ERKEK ACIMASIZ ÇÜNKÜ HAYAT ACIMASIZ...
|
Eskiden boşanmak gerçekten bir tabuydu. Bırakın kadın için erkek için bile son tercih olurdu. Çok değil 20 yıl öncesinden bahsediyoruz. Türk filmlerinde maço erkek, sarışın bir afete kapılırsa veya paragöz bir kadın bir fabrikatörün villasına kapak atarsa ayrılırdı çiftler. Kol kırılır yen içinde kalır hesabı bir şekilde vaziyet idare edilirdi. Peki ne oldu da çiftler gözünü karartıp soluğu mahkemelerde alır oldu? Meseleye sosyolojik bir bakış açısı getirelim istedik. Konu ne zaman toplumsal meseleler olsa soluğu hep Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Ünsal Oskay'ın yanında alırdık. Bu kez de öyle oldu. Kendine özgü üslubuyla hoca 21. yüzyıl Türk evliliğini bizim için analiz etti. İşte saptamaları.
Cinsellik faşizandır
* Türk toplumunda boşanmalar niye hızla artıyor?
Bugün eğer boşanmalar artıyorsa, eski hayatımızdaki ara çözümlere bugün gücümüzün yetmeyişindendir. Eskiden hiçbir şey yapamıyorsa erkek Konya oturak aleminde kadın seyrediyordu. Şimdi parası azalıyor. Çok seyrek ve ucuz tatminler buluyor. Bunlar da kısa zamanda aşınıyor. Bu yüzden yoğun bir mutsuzluk ve şiddete yönelmeye sürükleniyor...
* Hocam biraz açabilir misiniz?
İki insan bir araya gelirsek belki sorunlarımızın bir kısmını çözümleyebiliriz, belki evlilikle sıcak bir yuva, iyi bir yatak odası bu sorunlarımızı hafifletebilir umuduyla evleniyor. Sadece cinsellik için değil. Sen 900 milyon lira alıyorsun, ben 700 milyon alıyorum, hiç olmazsa yanyana gelirsek kuru fasulyenin içinde kuşbaşı et de katarız haftada iki gün diye düşünüyorlar... Ama öyle olmuyor. Birincisi bu hesapla gerçeklik değişince, yani çarşı- pazardaki fiyatlar artınca, ikincisi insanların istekleri devamlı kamçılandıkça yani losyonun iyisi, tavuğun iyisi denildikçe, kadın erkeğe üzülerek pişmanlıkla bakıyor, erkek kendisinden hayatından güçsüz kaldıkça kuşku duyuyor. Ve böylece o ilk günkü umutlar zayıflıyor. Ve yaşamaya başladıkları sorunların toplumsal sistemle, onun yetersizlikleriyle ilgili olabileceğini düşünecek bilgiden, kültürden yoksunlaştıkça bir süre kadın televizyon dizileriyle, adam kahvedeki sohbetlerle birbirinden uzaklaşıyor. Ve dahası kendilerinden uzaklaşıyorlar. Ve kötü sonuç böyle oluşmaya başlıyor.
* Kadın ve erkek evlenirken hep hesap mı yapıyor peki?
Ben bu sevgili ilişkisinin ille olması gerektiğine inananlardanım. Bu sevgi ilişkisinin evlilik biçimindeki ilişkilerde de, evlilik dışı ilişkilerde de olması şart. Evlililğin yıpranmaması da benim gönlümün istediği bir şey. Ama bunun olabilmesi için içinde yaşadığımız toplumsal sistemin kendisinin önce namuslu olması lazım. Bu sistemin insana karşı ne kadar merhametsiz olduğunu biliyoruz. Eskiden fsadece fakirler, para kazanırken hırpalanıyordu. Şimdi ise iyi eğitim almış, meslek sahibi insanların da nasıl itibarını kaybettiğini acı acı izliyoruz.
* Peki hocam biraz da daha da bir gerçeklerden bahsetsek. Niye erkekler hep genç olan için karılarını terk ediyor?
Erkek hodbindir. Acımasızdır. Bugünün insanı acımasız. Ama acımasız olma konusunda erkeklerin şansı çok yüksek.
* Niye?
Çünkü vuracağı yer açık. Savunmasız. Bir kadın, sevgilim yaşlandı, kocam yaşlandı diye bir erkeği bırakmaz. Neden? Erkeğin para kazanma statüsü yüksektir. Çapkınlık konusunda en şanslı erkek 35-55 arasıdır. Fiziksel gücü devam ediyor, mali gücü artıyor... Ukrayna'dan gelen kadınların bütün tercihi o... Erkeğin yaşı 55 bile olsa diyor ki, olsun nasıl olsa evlenmeyi istemeyebilirim. Çünkü adamın parası 35 yaşında olandan fazla. Üstelik bu ilişkide adamın donunu sadece karısı yıkıyor. Bana geldiğinde ben sadece küvete gül yaprağı atıyorum. Kadın da güzel bir kadın. Erkek böyle bir ilişkide karısını bırakmıyor. Ama bu olmasa kesinlikle karısını bırakır. Gider daha gencini daha güzelini alır...
* Ya karakter?
Bırak şimdi karakteri. Adam köpek gibi çalışıyor. Sabah gelip dükkanını açıyor. Sandviç, kokoreç, mokoreç satıyor. Milletin ağız kokusunu çekiyor. Sadece o da değil. Memur oluyor, müdür oluyor. İyi para kazanıyor. Ama çok yerde eziliyor. Onuru rencide oluyor. Bu adamda kime karşı bir acıma, merhamet kalır. Onun istediği tek şey köpüklü bir küvet, pembe tenli bir kadın...
* Yani bunun için 10 yıllık, 20 yıllık karısını bırakır diyorsunuz?
Bırakır.
* Hiç merhameti olmaz mı? Karım iki çocuk büyüttü, yıprandı diye düşünülmez mi?
Asla. Bu cinsellik değil. Yaşadığı hayattan intikam alıyor.
* Ama cinsellik için bırakmıyor mu karısını?
Adam küvete gül yaprağı atanları seviyor.
* Ama küvete gül yaprağı atanın karısı değil daha genç ve güzel bir kadın olmasını tercih ediyor...
Ee işte güzel olduğu gibi... Tarih içinde cinselliğin erkekten yana, ancak erkeğin uygulayabileceği faşizan bir yanı var. Faşizan cinselliğin egemen kesimin insanı için sağlıklı nimetleri var. Erkeklerin çoğu çok zor koşullar içinde çalışıyor. Kadın biraz daha rahat. Erkek çalışıyor çalışıyor 40 yaşlarına doğru eli para görmeye başlıyor. Ee hayattan alınacak tek intikam o parayı elde ederken geçirdiği geçmiş yıllardaki ızdrabı, horlanması, mahrumiyetinden sonra eve dönüyor bakıyor. Karısı yıpranmakta. Aklına yapacak başka bir şey de gelmiyor. Oturup da İspanyol dili mi öğrensin, Cervantes'i okumak için... Adamın böyle bir düşüncesi yok. Haa, İngilizce ve Rusça öğrenmek isteyenler olmuyor mu? Oluyor. Ama yatak odası için... Herif 40 yaşına kadar, 50 yaşına kadar çalışmış. Önüne lacivert gözlü, uzun bacaklı bir kadın çıkmış. Adam ne diyecek? Uzun yıllar süren mahrumiyetten sonra önünde kalan son 10-15 yılda özellikle, cinsel hayatta marjinal yarar diye bir şey var.
* Ne demek marjinal yarar?
Yapacaksam en güzeliyle, en utanmazıyla, en sınırsız olanıyla yapayım. Adam 20 sene, 30 sene küvette gül yaprağı görmemiş. Ee şimdi gördüğü vakit, "Aman ne ayıp mı?" diyecek. "Yarabbim, Allahım neler var dünyada" deyip şükranla karşılıyor.
* Peki 40 yaşına gelmiş karısı gül yaprağı atsa evinde kalır mı o adam?
Çok geç. Gül yaprağı değil, kasımpatı da atsa, çelenk de yaptırsa durmaz. Öyle birşey olduğu vakit, sıradan Türk erkeğinin yapacağı tek şey cenaze çelengi. Herşey bitti. Hayat bitti. Erkeğin en tehlikeli yaşları 40'lı yaşlar. Parasal gücü artıyor. Ömrü tükeniyor çünkü. Her haltı yer. (VATAN)