Gündem
  • 1.8.2008 01:41

ERGENEKON'UN DERİN YUVASI: DİLOVASI!..

Savcı Zekeriya Öz’ün Ergenekon terör örgütü soruşturmasının seyrini değiştirdiğini söylediği ‘İsmet’ ve ‘Dilovası’ isimli gizli tanıkların anlattıkları, ilginçliklerle dolu kirli ilişkiler ağını deşifre ediyor.
Dilovası'nda derin kooperatif...

Savcı Zekeriya Öz’ün Ergenekon soruşturmasının seyrini değiştirdiğini söylediği “İsmet” ve “Dilovası” isimli gizli tanıkların anlattıkları, kirli ilişkiler ağını deşifre ediyor. Bir dönem Dev-Sol ve onun türevleri olan örgütler tarafından işlenen büyük cinayetler, gizli tanıkların anlattıklarıyla netleşiyor. Her iki tanığın da Dev-Genç, Dev-Sol ve DHKP-C içinde önemli görevlerde bulunmuş kişiler oldukları anlaşılıyor. Gizli tanıklar, örgüt ve örgütün bağlantıları hakkında bilgiler verdikleri ifadelerinde DHKP-C’yi Ergenekon terör örgütüne bağlıyor.
Gizlik tanık sıfatıyla ifade veren “İsmet”, DHKP-C’nin bir dönem Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlı Özel Kuvvetler tarafından eğitildiğini ve yine silah teminlerinin bu kuvvetteki Yüzbaşı Necmi Suna tarafından sağlandığını belirtiyor. “İsmet”, Suna’nın bir dönem Almanya’ya kaçtığını ve hâlen Avrupa’da bulunduğunu da ileri sürüyor:
“Ben Lübnan’daki Bekaa Kampı’na örgütün üst düzey yöneticileriyle silahlı ve ideolojik eğitim almaya gittim. Bize eğitim veren üç kişiydi. Bu üç şahıs, Dev-Sol’un silahlı ve bombalı eylem yapan SDB (Silahlı Devrimci Birlikleri) yapılanmasına eğitim verecek kişileri eğiteceklerdi. SDB yapılanmasını eğitecek şahısları Suriyeli, Vietnamlı ve Türkiye’de özel kuvvetlerde görevli Yüzbaşı Necmi Suna isimli kişiler eğitiyorlardı. Bu şahıslardan eğitim aldık. Daha sonra Suriyeli ve Vietnamlı şahıslar kamptan ayrıldı. Ama özel kuvvetlerde görevli Necmi Suna kampta kaldı ve örgütün silahlı, bombalı eylem yapacak militanlarını eğitmeye devam etti.”
Söz konusu kampta eğitim iki şekilde veriliyor. Şehirde eylem yapacaklara takip, tarassut, suikast, istihbarat; dağda yapacaklara da çatışma, kaçma, karakol basma, pusu kurma eğitimi… Sıradan birlik üyelerine üç ay, eğitici olacaklara bir yıl eğitim veriliyor.
KOOPERATİF’TEKİ ERGENEKON
İddianamede yer alan tanık ifadelerinde DHKP-C lideri Dursun Karataş ile ülkücü kimlikten gelen Abdullah Çatlı’nın sık sık görüştüğüne de yer veriliyor. Hem Çatlı grubuna hem de Karataş’ın ekibine silahlar aynı merkezden veriliyor. Hatta bir gün silahların karıştığı ve iki grup arasında başlayacak muhtemel çatışmanın son anda önlendiğini de tanıklar aktarıyor.
Gizli tanık “Dilovası”nın anlattıkları da Körfez bölgesinde yaşanan olayları aydınlatmaya yönelik. Bir dönem cinayetlerin yaşandığı bu bölgede Ergenekon mensuplarının cirit attığını tanıktan öğreniyoruz. Bütün olaylar Dilovası Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi etrafında cereyan ediyor. Tanık “Dilovası”, DHKP-C’nin temsilcisi olarak örgütün talimatıyla 1992 yılında adı geçen kooperatifte görev alıyor.
Bu kooperatif, Dilovası ve Diliskelesi limanlarında gemiden karaya-karadan gemiye yük taşımacılığı yapıyor. “Dilovası” işe başladığı andan itibaren gördüğü gariplikleri ifadesine şöyle yansıtıyor: “Burayla ilgilenmemi isteyen örgüt bana burada bulunan kişiler hakkında bilgi vermemişti. 1992-1995 yıllarında burada bulundum. Dikkatimi çeken şey; eski Dev-Yol mensupları, mafya tabir edilen gruplar, Dev-Sol’la ilgili şahıslar, Jandarma görevlileri gibi aslında bir arada bulunmaları mümkün olmayan kişilerin aynı firmaya ortak iş yapıyor olmalarıydı. Asıl ilginç olan ise Ergenekon operasyonunda yakalanarak tutuklanan Veli Küçük isimli kişinin, yanında istihbarat subaylarıyla birlikte bahsettiğim kooperatife gelip gidiyor olmalarıydı. Veli Küçük o dönem Kocaeli İl Jandarma Alay Komutanı’ydı. Veli Küçük ve yanındaki subayların firmaya kâğıt üzerinde ortaklıkları yoktu ancak net olan bu kişilerin oradan belirli miktarlarda pay aldıklarıydı.”
“Dilovası”, mal tanzimini de şöyle anlatıyor: “Tonlarca yük gelirdi ancak küçük bir kısım gümrüklü olarak çıkar diğer kalan kısım ise sallama denen tabirle başka kapılardan gümrüğe bildirilmeden çıkarılırdı. Yapılan bu kaçakçılıktan Veli Küçük ve yanındaki subayların bilgileri vardı.”
Gebze’de o dönemde kooperatif ile ilişkisi olan Veli Küçük, Hadi Özcan, Kürşat Yılmaz, Ahmet Tekin Baykal gibi isimlerle birlikte çok sayıda şaibeli kişi bulunuyordu. “Dilovası”, kooperatifin kadrosunu ise şöyle anlatıyor: “ Dev-Yol mensubu Mehmet Terzioğlu (Dev-Yol davasından yargılandı, cezaevinde yattı), Dev-Yol üyesi Emin Alkılıç (Dev-Yol’a silah temin eden kişi olduğu belirtiliyor), Dev-Yol üyesi Ali Ateş (Dev-Yol davasından yargılandı, cezaevinde yattı), şirket ortağı Cemil Ata, Nurettin Ata (Jandarma istihbarat binbaşısıydı, Cem Ersever’in itiraflarında JİTEM’in kurucuları arasında adı geçiyor. Aynı zamanda şirket ortağı Cemil Ata’nın ağabeyi), Hasan Torlak (Gebze’de başkomiser) ve Dev-Sol’u temsilen ben vardım. Hadi Özcan, Kürşat Yılmaz, Mehmet Terzioğlu, Emin Alkılıç, Ali Ateş, Cemil Ata isimli kişiler civarda bulunan benzer şirketlere baskı yapıyorlardı, ellerinden nakliye imkânlarını alıyorlardı, şirket sahipleri ve çalışanlarını darp ediyorlardı ancak jandarma tarafından korunuyorlardı. Gözaltı yaşamıyorlardı ya da silahla birlikte alınıp yine silahla bırakılanlar bile vardı. Bu şahısların yaptıkları yanlarına kalıyordu.”
Tanığın ifadesine göre Dev-Sol’un Veli Küçük ile bağlantılı olan bu kooperatifle ilişkisini ilk kuran kişi Zeynel Özarslan’dı. Bu şahıs, DHKP-C’nin Karadeniz kırsal sorumlusu Hüseyin Özarslan’ın ağabeyi. “Dilovası”, Mehmet Tezioğlu ve Emin Alkılıç isimli kişilerin Zeynel Özarslan’ı tanıdıklarından Dev-Sol’un da kooperatife katılmasını istediklerini anlatıyor: “Teklif geldikten sonra örgüt onayladı ve kooperatifte faaliyetlerimiz başladı. Ancak Özarslan’ın resmî olarak hiçbir yerde kaydı olmadı.” Özarslan, 1994 ‘te havaalanında 10 kilo kokain ile yakalanıyor. Özarslan’ın kullandığı araçta Arnavut Nazım diye bilinen Nazım Üsküplü ve iki İspanyol kurye de bulunuyordu. Bayrampaşa Cezaevi’ne gönderilen şahıslar örgütün bilgisi dahilinde gasp, uyuşturucu ve benzeri suçlardan yakalanarak tutuklanan şahısların bulunduğu B Blok’a yerleştirildiler. Yani bu kişilerle örgütün üst sorumluları cezaevinde irtibat hâlindeydiler. Zeynel Özarslan tahliye sonrası uyuşturucu işine devam etti.
Tanık “Dilovası”, devamında şunları söylüyor: “Özarslan, Dilovası’ndaki grupla ters düştü. Paranın paylaşımında aralarında anlaşmazlık oldu ve Kürşat Yılmaz grubu tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Aynı dönemde Ali Ateş ve Engin isimli kişiler de uyuşturucu işinde Saral’larla ters düştü. İki şahsın aracı taranıyor. Tarayanlar beyaz bir Mercedes minibüsten ateş ediyor. Bu araç kooperatife ait bir araçtı. Daha sonra bu araç eylemde kullanılan silahlarla birlikte yakıldı.”
Gizli tanık sıfatıyla Savcı Öz’e ifade veren “Dilovası” isimli şahıs, kendisine karanlık gelen konulardan birinin de Dev-Sol merkez komite üyesi olan Faruk Ereren’in takibi olayı olduğunu belirtiyor: “Bize Faruk Ereren’i takipten kurtaracak bir organizasyon yapıp yapamayacağımız söylendi. Ereren’i takipten kurtarmayı Emin Alkılıç yaptı. Bu şahıs Veli Küçük ile ailecek görüşürler. Bu görüşme hem dost görüşmesi hem de iş ortaklığı şeklindedir. Yani birbirlerinin ne iş çevirdiklerini bilirler. Yapacağı iş sıkıntılı ve problemliyse mutlaka Veli Küçük’le görüşür; görüşmeden iş yapmaz. Takipten nasıl kurtarabileceğimizi konuştuğumuzda Emin Alkılıç, Faruk Ereren’i tekneyle Dilovası’ndan alıp Yalova’da bulunan örgüt mensuplarına teslim etme şeklinde planladı ve uygulamaya konuldu. Böylece Veli Küçük ile irtibatlı Emin Alkılıç, Dev-Sol örgütünün üst düzey sorumlusunu polis takibinden kaçırarak kurtardı.”
Veli Küçük ile içli dışlı olan, her türlü işlerini halleden Emin Alkılıç ve Mehmet Terzioğlu, DHKPC’nin yapılanmasında Dursun Karataş ile bağlantısı olan kişiler olarak lanse ediliyor. Hatta bu şahıslara yönelik örgütte ciddi bir saygı da var. Veli Küçük, Mehmet Terzioğlu ve Dursun Karataş arasında yönetilen kooperatife daha sonraları Abdullah Çatlı da uğramaya başlıyor. Böylece Hadi Özcan çizgisi de kooperatifte etkin olmaya başlıyor.
Bu gelişmeler yaşanırken tanık “Dilovası”, Ali Aydemir isimli Dev-Sol mensubuyla ilgili gelişmelere inanmakta zorluk çektiğini aktarıyor. Ali Aydemir, 1993-1994 yıllarında örgüt tarafından çalışmak üzere limana gönderilen kişilerden biridir. Ancak bu şahıs daha sonra örgüt suçundan yakalanıp cezaevine konuluyor. Daha sonra Doğu Perinçek’in sahibi olduğu Ulusal Kanal’da çalışmaya başlıyor. “Dilovası”, Aydemir ile ilgili şunları söylüyor: “Ali Aydemir, Dev-Sol üyesi olarak limanda çalışıyordu. Ergenekon soruşturması kapsamında Ulusal Kanal’da arama yapıldığını öğrendim. Ali’nin o kanalda çalıştığını o gün öğrendim. Çok şaşırdım.” (Aksiyon)

Güncellenme Tarihi : 15.5.2016 07:25

İLGİLİ HABERLER