Medya
  • 22.1.2003 11:27

ERTUĞRUL ÖZKÖK NASIL KOYUN KAÇAKÇISI OLDUĞUNU YAZDI

ANKARA/Vergi affı ile ilgili tartışmalar sürerken, Ertuğrul Özkök geçmişte nasıl koyun kaçakçısı olduğunu açıkladı." Af değil aklanmak istiyorum " diyen Özkök,"Sabah'ın ekonomi sayfasındaki arkadaşlar sağolsunlar, benim vergi barışı sayesinde kurtulduğumu hatırlamışlar.Hazır arkadaşlarımızın aklına gelmişken, ben de ‘‘Nasıl koyun kaçakçısı olduğumun’’ hikáyesini yazayım " dedi. İŞTE ÖZKÖK'ÜN YAZISI Nasıl koyun kaçakçısı oldum BU yazıyı, davanın sonunda yazmayı planlıyordum. Ama dünkü ‘‘Sabah’’ Gazetesi'nde haber çıkınca öne almak zorunda kaldım. Haberin başlığı şöyleydi: ‘‘Vergi barışı Özkök'ü de kurtaracak.’’ UNUTMADIKLARI VE UNUTTUKLARI Sabah'ın ekonomi sayfasındaki arkadaşlar sağolsunlar, benim vergi barışı sayesinde kurtulduğumu hatırlamışlar. Ama nedense patronları Dinç Bilgin'in şahsen ve çalıştıkları müessesenin kurumsal olarak yıllardır ödemediği kaç milyon dolar vergiden kurtulduğunu merak etmek akıllarına gelmemiş. Hadi onu yazamazlar. Hiç olmazsa benimle ilgili bilgileri doğru dürüst verselerdi. Benim ‘‘yöneticisi olduğum şirketin’’ naylon fatura kullandığını yazmışlar. Yöneticisi olduğum şirket falan değil. Naylon fatura işine karışan şirketin, benim çalıştığım Hürriyet müessesesiyle bir ilgisi yok. Ben de yöneticisi değil, azınlık ortağının tayin ettiği yönetim kurulu üyesiyim. Hazır arkadaşlarımızın aklına gelmişken, ben de ‘‘Nasıl koyun kaçakçısı olduğumun’’ hikáyesini yazayım. Erol Aksoy, 1990'lı yılların başında Show TV'yi kuruyordu. Dinç Bilgin ve Erol Simavi'ye de ortak olmalarını teklif etti. Her ikisi de o tarihte Show TV'ye yüzde 10'ar ortak oldular. Erol Bey, benim ve o dönemdeki Murahhas Azamız Yaşar Eroğlu'nun yönetim kurulu üyesi olmasını uygun gördü. Dinç Bilgin de yönetim kurulu üyesi olarak oğlu Önay Bilgin ve gazetenin Genel Yayın Müdürü Zafer Mutlu'yu yönetim kurulu üyesi yaptı. Daha sonra ATV kurulunca, Bilgin bu şirketteki yüzde 10 payını devretti. Önay ve Zafer de yönetim kurulundan ayrıldılar. Hürriyet'in yüzde 10'luk payı devam ettiği için de biz yönetim kurulu üyeliğinde kaldık. Sonunda Kanal D kurulduktan bir süre sonra biz de ayrıldık. Zaten o tarihten sonra yönetim kurulları da nadiren toplandı. Bir süre sonra da Erol Aksoy, Show TV'nin kapısından adımımızı attırmaz oldu. HABER GELİYOR 1997 yılında Ankara Büromuz bize bir haber geçti. Haber, Erol Aksoy'un sahibi olduğu AKS şirketinin, hayali ihracat için naylon fatura kullandığını ortaya koyuyordu. Ben bunu manşetten verelim dedim. Hukuk büromuzdaki arkadaşlarımız, ‘‘Ama yönetim kurulunda siz de varsınız’’ dedi. ‘‘Varım, ama benim bunların hiçbirinden haberim yok. Ayrıca olsa ne olur, böyle bir haber varsa kullanılır’’ dedim. HABERİ BİZ VERDİK Beş gün boyunca bu haberi verdik. Maliye haberi bizden okuyunca harekete geçti. Gümrük belgelerini bile biz kendilerine verdik. Bir süre sonra bu konuda dava açıldı. Maliye'nin gönderdiği yazıda bizim adlarımız yokmuş. Ama İstanbul Mali Şube'de eklemişler. Savcılığa ifade vermeye gittim. Durumu bütün açıklığıyla anlattım. Orada bir şeyi öğrendim. Biz bu haberi yapmasaymışız, olay bir ay sonra zamanaşımına giriyormuş. Nitekim dosyanın üzerinde ‘‘Dikkat zaman aşımlıdır’’ yazıyordu. Savcıya Hürriyet'in manşetlerini gösterdim. Hepsi dosyaya girdi. Tabii o dönemlerde yönetim kurulu üyeliği ve yöneticilik yapmış herkesin adı da davaya dahil edilmişti. İşte olayın aslı budur. Hürriyet'in bir zamanlar ancak yüzde 10'una ortak olduğu bir şirketin ihracat taahhütlerini kapatmak için kullandığı faturalar yüzünden hálá yargılanıyorum. Zaman zaman da bizi düşman bellemiş bazı internet sitelerinde ‘‘Koyun kaçakçısı’’ diye hakaretlere uğruyorum. Herhalde dünyada kendi attığı manşetlerle hayali ihracat sanığı haline gelmiş ilk ve son genel yayın yönetmeni ben olacağım. Hürriyet adına vergi şampiyonluğu beratı almak için törenlere katılıyorum, hiç alakamız olmayan bir şirketin kullandığı faturalar yüzünden de yargılanıyorum. Ama biliyorum ki, Türkiye'nin önde gelen ne kadar şirketi varsa hemen hepsinin başında aynı sorun var. Ne yapalım, kanun böyle. Adalete güveniyorum. Çıkarılan ‘‘vergi barışı’’ kanununa gelince. Bu kanunun, birçok insanın içine düştüğü haksızlıklara çare olacağını düşünüyorum. ŞAHSEN KARŞIYIM Ama samimi olarak itiraf edeyim ki, sırf şahsi durumumdan dolayı buna karşıyım. Çünkü affa girmek değil, aklanmak istiyorum. O nedenle de Başyazarımız Oktay Ekşi'nin kanuna karşı yazdığı yazıları hararetle destekliyorum. Evet, ‘‘Bir koyun kaçakçısının güncesi’’ burada bitiyor. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:11

İLGİLİ HABERLER