam” çocukları ve yakınları günahtan mâsum değildir. Kabil’in kâfir olduğu âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle sabittir. İmam-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: Hasetten sakın! Çünkü Âdem aleyhisselamın oğlu Kabil, kardeşi Hâbil'e haset edip onu öldürdü. O âyet-i kerimenin meali şöyledir:
(Onlara Âdem'in iki oğlunun haberini gerçek [bir kıssa olarak] oku! Hani herbiri birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul olunmamıştı. Kurbanı kabul olunmayan [Kabil, Habil'e] “Seni öldüreceğim!” demişti. O da “Allah, ancak takva sahiplerinin kurbanını kabul eder!” dedi.) [Mâide 27 - İhya]

İbni Mesud “radıyallahü anh” anlatıyor: Resulullah, “aleyhissalatü vesselâm” buyurdu ki:
(Yeryüzünde haksız yere öldürülen bir insan yoktur ki katilin günahından bir misli Âdem’in ilk oğluna gitmemiş olsun. Çünkü o, haksız olarak katillik yolunu ilk açandır.) [Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî]

Nuh aleyhisselamın oğlu da, karısı da kâfir idi. Zayıf bir kaville, (Öz oğlu değil, üvey oğluydu) diyen varsa da, öz oğlu olduğu birçok kitapta yazılıdır. Bir örnek verelim:

Nuh aleyhisselam, kavmini Allah'a davet etmiş, davetini kabul ederek inananları gemisine almış, oğlunun da gemiye binmesini istemişti. Ancak oğlu, inanmadığı için gemiye binmedi. Nuh aleyhisselam oğlunun affedilmesi için, Hûd sûresinin 45. âyetinde bildirildiği gibi, (Rabbî innebnî min ehlî = Yâ Rabbî, oğlum benim ehlimden, ailemdendir) diye dua etmiş, Allahü teâlâ da, aynı sûrenin 46. âyetinde, oğlunun işlediği kötülük [küfür] yüzünden, ailesinden sayılamayacağını bildirmiştir. (İhya-i ulum-id-din - Şamil Ansiklopedisi)

Babasının takvasıyla kurtulacağını sanan bir kimse, babasının yemesiyle doyacağını ve öğrenmesiyle âlim olacağını sanan kimse gibidir. Takva, farz-ı ayndır. Bu hususta baba evladına, evlat da babasına zerre kadar bir fayda sağlayamaz. Kişinin kardeşinden, ana babasından kaçtığı bir günde, Allah katında takvanın başkalarına faydalı olması, Allah'ın şefaat iznine bağlıdır. Şefaat de, Allah'ın gazap etmediği [kâfir olmayan] bir kimse için yapılır. (İhya)

Evet, Yakub aleyhisselamın çocukları da, Kabil’in kardeşini öldürdüğü gibi, Yusuf aleyhisselamı öldürmeye götürdüler. Ölmesi için kuyuya attılar. (Onu kurt yedi) diye yalan söylediler. Babaları, (Vallahi böyle yumuşak huylu bir kurt görmedim. Gömleğini bile yırtmadan yemiş. Bu söyledikleriniz yalandır) demişti. (Peygamberler Tarihi Ans.)

Bu olaylar da gösteriyor ki, peygamber çocuğu da olsa, yalan, iftira gibi büyük günahları işleyebiliyorlar, katil hattâ kâfir bile olabiliyorlar.

Kâinatın efendisi "sallallahü aleyhi ve sellem" en çok sevdiği, Cennet kadınlarının seyyidesi ve en üstünlerinden olduğunu müjdelediği kızı Hazret-i Fâtıma “radıyallahü anha” için şöyle buyuruyor:
(Ey kızım Fâtıma! Babanın peygamberliğine güvenme! Rabbine karşı kulluk vazifeni yap! Eğer Allah’tan nefsini satın alamazsan vallahi senin namına hiçbir şey yapamam.) [Müslim]

İman edip kulluk vazifesini yapmadan Cennete girilemeyeceğini bu hadis-i şerif de açıkça bildirmektedir. Nuh aleyhisselamın hanımı da, Lut aleyhisselamın hanımı da kâfir idi. O âyet-i kerimenin meali:
(Allah, inkâr edenlere, Nuh’un karısıyla Lut’un karısını misal gösterir: O iki kadın, iki iyi kulun hanımları iken, onlara karşı hainlik edip kâfir olduklarını gizlemişlerdi. Kocaları olan iki peygamber, onlara Allah’tan gelen azaba mâni olamamıştı. O iki kadına, “Kâfirlerle beraber siz de Cehenneme girin” denildi.)[Tahrim 10]

Demek ki, hidayet Allahü teâlâdandır. Peygamberler “aleyhimüsselam”, oğullarını da, hanımlarını da, amcalarını da hidayete kavuşturamazlar. Bir kimse, babasına, dedesine güvenip de, dine aykırı iş yapmamalıdır. Böyle kâfir kadınlardan doğan veya kötü kadınların emzirdiği çocuklar, babaları sâlih zat olsa da, anneleri veya süt anneleri kötü olunca yaramaz olabiliyorlar.

Yukarıdaki yazı bir istisnayı göstermektedir. Yoksa Peygamber efendimizin soyundan gelenler çok mübarek insanlardır.

Güncellenme Tarihi : 27.4.2019 23:48

İLGİLİ HABERLER