Bu ne yaman çelişkidir böyle
Türkiye bağırsaklarını temizliyor; burun direklerini zorlayan kokular bunun dışa vurumu: Yargı sürecine müdahale etmeyi düşünebilmiş devletin istihbarat örgütü; yargı da ''Size ne?'' deyip terslemek yerine konuyla yakından ilgilenmiş... MİT bazı pis işlerde Mafya'yı devreye sokmuş; ama öyle anlaşılıyor ki, kendi pis işleri için Mafya da zaman zaman MİT'i aracı olarak kullanmış...
Gazetelerde yayımlanan telefon kayıtları devlet aygıtının en itibarlı olması gereken birimlerinin sapır sapır döküldüğüne tanıklık ediyor. Karşımızda soyunup dökünen insanlar varmış gibi bir hisse kapılmamak elde değil; teşhirci ve röntgenci tipler dışındaki sağlıklı insanlardan yayımlanan telefon kayıtlarına göz atanların okuduklarından yüzlerinin kızarmaması imkânsız...
Acaba, vaktiyle yaptıkları mahrem telefon konuşmalarını gazete sayfalarında okuyanlar neler hissediyorlar?
İlk bakışta garip duran bir soru bu. Ancak, hepimiz telefon kullanıcısıyız ve en mahrem duygularımızı da, kimsenin öğrenmesini istemeyeceğimiz görüşlerimizi de o âlete emanet ediyoruz. Aklımıza ilk geleni söyleyiverdiğimiz, dost ve düşmanlarımızı çekiştirdiğimiz bir âlet telefon; üzüntülerimizde de sevinçlerimizde de aracı o. İhaleye girenler rakiplerinin bilmesini istemeyecekleri özel bilgileri işortaklarıyla paylaşmak için de ona güveniyorlar.
Bu son olayın gösterdiği gibi, 'mahremiyet' konusunda gevşek bir âlet telefon; hattın iki ucundakiler dışındaki insanlar tarafından da dinlenebiliyor. Dinlenebildiği gibi, gerekli görüldüğünde, hiç işitmeyecekleri, asla öğrenemeyecekleri düşünülen kişilere de aktarılabiliyor. MİT yetkilisi ile Yargıtay Başkanı veya her ikisinin de tanıdığı müteahhit, başkalarının duymayacağını sanarak konuştuklarını şimdi gazetelerde okuyorlar... Yüzbinlerce başka insanla birlikte...
Herhalde bu garip durum onlarda bir takım hislere yol açıyordur. Acaba nasıl bir hisse? Kimse bu soruyu kendilerine yöneltmediği için merakımızı son olayla gidermemiz imkânsız; ancak geçmişte başından aynı türden bir olay geçen ve yaşadıklarını bizlerle paylaşan bir tanığa başvurabiliriz. Şu tanığımızın anlatacaklarının kısa bir özeti: Hiç de hoş bir duygu değil bu.
Tanığımız şunları anlatıyor: ''Aylar önce yaptığım bir telefon konuşmasının bandının açıklandığını duyduğumda vücudumun verdiği ilk tepki bir böğürtü oldu. (..) İstanbul'daydım. Kendimi dışarı attım. Sokakta ne yapacağımı bilmiyordum. Çaresizdim. / Böğürtü sürüyordu. Elimle ağzımı kapadım. Midemi bastırmalıydım. (..) / Yol boyunca yaşadığım hissi unutmam mümkün değil. Bu, çırılçıplak soyulup, kentin en büyük meydanının ortasında bırakılıvermek gibi bir histi. / Daha sonra günlerce kanım çekilmiş vaziyette ortalıkta dolaştım. Masamda otururken donuk bakışlarla karşıdaki duvara odaklanıyordum. Kendimi hiçbir şeyle ilişkilendiremiyordum.'' (Sedat Ergin, Hürriyet, 30 Nisan 2000).
Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya da şimdi benzer duygularla sarsılıyor olmalı. MİT operasyon başkan yardımcısı Kâşif Kozinoğlu da öyle. Son olayın kahramanlarının herbiri, yukarıdaki duygu fırtınasını okuduklarında, herhalde, ''Bizim de hislerimiz bunlar'' diyeceklerdir...
Ancak bu işte bir gariplik var: Son olaya ait telefon konuşmalarını, ''Bandın açıklandığını duyduğumda vücudumun verdiği ilk tepki böğürtü oldu'' cümlesinin de içinde yer aldığı yazıyı okuduğumuz gazete yayımlıyor. İçinde fırtınalar koparan duygularına okurlarından sempati bekleyen yazar, kendi başından geçene verdiği tepkiyi unutmuş, gazetesinde yayımlanan telefon konuşması çözümlerine dayanarak yorumlar yapıyor...
Dün şunu yazdı: ''Yayımlanan kayıtlarda, Özkaya'nın Şen'in 'Başkanım karar nasıl?' sorusuna 'Çıkmış ama istediğiniz gibi değil' yanıtını vermesi; 'Ne aşamada?' sorusu üzerine de 'Postaya verilmiş veya verilmek üzeredir' diye konuşması üzerinde durulabilir. / Burada yanıtlanması gereken soru şudur: / Yargıtay Başkanı'nın, ülkenin bir numaralı mafya liderinin dosyası hakkında evinin inşaatını yapan müteahhide bilgi vermesi doğru bir davranış mıdır?'' (Sedat Ergin, Hürriyet, 21 Ağustos 2004).
Aynı soruyu çevirip ona sorabiliriz: Kendi telefon konuşmalarınız deşifre edildiğinde mideniz bulanıyordu, şimdi ise başkalarının konuşmalarını siz yayımlıyorsunuz; bu doğru bir davranış mıdır?
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:47