30 yıl sonra açılacak bir defter
BEN, zamanında yapmadığım için pişmanım. Ama bugün üniversitelerde okuyan gençler hálá bu imkána sahipler.
Onlara küçük bir oyun teklif edeceğim.
Kendilerine bir hatıra defteri alsınlar.
AĞIZ ALIŞKANLIĞI
Tabii defter derken ağız alışkanlığı.
Aynı şeyi bilgisayarlarına kaydedebilirler.
Yapacağınız iş basit.
Bugün kendinizin, yakın arkadaşlarınızın, daha uzaktan tanıdıklarınızın, öğrenci lideri durumunda olan tanıdıklarınızın çeşitli konularda neler söylediklerini kaydedin.
Katıldığınız toplantılarda neler söylendiğini, hangi sloganların atıldığını, taşınan pankartların üzerinde neler yazıldığını tek tek diskete geçirin.
Bu hatıra defterini veya disketi, sağlam bir yerde saklayın.
Ne kadar mı?
Şöyle 20-30 yıl kadar.
Sonra bir gün bunları açıp okuyun.
Orada yazılı her arkadaşınızın, tabii bu arada kendinizin nerede olduğuna bir bakın.
O gün neler söylemişsiniz, onlar neler söylemişler?
Hangi pankartları taşıyıp, hangi sloganları atmışsınız?
Ve bugün ne düşünüyorsunuz, o konulara nasıl bakıyorsunuz?
Arkadaşlarınızın kaçı hálá o günkü gibi düşünüyor, kaçının görüş zaviyesi 180 derece değişmiş?
İnanın çok eğlenceli arkelojik bir inceleme olabilir.
Günün birinde o defteri açtığınız zaman, belki bugün sizin gibi düşünmediği için kızdığınız, hatta nefret ettiğiniz insanlara karşı daha toleranslı, daha anlayışlı olacağınızı görebilirsiniz.
KÜÇÜK BİR ÖRNEK
Size küçük bir örnek vereyim.
NATO'nun eski Genel Sekreteri Solana'nın gençliğinde NATO aleyhtarı mitinglere katılıp, polisle çatışan gençlerden biri olduğunu biliyor muydunuz?
Örnekleri çoğaltabilirim.
Bunun neden anlatıyorum.
Türkiye'de bugünlerde gençler arasında yeniden ‘‘Üçüncü Dünya’’ ideolojilerinin yaygınlaştığını, belki de eskiden var olan bu düşüncenin hálá devam ettiğini gözlüyorum.
En azından bana genç insanlardan gelen bazı mesajlar bunu gösteriyor.
Ben genç insanların bu tutumlarını hiç ama hiç yadırgamıyorum.
Çünkü, bugün 50 yaşını geçmiş birçok eski Türk solcusu gibi ben de gençliğimde böyle ‘‘Üçüncü Dünyacı’’ özlemler áleminde yaşadım.
ÜÇÜNCÜ DÜNYACILIK
O zamanlar Tito, Nasır gibi Üçüncü Dünya liderleri vardı.
Galiba o idollerin yerini şimdi Saddam alıyor.
Anlayacağınız 30-40 yılda liderlik konusunda daha iyiye gideceğimize daha kötüye gitmişiz.
Irak Savaşı bize bir şeyi açıkça gösterdi.
Türk toplumunun bazı kesimlerinde var olan ‘‘Üçüncü Dünyacılık’’ duygusu meğer sandığımızdan daha da güçlüymüş.
O duygu ortadan kalkmamış, sadece uykuya yatmış.
Saddam şimdi bazı kesimlerde o duyguyu uyandırıyor.
Oysa ‘‘Üçüncü Dünyacılık’’ Ortadoğu dışında dünyanın gündeminden çıkmış bir dünya görüşü.
Ortadoğu'nun da ancak bize yakın coğrafyasında barınabilmiş.
Şunu hepimizin çok iyi bilmesi gerekir.
Üçüncü Dünyacılık, Türkiye'nin daha 19'uncu yüzyılda benimsediği Batılılaşma fikrinin tam zıddıdır.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, son konuşmasında belki de bu tehlikenin farkına vardığı için, Türkiye'nin yerinin çağdaş dünya olduğunu vurgulama ihtiyacı duydu.
Çünkü, şu an estirilen düşünce terörüne bakılırsa, Türkiye kritik bir noktaya geldi.
Bir yanımızda, ilişkilerin iyice zayıfladığı Avrupa, bir yanımızda Irak Savaşı dolayısıyla aramıza soğukluk giren Amerika Birleşik Devletleri ve hemen yanı başımızda, daha da önemlisi içimizde yükselen ‘‘Üçüncü Dünyacılık’’.
Tabii şimdilik Üçüncü Dünyacılık elbisesi içinde gezinen İslamcılık.
Evet geldiğimiz kavşakta bir direk var ve bu direğin üstündeki yol işaretlerinde bunlar yazılı.
İKİ YOL
Ya, 150-200 yıldır yürümeye çalıştığımız Batı istikametine gideceğiz.
Ya da bu iddiadan vazgeçip, içimizdeki Üçüncü Dünyacılığın esiri haline geleceğiz.
Yani Ortadoğu'nun sıradan ülkelerinden biri olacağız.
(Ertuğrul Özkök/ Hürriyet)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:44