''Olay anını çok merak ediyorum... Acaba nasıl oldu...?'' diyerek Gülben Ergen'in sevişme kasedini izlemek istediğini ilan eden usta gazeteci kim ?
Usta yazar Çetin Altan bir söyleşisinde, ''Neden tiyatro oyunları da kaleme aldığı'' sorulduğunda şu yanıtı veriyor: Çünkü tiyatro gerçek, hayat bir oyun!
Etrafa biraz daha dikkatli bakılırsa neyin ''oyun'' olduğunu neyin olmadığı daha net anlaşılır! Misal, hoşlandığı güzele kur yapan adam oynamaktadır aslında, iyi oynarsa kızı tavlar. Haber spikeri de ekranda oynar. Ekrandaki kişi, evindeki insan değildir. Doğru vurgular yapar, mimiklerini düzgün kullanırsa haberi iyi satar. Patronuyla konuşan bir personel de oyun gücü sayesinde amacına ulaşabilir. Aksi takdirde ya ''asi'' veya ''yalaka'' damgası yemesi kaçınılmazdır.
Barış Manço'nun evinde uyguladığı bir kural vardı. Pek kimse bilmez. Manço ailesinde hiç kimse ''istemediği bir şeyi yapmazdı.'' O evde, bu anlamda tam bir özgürlük yaşanıyordu. Yani demek ki, insanın oyun oynamadığı yer kabul edilen evinde bile ''oyun'' söz konusu... Manço tedbiri baştan alıp, ailesini oyun oynamak zorunda bırakmamış!
Sevişme kasetinin ortaya çıkmasıyla gündeme gelen Gülben Ergen, iki gün sonra bir basın açıklaması düzenledi. Mekan olarak Feriye Lokantası seçildi. 10'un üzerinde koruma görevlisi güvenliği sağladı. Ergen'in kısa açıklaması sonrasında habercilerden ''soru'' alınmadı. Haliyle, yapılan ''basın toplantısı'' değil, ''basın açıklaması'' ile sınırlı kaldı.
Dikkatle izlenirse baştan sona oynadı. Önceden hazırlanmış cümleleri, yazılı bir metinden değil ama kafasında oluşturduğu metinden okudu. Bazı teklemeler dışında, metne iyi çalıştığı da ortadaydı... Bu, kınanacak bir davranış değildi. Zira üzerinde bir itham vardı. Dikkatle konuşmalı, kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapmalıydı. Ününü korumalı, hatta bu sayede biraz daha artırmanın planlamasını iyi yapmalıydı. Markasını ve kendisinden beslenen ekibi yaşatması için bu gerekliydi... Öyle de yaptı.
Dünyada da böyle oluyor. Bill Clinton, Monica ile ilişkisini kabullendiği ''tarihi'' TV konuşmasında çok güzel oynamış, aleyhindeki rüzgarı tersine çevirmesini bilmiştir. Clinton'un ''Evet, yaptım'' demesi, sanılanın aksine itibar kaybına değil, mümkün olsa üçüncü dönem de onu başkan yapacak oy patlamasına yol açmıştır. Zira, Amerikan halkının ''zampara başkana'' itirazı yok, kabullenmediği ''yalancı başkan''... Clinton ''doğru'' itirafla, ''dürüst'' kimliğini pekiştirdi, hepsi bu...
Gülben Ergen de, birebir değil ama benzer bir yol izliyor...
Olay o kadar ilginç ki, sevişme kasetinin ortaya çıkması, Ergen kadar rakipleri için de bir sınav oldu. Şimdi düşünün, Hülya Avşar çıkıp, ''Zaten rezil bir kadındı, böylece ayan beyan ortaya çıkmış oldu'' dese prim mi yapardı, nefret mi toplardı...?
Cevap çok açık...
Onun için çıktı, ''Herkesin başına gelebilir. Gülben’in bu camiada 14 yıllık bir geçmişi var, bir gecede bitecek biri değil. Değil bitmek, bu olaydan zarar bile görmez. Açıkçası bir kadın olarak çok üzüldüm. Ama bugünler de geçer. Hiç sıkmasın canını.'' dedi. Öyle oynaması gerekiyordu. İşin ''raconu'' buydu...
Medya da oynuyor... Hülya Avşar'ın Gülben Ergen'e yolladığı ''teselli'' mesajını haber yapan Sabah'tan Şengül Balıksırtı, acaba şu satırları ne kadar ''inanarak'' yazdı: ''Günlerdir korku filmi gibi bir şey izliyoruz... Gizli kayıtlar, kasetler, sakallı adamlar, çeteler, yargısız infazlar, 'oh olmuş'lar, birilerinin üzüntüsünden sevinenler, hala kavga edenler vesaire, vesaire...''
Olayın bir ''film'' olduğu doğru ama bu asla ''korku filmi'' değil... Acaba, olay sayesinde bir magazin haberinin günlerdir sürmanşetlerden sürdürülmesi hangi magazin müdürünün ekmeğine yağ sürmüyor?
Ya da soruyu şöyle değiştirelim: Allah aşkına, acaba bu kaseti merak etmeyen bir tane magazinci var mıdır? Bırakın magazinciyi bir tane gazeteci var mıdır? Ya da olayı takip eden bir Allah'ın kulu var mıdır, merak etmeyen?...
Oynamayı bırakın!
Yoktur!
Ben de merak ediyorum. Biri getirse, nasıl olmuş bakardım.
haberturk
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:41
