Paris'teki 2004-2005 sonbahar-kış erkek moda haftasında bütün gözler, bu alanın en parlak isimlerinden Hedi Slimane'daydı. Christian Dior'un erkek bölümü olan Dior Homme'un baş tasarımcısı Hedi Slimane (40), babası Tunuslu, annesi İtalyan, büyükannesi Brezilyalı olan kozmopolit bir modacı.
Gazetecilikle işe başlayan Slimane, sonra moda tasarımcılığına kaydı. Son birkaç yıldır, görülmemiş bir biçimde canlanan erkek modasının yükselişinde payı olan en önemli modacılardan biri.
Geçen hafta Paris'te Hedi Slimane imzalı Dior Homme defilesine katılan izleyiciler, bu modacının ne kadar etkili olduğunu kanıtlıyordu: Yves Saint Laurent ve Karl Lagerfeld, izleyiciler arasında en ön sırada oturuyorlardı. Lagerfeld, Slimane imzalı bir Dior Homme kıyafet giymekteydi.
Podyum, Hedi Slimane'ın daha önce yaptığı gibi, etekler giymiş erkek modellerle doldu. Bu sefer Slimane, erkeklere plili etekler giydirmişti. Erkeklerin zaten giydiği İskoç eteğinden (kilt) esinlenmiş olan bu giysiler, upuzundu. Kadınlar giyse son derece muhafazakar olarak kabul edilecek kıyafetler erkeklerin üzerinde farklı bir etki yaratıyordu.
Hedi Slimane, bu kıyafetlerle, erkek giyimine getirdiği yeni bakışı bir kere daha vurgulamış oldu. Bu konudaki görüşlerini şöyle anlatıyor:
‘‘Erkeklerde zarafete, modaya bir dönüş var ve bu beni çok sevindiriyor. Çünkü ‘gayriresmi cuma kıyafeti' denilen spor tarzdan nefret ediyorum, bu tarza karşı son yıllarda bir haçlı seferi yürüttüm. Erkeklerin daha sofistike, daha baştan çıkarıcı bir stile yönelmesini istiyorum. Bu konuda bir militan değilim, ama yeni bir erkeklik tanımının yapılması lazım.’’
Slimane, kadın kıyafetlerinden esinlenmekten de gocunmuyor. ‘‘Bu kadın-erkek çelişkisinden hiç hoşlanmıyorum’’ diyen modacı, androjen giyim tarzının da savunucularından biri.
Ancak erkeklerin giyim merakı konusunda kadınlarla aşık atmaları pek mümkün değil. Bunu Hedi Slimane’ın kendisi de itiraf ediyor: ‘‘Son yıllarda erkekler kendi giysilerini kendileri seçip almaya başladılar. Çok iyi bir gelişme ama iki tarafı keskin bir bıçak gibi. Çünkü kendileri alışveriş yapmaya başladıktan sonra daha az şey alır oldular. Eskiden anneleri ya da eşleri onlar için daha çok alışveriş yapardı...’’
2004-2005 kış erkek giyiminde çeşitli stiller var. Hedi Slimane'ın rakibi Tom Ford'un YSL için yaptığı koleksiyon Dior'unkinden çok farklı. Geçen yıllarda Slimane gibi erkeklere etek giydirmiş olan Yohji Yamamoto, bu yıl onları 1920'lerin gansterlerine benzetti. Dior'un kadın bölümünün başında olan John Galliano, kendi erkek koleksiyonunun defilesinde bir model gibi sahneye çıktı.
Bir modacı daha Givenchy'den arkasına bakmadan kaçtı
Fransız markası Givenchy'nin bir sorunu var: Tasarımcılarını iş başında birkaç sezondan fazla tutamıyor. Givenchy, arka arkaya Büyük Britanya'dan üç modacıyı transfer etti. Birincisi olan John Galliano, daha sonra Christian Dior'a geçti. Givenchy, Alexander McQueen'i aldı. Ancak bir süre sonra McQueen, artık dayanamayacağını belirterek kendi başına çalışmaya başladı. Bunun üzerine Givenchy, Galli modacı Julien MacDonald'ı transfer etti. MacDonald, geçen hafta Paris'teki defileler sırasında, mart ayında Givenchy'den ayrılacağını açıkladı. Kendinden önce McQueen'in yaptığı gibi çalıştığı şirketi suçlamaktan çekinmedi. Givenchy'de geçirdiği süreyi ‘‘en büyük düşmanımın bile başına gelmesini istemeyeceğim bir kabus’’ diye nitelendirdi: ‘‘Givenchy'de geçirdiğim ilk birkaç ay, ömrümün sonuna kadar rüyalarıma girecek...’’
MacDonald, buna rağmen moda haftasında yine Givenchy'nin imajına uygun bir koleksiyon sundu. Kıyafetler siyah, beyaz ve sarı, mavi, pembe uçuk renklerde, muhafazakar bir görüntüye sahipti. Tüyler ve süslü bustiyerler göze çarpıyordu. İzleyiciler kıyafetlere bakmaktan çok dedikodu yaptılar ve ‘‘Givenchy'nin şimdiki kurbanı kim olacak?’’ diye şakalaştılar.
Eski 501’inizi sakın atmayın, antika olacak
Levi's'ın klasik modeli 501'in tasarımı yenilendi. Bu, 130 yaşındaki jean pantolonun geçirdiği ilk değişim değil. Daha önce tam onbir defa üzerinde oynandı ama hep ilk kalıba sadık kalmaya çalışıldı. Biz de ocak ayı ortalarında Berlin'de düzenlenen Butter&Bread Tekstil Fuarı'na gittik ve bu değişimden sorumlu olanlarla konuştuk.
Türkiye'de 1980'lerde bir Levi's 501 sahibi olmak meseleydi. Ya yurtdışına çıkan tek tük tanıdıklara sipariş verilir, ya da Amerikan Pazarı'na gidilirdi. Orijinalini sahtesinden ayırdığı söylenen binbir türlü hurafe ipucu dolaşırdı ortalıkta. Arka cepteki kırmızı etiketin ebadına varana kadar detaylı ipuçlarıydı bunlar. O zamanın 501'leri bugünkünden daha dar bir kalıba sahipti. Brad Pitt o yıllarda oynadığı bir 501 reklamı ile genç kızlar tarafından ilk defa keşfedilmişti.
Bugün 130 yaşında olan ve 11. kez değişime uğrayan pantolon çok daha bol bir kalıba sahip. Nedeni ise günün modasının ve sokak giyimindeki trendlerin dayatması.
Levi's Marka Direktörü Mark Garstka, ‘‘3.5 milyar adet sattıktan sonra markanın özünü oluşturan öğeleri tekrar gözden geçirdik ve 501 jean'in anti-fit doğasına uygun olarak kalıbı üzerinde tekrar çalıştık. Bu, yeni 501 giyenlerin bugünün trendleriyle daha uyumlu olmasını sağladı’’ diyor. Peki tam olarak nedir değişen?
Mark Garstka yeni pantolonun çok daha rahat olduğunu söylüyor.
Yaratıcı Ekip Direktörü Gary Harvey, 501'in kalıbında değişiklik yapılacağı zaman 1947 yılı modelinin düz paçalı ve anti-fit görünüşünden ilham almış. Yeni kesimin beli daha düşük, arka cepler biraz daha aşağıda, düğmelerin olduğu kısım daha kısa ve paçaları aşağı doğru daha düz.
Böyle teorik olarak dinlerken iyi hoş da, giyince nasıl görünüyor ona da baktık elbette. Bacağın üst kısmı ve kalçalar bedene oturmuyor. Evet, bel biraz daha aşağı çekilmiş. Ama yine de düşük belli bir pantolon değil. Nasıl kullanmak istediğiniz size kalmış. Tam bedeninize uygun bir tane alırsanız, klasik kullanabilirsiniz. Kalçaları sıkı sıkı sarmıyor ama belinize oturuyor. Ama bir iki beden büyük alırsanız daha bol ve hip-hop bir görünüm elde edilebilir. O zaman bel de çok daha düşük görünüyor.
Toplam 21 farklı rengi var. Gerçi Mark Garstka buna tam olarak renk demiyor ‘‘bitiş’’ diyor. Bu 21 pantolonu birbirinden ayıran sadece renk değil çünkü. Üzerlerinde bazı efektler de kullanılmış. Bazısı yamalayacak kadar eskitilmiş, bazısı yan dikişleri açılmış, bazısı da paçası sonradan uzatılmış gibi duruyor.
1890 - 501 numarası ilk defa kullanıldı
1901 - Beşinci cep ilave edildi
1933 - Kemer halkaları eklendi ve kalıp daraldı
1937 - Askı düğmeleri çıkarıldı
1944 - II. Dünya Savaşı'nda tasarruf amaçlı arkadaki kemer tokası, zımbalar ve arka cepteki kartal dikiş çıkarıldı.
1947 - Savaş sonrası işçi pantolonu görüntüsünden çıkarak şu andaki modern görüntüsüne kavuştu. Dar kesim, zımbalar ve arka cep üzerindeki kartal dikiş yeniden kullanılmaya başlandı.
1955 - Dönemin tarzına uygun olarak, kalıp biraz bollaştı.
1966 - Tekrar daraldı, bel düşürüldü ve paçalar daha düz indi.
1979 - Kalıp daha da daraltıldı ve bir kez daha diz kapağından daralarak paçalara inildi.
1983-1984 - Avrupa kendi 501'ini yaptı. Avrupa modelinin arka cepleri birbirine daha yakındı ve kalıp daha dardı.
1995 - 501 jean tekrar globalleşti. Arka cepler ve bel çok hafif yükseltildi ve paçalar biraz daha daraltıldı.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:33