
"FATİH ÇEKİRGE, 28 ŞUBAT'TA ROLÜN VAR MI?"
Senin bu ülkeye bir açıklama borcun yok mu? /AHMET KEKEÇ /STAR
Kendisini tanımam etmem. İyi bir gazeteci olduğu söyleniyor. Muhtemelen öyledir de... Fakat ben, ‘kötü bir şair’ olduğunu hatırlıyorum.
Bundan otuz yıl kadar önce, Nisa Kadıbeşegil’in ‘Oluşum’ dergisinde bir şiirine tesadüf etmiştim.
Kötü bir şiirdi, evet.
İsmet Özel ve Attila İlhan arası, yüksek sesli olmaya özen gösteren, ama müzikaliteden nasibini alamamış bir şiir.
Bu işi kıvıramayacağını anlayınca gazeteciliğe geçti herhalde.
Gelgelelim, artık iyi bir gazeteci olduğundan da emin değilim.
Belki ‘mahir adam’ diyebiliriz.
Cesur da denilebilir.
Bir zamanlar, IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli’yle, Sümer Oral arasında çöpçatanlık yapıyordu...
İyi de ediyordu aslında.
Hem çöpçatanlık yapıyor, hem de ‘yüksek faiz ve vergi’ politikalarının Türkiye’yi batıracağını söylüyordu.
Ki, öyle oldu.
Dönemin hükümeti, altın yumurtlayan tavuğu kesmek pahasına, anlamsız vergiler ve ne işe yaradığı belirsiz harçlar koyunca, önce ‘bavul ticareti’ni yok etti, sonra tekstil sektörünü batırdı.
Arkasından da, bildiğiniz ‘Şubat krizi’ geldi.
Ülkeyi, bu bağıra bağıra gelen krizden, sözkonusu şahsın çöpçatanlık girişimleri kurtaramamıştı ama, cesur yazılar yazmaya devam etti.
Hele, ‘Tarihin İfade Özgürlüğü Yok’ başlıklı bir yazısı var ki, biz yazsak kesin içeri tıkarlar.
Mesela, Sevr anlaşması’nı Sultan Vahdettin’in mi, yoksa Rauf Orbay’ın mı imzaladığı sorusunun hálá rahatsızlık yarattığını, Mustafa Kemal Paşa’nın Halep’ten İzzet Paşa’ya bir telgraf çekerek ‘behemehal sulh yapınız’ dediği hatırlatıldığında bazı kaşların çatıldığını öne sürüyordu.
Bütün bunlar, tarihin üzerine konulmuş 8’inci maddeyi, yani ‘tarihin kendini ifade etmesinin yasak olduğunu’ gösteriyormuş. Bugün Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisi, kendi geçmişinden çok uzaklarda yaşayan bir ülke olmasıymış...
Kör bir tarihmiş...
Geçmişinden kopartılmış öksüz bir toplummuş...
İşte bütün sıkıntı buradaymış...
Böyle şeyler yazan adam, tuttu, önce ‘Gannuşi’ konulu bir asparagas haber patlattı (Gannuşi güya gizlice Türkiye’yi ziyaret etmiş), sonra da karargah bilgilerini köşesine taşımaya başladı.
Bu adamın ismi, Fatih Çekirge...
Dinç Bilgin, 28 Şubat sürecinde, gazetesine giren bazı haberlerin Ankara’da, bazı gizli ve derin mahfiller tarafından kotarıldığını iddia ediyordu.
Fatih Çekirge’nin bu işlerde rolü nedir, bilmiyorum.
Cengiz Çandar ise, adlı adınca, Fatih Çekirge’yle, 28 Şubat generalleri arasında ilişki bulunduğunu, bazı haberlerin bizzat Çekirge’ye dikte edildiğini söylüyordu.
Zafer Mutlu’nun kimi açıklamaları da bunu teyid ediyor.
Doğru mudur, değil midir bilmem.
Fatih Çekirge’nin bu ülkeye bir açıklama borcu var.
Cem Uzan’a da bir açıklama borcu var...
Rivayet, Çekirge’nin, Star gazetesi ve televizyonu patronu Cem Uzan’a, ‘Askerler arkamızda, bastıralım, bu hükümet düşecek’ dediği yönünde.
Bilemiyorum artık...
Fatih Çekirge çıksın, 28 Şubat darbesinde rolü ve dahli olduğunu söyleyenlere gerekli cevabı versin.
Susarak geçiştirmek de bir yöntemdir ama, ‘sükut ikrardan gelir’ düsturu burada da geçerlilik kazanacak, bütün iddialar ‘doğru’ kabul edilecektir.
Zaten doğruysa, Fatih Çekirge gibilerin, bırakın bu ülkede gazetecilik yapmayı, toplum içine çıkamamaları lazım...