Medya
  • 31.10.2004 13:25

GAZETELER NASIL BU DERECE KAYITSIZ KALABİLİYOR?

Ortada hükümetin hazırladığı bir ''Genel Sağlık Sigortası'' modeli var. Ayrıca hükümet bu amacına ulaşmak için bugüne kadar ''özerk'' bir statüye sahip olan SSK hastanelerini Sağlık Bakanlığı bünyesi içine almaya çalışıyor. Peki ülkenin ''sosyal politikası''na ilişkin bu önemli gelişmeler ''medya'' tarafından ne derece yakından izlenip, büyük çoğunluğu bir biçimde sigorta kapsamı içinde olan okurlarına aktarılıyor? Derdimizi daha iyi anlatabilmek için konuyu önce ''karşılaştırmalı'' olarak ele alalım: Diyelim ki, Avrupa Birliği (AB) içinde yer alan bir ülkede hükümet bir ''Sağlık Reformu''na hazırlanıyor. Bu yönde bir yasa taslağı hazırlanmış, hükümetten geçmiş, Meclis'e inmiş... Bu yasa taslağı ülkede geçerli olan sağlık hizmetleri sisteminde önemli değişiklikler öngörüyor. Ülkede sağlık hizmeti veren kurumların hatırı sayılır bir bölümüne yepyeni bir statü kazandırmayı amaçlıyor. Bu arada çok önemli olarak, ülkede ilk kez ''Genel Sağlık Sigortası'' adı verilen bir sistemi yürürlüğe koyma amacında... Şimdi düşünün; siyasi partiler başta olmak üzere ve o ülkede faaliyet gösteren hemen bütün kuruluşlar ve de tabii ki onların gündemini izleyen ''medya'' herşeyden önce bu gelişmeleri izler, yorumlar ve kanaat açıklamaz mı? Hem de nasıl... Çünkü biliyoruz ki, sözünü ettiğimiz bütün bu ''medeni ülkeler''de asıl ''kavga'' özellikle bu konunun çok önemli bir parçası olduğu ''sosyal politikalar'' çerçevesinde yaşanıyor. Hatta öyle ki, pek çok Avrupa ülkesinde genel seçimlerin kaderini siyasi partilerin bu alana ilişkin ortaya koydukları politikalar, tercihler belirliyor: ''Sosyal güvenlik'' kesintileri kaç puan gerileyecek ya da artacak? ''Sağlık harcamaları''nı kim, nasıl finanse edecek? Vatandaşların ''sosyal'' sorunlarına ilişkin bu sorular layıkıyla cevaplanmalı ki, seçmenler de seçimlerini ona göre yapsınlar... CILIZ ÇABALAR... İsterseniz şimdi de dönüp ülkemize bakalım: Ortada hükümetin hazırladığı bir ''Genel Sağlık Sigortası'' modeli var. Ayrıca hükümet bu amacına ulaşmak için bugüne kadar (yani yaklaşık 50 yıldır) ''özerk'' bir statüye sahip olan SSK hastanelerini Sağlık Bakanlığı bünyesi içine almaya çalışıyor. Peki ülkenin ''sosyal politikası''na ilişkin bu önemli gelişmeler ''medya'' tarafından ne derece yakından izlenip, büyük çoğunluğu bir biçimde sigorta kapsamı içinde olan okurlarına aktarılıyor? Ortada o kadar ''cılız'' bir çaba var ki, bu manzara karşısında ''Bir ülkede medya bu işe de yaramazsa, neye yarar?'' diye sormamak imkansız doğrusu... Gazetelerin bu önemli gelişme ile çok daha yakından ilgilenmeleri, okurlarını bu konuda çok daha fazla aydınlatmaya çalışmaları gerekmez mi? Okurlarının büyük bir bölümü, bu gelişmeler sonunda ortaya çıkacak ''yeniden yapılandırma''dan şöyle ya da böyle ama mutlaka etkilenecek 23 milyon SSK'lı, 9 milyon Bağ-Kur'lu, 10 milyon ''Emekli Sandıklı'' ya da 13 milyon Yeşil Kart'lı vatandaşlardan oluşmuyor mu? 'BÜYÜKLER', 'KÜÇÜKLER'... Gazeteler bu gelişme ile tabii ki ''meşrebine'' göre, ama öyle ya da böyle mutlaka çok daha yakından ilgilenmek zorunda değil mi? Oysa önümüzdeki manzara hiç de böyle değil... Başta ''büyükler'' olmak üzere gazeteler konuya ilişkin bazı temel bilgileri tabii ki veriyorlar; ama ortada ciddi bir ''tartışma''dan eser yok... Yaptıkları tek şey, önlerindeki ''Taslak''tan bazı bölümleri okuyup aktarmaktan ibaret. Getirilmek istenen yeni sistemin kime ne kazandıracağı, kime ne kaybettireceği ya da sistemin bütününde ne ifade ettiğine dair neredeyse tek bir satır bile yok. Gazetelerimiz içinde küçük bir grubun konuya ilişkin yayın politikasının farklı olduğu muhakkak; ama ne yazık ki, genelinde işin sadece bir yanını öne çıkaran bu yayınlarla da meseleyi anlayabilmek mümkün değil. SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na devri ve ''Taslak''ta yer alan ''Genel Sağlık Sigortası''na ilişkin farklı yayınlarla başta Birgün ve Cumhuriyet gazetelerinde karşılaşıyoruz. Bazı sendikaların bu ''Sağlık Reformu''na karşı dile getirdikleri açıklama ve eylemlere ilişkin haberler de en geniş biçimde bu gazetelerde yer alıyor. Ancak ''Paran kadar sağlık'' ya da ''İşçiler SSK'yı vermiyor'' gibi başlıklar konunun her yönü ile anlaşılması açısından ne derece yeterli? Bu gazetelerde büyük haber olan sendikacıların ''Sağlık Bakanlığı, sağlık hizmetlerinin tek elden yürütülmesini istiyorsa, gücü yetiyorsa özel hastaneleri de bünyesine alsın'' ya da ''Halk aldatılıyor. AKP'nin çıkardığı yasalarla sağlık hizmetlerini almak daha da güçleşecek'' şeklindeki açıklamalarından hareketle mesele ne derece kavranabilir? Tamam ''SSK'ya sahip çıkalım'' ama, ''bizzat SSK'lıların bile fevkalâde şikayetçi oldukları; çoğu durumda 'lanet olsun' dedikleri; hemen her akşam, o miting alanını andıran kalabalık görüntüleriyle televizyonlarda izlediğimiz bu kurumları savunmalı mıyız?'' (Haksızlık etmeyelim; arkası ''savunmalıyız'' diye gelen bu sözler İstanbul Tabip Odası Basın Sözcüsü Dr. Osman Öztürk'ün Birgün'deki yazısından.) 'NEO LİBERAL'? Hükümetin hazırladığı ''Taslak''ı ''Neo liberal politikalar''ın tabii bir sonucu olarak değerlendirmekle bu işin altından kalkabilir miyiz? Mümkün değil herhalde... Yani özetle bir yanda ''Tasarı'' hakkında mutlak sessizlik ya da ''hafif'' haberler; diğer yanda ise işi ''küreselleşme''nin sorunlarına kadar götüren fazla ''global'' bir bakış... Ve bütün bu sessizlik ve gürültü içinde meselenin içinden bir türlü çıkamayan okurlar... Oysa ''medya'' bu önemli gelişmeler karşısında da rolünü-işlevini çok daha olumlu bir biçimde yerine getirebilirdi. ''Büyükler'' bu gibi işlere eğilmek konusunda gönülsüz, çünkü (biliyorsunuz) herşeyden önce içlerinden bazıları ''özel emeklilik'' gibi faaliyetlerle zaten sistemin içinde.... Bazı ''küçükler''in sesi çıkmıyor, çünkü ortada hükümetin hazırladığı bir taslak var... Ve tabii bir bakıma hepsini kuşatan bir biçimde, gazetelerimizde ''uzmanlaşma'' gibi bir dert olmadığından ''sağlık'' söz konusu olduğunda da elinde ''dosya''sı ile hazır bekleyen elemanlar yok... BÖYLESİ DE VAR... Yazıyı noktalamadan önce, geçenlerde Radikal gazetesinde de yayımlanan bir ''görüş''ten söz etmek istiyoruz. Adı Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu (SPF) olan bir merkez de bu arada boş durmamış ve ''Genel Sağlık Sigortası Üzerine Görüşler'' başlıklı bir çalışma hazırlamış. Çalışmayı okuyunca, ''sağlık sigortası'' konusunun nasıl ele alınabileceği yönünde çok iyi bir örnekle karşılaşıyorsunuz. Yani nerede ''medyanın yaklaşımı'', nerede ''ciddi yaklaşım'', aralarında dağlar var... SPF'nin görüşleri meseleye bambaşka bir açıdan bakıyor. Görüşlerin tamamını burada aktarabilmemiz imkansız. Ama SPF, herşeyden önce, ''sağlığın bir vatandaşlık hakkı'' olduğunu hatırlattıktan sonra ''Bu, ancak finansmanın ve hizmetin tamamen birbirinden ayrılması ve temel hizmet paketinin genel vergilerden ayrılan bir bütçe ile finanse edilmesi yoluyla olabilir'' diyor. ''Diğer bir deyişle, aynen eğitim gibi, sağlık hizmetleri de devletin vatandaşa karşı asli görevi olarak görülmeli, bu hizmetin sunumu ödenen primlerle sağlık hizmetinin satın alındığı bir müşteri-satıcı ilişkisi görünümünden uzaklaştırılmalıdır.'' SPK'nın Türkiye'de de sağlık hizmetlerinin ''genel vergilerden ayrılan bir bütçe ile finanse edilmesi'' önerisi bazılarına belki fazla ''sosyal'', hatta ''çağdışı'' gelebilir! İsterseniz son söz olarak, bu tür itirazların yolunu peşinen kesmek için SPK raporundan şu cümleyi de aktaralım: ''Bu bağlamda ilk reform girişiminde bulunan İtalya'yı (1978), sırasıyla Portekiz (1979), Yunanistan (1983) ve İspanya (1986) takip etmiştir.'' Biz de Avrupa Birliği'ne gireceğiz ya, işte o nedenden dolayı aktarıyoruz... (K.B.) yenişafak Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:11

İLGİLİ HABERLER