Akşam Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut, yazılarına sık sık konu olan Ertuğrul Özkök ve Hasan Cemal''in gecedeki davranışlarını kaleme aldığı yazısında Hasan Cemal ile eşi ve Hürriyet Reklam Grup Başkanı Ayşe Sözeri Cemal arasındaki farka dikkat çekti.
Tarihi gece geçen hafta sonunda yaşandı. Olayı anlatmaya size bir soru sorarak başlayayım. Ufuk Güldemir''i, Ertuğrul Özkök''ü, Sedat Ergin''i, Hasan Cemal''i, Yalçın Doğan''ı, beni, Güneri Cıvaoğlu''nu, Yalçın Bayer''i bir çatı altında toplarsanız ne olur. Gayet tabii ki güzel bir parti olur. Teori böyle der, pratikte de öyle oldu. Bu grubu kapalı bir alanda uzun bir süre sakin vukuatsız tutmayı başardığı için Ufuk Güldemir''e ev sahibi olarak ne kadar teşekkür etsek onu ne kadar takdir etsek azdır.
Parti ortamından ilk haber Hasan Cemal''in (konunun buraya ne zaman geleceğini merak ediyordunuz biliyorum) Cumhuriyet Gazetesi ile ilgili hatıralarını yazmakta olduğuydu. Gerçi bu benim için yeni haber değildi çünkü Hasan bir önceki görüştüğümüzde de bunu bana söylemişti. Kitabın hiç bitmemesi gayet tabii ki doğal da partideki birçok eski Cumhuriyetçi hatıralarda ''acaba ben de olacak mıyım'' diye merak etti ve korktu. Açıkça söyleyeyim bir tek ben korkmadım çünkü ben Cumhuriyet''te sadece iki ay çalıştım. Ben şimdi ortaya dökülmesinden utanacağım hareketlerin hepsini Hürriyet''te çalışırken yaptım, ancak diğer arkadaşlar korkmakta haklıydılar. Hasan kitabını bitirirse -ki buna imkan yok- herkes hakkında korkmadan yazacakmış kendisi öyle diyor. O gece yazacaklarını anlattı, çok da eğlendik, ancak bu işlerin beyaz Türkler arasında kalması daha iyidir. Halk gerçekleri bilmese daha iyi olur. Birilerinin Hasan''ı bir yana çekip gerekli ikazlarda bulunması iyi olur. Ayrıca o, bu grubun kendinden nasıl bir öç alabileceğinin daha farkında değil galiba. Ben baktım da Ufuk Güldemir''in gözleri daha şimdiden alacağı öcü düşünerek parlamaya başlamıştı.
Ben Hasan Cemal''de büyük değişimler fark ettim. İlk önce o hiperaktif olmuş. Yavaş çekimde hiperaktivite gerçekten muazzam bir şey. İnsan bunu izlerken yavaş çekilmiş sanat filmlerini hatırlıyor. Hasan sinirlenince ki, basın camiasından laf açılınca sinirleniyor, orası burası oynamaya başlıyor, gerçi yavaş oynuyor. Ama olsun ''dikkatli bakan görür hareketi''. Ben onu incelemeyi hobi haline getirdiğimden gördüğüm hareketleri başta Ertuğrul Özkök olmak üzere herkese de anlattım ve ''bence Hasan''ın hiperaktif hale gelmiş olması sürmanşetlik olaydır'' da dedim. Ertuğrul Özkök ise Hasan''ın aksine pek sakindi ve de gazetede son kullanmaya başladığı Aydın Doğan adındaki muhabirin performansı nedeniyle olmalı pek de neşeliydi. Ancak o da Hasan''daki yeni hiperaktiviteyi fark ettiğinden sonradan benim gibi hüzünlendi.
Sonra Hasan''ın kızının piyano çalmaya başladığını anlattığını duyduk. Ve benim korktuğum anında başıma geldi. Rana benim ''sakın yapma'' sinyali veren kaş göz hareketlerimi bir yana itip Hasan Cemal''e ''kızın piyano çalmayı nasıl öğrendi'' diye sordu ve Hasan da anlatmaya başladı.
Ve de ritmi eskisinden de daha alt düzeye düştü. Kızına duyduğu sevgiden midir nedir bilmiyorum onun piyano çalma macerasını baştan alıp bütün detaylarıyla yavaşça ve olağanüstü sakinlikle anlatmaya başladı. Rana o detaylarla da yetinmiyor daha başka sorular da soruyordu ha bire, işi daha da kötü yapan nokta Hasan''ın eşi Ayşe''nin aynı hikayeyi bir dakika önce taş çatlasa 15 saniyede anlatıp bitirmiş olmasıydı. Hasan karısına ''sen dur şunu ben keyifle anlatayım'' dediği an ben başıma gelecekleri anladıydım da Rana''yı bırakıp evden kaçmam pek nazik olmayacak diye düşünüp ben de dinler gibi yapmaya başladım çaresiz. Bir yandan da korkuyorum ya Hasan tekrar hiperaktif olur da ya beni severse ben neler olurum diye korktum (Hasan insanı severken öldürebilir en basitinden de sakat bırakabilir, bu da bilinsin) ben orada konuyu müthiş bir konsantrasyonla dinlemekte olan Rana''nın yanında çaresiz otururken aklıma durup dururken İkinci Dünya Savaşı geldi nedense. Sonunda gece bir başka olay daha olmasaydı Hasan''ın anlatması bugün dahi sürecek olabilirdi. Ben şu anda Hasan''ın kızının hangi klasik parçaları nasıl çaldığı gibi bana yeni yeni lüzumsuz gelmeye başlayan bilgilere sahip durumdayım. Benim oğlum da bateri çalmaya başladı, inşallah ikisi bir araya gelip ileride bir grup da kurarlar. Hasan''ın Cumhuriyet anıları bir gün biterse kitap için verilecek partide inşallah bizim çocuklarımızın grubu da çalar. O günlerde yatmakta olduğumuz huzurevlerinden kalkıp bizler de geliriz partiye mutlaka.
Kaçınılmaz ve zorunlu hissi ara notu: İnsanları bir arada görmek, benim içimi sıcaklıkla doldurdu. Yıllar içinde birbirimizi kırdık mı bilmem ama ben kendim için şunları söyleyebilirim; bu insanların her birinin kalbimde sıcak anısı var ama yaşlandık arkadaşlar. Eskiden biz bir araya gelseydik, Ufuk''un evi katiyen sağlam kalmazdı ''yıkardık ortalığı'' hatta kalabalığa gerek yok da sadece Ufuk ile Sedat bir araya gelselerdi, ev zeminden çökebilirdi eskiden.
Hasan''ın sonunda susmasına neden olay gelişme ise ''halk kahramanı ve Türkiye''nin Robin Hood''u Yalçın Bayer''in aniden geç bir saattte partiye gelmesiydi. Bizler de ''Türk basınındaki son namuslu insanı'' hak ettiği saygı ile karşılamak için ayağa kalktık ve o arada da Hasan sustu.
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:58