Medya
  • 3.6.2003 13:57

ERGUN GÖZE'NİN ILICAK'A İKİNCİ UYARISI DAHA SERT OLDU

Densiz Veled OKUMADIN, babanın paralarını tükettin. Tercüman'ın son günlerinde aldığın sermayeyi de tavukçulukta batırdın. Sonra Tercüman'ın güya genel müdürü oldun ve anneciğinle beraber onu da batırdın. Bir ara yeniden basın hayatına girip, gazete çıkartıp televizyon dağıttığını ilan ettin, sonra soluğu üvey babacığınla beraber bir müddet kodeste aldın, oradan da ABD'ye kapağı attın. Buradan götürdüklerini yiyip bitirdin ve ortamı uygun gördün ki, geri döndün ve bu sefer 'Beyaz Sayfa' diye bir gazete çıkartmayı düşünürken birdenbire eski cinliğin hortladı ve Çukurova Grubu'nun mülkiyetinde olan TERCÜMAN'ın önüne 'Dünden Bugüne' takıntısı getirip yayınlamaya giriştin. Halka ve olaylara Tercüman da bu sebeple hemen çıkmaya başlayınca da şahane bir palavranın arkasına sığındın. 'Ben babamın maddi mirasını reddettim manevi mirasını değil.' Bu konudaki dava devam ederken Almanya'daki gazetene benim yazılarımı da, aradaki bunca ihtilafa rağmen sırf oradaki okuyucularımı aldatmak ve kendine çekmek ve buradakileri de şaşırtmak için aldığını söylediler. Gerçekti. Önce iktibas gibi mahreç göstererek, sonra sanki beni transfer etmiş gibi birinci sayfadan da reklamımı yaparak yazılarımı yayınladın. Bu korsanlığın üzerine ben de bir yazı yazdım ve sana sordum, 'Evladım Mehmet Ali, benim yazılarım da mı sana babandan miras kaldı?' diye. Özür dileyecek ve en azından susacak yerde, günler sonra imzasız bir yazıyla cevap vermeye kalktın. Cevabının başına da 'Ergun Göze'ye Uyarı' demişsin. Biraz fazla helva yemişsin. Otur karşıma, kulaklarını aç ve beni iyi dinle: Oğlum, ben senin babanı senelerce önce, senelerce uyarmış bir adamım. Sen nerede, hem de yazılarımı yağmaladıktan sonra, utanacak yerde, yediğin naneyi unutturmayı umarak ve utanmazca diklenir görünerek beni uyarmak nerede? Senin rahmetli baban, kendisini uyardığım için minnetini ölümünden bir hafta kadar önce kalabalık bir toplulukta, 'Gidenlerden sadece Ergun Göze'ye üzülüyorum. Çünkü sadece o bu olacakları söyleyerek beni uyarmıştı' demiş hatta 'Efendim araba kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur' diyenlere de, 'Hayır O araba kırılmadan bana doğru yolu göstermişti' demek civanmertliğini sergilemişti.. O sana benzemezdi. Sen şimdi, Almanya'daki yayından merkezin haberi yoktu, mahreç verilerek alınıyordu, bazılarında mahreç unutulmuş olabilir gibi sümsük savunmaları bırak da, şu 'Usta kalemler sütununda yazısının yayınlanmasından iftihar etmelidir' herzesine bak. 'Ilıcak Ailesi'nin Tercümanı'nın yazarı olmak haysiyetşiken garabetini içlerine ve kalemlerine nasıl sindirebildiklerine şaştığım yazarların, hatta bir ara 'çocuk pornoculuğunu, yani sübyancılığı' savunan bayan yazarın bile senin bu tavrını savunamaz, istersen sor. Bana gelince, benim kalemimin ustalığının senin kefaletine ihtiyacı olmadığı gibi, öyle bir iddiası da yok. Hem de çok büyük bir okuyucu kitlesinin çok büyük alakasına ve sevgisine sahip olduğu halde. Ama onun bir başka hususiyeti var ki, işte bütün ömrümü ona vermişimdir: Haysiyet. Bu kalem, haysiyetli bir kalemdir. Bilmem sen bu kelimeyi hiç işittin mi? Evet, tetikçi olduğun basın grubuna minnet borcunu ödemek için hortum mortum gibi şeyler geveliyorsun, yine haltediyorsun. Yani karıştırıyorsun. Telif haklarını ve kaleminin haysiyetini çalmaya kalktığın bir yazarın hakkı konuşulurken medya rekabetlerinin salyalarını ortaya getirmekte, aciz kaldığından ve tetikçilikten başka sığınacak yer bulamadığından gayri mana var mı? Ama namus ve ahlak dersi vermeye kalkanların önce kendilerinin namuslu ve ahlaklı olmaları gerekir. Nerede haksızlık, kanunsuzluk yapan varsa Allah hepsinin belasını versin ve senin bir bildiğin varsa ortaya koymaktan ve adli makamlara gitmekten çekinme. Senden ve ilk günden beri devamlı tiraj kaybından bozulan sinirlerin yüzünden pislik atmandan namuslu insanlar korkarlar mı sanıyorsun? Uyarıymış. Bak şimdi seni, babanı da uyarmış bir insan olarak son kez uyarıyorum. Sen babanı borçlu yatırıp keyif sürüyorsun ve sonra da 'Babamın manevi mirasını reddetmedim' diyorsun. Anneciğin ise, babanın mirasına yani iflas masasına intikal etmesi gereken bir arsaya sahip olduğunu eskilerin 'intakı hak' dedikleri şekilde itiraf etmiş bulunuyor. Bak anacığın 'Yazarların Kavgaları' isimli kitabının 427. sayfasında, aynen şunları yazıyor: 'Her şerden bir hayır doğar' sözü ne kadar da doğru. Mahkeme, beni tazminat ödemeye mahkum edince, temyize başvurmuş, borcumun takibine hemen geçilmesin diye, Tercüman ödeme güçlüğü içinde olduğundan, Gazeteciler Cemiyeti teminat yatırmıştı. Yargıtay'ın kararı tasdiki üzerine borç kesinleşti ve cemiyetin teminatı nakde çevrildi. Bunun üzerine benim, Gazeteciler Cemiyeti'ne bir gayri- menkul ipotek vermem gerekti. Kemal, İkitelli'deki kooperatif arsasını üzerime geçirdi. Böylece hiç yoktan koca bir arazinin sahibi oldum. O tarihlerde gazeteler bayramda yayınlanmaz ve sadece Cemiyet'in gazeteleri çıkardı. O bayram, Cemiyet'in gazetesi Tercüman tesislerinde basıldı. İkitelli'deki arsa üzerindeki ipotek de böylece çözüldü.' Evet oku ve sonra sana akıl öğreten minarenin kılıfını önceden hazırlayan hukukçularına sor bakalım bu bir 'haksız iktisap' itirafı değil miymiş? Bu arsa da iflas masasının hakkı değil miymiş? Tercüman işçilerine onbir ay maaş vermediniz ama siz yalıda şampanya içip havyar yemeye devam ettiniz. Sonra da mirası reddedip başta rızıklarını gaspettiğiniz işçilerinizi ve alacaklıları yüzüstü bırakıp gittiniz. Ve şimdi ikinci kere arkanızdan destekli patronluğa soyunuyorsunuz. Ama o hala kabrinde borçlu yatıyor. Bakınız bu kul hakkıdır. Hem babanızın alacaklılarına, hem de babanıza karşı borçlusunuz. Onu mezarı başında yalancı göz yaşlarıyla ağlayıp ve anmak sadece tiyatrodur, sizi bu borçlardan kurtarmaz. Onun mirasından mal kaçırıp sonra da, kabrinde borçlu yatırmanın yanında, tanga giymek günahı hiç kalır. Hiçbir başörtüsü savunuculuğu da kimsenin asıl alacaklıların zararına 'Hiç yoktan kocaman bir arazi sahibi olmasını' affettirmez ve örtemez. Babacığın uyarılarımı iş işten geçtikten sonra kabullenebilmişti. Siz öyle yapmayın, hemen onun borçlarını ödemeye bakın. Bak bu hususta harekete geçseniz ben de sizdeki hakkımı babanızın borçlarına tahsis ederim. Ne gazetem, ne ihalelerim, ne servetim var ama vefam vardır. İyi düşün 'Densiz veled' olmaktan kurtulmanın çaresi budur. Geç kalma zira: 'Hak sillesinin sadası yoktur 'Bir de indi mi devası yoktur.' H.O. Tercüman) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:05

İLGİLİ HABERLER