
ERTUĞRUL ÖZKÖK: 'SIRTLANLARA DİKKAT SAYIN BAŞBAKAN'
ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN HÜRRİYET'TEKİ YAZISI:Sırtlanlara dikkat Sayın Başbakan
FENERBAHÇE-Galatasaray maçından bir gün önce Avrupa Birliği’nin Türkiye Ortaklık Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk’le sohbet ediyoruz.
Yanımda Kanal D Haber Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Birand da var.
Lagendijk’e AB’de Türkiye hakkındaki izlenimlerin ne olduğunu soruyoruz.
"Size üç eğilimden söz edebilirim" diyor.
* * *
Birincisi, Türkiye’nin AB üyeliği:
"Türkiye’nin üyeliği ajandamızda duruyor. En istemeyenler bile Türkiye’nin bir gün AB üyesi olacağına kendini inandırmaya başladı."
İkinci eğilim şu:
"Avrupa Birliği’nde bundan iki yıl öncesine kadar Kürtlere karşı bir sempati vardı. Bu sempati PKK yüzünden hızla düşüyor."
Söylediği üçüncü önemli eğilim ise şuydu:
Avrupa çevrelerinde AKP’nin İslami ağırlığını artırması giderek daha sık biçimde dile getirilmeye başlanmış.
Türban ve imam hatip meselelerinin öne çıkarılması, içki yasakları vs. AKP’ye sempati duyan birçok Avrupalının kafasında soru işaretleri oluşturmaya başlamış.
Geçen cuma akşamı Almanya’nın Tegernzee Gölü kenarında bir yemeğe katıldım.
Almanya’nın en büyük medya kuruluşlarından "Burda"nın sahibi Doktor Herbert Burda, Aydın Doğan onuruna bir yemek verdi.
Eski Bavyera krallarının kullandığı bir dağ evinde verilen yemeğe Bavyera bölgesinin önde gelen 50 siması da katıldı.
* * *
Birbirinden bağımsız biçimde üç ayrı kişi bana aynı analizi yaptı:
"Biz Türkiye’nin AB’ye girmesi için ordunun etkisinin azaltılması yönünde baskı yapıyoruz. Son zamanlarda şunu sormaya başladık: Acaba doğru mu yapıyoruz? Ordunun etkisi azalınca, İslamcı akımların topluma hákim olması nasıl önlenecek?"
Aynı soruyu bundan bir süre önce Kuzey ülkelerinden bir genel yayın yönetmeni de sormuştu.
İskandinav ülkelerinin demokrasiye ne kadar bağlı olduklarını bildiğim için bu yaklaşım beni çok şaşırtmıştı.
* * *
Ama bu artık somut bir gerçek.
Türkiye’deki gelişmeleri yakından izleyen birçok etkili Avrupalı, şu soruyu soruyor:
"Türkiye’de ne oluyor?"
Bunun adı bile kondu:
"Malezyalaşma..."
Bu gözlemlerin Başbakan’ın çevresinde ve dinci basında büyük tepki çektiğini biliyorum.
O yüzden bunları dile getiren gazetecilerle ve yayın kuruluşlarıyla ilgili abuk sabuk, IQ’su yerlerde sürünen "komplo teorilerinin" üretilmeye başlandığını da görüyoruz.
Ne yaparlarsa yapsınlar, bu soru artık dünyanın gündemindedir.
Zaten Ankara’ya gelen Avrupalı parlamenterler de önceki gün bunları Türk milletvekillerinin yüzüne açıkça söylediler.
* * *
Ben yine de samimi görüşlerimi yazmaya devam edeceğim.
Başbakan Tayyip Erdoğan’a şunu söylemek isterim:
Bu şüphelerin daha da derinleşmesine izin vermemelidir.
Çünkü bu, Türkiye’nin imajını çok olumsuz etkiler.
Asıl önemlisi, Türk toplumunda ağır bir tahribata yol açmasıdır.
"Böyle giderse meydan yine sırtlanlara kalacaktır..."
"Sırtlan"dan kastım, insanları birbiriyle vuruşturarak ortada kalan fikri kadavralarla beslenen azgın azınlıklar.
Kendini dinci, solcu, milliyetçi, Kürtçü olarak sunan; öfke, kin, kavgadan başka insani ilişki biçimi bilmeyen bu sırtlanlar, emin olunuz ki hepimizin huzurunu tehdit etmektedir.
* * *
İşte o nedenle Sayın Başbakan’a şu samimi görüşümü bir kere daha iletmeyi görev biliyorum:
"Lütfen meydanı sırtlanlara bırakacak tavır ve çıkışlara prim vermeyiniz..." Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 06:05