
GAZETENİN ÖLÜMÜ 2040'TA MI?
2040’ta gazetecilik
LONDRA’da geçen hafta Dünya Okur Temsilcileri (Ombudsmanlar) Birliği 25’inci yıllık toplantısı yapıldı, birbirinden ilginç çok değişik konular tartışıldı.
Toplantıya, başta Türkiye olmak üzere ABD, İngiltere, Kanada, Fransa, İsveç, Portekiz, Avustralya, Brezilya, Kolombiya, Güney Afrika, Danimarka, Hollanda ve Şili’den 46 okur temsilcisi katıldı. 3 gün süren toplantılarda, yazılı ve sözlü basında ‘sorumlu ve ilkeli yayıncılık’ ele alındı, internetteki son gelişmeler masaya yatırıldı, bu gelişmelerin gazetelere nasıl etki yapacağı tartışıldı.
Toplantıda Türkiye’yi Hürriyet (Doğan Satmış), Milliyet (Derya Sazak) ve Sabah’ın (Yavuz Baydar) okur temsilcileri temsil etti.
Toplantılarda öne çıkan ve dünyada tartışılan başlıklar şöyle:
SON GAZETE 2040’TA MI?
Gazete satışları tüm dünyada düşme eğiliminde. Bu hızla, ABD’de son basılı gazetenin 2040 yılında satılacağı öne sürülüyor. İnternet, insanlığa sonsuz bir yayın platformu kazandırdı. İnternet gazeteciliği, önümüzdeki yıllarda hákim olacak ancak bu da maalesef para kazandırmıyor. Yapılan yatırımlar, en azından şimdilik, zarar yazıyor.
BLOG TSUNAMİSİ
İnternetle ‘katılımcı gazetecilik’ türü ortaya çıktı. Günümüzde, bilgisayar başına oturan herkes, istediği yorumu yazabilme, istediği olayı duyurabilme, cep telefonuyla kolayca çekebileceği istediği fotoğrafı yayımlayabilme şansına kavuştu. Son yıllarda patlayan ve internet günlüğü anlamına gelen ‘blog’ bunun en bilinen türü. Artık herkes, günlüklerini internette yazarak, başkalarıyla paylaşabiliyor. Şu anda dünyada blogu olan, periyodik olarak bunu yenileyen 30 milyonu aşkın insan var.
GAZETELER VE BLOG
Gazeteler de bu konuda geri kalmamak için kendi bloglarını oluşturmaya başladılar. Bazı gazeteler, kendi yazarlarına özel bloglar açıyorlar. Böylelikle, hem bloglara karşı geri kalmamak, hem de blog sonsuzluğu içinde, güvenilir köşeler yaratmak amaçlanıyor.
ARAMA MOTORU MU, BELA MI?
Eskiden, bir insanın yıllar önce yaşadığı talihsiz olaylar, gazete arşivlerinde kalır, kimse duymazdı. Şimdi, bu devir geçti. Google, Yahoo gibi internet arama motorları sayesinde artık her habere anında ulaşmak mümkün. İnsan kaynakları yönetmenleri, işe alacağı kişiyi önce internetten araştırıyor. 19 yaşında bir gencin, üniversite gazetesinde çıkan röportajında bıçak koleksiyonu yapmayı sevdiğini söylemesi bile, 10 yıl sonra işe başlarken önüne konulabiliyor. Sevgililer bile, google ve yahoo’da küçük bir araştırma yapmadan edemiyor.
GAZETECİLİK-TARİHÇİLİK
Bu durum, gazetecilere biraz daha fazla sorumluluk yüklüyor. Gazeteciler olanı aktarmaktan çok, tarih yazar hale geldi. Artık her haber daha özenli yazılmalı ve yaşananların sonuçları da, yani biri yargılandıysa, davanın sonucu da mutlaka habere eklenmeli ki internette bu da kolaylıkla okunabilsin. Bilgiler ilk haliyle kalmasın.
İFTİRA: EVRENSEL DERT
İlkeli yayıncılık yapmayan medya organlarında, tabloidlerde ve internette iftira ve karalamalar çok arttı. Pek çok ülkede, iftiralara karşı yargı ağır kalıyor. Bu yüzden, özellikle ünlüler İngiltere’de dava açıyor. İngiltere’de hem tazminatlar yüksek, hem de vergi yok. Arnold Schwarzenegger bile, ‘Babası Nazi’ diye yazılınca davayı ABD’de değil, İngiltere’de açtı.
BBC’DEN ŞİKÁYET BÖLÜMÜ
İngiliz yayın örgütü BBC, ‘Editoryal Şikáyet Ünitesi’ kurdu. Ünitenin kuruluşu, tüm çalışanlara ‘Lütfen görmezlikten gelmeyin’ denilerek duyuruldu. BBC’nin 1 numaralı gazetecisi Mark Byford, ‘BBC bile olsak, biz hata yapmayız dememiz saçmalık. Hata mutlaka olur. Biz hata yaparız; ama bunun sorumluluğunu da taşırız. BBC, açık, şeffaf, adil ve sorumludur’ dedi. BBC’ye sadece bu yıl 15 bin şikáyet geldi.
İNTİHAL PATLADI
İnternet yüzünden, intihaller (aşırma) çok yaygınlaştı. Öğrencilerin ödevlerini internetten araklaması gibi, gazeteciler de başkalarına ait şeyleri kullanma kolaylığına kaçıyorlar. Aynı zamanda Dünya Ombudsmanlar Birliği Başkanlığı’na seçilen İngiliz Guardian Gazetesi Ombudsmanı İan Mayes, ‘Biz gazetede intihalci gazetecileri adlarıyla teşhir ediyoruz. Yazılarını arşivden çıkarıyoruz’ dedi. Genel kanı, intihalcilerin deşifre edilmesi, bu kötü gidişi durdurabilir.
KANLI FOTOĞRAFLAR
Gazeteler, çok kanlı veya ölüm fotoğrafı yayımlamalı mı? Washington Post Ombudsmanı Michael Gettler, şöyle dedi: ‘Foto muhabirleri, gördükleri her şeyi çekerler ve bunların yayımlanmasını isterler. Ancak her fotoğrafın yayınlanması doğru değil. Pazar günü 1. sayfaya bir ölü fotoğrafı konulursa, buna herkes bakmak zorunda kalır. Böyle bir hakkımız yok. Belki bu tür fotoğraflar internete konabilir, sadece isteyenler bakar.’
RUSYA’DA DURUM
Rusya’da, 46 bin medya organı var. Yüzde 90’dan fazlası hiç para kazanmıyor. Medyaya 10 milyar dolar harcanıyor, reklam pastası 4 milyar dolar büyüklüğünde. Yani 6 milyar dolarlık kara para girişi var. Kara paranın olduğu yerde, özgür ve şeffaf yayıncılık olamaz. Bu kötü gidişi durdurmak için hükümet çare arıyor.
VE OLUMLU YANLAR
Blogların, gazeteciliğin dışında geliştiğini herkes biliyor. Bu yüzden blog yazarları, genel olarak ne gazetecilik etiğine ne mesleki endişelere sahipler. Bu durum, ilkeli ve güvenilir gazeteciliğin lehine bir gelişme.
Okur, ciddi bir gazeteyi eline aldığında, bilir ki, bu güvenilir bir gazetedir, yazdıklarına güvenilir. Hata yapsa da hatasını gizlemez, itiraf eder, gerekirse özür diler, telafi eder.
İnsanlar, 2040 yılında da, 2060’ta da parkta, plajda oturup eline güven duyduğu bir gazeteyi alıp okumayı sürdürecek. Bu nedenle son gazetenin bu yıllarda satılacağı iddiası temelsiz.
Ve bir de müjde: Rusların ünlü gazetesi İzvestia da artık bir okur temsilcisi (ombudsman) bulundurma kararı aldı. Eskiden rejim borazanı olan Rus gazetesi artık okura hesap verecek.
Doğan SATMIŞ - HÜRRİYET