Medya
  • 14.3.2003 12:59

HABER KANALI YÜRÜR MÜ YÜRÜMEZ Mİ?

'Haber kanalı' niçin yürümez? Yürümez, çünkü 'bizatihi' nankör bir iştir ve aslında temelden yanlıştır da ondan. Çünkü günün yirmi dört saatini dolduracak dişe dokunur haber de oluşmaz dünyada, bu süreci 'kopmadan' izleyecek seyirci de yoktur. Türkiye'de bir sürü 'ihtisas kanalı' kuruldu, haber kanalı, pazarlama kanalı, tıp kanalı, hiçbiri 'tutmadı'. Tutmaz. Yani 'History' ya da 'Discovery' falan da çok çok mu tuttular sanıyorsunuz? Çok küçük bir azınlık onlara da en fazla 'ara ara' bakıyor. İnsanlar televizyonda her şeyi topluca isterler. Film, maç, dizi, konser, klip seyrederler, reklamları izleyip beyinlerini yıkatırlar, kendi meşreplerine ve düzeylerine göre birtakım aşağılık kenar mahalle eğlencelerine de bakarlar, 'biri bizi bilmemne ediyor' gibilerden; eh, 'havadisleri' de şöyle 'topluca' alırlar. Belli bir saatte, diyelim akşamın yedi buçuğunda ve belli bir süreyle, diyelim kırk beş dakika kadar. Çok çok meraklısı, işyerinde elinin altında televizyon varsa gündüz gözüyle 'ara haberlere' de şöylesine bir bakar. Fakat insan beyni, haberleri hava kararınca ister, gün ışığında haber bülteni itici kalır. Bilinçaltında bir eksiklik duygusu uyandırır. 'Tatmin' etmez. İlle akşam olacak, güneş batacak, haber öyle gelecek. Ve de haberlerin, oluşmakta olmasını, gelişmesini değil, 'olup bitmiş' olmasını tercih eder. Yılların televizyon deneyimiyle, 'seyirci psikolojisi' bilen bir adam olarak söylüyorum. Biliyoruz ki konuşuyoruz! 'Acil' bir gelişme olursa gene de canlı yayında, anında verilecektir ayrıca, 'flaş flaş' çığlıklarıyla. (Ama bu flaş flaşı kötüye kullanırsanız, 'flaş flaş, Sibel Can memelerini küçülttürdü' gibilerden, bazı televizyon soytarılarının yaptığı gibi, onun da ciddiyeti de, kıymeti de kalmaz.) Yani, sürekli haber bombardımanından insanlar sıkılırlar. Kaçarlar. Üstelik bu haberlerin çoğu da haber değildir. Dolgu malzemesidir. Gazeteci milletini pek ilgilendiren bazı anlık gelişmeler de ortalama müşteriyi hiç ırgalamaz: Erdoğan'a başbakanlık görevinin 'tevdi edilmesini' dakika dakika seyretmek hiç kimse için beklenmedik, çarpıcı bir olay sayılmaz. Ama garibim televizyoncu da ne halt etsin, elinde satacak başka malı olmadığı için, an be an saçmalayacaktır: Saat 14.45... Erdoğan'ın arabası yola çıktı sayın seyirciler... Saat 14.58... Kızılay kavşağını döndü... Saat 15.13... Çankaya köşküne yaklaşıyor... Saat 15.16... Nizamiyeden giriş yaptı! Hadi bizimkiler böyle, ya peki koskoca CNN mi diyeceksiniz? Allah aşkına, hanginiz Hong Kong borsa endeksinin inişi çıkışıyla, ya da Yeni Zelanda kriket ligi toplu sonuçlarıyla ilgileniyorsunuz? Benim TEM yolunda trafiğe takılmam nasıl Singapur seyircisini ilgilendirmiyorsa, Mombasa şehrindeki taksi şoförlerinin grevi de benim umurumda değildir. Bunun için de kimse kimseyi kınayamaz. Ezcümle, yerli olsun yabancı olsun, haber kanallarına ara ara şöyle bir bakılır, o kadar. Tabii 'destek programlarının' ilginç olmaları kaydıyla ('toptan ve perakende bakliyat fiyatları dalgalanmasının tarım sektörü içindeki konjonktürel yeri' konulu bir açık oturumdan bana ne?), yorumcu diye çıkarılan heriflerin de 'bokyedibaşılıktan' öte bir değer taşımaları şartıyla! Bu sağlanamayınca, haber kanalları genellikle seyredilmezler. Reyting ölçümlerinde nal toplayarak 'binde iki' falan gibi ortalamalarda gezinirler. Yani ne patronlarına para kazandırırlar, ne de çalışanlarına. Durum böyle olunca da, haber kanalı patronu, zengin bir keriz bulup kanalı bir an önce satıp kurtulmaya bakar, çalışan da fazla yıpranmadan büyük kanallardan birine zıplamaya... Hani, işsiz kalan arkadaşların Internet siteleri kurup atıp tutmaları, yeni bir iş bulunca da ilk adım olarak 'komlarını' kapatmaları gibi... Neyse, haber kanalları ihvanı üzülmesin, savaş başlıyor. Bombardımanıyla, ahkamıyla sizi birkaç ay götürür. Hadi gene iyisiniz, George W. Bush'un bu kıyağını da unutmayın! Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:33

İLGİLİ HABERLER