Medya
  • 3.10.2013 16:53

Gazeteciyi e-maille tehdit eden valiye tepki yağıyor

BASIN Konseyi'nce yapılan açıklamada, "Basın özgürlüğüne ve gazetecilerin haber alma özgürlüklerine karşı, İçişleri Bakanlığının Resmi İnternet hesabı üzerinden Eskişehir Valisi Tuna tarafından yapılan e-saldırıyı kabul etmek mümkün değildir" denildi.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"İçişleri Bakanı tarafından da 'nefret suçu' olduğu kabul edilen bu çirkin saldırıyı kamuoyu ile paylaşan Gazeteci İsmail Saymaz'ı; 'Kendisini Hedef Göstermekle, Adi ve Şerefsiz olmakla' suçlayan Vali Güngör Azim Tuna'nın bir an önce Basın Camiasından özür dilemesini bekliyoruz. 'Hesaplaşmak için yerin altını adres gösteren' Vali Güngör Azmi Tuna için; Yerin altından önce, yerin üstündeki koşulları iyileştirmek amaç olmalıdır.

Gerçeklerin peşinde koşan gazetecilerin, bunca tehdit, baskı, yıldırma, işinden olma ve işten atılma korkusu ile yaşarken bugün özgür basından, ifade özgürlüğünden, kısaca demokratik özgürlüklerden söz etmek asla mümkün değildir.

Vali Güngör Azim Tuna hakkında İçişleri Bakanlığınca başlatılan soruşturmanın da takipçisi olacağımızı belirtiyor ve Basın özgürlüğüne yönelik saldırıları bir kez daha şiddetle kınıyoruz. Ve soruyoruz; Gazetecilere baskının yeni yolu "e-tehdit" mi oluyor?"

BASIN ENSTİTÜSÜ DERNEĞİ'NDEN VALİ TUNA'YA KINAMA

BASIN Enstitüsü Derneği yazılı bir açıklamayla Eskişehir Valisi Güngör Azim Tunay'ı kınadı. Kınama yazısında şu ifadelere yer verildi:

"Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna'nın Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz'a tehdit ve hakaret içeren bir e-posta göndermesiyle ilgili gelişmeleri kaygıyla takip ettik.

Dün bu e-postayı kendisinin göndermediğini, ancak bazı ifadelere katıldığını belirten Vali Tuna, bugün e-postayı kendisinin yazdığını kabul etti, 'süratle kamuoyuyla paylaşılması oldukça manidardır' dedi. Konunun 'resen incelemeye alındığını' açıklayan İçişleri Bakanı Muammer Güler'in bu hızlı kararını olumlu buluyoruz.

Görevini yapan ve bugüne dek kamu yararına birçok habere imza atan bir gazeteciye 'Oğlum İsmail' diye hitap eden, 'alçaklıkla' suçlayan, 'Bir daha aynı şekilde yorum yaparak bu konuyu işlersen sen adi ve şerefsizsin. Yerin altı da var unutma, eninde sonunda orada görüşeceğiz' diye tehdit eden ve belki de en vahimi, kamuoyuna yalan söylediği kendi açıklamalarıyla sabit olan Tuna'yı kınıyoruz.

Bir hukuk devletinde valinin görevi gazetecileri tehdit ederek onları halkın bilgi ve haber alması yönündeki faaliyetlerini yapamaz hale getirmek ve basın özgürlüğünü ortadan kaldırmak olamaz.

Vali görevinin sınırlarını ihlal etmiştir; kendisiyle ilgili gerekli müeyyidenin uygulanacağını umuyoruz."

VALİNİN TAVRI, OLAYI SORUŞTURAN GAZETECİYİ SINIRLAMA GİRİŞİMİ

Saymaz, "Eskişehir Valisi'nin gösterdiği tavır, bu olaya karışmış kamu görevlileriyle ilgili işlem yapmaktan çok, bu olayı soruşturan gazetecinin kendisini sınırlama girişimidir" dedi.

"Ali İsmail Korkmaz, 2 Haziran'da dövülmüştü, yoğun bakıma girmişti, 10 Temmuz'da hayatını kaybetti. Ben de 11 Temmuz'dan itibaren haberler yapmaya başlamıştım" diyen İsmail Saymaz, Doğan Haber Ajansı'na (DHA) yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Mesela o ilk günlerde vakayı gören bir tanığın anlatımını yazmıştım. Sonra kendine ait görüntülerin silindiği ortaya çıkan otel sahibiyle röportaj yapmıştım. O otelin silinmiş de olsa, arta kalan görüntülerini bulmuş, bir kaç polis ve sivilin bir genci dövdüğüne dair görüntüleri yayınlamıştım. Sonra Vali Tuna ile özel röportaj yapmıştım. Çünkü Vali Tuna, o tarihte CNN Türk'te yaptığı açıklamada, 'bunlar, birbirlerini dövüp, polisin üstüne atma gibi bir halle gösterebilirler' mealinde bir şey söylemişti. Ben de bunu sormuştum. O tarihte 'Ya ben onu Eskişehir için söylemedim, İstanbul'u kastettim' diye tevil etmişti görüşünü. Ben bunu yazmıştım. Zaman içerisinde ben, bir dolu şey yazdım Eskişehirle ilgili. Ali İsmail Korkmaz'ın ölümünden önce son alınan ifadesini yazdım, sonra dövüldüğü anın resmini buldum, sonra kendi görüntüsünü buldum. 50-60 tane haber yapmışımdır. Sayın Vali, bu döneme kadar aslında hiç itiraz etmedi. Hiçbir haberimin tek bir harfine dahi itiraz etmedi, tekzip göndemedi, hiçbir yasal yol kullanmadı, yalanlama yapmadı. Ta ki, Ali İsmail Korkmaz davasının güvenlik gerekçesiyle Eskişehir dışına gönderilmesine ilişkin mahkemenin sorusu üzerine yazdığı yanıtı ben haberleştirince bu mesele çıktı."

BUNUN VALİ'YE AİT OLMAYABİLECEĞİNİ DÜŞÜNDÜM

Ali İsmail Korkmaz davasının güvenlik gerekçesiyle Eskişehir dışına gönderilmesine ilişkin Vali Güngör Azim Tuna'nın mahkemeye yazdığı yazıda, "Ali İsmail Korkmaz'ın gösteride yaralandığı iddiasıyla öldüğü" yönündeki ifadesi sonucu, "Eskişehir Valisi, Ali İsmail'in hala nasıl öldüğünü bilmiyor" diye bir haber yaptığını anlatan Saymaz, şöyle konuştu:

"Bunun üzerine 2 Eylül akşamı saat 03.56'da bana 'Oğlum İsmail yine rahat durmuyorsun' diye başlayıp, hakaretamiz ifadelerle devam edip, son bulan bir e-mail gönderdi. Aslında benim onunla böyle bir irtibatım, bir kez röportaj yapmak dışında bir hukukum da yok. Olsa dahi, hiçbir haber kaynağım ve hiçbir kamu görevlisi bana böyle hitap edemez zaten. Çünkü ben hiçbir kamu görevlisine böyle hitap etmiyorum. Gazetecilik mesafesi dışında hareket etmesine de izin vermem. Dolayısıyla ben zaten bu avam dille yazıldığı için önce işkillendim ve bunun Vali'ye ait olmayabileceğini düşündüm, tereddüt ettim. Maili okumamla, onu haberleştirmem arasında zaten 2-3 saat fark var."

VALİ'DEN ÜÇ AYRI BEYAN

Saymaz, söz konusu mail kendisine iletildikten sonra bir süre mailin Vali Tuna tarafından yazılıp yazılmadığını teyit etmeye çalıştığını kaydederek, şöyle devam etti:

"Önce maili kontrol ettim, bana gelen maildeki hesapla, Eskişehir Valisi'nin resmi hesabı aynı mı diye, aynı çıktı. Yine ikna olmadım. Bunun üzerine Sayın Vali'ye ulaşmaya çalıştım. Vali'nin korumasına ulaştım, Tataristan'daydı. 'Bunu Vali Bey mi gönderdi?' dedim, 'Evet Vali Bey gönderdi' dedi. İlk görüşmeden sonra ikna olmadım bir daha aradım, 'acaba yanlış mı anladım' diye. Tekrar, 'Evet böyle' deyince, bunun üzerine haberleştirdim. Ben, haberimi doğrulayıp, yayınladıktan sonra Hürriyet Gazetesi, Vali Bey'e ulaştı. Vali Bey'e, 'Bu maili siz mi gönderdiniz?' diye sordular. Vali Bey'in yanıtı şu oldu; 'Mail benim hesabımdan gönderildi fakat o maili ben yazmadım. Ama içeriğinin bir bölümüne katılıyorum' şeklinde kısmi doğrulayan bir beyanda bulundu. Fakat anladığım kadarıyla bunun gayriciddi olduğu ortaya çıkınca ve kamuoyunda bir baskı oluşunca, öte yandan Sayın İçişleri Bakanımız da, soruşturma başlatıldığını ifade edince, bu sabah yeni bir açıklamayla üçüncü kez görüş değiştirdi. Bu kez de Vali Tuna, 'Maili ben gönderdim, tehdit değil, sitem içerikliydi'. 'Oğlum İsmail' dediği bana, 'İsmail Saymaz Bey' diye hitap ederek, 'Onun da bu maili kamuoyuyla paylaşmasını yadırgadım, manidar buldum' şeklinde bir açıklama daha yaptı. Bana mail atmasından daha çok bir valinin bir gün içerisinde üç defa beyanını değiştirmesi, üstelik bunun da gencecik bir çocuğun ölümüne ilişkin bir tartışma üzerinden gelişmesi, bence Eskişehir'de yaşayan yurttaşların hem yaşam standardıyla, hem yaşam güvencesiyle ilgili bir problem oluştuğunu ortaya koyuyor. Eskişehir'de yaşayan bir yurttaş nasıl güvenebilir, güven içerisinde yaşadığına nasıl ikna olabilir bu saatten sonra diye düşünüyorum."

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NA ŞİKAYETİMİ İLETTİM

Radikal Gazetesi avukatlarının, Vali Tuna hakkında hakaret iddiasıyla suç duyurusunda bulunmaya hazırlandıklarını aktaran Saymaz, şöyle konuştu:

"Ben de, İçişleri Bakanlığı'na şikayetimi ilettim. Çünkü, hiçbir gazeteci, hiçbir kamu görevlisinin, elbette ki muhalifi değildir ama doğal olarak onun basın propaganda birimi mensubu değildir. Gazetecilerin, kendi mesleklerini icra ederken sınırlarını belirleyecek olan da idari görevliler değildir. Gazeteci, eğer onun ilgilendiği haberin kapsamına giriyorsa, ilgili kamu görevlisinin kendisinin hayatını da, meslek hayatını da didikler. Dolayısıyla benim yapacağım haberin ve soracağım sorunun miktarını ne Eskişehir Valisi, ne bir başka kamu görevlisi belirleyebilir. Eskişehir Valisi'nin gösterdiği tavır, bu olaya karışmış kamu görevlileriyle ilgili işlem yapmaktan çok, bu olayı soruşturan gazetecinin kendisini sınırlama girişimidir. Dolayısıyla bunun bir başka ilde, bir başka kamu görevlisine örnek oluşturmasını istemem. Bu aynı zamanda Türkiye'nin ulaştığı demokrasi standardının ve ulaştığı gazetecilik standardının çok gerisinde."

 

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 11:30

İLGİLİ HABERLER