Binlerce subayı terfi heyecanının sardığı Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) öncesinde, bazı hararetli tartışmalar yapılıyor. Korgeneral İzzettin İyigün, “Orgeneral olmamı bir holding patronu engelledi” çıkışını yaparken; emekli Tuğgeneral Raif Babaoğlu’nun YAŞ sistemini eleştiren kitabı Genelkurmay tarafından yasaklandı.
Ordu’dan 1997 yılında emekli olan Korgeneral İzzettin İyigün’ün, geçtiğimiz günlerde “28 Şubat sürecinde Sincan’da tankları yürüten, balans ayarını yapan kişi benim” çıkışını yaptığı açıklamalarında çok önemli bir cümle daha vardı. Korgeneral İyigün, “Terfi edip orgeneral olmamı ünlü bir holding patronu engelledi” demekteydi.
Silahlı Kuvvetler’de komutanların terfi etmesi kararını Başbakan, Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı, oniki orgeneral ve iki oramiralden oluşan 17 kişilik Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) verdiğinden, Korgeneral İyigün’ün bu sözleri şaşırtıcıydı. Üstelik Silahlı Kuvvetler’de yaygın olarak bilinen bir hikayeye göre, geçmişte Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Koç, bir havacı korgeneralin orgeneral olması için devreye girmişti; ancak bu girişim ters tepmişti. Üstelik bu korgeneral, orgeneral olabilme şansına sahipken, sırf Koç’un bu girişimi sebebiyle emekli edilmişti.
Hatta bırakın holding patronlarını, çoğunlukla hükümetlerin bile YAŞ’taki terfilerde çok az etkin olduklarına işaret eden ilginç bir örnek daha anlatılır. Buna göre 1978 yılında Bülent Ecevit hükümetinin Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık, hükümetin terfi etmesini istediği 243 kişilik bir subay listesini Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’ e verir. Ama, Evren bu listeyi yırtıp çöpe atar.
YAŞ’ın çalışma tarzı
Korgeneral İzzettin İyigün’ün ortaya attığı bu ilginç iddianın doğruluğu veya yanlışlığı bir yana, ordu yirmi gün sonra toplanacak olan yeni Yüksek Askeri Şûra’ya (YAŞ) hazırlanırken, YAŞ’ın çalışma tarzı ve subayların YAŞ’taki terfi sistemi zaman zaman tartışma konusu oluyor.
Örneğin kamuoyuna yeterince yansımadı ama, emekli tuğgeneral Raif Babaoğlu’nun bir süre önce yayımladığı ve Yüksek Askeri Şûra’nın çalışma tarzını ele alan “Milli Savunma Üzerine Düşünceler” kitabı Silahlı Kuvvetler’de büyük tartışmalara yol açtı. Genelkurmay kitabın askeri birliklere girmesini yasaklarken, 2. Ordu Komutanı Orgeneral Fevzi Türkeri ve 3. Ordu Komutanı Orgeneral Oktar Ataman, Tuğgeneral Babaoğlu’nun imzalayıp kendilerine gönderdiği bu kitabı iade etti.
1949’da Harbiye’den mezun olan, askerlik hayatı 36 yıl süren ve 1983’te Genelkurmay Personel Başkanlığı’nda Personel Dairesi Başkanı iken emekli olan Tuğgeneral Raif Babaoğlu, Silahlı Kuvvetler tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi’nin efsanevi lideri Alparslan Türkeş’e yakınlığı ile bilinen bir subay. 1950’li yıllarda başlayan Türkeş-Babaoğlu arkadaşlığı, Türkeş’in vefat ettiği 4 Nisan 1997 tarihine kadar sürdü. Babaoğlu, Türkeş’in danışmanı olarak partide görevliydi, sonraki dönemde MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevini de üstlendi.
YAŞ’ın çalışma sistemine getirilen itirazlar
Babaoğlu’nun “Milli Savunma Üzerine Düşünceler” adını taşıyan kitabında Yüksek Askeri Şûra’nın çalışma sistemine özellikle birkaç noktada eleştiri getiriliyor. Bunlardan birincisi, “Orduyu yöneten” pozisyonundaki YAŞ üyelerinin çok geniş bir takdir hakkına sahip olması. Babaoğlu, “Bir albayın terfisinde askerlik hayatındaki sicil notlarının ortalaması ile şûra üyelerinin kendisine 100 puan üzerinden verdiği değerlendirme notu toplanıyor. Doğru olan, şûra üyelerinin bir albaya sicil notunun çok üstünde veya çok altında not vermemesidir. Buna bir sınır getirilmeli” diyor.
Babaoğlu’nun ikinci eleştirisi ise, terfi sırasına giren bin civarındaki albayın terfi görüşmelerine şûrada sadece yarım iş günü (dört saat) ayrılması. Babaoğlu, “Her bir albayı değerlendirmek için ayrılan süre 38 saniye olmaktadır. Bu durum takdir yetkisinin önceden belirlenen kişiler lehine kullanıldığını gösteriyor. Üstelik bu kadar muazzam yetkileri ve dokunulmazlığı olan YAŞ’ın verdiği kararlar yargı denetimine kapalı” diyor.
Yakın zamana kadar ordunun zirvesinde bulunup, uzun yıllar Yüksek Askeri Şûra’da vazife almış komutanlar, YAŞ kararları hakkında zaman zaman dile getirilen yukarıdaki türden eleştirilere cevap verirken önemli değerlendirmeler yapıyor. 1996-99 tarihleri arasında dört yıl YAŞ üyeliği yapan Orgeneral Necati Özgen, “Silahlı Kuvvetler camiasının içinden veya dışından, bazı komutanların terfisi için çeşitli talepler gelir miydi?” sorusuna şu cevabı veriyor: “Birisi böyle bir taleple bana gelse derhal o adamı kovarım. Diyelim ki biri geldi, ‘Komutanım bu çocuk çok iyidir. Acaba bu sene şöyle olsa’ dese, ‘Git, işine bak be derim’. Prensip budur. Prensip benim yaptığım gibidir, düşündüğüm gibidir ve ben şahsen herkesin de öyle yaptığına inanıyorum. Eğer başkalarıyla görüşüp başka şeyler duyduysanız bilemem.”
Komutanın eşi çok önemli
1988-93 döneminde altı sene Yüksek Askeri Şûra üyeliği yapan Orgeneral Muhittin Fisunoğlu, “İş âleminden veya politikacılardan çeşitli talepler olur muydu?” sorusuna, “Askeri şûrada çok deneyimli havacı, karacı, denizci orgeneral ve oramiral var. Onlara baskı yaparak ben illâ şunun terfi etmesini istiyorum demek bizim zamanımızda imkansızdı. Ama önceden oldu mu, olmadı mı bilemem. Bir şey söylersem dedikodu veya tahmin olur. Bazılarının empoze ettiği terfiye karşı içimde bir alerji vardı. O nedenle bana ne sanayiciden, ne işadamından ne de siyasetçiden terfilerle ve atamalarla ilgili bir telkin veya talep olmadı” şeklinde cevap veriyor.
Terfiler konusunda “Komutanın aile yapısı önemli mi?” sorusunu 1987-90 arasında dört yıl YAŞ üyeliği yapan Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu şöyle cevaplıyor: “Eşi çok önemli. Çünkü komutan ailesi ile bütündür. Evliyse onunla cemiyete girecektir, onunla kendisini tanıtacaktır, dışarıya gittiği zaman onunla gidecektir. Ama bekarsa, Orgeneral Fethi Tuncel gibi yalnız gidecektir. Gayet doğal. Tuncel, benim yanımda çalışmış çok değerli bir subaydır. Ben Genelkurmay’da Teşkilat Eğitim Daire Başkanı iken o benim tatbikat subayımdı. Yurtdışına çok gider gelirdi. Annesi rahatsızdı, zannederim tümgeneralliğine kadar ona baktı.”
Karar verilirken dikkate alınan ölçüler
1978-83 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yapan, 12 Eylül 1980 ihtilalinin lideri Kenan Evren, terfi sırası gelen komutanlar arasında tercih yapılırken nasıl güçlükler çekildiğini anlatırken, “Biri 23 ayar altın ise diğeri 24 ayar. Biri terfi edip diğeri emekli oluyor. Ama aralarında fark işte bu kadar” demişti. Orgeneral Yirmibeşoğlu da, “Şûrada, cevaz verilen kadar hata derler ya, ancak o kadar hata olur. O da her sistemde vardır” diyor. Peki Yüksek Askeri Şûra üyeleri, bir komutan hakkında karar verirken hangi ölçülere göre hareket ediyor? Orgeneral Necati Özgen, “Bir çarşaf liste hazırlar, şûraya girerdim. Aradığım niteliklere göre listede artı veya eksi diye işaretlerdim. Komutanlarına bağlı mı, düşence yapısı nedir, sır tutar mı, insani bir zaafı var mı gibi kriterlerim vardı” diyor.
1999-2002 arasında dört yıl YAŞ üyeliği yapan Orgeneral Edip Başer ise bu konuda şunları belirtiyor: “Bazı kişiler hakkında, bazı hususlarda emin değilseniz, oraya koyacağınız işaret artı mı olacak, eksi mi olacak, onu iyi tanıdığını bildiğiniz kişilere sorarsınız. Şûra üyeleri arasında karşılıklı fikir alışverişi olur. Çünkü karar vereceğiniz konu çok önemli ve hayati. Bilgi alabileceğiniz her yerden almaya çalışırsınız. O bilgileri bir araya getirir, bir senteze varırsınız ve o hazırlıkla şûra toplantısına gelirsiniz. Şûradan bir gün önce birebir boyutta ve sonra tekrar arkadaşlarınızla hep beraber tartışırsınız. O tartışmalarda çok şeyler söylenir. Sizin savunduğunuz kişiler vardır, diğer bir arkadaşın savunduğu kişiler vardır. Biri diğerini, öbürü başkasını savunur. Neticede bir genel oylama yapılır. Bunlarla genel mutabakat sağlanır ve çoğunluğun gittiği istikamet takip edilir. Onu sizin değiştirme şansınız yoktur. Ama eğer inandığınız bir şey varsa siz sonuna kadar direnir, söyleyeceklerinizi söylersiniz. ‘Şu şu nedenlerle ben bunu istiyorum, bu daha uygun’ dersiniz. Ama sonunda orada kararı veren 17 kişilik bir heyettir. Puanlar toplanır, iki kişi eşit çıktı, bir daha puanlama veya oylama yapılır. Açık oylamada, bu denir, lehinde on parmak kalkar; öbürü denir, 12 parmak kalkar. 12 parmak kalkan geçer, öbürü kalır.”
Asıl görüşmeler şûra öncesinde
Orgeneral Başer, şûradaki terfi görüşmelerinin o gün yapılan birkaç saatlik toplantıyla sınırlı olmadığını belirtiyor. Bunun aylarca öncesinden başlayan bir çalışma olduğunu, terfilerle ilgili listeler yayınlandığını ve bu listelerin şûra üyelerine gönderildiğini belirten Başer Şöyle devam ediyor: “Ha, albayların içerisinde gerçekten en uygun olan 24 kişi mi seçilmiştir, elbette o da tartışılır. Ama gerçekten çalışılıyor, gerçekten tartışılıyor. Çok uzun bir süre, üzerinde kafa yoruluyor. Düşünebiliyor musunuz, birebir tartışılıyor. Şûra’dan hemen önce gidip kuvvet komutanınızla birebir tartışıyorsunuz. Bu kişi şöyledir, böyledir diyorsunuz. Son aşamada artık bunlara kadar giriyorsunuz. Listedeki arkadaşları tek tek alıyorsunuz. Efendim şunda şu, ben bunu istiyorum. Bu daha uygun olur kanaatinizi ortaya koyuyorsunuz ve bayağı cebelleşiyorsunuz. Kuvvet komutanınızla epey konuşuyorsunuz, müzakere ediyorsunuz. Şûradan önce, bu kadar inceliğine kadar iniliyor. Artık Şûrada da son söylenecek şeyler söyleniyor. Bu şekilde bir çalışma yöntemi var. Şûranın çalışma yöntemi bana göre fevkalade objektiftir, yansızdır. Onun ahbabı, bunun bilmem nesi, falanı, filanı, kesinlikle öyle bir şey ben hiç duymadım.”
1987’de Deniz Kuvvetleri’nden emekli olan Koramiral Işık Biren de Orgeneral Başer gibi, YAŞ toplantılarında fazla tartışma olmadığını, asıl görüşmelerin Şûra öncesinde yapıldığını vurguluyor: “Herkesin bir dosyası vardır. Şûraya bu dosya girer. Şûradan önce komutanlar bazen tatbikatlarda bir araya gelir, bazen askeri kamplarda oturur, kendi aralarında bir kamuoyu oluşturur. Önceden bir konsensüs sağlanır. Ben buna şahit oldum. Bunu biliyorum. Gümüldür’deki, Erdek’teki kampta toplanır, çay ve kahve içerler, yemek yerler. O sırada bazı konuları böyle rahat bir ortamda konuşurlar.”
Subayların terfi sisteminde köklü değişiklikler
Bütün bu tartışmalar bir tarafa Silahlı Kuvvetler önümüzdeki yıl, subayların terfi sisteminde köklü bir değişiklik yapmayı planlıyor. Halen sürmekte olan duruma göre bir teğmen kurmay olduktan sonra albaylığının sonuna kadar en erken 25 yıl sonra general olabiliyor. Oysa getirilmek istenen yeni sistemle, bu standart bekleme süreleri indiriliyor ve “liyakat” şartına göre çok erken general olma şansı öngörülüyor. Buna göre bir teğmen 17 yıl sonra general olabilecek. Bu durum, en erken 61 veya 62 yaşında Genelkurmay başkanı olunabilen Türkiye’de artık 50 yaşında bir komutanın Genelkurmay başkanı olabilmesine imkan sağlayacak. Ancak, çok sık dile getirilen ve Tuğgeneral Raif Babaoğlu’nun da kitabında önerdiği “YAŞ kararlarını yargı denetimine açma” düşüncesine orduda kesinlikle sıcak bakılmıyor.
Bu arada, emekli Tuğgeneral Raif Babaoğlu, kitabının Genelkurmay tarafından yasaklanması kararına karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme, Babaoğlu’nun emekli bir asker olduğu gerekçesiyle dosyayı sivil Ankara İdare Mahkemesi’ne gönderdi. Ancak Babaoğlu, “Ben emekli generalim. Yapılan iş askeri bir iştir, muhatap Genelkurmay’dır. Dolayısıyla bu konunun Askeri İdare Mahkemesi’nde görüşülmesi gerekirdi.” diyor. Dava dosyasını alan ve vereceği karar merakla beklenen Ankara İdare Mahkemesi, henüz davayı görüşmeye başlamadı.
Faruk Mercan
aksiyon
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:34