
HASAN CELAL GÜZEL'DEN 301 ELEŞTİRİSİ
SERHAT ÖZŞAHİN
SİNOP - Eğitim-Bir-Sen Sinop Şubesi tarafından düzenlenen "Demokrasi ve Özgürlükler" konulu konferansa katılmak üzere Sinop'a gelen eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Celal Güzel, konferans öncesi 2 gün önce değiştirilen 301. madde konusunda düşüncelerini açıkladı. Yapılan değişiklikte hata ve noksanların bulunduğunu kaydeden Güzel, "Tabii niyet halis. Onun için memnunum. Ancak hala yeterli değişiklik yapıldığı kanaatinde değilim. Evvela şunu söyleyeyim. Ben öz ve öz Türküm. Türklüğümle de iftihar ederim. Çünkü bu
millet İslam'ın uğrunda 10 asır bayraktarlık yapmış bir millettir. Yedi sülalem Orta Asya'dan gelmedir. Ben tutup da Türklüğe, Türk milletine hakaret eder miyim hiç? Ama 301 deyince halkımız yanlış bilgilendirme neticesinde, sanki Türklüğü aşağılamak serbest bırakılıyor gibi algılıyor. Bu işin hiçbir şekilde Türklükle falan bir ilgisi yok. Buna bir düşünce suçu meydana getirdiği için karşı çıkıyoruz. Sadece Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti değil ki. Hükümete, devlete, devletin her türlü kurumuna, askere,
yargıya, polise, ne aklınıza gelirse, devletle ilgili ne varsa, siz eğer onu eleştirirseniz, 'gelin bakalım buraya suç işlediniz' deniliyor size. Ben 28 şubat sürecinde 100'den fazla bu suçu işlediğim için yargılandım. Halbuki devlete 30 yıldan fazla emek vermiş, adaletin en yüksek makamına kadar genç yaşta çıkmış bir insanın, bir hukuk adamının böyle bir şey yapması mümkün mü? Darbe dönemlerinde hep böyle olur zaten. Bazı kişiler savcıları, hakimleri birilerinin üzerine tank top niyetine kullanırlar.
Bizimde üzerimize saldılar ve neticede yargılandım. Sadece bir defasında Demirel'e hakaretten hüküm giydim. O da Rahşan Ecevit'in sayesinde ortadan kalktı" dedi.
301. maddenin aslında tamamen kalkması gerektiğini vurgulayan Hasan Celal Güzel, "Bunun dışında bir de 312 vardı. Yani halkı isyana teşvik ve tahrik vardı. Bu 312 ve 301. madde yüz karasıydı. Tamamen kalkması gerekiyordu. Başka türlü düşünce hürriyeti sağlanamazdı. Ama ne yazık ki bu hırıltı gürültü arasında, kalkmadan kaldı. Şu anki haliyle ne yazık ki 'aşağılama' ifadesi aynen kaldı. Güya bizim Türkçe özürlü milletvekili arkadaşlarımız tarafından ağır surette hakareti sınırlamak için kullanılmış bir
laf. O yanlış olmuştur. İkincisi de son maddede eleştiri maksadıyla işlenen suç bunun dışında tutuluyor. Bu da iyi hazırlanmamış. Eleştiri maksadıyla eğer bu işlenirse, cezalandırılmaz demek lazımdı. Fark şu; o zaman eleştiri maksadıyla, aşağılama veya hakarette teşkil etse, esas maksat hakaret etmek olmadığı için suç cezalandırılmayacaktı. Şimdi cezalandırılacak. Onun için bu inceliklere dikkat etmek lazım. Ayrıca Adalet Bakanlığı da değil Cumhurbaşkanı'na bağlı kalınmalıydı. Çünkü Adalet Bakanlığı'nın
bürokratları ne cevap verir bilinmez. Halbuki Cumhurbaşkanı bunu daha iyi tatbik ederdi. Bu haliyle elbette 301 tam olarak düşünce suçu olmaktan çıkmadı ama, önüne gelenin 301'den dava açmasına bir bakıma mani olundu. Onun için genelde tam olarak beğenmemekle birlikte müspet karşılıyorum" diye konuştu.
AK Parti'nin kapatılması için açılan dava hakkında ağır eleştirilerde bulunan Hasan Celal Güzel, Türk hukukunun tarafsızlığını kaybettiğini ileri sürdü. Güzel, "Türkiye'de 11 yıl geçmiş eski hamam eski tas. Refah Partisi'ni nasıl haksız yere kapattılarsa, son derece ilkel ve çağdışı hukuk anlayışıyla partiyi katlettilerse, şu anda da AK Parti'ye karşı bu şekilde bir komplo var. Hukuk üzerinden, siyasallaşmış yargı üzerinden yürütülen bir komplodur bu. Buna ben bir hukuk meselesi asla diyemem. Çünkü
ortada kapatmaya neden hiçbir şey yok. Bunu bilmek için hukukçu olmaya, hele Yargıtay Başsavcısı olmaya hiç gerek yok. Seçimde AK Parti seçmenin yarısının oyunu almış ve hükümet olmuş, milletvekili sayısı 340, sen partiyi kapatmaya çalışıyorsun. Buna demokrasi ya da hukuk denmez. Buna 'jakoben oligarşi' denir. Yani azınlığın, çoğunluğa, millete, millet iradesine tahakkümü denir. Bu açıkça ortadadır. Ne yazık ki Türk hukuku tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetmiştir. Şu anda Türkiye'de demokrasi yoktur,
juristokrasi vardır. Yani yargıçların hakimiyeti vardır. Bununda arkasında antidemokratik dayatmalar vardır. Bu gayet açık ve nettir" şeklinde konuştu.