GÖREVDEN ALINAN SAVCIDAN İNANILMAZ İDDİALAR: TEK SUÇUM ORUÇ TUTMAKTI!
VAKİT GAZETESİNİN HABERİ:
Adı, Sami Gören... Savcılık görevine 1993’te başladı... 2001’de “irticacı” olmakla suçlandı ve 2002’de HSYK kararıyla meslekten ihraç edilip, avukatlık yapması bile yasaklandı... Tek suçu(!) oruç tutmasıydıEski Savcı Sami Gören, görev yaptığı ilçede, kaymakamın, “Geceleri hangilerinizin sahura kalktığı, yanan ışıklardan belli oluyor. Sanmayın ki, hangilerinizin oruç tuttuğunu bilmiyorum.. Bütün bunlar il güvenlik toplantısında konuşuluyor. Bunu bilin…” uyarısına rağmen orucunu tutmaya devam edince görevine son verildi.İdeolojik gerekçelerle meslekten çıkarılan hakim ve savcıların mağduriyeti, binlerce memurun merakla beklediği disiplin affının önemini bütün çıplaklığı gözler önüne sererken, kapsamının genişletilmesi yönündeki taleplerin haklılığını ortaya koymaya yetiyor. 1966 doğumlu. İmam Hatip Lisesi’ni bitirdi. Hukuk Fakültesi’nden mezun olarak, Cumhuriyet Savcısı görevine atandı. 2002 yılında, henüz 36 yaşında olan Sami Gören, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun tasarrufuyla meslekten ihraç edildi. Gerekçe olarak, “irticacılara sahip çıkmak” iddiasıyla hakkında verilen derece yükselmesi durdurma cezası gösterildi. Gören, başından geçenleri şöyle anlattı: “Stajımı tamamladım ve 1993 yılında Cumhuriyet Savcısı olarak göreve başladım. 24.10.2002 tarihinde ise Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun kararıyla, 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 69/2. maddesine istinaden meslekten çıkarıldım. Bu maddeye göre; rüşvet yediği kanısını uyandıran bir hakim veya savcı iki defa derece yükselmesi durdurma cezası alırsa veya diğer hallerde üç defa derece yükselmesi durdurma cezası alırsa meslekten çıkarılır. Ben, 2000 yılında bir ilçe belediye başkanı hakkında zimmet suçundan soruşturma yaparken ‘görevimi tarafsız yapmadığım’ iddiasıyla şikâyete uğradım. Neticede, siyaseten derece yükselmesi durdurma cezası aldım. Oysa, beni tarafsızlıkla suçlayan sanık, daha sonra zimmet suçundan Ağır Ceza Mahkemesi’nde mahkûm olmuş ve cezaevinde yatmıştır. İtirazıma rağmen, ceza kesinleşti.” İRTİCACILARA DESTEKLE SUÇLANDI“2001 yılında, görev yaptığım ilçenin kaymakamıyla aramızda sıkıntı meydana geldi. Kaymakam; ilçedeki eczacılar ve tüm sağlık personeli hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu. İddiasına göre, bu kişiler resmi reçetelerde usulsüzlük yapıyorlardı. Görev gereği yaptığım soruşturma sonucunda, herhangi bir delil bulunmadığı için takipsizlik kararı verdim. Ancak Kaymakam, olayı şahsi mesele haline getirdi. Kaymakam, irticacı olmakla suçladığı ve şikâyetçi olduğu kişilerden ve aynı zamanda AK Parti İlçe Başkanı olan eczacı ile bazı doktor ve sağlık personelini koruduğumu iddia etti. İrticacılara destek verdiğimi ileri sürdü. Kaymakam’la geçimsizlik iddiasıyla ikinci kez görevde derece yükselmesini durdurma cezası aldım. 2001 yılıydı. Aradan aylar geçti. 20 Temmuz 2002 tarihinde, son çalıştığım ilçeye atandım. 24.10.2002 tarihinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararıyla meslekten ihraç edildim. Dikkatinizi çekmiştir.. Hakkımda devletin şahsiyetine karşı veya yüz kızartıcı suç işlediğim iddiasıyla bir şikâyet dahi vuku bulmamıştır. İkinci disiplin cezası verilmesinden bir buçuk yıl sonra, Bakan Aysel Çelikel’in döneminde meslekten çıkarıldım. Avukatlık hakkım da elimden alındı. İtirazımı görüşen Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu 6’ya 5 oyla, yani bir oy farkla avukatlık hakkımı reddetti.”Gören, sonrasında ihraç kararının altında imzası bulunan kimi Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin isminin Neşter Operasyonu’na karıştığını ve istifa etmek zorunda kaldıklarına dikkat çekerek, “Şunu da belirtmek isterim, bu isimlerden birinin bugün felçli olduğunu öğrendim” diye konuştu. Anayasa’nın 159. Maddesi ve 2461 Sayılı Kanun'a göre, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararlarına karşı yargı yolu kapalı olduğundan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava açtığını ifade eden Gören, “AİHM’deki davam kabul edilebilir bulundu, ancak henüz sonuçlanmadı” bilgisini verdi.İHRAÇ EDİLEN HAKİM VE SAVCILARIN ORTAK YÖNLERİ1999 yılından bu yana benzeri gerekçelerle 96 hakim ve savcının meslekten ihraç edildiğini, yüzlercesinin de yer değiştirme cezası verilmesi sonucunda ihraç noktasına getirildiğini ifade eden Gören, “Bu hakim ve savcıların çoğunluğunun ortak tarafı, milli ve manevi değerlerine sahip çıkmaları.. Görevlerini tam bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesi doğrultusunda yapmaya çalışmalarıdır. Bunun en büyük delili de, bu kişiler hakkında görevleri nedeniyle veya herhangi bir nedenle açılan hiçbir davanın olmamasıdır” dedi. “HAKİM BEYİN PARMAĞINDAKİ YÜZÜK ALTIN MI, GÜMÜŞ MÜ?”Sami Gören’in bizzat şahit olduğu şu iki olay, önce görevde derece yükselmesini durdurma cezasına çarptırılması, ardından da ihraç edilmesinin asıl sebebini ortaya koymaya yetiyor: “Bir hakim arkadaşımla ilgili olarak bir Adalet müfettişi geldi. Bizi tanık olarak çağırdı ve sordu ‘Hakim beyin parmağındaki yüzük altın mı, gümüş mü?’ Ben de, dikkat etmediğimi, dolayısıyla bilemeyeceğimi söyledim. Adalet müfettişi bunun üzerine ‘Anlaşılan, hakim beyi koruyorsun’ diyerek beni yalancı şahitlikle suçladı. Ben de ‘Sayın müfettişim! İfademin başında yemin ettim, yalan şahitlik yapmıyorum. Zira buraya iki ay önce atandım. Gerçekten hakim beyin parmağında yüzük var mı, yok mu, onun dahi farkında değilim. Özür dilerim, ama ben bekâr bir bayan değilim ki, hakim beyin parmağına bakayım’ dedim.”“HANGİLERİNİZİN ORUÇ TUTTUĞUNU, YANAN IŞIKLARDAN BİLİYORUM”“İkinci soruşturmamdan önce -sonrasında sözkonusu kaymakamla geçimsizlik iddiasıyla ikinci kez görevde derece yükselmesini durdurma cezası verildi- Sayın Kaymakam, adliyede, Ramazan ayıydı.. Görev yaptığım hakim ve savcılara aynen şu ifadeleri kullandı: Malum, benim oturduğum evden sizlerin ikamet ettiği lojman net gözüküyor. Geceleri hangilerinizin sahura kalktığı yanan ışıklardan belli oluyor. Sanmayın ki, hangilerinizin oruç tuttuğunu bilmiyorum.. Ayrıca camiye gidip-gelen bütün memurları biliyorum. Bütün bunlar il güvenlik toplantısında konuşuluyor. Bunu bilin!..”“KİMSEYE DERDİMİ ANLATAMADIM”Görevden uzaklaştırıldığı haberiyle birlikte adeta yıkılan Gören, sonrasını ise şöyle anlattı: “Devlete karşı en küçük bir suçum olmadığı ve en küçük bir kanunsuzluğa karışmadığım halde bir anda meslekten çıkarılmış olmam, beni ve aile fertlerimi çok derinden etkiledi. Bu haksızlığı bir türlü kabullenemedik. Bana en büyük manevi desteği eşim verdi.. Kendi anne babam ve kardeşlerim başta olmak üzere, yakınlarıma dahi derdimi anlatamadım. ‘Mutlaka bilmediğin başka bir sebep vardır. Rahat dursaydın böyle olmazdı. Memleketi sen mi kurtaracaksın!..’ gibi tepkilerle karşılaştım. Önceden pek çok dostum-arkadaşım olduğunu zannediyordum.. Bu olaydan sonra etrafıma baktım, birkaç hakiki dosttan başka kimseyi yanımda bulamadım. Demek ki; iltifat şahsımıza değil, bulunduğumuz makamaymış.. Çektiğimiz maddi-manevi acı ve ızdırabı bir biz, bir de Allahu Teâlâ biliyor.” “KANUNLAR ÖRÜMCEK AĞI GİBİ”Sami Gören, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa'ya göre, insan haklarına saygılı, demokratik, hukuk devleti olduğunu” ifade ederek, Anayasa Mahkemesi’nin 29.11.1966 tarih ve 44 sayılı kararına göre de hukuk devletinin; “insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu, adil bir hukuk düzeni kuran, bunu devam ettirmeye kendisini yükümlü sayan bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlı bulunan devlet” demek olduğunu hatırlattı ve şu değerlendirmede bulundu: “Bu tanımın pratikle ne kadar örtüştüğü kamuoyunun takdiridir. Türkiye’de en çok tartışılan konuların başında yargı bağımsızlığı gelmektedir. Yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında, yargıya güvenin her geçen gün azaldığı görülmektedir. Bu son derece düşündürücü ve kaygı vericidir. Bugün kanunların sade vatandaş için, köylü Mehmet Efendi için bağlayıcı olduğu, kanunların zayıfları yakaladığı, güçlü olanların ise kanunları delip geçebildiği kanaati hakimdir. Yani, kanunlar örümcek ağları gibidir. Zayıfları yakalar.. Güçlüler ise o ağı delip geçer.”
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 09:53