Yaşam
  • 2.10.2005 11:16

GÖZ, ÇIPLAK BEDENDEN DAHA EROTİKTİR!

Yakındaki Uzak, Uzaktaki Yakın'''', işadamı Cem Boyner''in ikinci kişisel sergisinin adı. Boyner''in sergisi için seçtiği bu isim biraz da onu anlatıyor gibi geldi bana. İyi yetişmiş, işadamı kimliğinin dışında politikaya atıldığında taşıdığı üslubuyla ''''farklılığını'''' ortaya koyan, karizmatik bir adam Cem Boyner. Uzaktan bakıldığında steril, pek öyle dokunamayacağınız bir adam gibi gelirken, konuşmaya başlayıp, vücut dilini kullandığında bir o kadar yakın olmayı başarabilen biri. Cem Boyner''i gazeteciliğe başladığım yıllarda, bundan 10 yıl önce tanımıştım. Siyaset ve işadamlığı onu uzun yıllar fotoğraftan uzak tuttu. Oysa okul yıllarından kalma hobisini canlandırma isteğini hep taşıyordu. Boyner''le 23 Eylül''de Tarihi Darphane Binaları''nda açılan ve 12 Ekim''e kadar açık kalacak fotoğraf sergisini gezdik. Çocuksu, hınzır bakışları onu ta Afrika''da çocuksu bakan yetişkinlerle ve büyük bakan çocuklarla buluşturmuş. Portreleri çekmek için Boyner Zanzibar, Mali, Kenya ve Tanzanya''da çekim yapmış. Boyner''le bu kez ''''yeni işim'''' dediği fotoğrafçılıktan konuştuk. İki bölümden oluşan serginin Uzaktaki Yakın bölümünde Afrika''dan portreler, ikinci bölümünde ise nü fotoğraflar var. Fotoğrafçılık yan değil asıl işim * İnsanlar sizin çektiğiniz fotoğrafları görünce şaşırdılar. Kimse sizden böyle bir sergi beklemiyordu sanki. İnsanlan şaşırttığınızın farkında mısınız? İnsanlar da biraz garip! Kimse kimseden iyi bir şey beklemiyor. Aslında bunu anlıyorum. Çünkü ben bir işadamıyım. Bu kimliğim yakama yapıştığı için, ''''İşte adam boş zaman bulmuş, zevki için fotoğraf çekmiş'''' diye düşünüyorlar. Yan iş olarak, yarım yamalak yaptığım bir iş gibi görüyorlar. Ben öyle görmüyorum. * Altınyıldız, Beymen, Boyner, Network... Bunca işiniz arasında fotoğrafçılığa nasıl zaman ayınyorsunuz? Fotoğrafçılığı da hobi gibi değil, işim gibi görüyorum. Yalnızca işlerime göre daha özgür olduğum bir uğraş. Ekmek yediğim işten sonraki işim fotoğrafçılık. * Fotoğrafçılığı öğrenmek için ne yaptınız? Kursa gitmedim. Fotoğrafçılıkla ilgili çok sayıda dergi ve kitap okuyorum. Türkiye''deki en zengin fotoğraf kütüphanelerinden birine sahibim. * Nasıl bir yolculuk sizinki? ''''Benimki şu olsun'''' diye yola çıkılmıyor. Çektiklerimi yan yana koyduğumda ortak noktalarını gördüm. Portreleri uzak mesafeden çektiğim için, yüzlerindeki heyecan, adrenalin patlaması fotoğraflara yansıdı. Yakından çeksem şakin şakin duracaklardı. Doğrudan, göğüs göğüse çekiyorum ama uzaktan. Bu boyutta sergiyi çok az kişi yaptı * Serginin Uzaktaki Yıkın bölümünde, Afrika fotoğraflarında gözlere, bakışlara odaklanmanız dikkat çekiyor. Siz ''maskesiz insanlar'' olarak tanımlamışsınız o fotoğraflarınızı, o fotoğraflar da siz neredesiniz? O fotoğraflarda fotoğrafçı yok. Siz çekmişsiniz gibi geliyor fotoğrafı, portrelerde gözlerle karşı karşıya geliyorsunuz. Bunun iki nedeni var. Biri fotoğrafı çekiş stilimle, diğeri de fotoğrafların çok büyük kullanılmasıyla ilgili. Çok bu) ük boyutlarda fotoğrafı koyduğunuzc a çektiğiniz kişinin bakışı sizi kendisine çekiyor. Bu boyda fotoğraf sergisi pek yapılmıyor. Richard Avedon New York''ta yaptı, bir de Helmut Newton yapmıştı. Sonunda müşteride görsel etki yaratmak istedim. (Cem Boyner izleyici yerine müşteri diyor...) Dilim sürçüyor, müşteri diyorum, (gülüyoruz) * Diliniz sürçtü ama izleyiciler de müşteri değil mi? Beğenme duygusu açısından söylüyorum... Doğru, etkilemek için çektiğiniz fotoğraf bir farklılık yaratmalı. Bu yüzden de müzikleri seçtim, ışıklarla özel olarak ilgilendim. Birkaç arkadaşım sergi öncesinde fotoğrafları görmüştü. Sergiyi gördüklerinde ise bambaşka duygularla sergiden ayrıldıklarını söylediler. * Uzaktaki Yakın serginiz için Afrika''ya gittiniz. Diğer yanda nü fotoğraflar. En çok hangi noktada haz duydunuz? Çekerken olağanüstü. Çektikten sonra uzaklaşıyorum. * Bu bir yazann yazdığı kitabı elleyememesi gibi mi? İnsan kendi çektiğine haşin bakıyor. Yeni bir şeyler çekmeye devam ediyorsunuz, ancak böyle heyecanınızı yüksek tutuyorsunuz. İşadamı kalkmış Nü çekmiş derler diye... * Stüdyoda çekilmiş nü fotoğraflar. Öncelikle merak ediyorum, nü fotoğraf çekmekten çekinmediniz mi? ''''İşadamı kalkmış nü çekiyor'''' derler diye düşünmediniz mi? Uzun zaman bunları kendime mi saklasam diye düşündüm. Ümit''le uzun uzun tarttık. Güzel sanat çalışması olarak değerlendirildiğinde güzel oldu bu fotoğraflar. Zor olan şudur, işadamı kimliklerinden ötürü bir yabancılık çekilir mi? Çekilsin, ne olacak? * Nü''ye ilginiz nasıl oluştu? Türkiye''de de bu işin pek yapılmadığını düşünüyorum. Erotik denilen fotoğraflar hafta sonu dergilerinde çıkıyor ve estetikten çok uzaklar. Benim amacım erotik fotoğraf çekmek olmadı. Her fotoğrafçı çıplak fotoğraf çeker. Kimi yayınlar, kimi yayınlamaz. * Ruhlara sokulgan demişsiniz ve bu fotoğrafları erotik bulmadığınızı söylüyorsunuz... Hepsi değil ama bazıları bence erotik... Erotik olmamasına özen gösterdim. Göz temasından kaçtım. Yalnızca birinde göz teması var. * Erotizm dediğiniz şey çıplaklık değildir, erotizm bakışla mı olur? Göz yani bakış çıplak bedenden daha erotiktir. Ben fotoğrafları çekerken ışık ve forma bağlı çekimler yapüm. Bazen bir omuz gösterdim, sırtlara ağırlık verdim. Sana bazılarının erotik gelmesinin nedeni o formdan yansımalar olabilir. * Nü fotoğraflar için kusursuz vücutlar seçilmiş. Gerçekten çok yakın gibiler ama o kusursuzluklarıyla dokunulmazlar... Bu fotoğraflar çıplaklık göstererek değil ruha dokunarak ancak erotik gelebilir. Sana şöyle anlatayım, evet herkes çıplak fotoğraf çeker. Modeli alırsınız, ışık, malzeme ayarlarsınız, çekersiniz. Bir aşçıdan soslu çok güzel bir yemek yapmasını istersiniz, yapar. Birinden kaşarlı tost yapmasını istersiniz. Çok basittir değil mi? Ama tostu yaparken farklılık yakalamak çok zordur. Bence nü fotoğraflar da öyle. Fotoğrafçılıktaki esas imtihanım bence çıplak fotoğraflarla oldu. Nü çekimlerinde Ümit de yanımdaydı * Ümit Hanım Nü çekimlerinde size yardımcı olmuş... Ümit''in eleştirel, iyi bir gözü vardır. Oranü ve simetriye çok önem verir. Dikkatlidir, çok yardım etti. Çekimlerin çoğunda o da vardı. Model elini nereye koysun, küçücük bir çıkıntı filan onları çok iyi görür Ümit. Afrika''da sokaklarda yalnız gezdim, stüdyodan zordu * Etkileyici olabilmesi için özellikle mi Afrika''yı seçtiniz? Kurguladım diye mi düşünüyorsun? Evet. Bir yere gidip iyi sonuç alamamak insanda heyecan kaybına neden oluyor. Afrika''da bu risk yok. Yol yordam bilmiyorsunuz. Ama 5 dakika sonra başınıza ne geleceğim bilmeseniz de sürprizler insanı etkiliyor. Afrika insanı çok sıcak. Vücut diliyle konuşuyoruz, oturunca karşı karşıya iletişime çok açıklar. Bu Afrika son değil benim için, daha çok gideceğim. Kadınların nesi varsa ortada, çok gerçekler. Sahip olduklarım göstermek için değil, öyleler. Bu durum Afrika''ya çok özel. * Afrika''da ne kadar kaldınız? Bazen 4-5 gün, bazen daha fazla kaldım. Dubai''ye iş için gittiğimde 3-4 günlüğüne Zanzibar''a kaçtım. * Yalnız mı gezdiniz Afrika''da? Doğrusu bu işleri seven bir erkek arkadaş olsa iyi olurdu. Sokaklarda yalnız gezdim. Mali''de bir gün dar bir sokakta bir taburenin üzerine oturdum, saatlerce birilerinin geçmesini bekledim. Müthiş malzemeler çıktı. Nü''lerde sürpriz yok. En baştan kurguluyorsun. Oysa Afrika''da çektiğim fotoğraflar çok farklı. Hayatın akışında bir şey yakalıyorsunuz. Dışarıdaki çekimler beni daha çok heyecanlandırıyor. Stüdyo fotoğrafları aslında çok daha yorucu oldu. Robert''te başladığı tutkusuna denizaltı ile geri döndü Cem Boyner''in fotoğrafçılığa tutkusu Robert Kolej''de okuduğu yıllarda başlamış. İlk fotoğraf makinesi Leica. Boyner''in o yıllarda bir karanlık odası da varmış. Ancak Boyner bu hobisinden yıllarca uzak kalmış, taa ki denizaltı dünyasını görene kadar. Hatırlayacaksınız, Boyner''in ilk fotoğraf sergisi sualtı fotoğraflarıydı bundan 6 yıl önce. Cem Boyner''in sergisindeki fotoğrafların fiyatları 350 üe 400 YTL arasında değişiyor. Serginin fotoğraflarından oluşan iki kitap da var. Bunların gelirleri üniversitelerin fotoğrafçılık bölümlerine aktarılacak. Çamurdan yapılan caminin onarımını 15 dakika ile kaçırdım Mali''deki Kanborro Camii beni çok etkiledi. Yıllar önce bir dergide küçücük bir fotoğrafını gördüm. 1400 yıldır ayakta olan bir cami. Çamurdan yapılmış, demir, tuğla yok. Her yıl büyük yağmurlardan sonra eriyor, halk bir gün tayin ediyor, camiyi onarıyor. Böyle 1400 yıldır ayakta kalan bir cami... İki yıl hazırlandım gitmek için. Yazışmalar yaptım. Caminin halk tarafından onarılacağı günü öğrendim. Şubat ayıydı. Ben üç gün öncesinde ordaydım. Malili rehberim onarımın sabah 09.00''da başladığını ve gün boyu sürdüğünü söyledi. Vardığımda saat 09.10''du. Halk 6.00''da ellerinde çamur kovalarıyla onarıma erken gelmiş, iş saat 9.00''da bitmiş. Gözlerime inanamadım, kovalarla dönüyorlardı. Yere çöktüm, neredeyse ağlıyordum. Ama günün sonunda oralarda dolaşırken çok güzel fotoğraflar çektim. Morlu kadın, kuzuyla çocuk hep o gün çekildi. Bu macerada bir an için en çok üzüldüğüm olaydır bu. (VATAN) Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 11:00

İLGİLİ HABERLER