KAYNAK : Haber Vitrini
G.Saray Yönetimi önceki gece acil bir toplantı yaptı. Terim, görevi bırakmaya hazır olduğunu söyledi. Başkan Canaydın, ‘‘Gitmene izin vermeyiz’’ dedi ve tüm yöneticileri Barcelona maçında takımla kenetlenmeye çağırdı.
ASLA gitmene izin vermeyiz... Burası Galatasaray Kulübü, burada 1 yenilgiyle ne teknik direktör gider, ne de yönetim parçalanır...
Bu sözler Başkan Özhan Canaydın'ın ağzından döküldüğünde, saatler 04.00'ü gösteriyordu. Fenerbahçe maçından sonra G.Saray Yönetim Kurulu tam kadro halinde Florya'daydı.
Hepsinin yüzü asıktı... Üzgündüler...
Toplantıda ilk sözü Fatih Terim aldı, maçtan sonra basın toplantısında yaptığı açıklamaların bir benzerini yaptı;
‘‘Suçlu aramayın, tek suçlu benim. Ve yönetim kurulunun alacağı her türlü karara saygılıyım. İsterseniz görevi bırakayım sayın Başkan’’
Başkan Özhan Canaydın, Terim'i dikkatle dinliyordu. İmparator'un sözleri bitince, konuşmaya başladı;
‘‘Senin ve takımının sonun kadar arkandayız. Bugüne kadar yönetimde futbolu hemen hemen hiç konuşmadık. Bundan sonra da konuşmayacağız. Ve bugünleri hep birlikte aşacağız’’
Başkan, daha sonra yönetici arkadaşlarına döndü;
‘‘Barcelona maçına hepinizi tribünde görmek istiyorum. Sağlık mazereti dışında bütün arkadaşlarımın o maça gelmesini istiyorum. Gideceğiz, kazansak da, kaybetsek de, aslanlar gibi Türkiye'ye el ele, omuz omuza döneceğiz’’ dedi.
6-0'lık tarihi skordan sonra yaşanan panik havası bu konuşmadan sonra dağılmıştı. Yöneticiler tek tek tesislerden ayrılırken, Terim eve gitmedi. Tesislerde sabahladı.
Neler oluyor?
G.Saray'da panik havası dağılmıştı ama sıkıntılar devam ediyordu. Terim haftalardır eleştiri üstüne eleştiri alıyordu. Herkes, ‘‘Kötü futbolun’’ sorumlusu olarak onu gösteriyordu.
Terim ise önce, ‘‘Futbolcularını korumak adına sistemden taviz verdiğini’’ itiraf etti, ardından ‘‘Artık sistemden bir adım geri atmam’’ dedi.
Oysa otoriteler öyle düşünmüyordu.
‘‘Kötü gidişin iki nedeni var. İlki Terim'in yanlış transferleri, ikincisi ise Terim'in hatalı kadro seçimi’’ diyorlardı.
Sonuçta haftalar süren kötü gidiş, F.Bahçe maçıyla birlikte, ÇÖKÜŞ'e dönüştü.
Kol kırıldı ama
Peki neydi sarı kırmızılı takımdaki sorun?
G.Saray'da ne yaşanırsa yaşansın, ‘‘Kol kırılmış, ama her zaman yen içinde kalmıştı.’’ Ama bu kez durum farklıydı. Sarı kırmızılı takımda herkes dışarıya karşı birbirini koruyor, ama dost sohbetlerinde fırtınalar esiyordu.
Huzursuzluk ilk filizlerini Fatih Terim'in dönüşü ile vermeye başladı. Lucescu döneminde forma şansı bulamayan, kadroya giremeyen futbolcular, (Başta Vedat) İmparator'un dönüşü ile bayram yapıyorlardı.
Terim'in gelişine sevinen, ama Lucescu'nun gidişine de çok üzülen futbolcular vardı.
Göz yaşı döktü
Ergün bunların başında geliyordu. Rumen hocanın ayrıldığı gün Ergün gözyaşlarını tutamamış, hüngün hüngür ağlamıştı.
Terim'in gelişi ile birlikte Florya'da değişim rüzgarları esmeye başladı. Ama Terim döndüğünde ayrıldığı ortamı bir türlü yakalayamadı.
Başarıya aç, canla başla savaşan ve her şeyini ortaya koyan o eski talebeleri artık yoktu. UEFA Kupası ve Süper Kupa ile taçlandırdıkları başarıda, Terim kadar kendilerin de payı olduklarına inanıyorlardı.
Eskiden, ‘‘Terim ve askerleri'' vardı. Oysa şimdi, ‘‘Terim ve generalleri’’ vardı.
Futbolcular sezon başından bu yana sık sık kampa alınıyor, her hafta teste giriyorlar, maç kasetleri izliyorlar, idmana çıkıyorlardı.
Robota döndük
‘‘Ya yeter artık, robota döndük. Milli Takım'dan döndük dinlenmeden yeni bir sezona başladık’’ sesleri kulaklara fısıldanmaya başlıyordu. Ama kimse bu rahatsızlığını yüksek sesle dile getirmiyordu. Fatih Terim'e dışarıda toz kondurmuyorlar ama kendi aralarında herşeyi konuşuyorlardı.
Bir dönem, ‘‘Bu takımda nasıl forma giyeceğiz’’ diye düşünenler, şimdi, ‘‘Nasıl kaçacağız buradan’’ diye planlar yapmaya başlamıştı. Takımda huzursuzluk başlamış, günün 16 saatini de Florya'da geçiren Terim, bu huzursuzluğun önüne geçmek için herkese şans vermeye çalışıyordu.
Ama yine değişen bir şey olmadı.
2. Hakan vakası
Kötü futbol ve formsuzluk devam ediyordu. Formsuz futbolcuların başında gelen Hasan Şaş yakın arkadaşlarına, ‘‘Bir an önce gitmeliyim buradan’’ diyordu. Oysa Hasan'ın, Avrupa'ya gitmesini en başta yakınları istemiyordu. Hasan Şaş duygusal bir insandı, evini, arkadaşlarını, ailesini kolay kolay bırakamazdı.
‘‘Hasan'ın Avrupa'ya gidişiyle, ikinci bir Hakan Şükür vakası yaşanır’’ diyenler çoğunluktaydı.
Ama buna rağmen Hasan gitmek istiyordu. Ne kadar doğru bilinmez ama Hasan ile ilgili bir dedikodu da kulaktan kulağa yayılıyordu. Bu dedikoduya göre Terim, Hasan'ı odasına çağırmış ve sözleşme yenilemesini istemişti. Ama Hasan buna karşı çıkmış ve hocasına hiç de beklemediği bir yanıt vermişti, ‘‘Siz de profesyonelsiniz. Benim yerimde olsanız imzalar mısınız’’
Sihir kayboldu
Sorunlar bununla bitmiyordu. G.Saray'da birbirini istemeyen, sevmeyen futbolcuların sayısı artmaya başlamıştı. Yabancılar kendi aralarında konuşuyor, yerlilerle çok sık bir araya gelmiyorlardı.
O sihirli hava kaybolmuştu.
Yönetim ise araya girmiyordu. Bütün yetki Terim'deydi. Ama Terim de artık farklıydı. ‘‘Hoca etrafına duvar ördü. Artık o da yalnız’’ eleştirileri yükseliyordu.
Kısacası G.Saray'da sorun ile çözüm yanyanaydı. Ve G.Saray'ın bu kötü gidişi aşıp aşamayacağını zaman gösterecekti.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:36