Medya
  • 5.10.2002 11:59

HALİS TOPRAK'TAN AYDIN DOĞAN'A MÜTHİŞ SUÇLAMALAR : " SİZ MİLLETİN VE DEVLETİN KANINI EMEN BİR FAİZCİSİNİZ"

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/Halis Toprak, Sabah Gazetesi'nin arka sayfasına, tam sayfa verdiği ilanda Aydın Doğan ile ilişkilerinin geçmişini anlattı: Sayın Aydın Doğan'ın 2 ekim 2002 tarihinde Akşam Gazetesinde yer alan açıklamalarına yanıttır. Sayın Aydın DOĞAN, Toprakbank'a el konulmasından şu şekilde sorumlusunuz, elde kanıt mevcut. 15 Kasım 2000 tarihli Radikal gazetesinde "Toprakbank'ın sendikasyonu ödemeyeceği"şeklinde yazı yer aldı. Bu gazeteler zatialinizindir. Sendikasyon ödendiği halde, bankayı müşkül duruma sokmak için ödenmemiş havası yaratıldı. Bu yalan haber yapılırken hiç Allah'tan korkamadınız mı? Bunu bankayı zor duruma düşürüp akabinde almak için mi yaptınız? Bankayı almak için müracaat ettiniz, müracaat belgeleri ortadadır. Toprakbank eğer kötü durumda idiyse, daha önce el konulan 18 bankadan herhangi birini değil de, niçin Toprakbank'ı almak için müracaatta bulundunuz? Dediğiniz gibi bankayı ben zarara sokmuş olsaydım, banka Ocak-Şubat-Mart 2002'de 150 Trilyon TL. kar etmezdi. Banka benim elimde olmadığı için veriler yok, ama Ağustos-Eylül 2002 aylarında 100er trilyon TL.'sı kar ettiğini tahmin ediyorum. Bunun açıklamasını da istiyorum. Eğer banka kötü olsaydı böylesi çok iyi 6 iştiraki olmazdı. Bu iştiraklerin 1 Türk Lirası borcu yok, bankalarda kayde değer meblağda mevduatı, kasalarında hazine bonusu ve ayrıca müşterilerinde sağlam alacakları var. Bu iştiraklerden iki tanesi borsada halka açık olup, bankaya el konulduğu tarihten 19 Eylül 2002 tarihine kadar geçen süreçte, Toprak Leasing % 412, Toprak Factoring % 855 değer artışı sağlamıştır. Sizin 10 şirketiniz halka açık, el konmadan önce benimde üç şirketim halka açıktı. Bunlardan bankanın tahtası kapalı olduğu için işlem görmüyor. Eğer açılsa idi bankanın da Toprak Factoring gibi % 800 artacağı görüşünü taşımaktayım. Şimdi sizden cevap bekliyoruz. Bu 10 şirketinizin yıl başındaki ve şu andaki fiyatlarını halka açıklayın ki, millette gerçekleri bilsin. Yuvarlak cümlelerle gerçekleri hep kamufle ediyorsunuz. Benim gibi rakamlarla ortaya koyun. Bahsettiğiniz bu borsadaki 10 şirketinizin durumu ortada. 3-5 kuruşunu güvenerek kağıtlarınıza yatıran garibanların uğradığı kaybın yarattığı ıstıraplar, acaba sizin yüreğinizde de hissediliyor mu? Onların bu kayıplarını telafi edebilecek misiniz? "Sayın Doğan, hayatında bir taşı diğer taşın üzerine koymamıştır" şeklindeki ifademe cevap vermiyorsunuz. Hep müteşebbisin yatırımdayken işini bozup, 10 TL.'lik malını 1 TL.'sına alarak bugünlere geldiniz. Acaba bu davranışınızdan ne zaman vazgeçeceksiniz? Devam edeceğiniz kesin, çünkü icraatlarınız bunu gösteriyor. Toprakbank'ı alamayınca Pamukbank'a müracaat ettiniz. Pamukbank müracaatının altında Turkcell ve Yapı Kredi Bankası olduğuinu herkes biliyor. Bunları kapıp Dünyanın 29ncusu olma sevdasındasınız. Bunu size kaptırmazlar. Sabah gazetesini yiyemediniz, içinizde ukte kaldı. Şimdi Pamukbank'a asılıyorsunuz. Onu da yiyemeyeceksiniz, çünkü boğazınızda kalır. Sizin ederiniz, Dünyada 29nculuk değil, olsa olsa ancak Afrika'da binincilik olur. Paktaş ile ilgili ifadelerine gelince: Mazda'nın Türkiye temsilciliğine talip idiniz. Türkiye'ye gelen mazda yetkililerini bana gelerek bu temsilciliği vermek istediklerini söylediler. Bu durumu öğrenince Paktaş konusunu kaşımaya başladınız. Çünkü Paktaş'ın istifade ettiği kur garantisinin geriye dönüşlü olarak kaldırılmasından dolayı yaşadığı sıkıntıyı ve Paktay II'de yatırım aşamasında olduğundan, bu sıkıntının daha da etkili olduğunu biliyordunuz. Bu fırsatı değerlendirerek Paktaş'a yüklendiniz. O tarihteki Milliyet gazetesinde "Paktaş'ın maliyeye ne kadar borcu var açıklasın" diye yazılar yazdırdınız. Siz hayatta sanyicilik yapmadığınız için, sanayinin sıkıntısını bilemezsiniz, ancak sıkıntıdaki sanayinin durumundan faydanlamıy bilirsiniz. Sanayici olmak için bir iki teşebbüsünüz oldu. Çelik Halat'ı aldınız, sonunu nasıl getirdiğiniz belli değil. Karton tesisi yatırımı için Hazine'den belge aldınız, sonra götürüp iade ettiniz. Kendi memleketiniz olan Gümüşhane'ye seramik tesisi kuracağınız açıkladınız, sonra ondan da vazgeçtiniz. çünkü biliyorsunuz ki sanayicilik zor iştir, zor işlerde size uymaz. Sanayici sabah işe başladı mı bugün boyu elektrik, su, doğalgaz, hammadde, nakliye, çalışanları gibi yüzlerce ödeme ve sorunla boğuşur. Bütün bu sıkıntılara rağmen sonuçta mutlu olur. Çünkü yarattığı istihdamla vatandaşın yuva yapmasında yardımcı olur. Ama siz bu zorlukları bildiğiniz için bu işlere girmezsiniz, ve ya bu işin başında vazgeçersiniz. Değil vatandaşa yuva yapmak, kurulu düzenini bozup, kanını emersiniz. Aramızdaki en belirgin fark budur. Siz kolay işlerin adamısınız. Devletin bir bankasından % 10 ile dövize endeksli para alıp, başka devlet bankalarına bu parayı krizde % 3000-7000'e varan rakamlarla satmayı bilirsiniz. Siz ancak faizcilik yaparak milletin ve devletin kanını emersiniz. Sanayinin üretim, istihdam, ihracat sağlayarak ülke ekonomisine ivme kazandırdığı gerçeği size hiçbirşey ifade etmiyor olabilir. Ama şunu biliniz ki, üretim olmazsa en basit tanımlamayla ülkede yağ, şeker ve un olmaz. Bunun için üretim hayati öneme haizdir. Bakın bir örnek vereyim: Almanya ikinci Dünya Harbi'nden sonra yerle bir oldu ve ülkesi bölündü. Devlet ve müteşebbis el ele vererek yolunu, köprüsünü, konutunu yapmadan önce fabrikalarını devreye aldı üretti, ihraç etti, sağladığı gelirle de yolunu, köprüsünü, konutunu yaptı. Sonuçta silah gücüyle baş edemediği Rusya'dan üretim gücüyle bölünen topraklarını geri aldı. Bugün Dünyanın ikinci büyük ekonomik gücü haline geldi. Güney Kore'de aynı yolu izlemektedir. Bütün bu örnekler ortada iken benim size yönelttiğim ihracat yapıp yapmadığınız "sen kim oluyorsun?" diye yanıt verebiliyorsunuz. Ben bu ülktenin vatandaşı isem bu soruyu size yöneltmeye hakkım var. Siz de cevaplamak zorundasınız. Çünkü ben üretim yapıyorum ve ihraç ediyorum. Ben üretim yapma ve ihraç etme uğruna gerektiğinde uçağımı sattım, siz ise üretim ve ihracat ile uzaktan yakından alakanız olmadığı halde ülkenin yaşadığı döviz darboğazında benim yaptığım ihracattan gelen dövizden milyonlarcasını vererek uçak satın alıyorsunuz. Bu örnek bile aramızdaki anlayış farkını ortaya koymaktadır. Sayın Doğan, hatırlarsanız, PAKTAŞ konusu ile ilgili olarak iki defa size geldim. "Doğruluk" tanımlaması sizce birşey ifade ediyorsa aşağıda aktaracağım olayı teyid edersiniz. Bu gelişlerimden ilkinde size aynen şu ifadeleri kullandım "PAKTAŞ'ta bir çatı altında 550 kişi çalışıyor, PAKTAŞ II'de de tamamlanmak üzere, iplik hanesi bitti, dokuma ve boyahane inşa halinde. PAKTAŞ II'nin biten iplik hanesinde 2 bin kişi istihdam ediyor. Diğer birimleri de tamamlanırsa 3 bin kişi daha iş bulacak. Toplam da 10 bin 500 kişinin iş ve aş bulacağı PAKTAŞ I ve II, ortalama bir aileyi 5 kişi kabul edesek 52 bin 500 kişinin karnını doyuracak. Bunun en az 1000 kişisi de yetim. Kaldı ki, bir sanayi çalışanı dolaylı yolla 40 kişiye fayda sağlar. Bunun için gelin PAKTAŞ ile uğraşmaktan vazgeçin." Bana cevap dahi vermediniz. Ama ben sizin korkunuzdan Mazda ile anlaşmadım. Siz yine de PAKTAŞ'ın yakasını bırakmadınız. Bunun üzerine ikinci kere sizinle görüştüm. PAKTAŞ ile uğraşmaktan vazgeçmenizi tekrar rica ettim ve "Mazda, Türkiye temsilciliğini Yüksel Mermer'e verdi, size de, bana da yar olmadı. Gelin PAKTAŞ ile uğraşmaktan vazgeçin" dedim. Ama sizin bu tutumunuza devam ettiniz. Sonuçta PAKTAŞ'ın tüm imkanları kesildi ve çalışanlarına ücret ödeyemez duruma geldi. Çalışanların yarattığı sorunlar üzerine de hükümet PAKTAŞ'ın teferruğ etti. TC tarihinde o tarihe kadar maliye hiçbir müesseseye el koymamışken sizin çabalarınızla tarih bunu da yazdı. Ama bununla da yeterli kalmayıp, olumsuz tutumlarınızı devam ettirdiniz. Niyetiniz yaratılan bu sıkıntılharın bana da yansımasını sağlamaktı. PAKTAŞ benim ailem gibiydi. Bunun için Emlak Kredi, Ziraat, Vakıflar ve İş Bankalarına olan tüm borçlarını ödedim. Bir tek kişi çıkıp alacağım var diyemez. Bu durum bankalardan tetkik edilebilir. Sizin şahsım ile ilgili olan bu olumsuz tutumunuz devam edince, o tarihte seramik şirketimizin genel müdürü olan Sayın Mehmet Baler, bana gelerek şu ifadede bulundu. "Babam Aydın Doğan'ın iyi dostudur. Ona gider sizin adınıza sizinle uğraşmaması için ricacı olur" Rahmetli Sayın Mahmut Baler sizinle görüştü. Ondan sonra da bizle uğraşmaktan vazgeçtiniz. Sayın Mehmet Baler bugün sağ olup konunun canlı şahididir. Özetle PAKTAŞ'ı kapattırdınız, biraderimi bunalıma soktunuz. Rahmetli biraderimin intiharından siz ve eski maliye bakanı Sayın Ziya Müezzinoğlu sorumludur. Bu konuya da kısaca bir açıklık getirmek istiyorum. 1976 yılında merhum Sn. Yılmaz Ergenekon maliye bakanı iken DÇM (Dövize Çevrilir Mevduat) ile ilgili bir tebliğ çıktı. Bir de makeinalar için aynı dış kredi kapsamında bir tebliğ çıktı. DÇM tebliğine göre yurtdışından naket döviz getirenlerin zamanla doğacak kur farkını devlet üstleniyordu. Yurtdışınrdan bu dövizi getiren şahıslar yatırım yerine bu sıcak parayı şeker, un, yağ, ampul ve lastik gibi maddelerin stokunda kullandı. Bir yıl sonra da ülkede yokluk ve kuyruk başladı. Dolayısıyla DÇM adı altında gelen para ülkeye çok büyük ztararlar verdi. Heralde siz de Aydın Doğan olarak DÇM kapmasında döviz getirdiniz ki, bu uygulama kalkmadı. Aynı dış kredi tebliği ise ülkeye makine getiren, yatırım yapan, istihdam yaratar, özetle ülkesine fayda sağlayanlar için çıkarılmıştı. Ne hazindir ki bu tebliğ, geriye dönük olarak yürürlükten kaldırıldı. Yani 10 TL'lik borç bir anda 100 TL oldu. DÇM'deki gibi aradaki kur farkını hazine öderken bu üreticinin sırtına kaldı. Bu olumsuz gelişme üzerine aynı dış kredi kullanan bazı yabancı şirketler ülkemizden uaklaştı. 1978'ten sonra bunlar Güney Kore'ye kaydı. Bu sayededir ki, Güney Kore'nin bugün ihracatı 200 milyar USD'nin üzerindedir. İfade ettiğiniz gibi ben yalancı değilim. Kullandığınız ifadelere benim aynı şekilde yazılı cevap vermem terbiye anlayışım nedeniyle mümkün değil. Ama hepisini bine katlayarak size iade ediyorum. Aziz milletim, sizi de beni de çok iyi biliyor. Ben üreticiyim, Türkiye'nin 6 bölgesinde kurulu 23 sanayi tesisimizle üretim yapıyoruz. Üretimin önemini bugün herkes kabul etmektedir. Refaha kavuşmak isteyen ülkeler, var güçleriyle üretime yönelmektedir. Ama siz faizcisiniz, üstelik öyle faiz anlayışınız var ki, faiz aldığınız yer devletin hazinesi. Dolayısıyla aziz milletim sizin ve benim için kararını çok rahat verir, hatta vermiştir. Ben hayatta arsa hariç bir tek kişiden bir tek mal almadım. İnsanların mağduriyetinden istifade etmek benim kitabımda yazmaz. Çocuklarıma asla haram para yedirmedim, Yüce Rabbime de devamlı beni faizci yapmasın diye dua ettim. Aramızdaki en büyük fark budur. Hırçınlanıp, saldırmanız da bunun göstergesidir. "Yalancı" yakıştırmanızı size iade ediyorum. Çünkü iftira ve yalanla gerçek yüzünüzü maskelemeye çalışan sizsiniz. Bunu bir örnekle de burada açıklıyorum. Benim, Toprakbank'a faizsiz 227 milyon USD, Türkiye İş Bankası'na faiziyle birlikte 170 milyon USD, Vakıflar Bankası'na 70 milyon USD, Garanti ve Emlak Kredi Bankası'na 50 milyon USD, Londra'daki evi ipotek ettirdiğim İngiliz bankasına 15 milyon USD ve müteferrik 10 milyon USD olmak üzere, toplam 542 milyon USD borcum var. Buna karşılık 23 sanayi tesisim var. Tesis başına 25 milyon USD dahi düşmemektedir. Şimdi size soruyorum, "ifade ettiğiniz gibi tüm şirketleriniz halka açık değil, onun için borsadan durumlarını takip etmenin olanağı yok. Yuvarlak laflarla geçiştirmeyin. 1.6 milyar USD borcunuz var mı, yok mu? Bunu açıklayın. Ve bu borcu hangi bankalardan, hangi koşullarla aldınız? Bu borcu karşılayacak herhangi bir sanayi gücünüz var mı?" Bir tek sanayi tesisinizin olmadığını herkes biliyor. Çünkü siz üretim yapmayı bilmezsiniz. Sizin bildiğiniz tek seş faizcilik. Şimdi de size şunu soruyorum, "bu borcu nasıl ödeyeceksiniz? Size kaynak aktaran ve destek veren güçlerin kendi gücü kalmadı. Bu durumda nasıl bu işten çıkacaksınız? Bunu gerçekten merak ediyorum. Bu konuda özellikle yanıt verirseniz çok mutlu olacağım." Yukarıda ifade bulan tüm sorularla ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirin. Ben yukarıda açıkca ifade ettim sizin de yanıtınızı ben ve kamuoyu bekliyor. Sayın Aydın DOĞAN, Allahıma çok şükür ki, sizin de ifade ettiğiniz gibi ne özel dostluğumuz, ne de iş ilişkimiz var, iyi ki de olmamış. Olsa idi, bende sizin gibi faizci olurdum. Milletin malına göz diker ve zalim olurdum. Onun için bugünkü halimden çok mutluyum. Ayrıca şunu çok iyi bilmenizi isterim ki, size yönelttiğim yedi soruya kamuoyunu tatmin edecek şekilde açık ve net şekilde cevap verinceye kadar, sorularımı yinelemeye devam edeceğim. Çünkü sizin bu ülkeye zara verdiğiniz kanaatindeyim. Sizin zulmünüz medyayı monopol haline getirdi. Şimdi de iş alemine hırçın bir şekilde saldırıp burada da etkili olmaya çalışıyorsunuz. Ama bunu başaramayacaksınız. Saygılarımla, HALİS TOPRAK TOPRAK HOLDİNG YÖN.KRL.BŞK Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:18

İLGİLİ HABERLER