ERTUĞRUL ÖZKÖK 'VİCDANI OLAN KÜRTLERE' SESLENDİ
ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN HÜRRİYET'TEKİ YAZISI:Eşrefiye Kürt mahallesi
BEJAN Matur, Kürt asıllı bir şair.Önceki cumartesi günü Zaman Gazetesi’nde bir yazısı yayınlandı.
Bundan iki ay önce Suriye’nin Halep şehrindeymiş.
Orada, Paris’te yaşayan bir Kürt ressamla tanışmış.
Ressam kendisine, Halep’in Kürt mahallesi olarak bilinen Eşrefiye’ye gittiğini ve oradan çok etkilendiğini söylemiş.
"Kafamdaki imajdan çok, ressamın heyecanı ilgimi çekti. Fazla vaatkár ve heyecanlıydı" diyor.
İşte o duygularla kalkıp ressamla birlikte o mahalleye gitmiş.
Bakın Kürt kadın şair, mahalleye girdiği anı nasıl anlatıyor:
"Önümde bir antik kentin kapıları açılacakmış gibi epik bir tonda söylenen ’İşte Kürtler’ ifadesini duyduğumda şaşkınlıkla işaret ettiği yere değil, işaret parmağına bakakalmışım. Çünkü gösterdiği mahalle sıradan beton blokların, basit küçük dükkánların olduğu son derece sıradan bir yerdi. Görmeye değer hiçbir özel yanı yoktu. Kürt ressamımız o an kendini bir Mezopotamya sarayında hissediyordu belli ki."
* * *
Yazıyı okurken, kendi kendime mırıldanmışım:
"İşte size töre cinayeti gibi bir Kürt sorunu daha."
Çirkin, zevksiz yapılaşma, iğrenç betonlaşma ve içinde derin hayaller...
Kürt okuyucularım hemen ayaklanmasın. Cümlemi tamamlamamı beklesinler.
Ardından hemen "Tıpkı Türkler gibi..." diyeceğim.
Evet, ortak bir ülkede yaşayıp, ortak sorunlarımızı konuşacaksak, işte çetelenin başına yazacağımız en büyük sorunlardan birisi.
Güzel evler, yaşanabilecek estetik şehirler kuramamak. Zevksizliği kültürümüzün bir parçası sanmak.
* * *
Bejan Matur, bu yazıyı benim bir süre önce yazdığım "Eğer Siz Gerçek Kürtseniz" başlıklı yazıma bir cevap niteliğinde yazmıştı.
Matur beni şu açıdan eleştiriyordu:
"Ertuğrul Özkök’ün yazısında şeref, mertlik bolca vurgulanırken vicdan unutulmuştu. Kimliği belirleyen öğelerle en fazla bağlantısı olan vicdan yoktu işaret ettikleri arasında. Halbuki o çağrının vicdandan hareketle yapılması lazımdı. Mertlik, alçaklık vurgusu milliyetçi refleksleri harekete geçirmek dışında sonuç yaratmıyor çünkü."
Çok haklı.
Dönüp yazımı tekrar okuduğumda, bu eleştiriye bütün kalbimle hak verdim.
O gün bombaların ıstırabının yarattığı öfkeyle yazdığınız zaman, yüreğiniz gerçek kavramları ıskalıyor. Kolayını ve duygusuna uygununu seçiyor.
Doğru, terörü önlemek için hepimiz "vicdanlara" seslenmeliyiz.
Türklerin ve Kürtlerin ortak vicdanına...
* * *
Bejan Matur’un yazısı şöyle bitiyor:
"Gelinen noktada Kürt sorununun asıl muhatabı Kürtlerdir. Türkler değil... Kürtlerden yoğun şiddet karşıtı kampanyalar, itirazlar yükselmediği sürece şiddet devam edecek. Bu nedenle ’Şiddeti durdurun’ çağrılarına cevap vermeyecek Kürt’ün Kürtlüğünde bir eksiklik, insani bir yetersizlik aramak, öncelikle Kürtlerin hassasiyet göstermesi gereken bir durum. Vicdanımız bize bunu hatırlatıyor çünkü. Vicdanı olmayan Kürt’ün Türk’e hayrı olmadığı gibi kendi Kürt’üne de hayır getirmeyeceğini bildiğimizden belki."
Benim teröre ve bombalamalara duyduğum öfkeyle bulamadığım cümleleri Matur bulmuş.
Altına ben de imzamı atıyorum.
* * *
Zaman Gazetesi’nde yayınlanan bu yazıyı çok önemsedim.
Gerek üslubu, gerek içeriği, gerekse samimiyeti ile beni etkiledi.
Benim yazımın ve onun üzerine yazılan bu eleştiri yazısının, içinde bulunduğumuz günlerde daha da bir anlam kazandığını düşünüyorum.
Son günlerde dillendirilen "ateşkes" sözlerini önemsiyorum.
Dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.
Ama vicdanı olan Kürtlere bir kere daha seslenmeyi de görev biliyorum.
Ateşkes yetmez. Silahları tamamen susturmak, gömmek lazım.
Emin olun, o zaman bu ülkede Kürtleri gerçekten seven, onlarla ortak yaşamayı yürekten arzulayan insanların sesi çok daha gür ve etkili çıkacaktır.
O çağrıyı yapmak da bizim görevimiz olacaktır. Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 02:57