''''Nereye'''' diye sordum... Cevap keskin ve emreder şekilde sert tondaydı; ''''Hiçbirşey sorma... Sürpriz... Gazetecisin, görmen gereken bir yer var''''...
Ayakkabıları giyip, çıktık dışarıya... Bir Golf arabaya binip, hiçbirşey sormadan esrarengiz yolculuğumuza çıktık. Bir süre sonra E-5''ten Sefaköy''e saptık... Derken kendimizi Sefaköy''ün arkalarında karanlık sokaklarda bulduk... Karanlığı oldum olası sevmezdim, ürktüm... Üstelik sokakta in-cin bile top oynamıyordu. Issızdı heryer... Çünkü fabrikalar sokağına girmiştik... Ne ev, ne de apartman kalmıştı etrafımızda... Arkadaşım birden o karanlık sokaklardan birinde, bir fabrikaya kırdı direksiyonu. İçeri girdik. Fabrika bahçesindeydik. İlk gözüme çarpan iki metre uzunluğundaki mangaldı. İki kişi gecenin siyahlığında kilolarca eti cız-bız yapıyordu. Sonra fabrikanın içine girdik, loş ışıkta yürüdük, kimseler çıkmadı karşımıza... Birden bir kapı önünde durduk, sonra içeri daldık...
Şok... Şok üstüne şok...
Nereye geldik, nerden geldik, kafam darmadağın oldu...
Birden kendimizi bir barın içinde bulduk... Sefaköy''ün karanlık arka sokaklarında fabrika içi bar... Olacak gibi değil... Adamın biri 7 kişilik bir orkestranın önüne geçmiş canlı şarkı söylüyor, etrafta masalar ve onları dolduran kadınlar, erkekler... Onlara servis yapan garsonlar... Bulunduğumuz yer bir deri fabrikasının içi, hatta göbeği...
Arkadaşıma şaşkın şaşkın soruyorum;
-Kim bu şarkı söyleyen adam?...
-O bu fabrikanın sahibi... Patron yani...
-Neee?..
Arkadaşım anlattıkça, şaşkınlığım, beyin travmasına dönüyor... Şarkıcı trilyoner fabrikatör, aynı zamanda Bodrum''da beş yıldızlı oteller zincirinin de sahibiymiş... Vay vay vay... Olaya bak...
Eşini ve çocuklarını trafik kazasında kaybetmiş... Hayatında acı ve dramlar var... Fabrikasının içine bar kurmuş, bir orkestra ile aylık binlerce dolar karşılığı anlaşmış, kendini müziğe vermiş, böyle tatmin oluyor...
Daha da ilginci masalardaki müşteriler... Fabrikanın personel müdürü ve eşi, fabrikanın idari amiri ve kızı, fabrikanın genel müdür yardımcısı ve halası vs.vs...
Yöneticiler, eşler, dostlar ellerini kollarını sallayarak içeriye giriyor, fabrikatör-otelci patronun konserini dinleyip yiyor-içiyor, beş kuruş para vermeden çıkıp gidiyor. Konser boyunca masalara fabrikatör-otelci-patron şarkıcının ev hizmetçisi ve şoförü servis yapıyor...
İnanılır gibi değil...
Ertesi gün şaşkınlığımı üzerimden biraz atmış vaziyette, televizyonlarda programcı ve haberci arkadaşlarımı arayıp, olayı anlattım ''''Aaaa öyle mi, çok ilginç, bunu haber yaparız'''' dediler... İçlerinde anlı şanlı programcılar, haber müdürleri bile vardı...
Aradan tam onbeş gün geçti, ne arayan var, ne de haber yapan...
Acaba habercilik anlayışı mı değişti... Veya haber refleksi romatizma mı takılıyor... Anlayamadım...
Belki de HaBer''ciler ''''Ha''''yı atıp ''''Ber''''- in yanına bir ''''Ber'''' daha koyup berber oldu, ense traşı yapıyor... Kimbilir?
Bekir Hazar
Yeni şafak
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:06