
HATIR ŞİKESİ!..
HATIR ŞİKESİ!../METİN ÖZER
Kamuoyunun algısıyla şikecileri kurtarma yasası, resmi adıyla ‘Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’ sadece sporu değil, siyaseti de birbirine kattı.
Başlangıçta hatır için hazırlanan yasa, şimdilerde bir gövde gösterisine döndü.
Başbakan Erdoğan’ın Fenerbahçeli olduğunu bilmeyen yok. Aziz Yıldırım’la da yakınlığı biliniyor.
Erdoğan; Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’nin hatırı için bugüne kadar hiç yapmadığı bir iş yaptı ve mahkemesi bile başlamamış bir davaya müdahale etti.
Bu müdahale ile birlikte spora siyaset bulaşmış oldu.
Aslında Erdoğan’ın esas müdahale etmesi gereken nokta başka idi.
Bir kişi senin adını kullanarak yasa ve yönetmelik tanımıyorsa, aynı kişi seninle olan dostluğunu kullanarak astığı astık, kestiği kestik hale gelmişse ve yine aynı kişi, aranızda olan bu dostluğu rakipleri için baskı unsuru olarak kullanıyorsa işte bu noktada müdahale edilmesi gerekirdi.
Erdoğan Aziz Yıldırım’ı karşısına alıp, “Bak Aziz Bey, dostluk başka ticaret başka. Benim dostluğumu kullanarak federasyona ve rakiplerine baskı yaptığına dair bazı bilgiler geliyor. Yasanın ve yönetmeliklerin dışına çıkarsan, seni en başta ben yakarım. Ben sadece Fenerbahçe’nin değil bütün Türkiye’nin Başbakanıyım. Böyle bir durumda sakın benden bir yardım bekleme” deseydi, bugün ortada ne şike, ne de bir şike davası olmazdı.
Testi kırılmadan önce oğlunu dövmeyen Başbakan Erdoğan, testi kırıldıktan sonra şimdi Türkiye’yi dövmeye çalışıyor.
Düşündürücü bir başka konu daha var.
Zorlama yasalarla başı en çok ağrıyan siyasetçi olan Erdoğan, şimdi kendisi zorlama bir yasa için uğraşıyor.
Gelelim diğer partiler açısından duruma.
Bu milletin temel değerleri olan; dilinde, bayrağında, hatta dininde anlaşamayan 4 parti, nasıl oluyor da şikecileri kurtarmak için anlaşıyor?
Kıytırık konular için birbirinin boğazına sarılanlar, şikecileri kurtarmak için nasıl oluyor da kol kola girebiliyor?
Hemen söyleyeyim hepsinin bir hesabı var. AK Parti hariç.
MHP’nin şikecileri kurtarmaya çalışmasını anlayabiliyorum.
Sonuçta MHP baraj civarında dolaşan bir parti. Fenerbahçe camiasından gelebilecek 3-5 oy onlar için önemli.
CHP’nin hesabı MHP’den çok farklı.
CHP, bir tuzağın hazırlığı içerisinde. CHP’nin derdi şikecileri kurtarmak falan değil. Onlar bu yasayı geçirtip, geçen yasayı örnek göstererek Ergenekoncuları çıkarma peşinde.
AK Partililerin haberi yoksa haberi ben buradan vereyim.
CHP, ilk etapta Ergenekon’dan tutuklu bulunan milletvekillerinin tahliyesine imkan sağlayan bir yasa tasarısı hazırladı. Şike yasası çıktığı anda halen hazır bulunan bu yasa, TBMM Başkanlığı’na verilecek.
O zaman AK Parti’ye şu denilecek:
- Daha başlamamış bir şike davasına müdahale edip onları dışarı çıkarttık. Halen sürmekte olan Ergenekon Davası’nda benzer durumda olan milletvekillerimiz var. Şike yasası, bu arkadaşlarımız için de örnek oldu. Buyrun imzalayın.
Arkasından sıra Ergenekon’dan yargılanan paşalara gelecek.
Sonuçta tünel kazıldığı zaman kaçan çok olur.
Hadi bakalım.
Çık işin içerisinden.
Peki AK Parti’nin bu işten ne çıkarı var?
Emin olun yok.
Sadece Aziz Yıldırım’ı hatırı var.
Gelelim işin finaline.
Milletin hassasiyetlerini dikkate alan Cumhurbaşkanı Gül, bu zorlama yasayı veto etti.
Köşk’ten aldığım bilgi; vetodan dolayı inanılmaz ölçüde tebrik telefonu, maili ve faksının geldiği yönünde.
Bunların da önemli bir kısmı AK Parti kanadından.
Yasanın veto edilmesine de zaten en çok AK Partililer sevindi.
Sevincini gizlemeyen isimlerden birisi de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tı.
Ardından AK Parti Grup Başkan vekili Mehmet Elitaş konuştu:
-Cumhurbaşkanı’nın sözünün üstüne söz koymak AK Parti’ye yakışmaz. Bizim açımızdan bu yasa ve bu konu kapanmıştır.
Veto haberinin sıcağı sıcağına bu açıklamayı yapan Elitaş, öğleden sonra başka bir açıklama daha yaptı:
-Cumhurbaşkanı’nın veto hakkı vardır ama yasaları TBMM yapar. Biz bu yasayı aynen geri göndereceğiz. Muhalefet imzasının arkasında dursun.
AK Parti Grup Başkanı’nın sabah ayrı, öğleden sonra tamamen ayrı konuşmasının nedeni daha sonra ortaya çıktı.
Haberlerden anlıyoruz ki talimat Başbakan Erdoğan’dan gelmiş.
Başbakan Erdoğan, kendini arayan grup başkan yardımcılarına, “Partim nasıl bakıyor?” demek yerine , “Muhalefet nasıl bakıyor?” sorusunu yöneltmiş.
Onların imzalarının ardında durduklarını öğrenince de, “Tek bir değişiklik yapmadan aynen çıkartıp Köşk’e yollayın” talimatı vermiş.
Bu talimattan sonra, “Cumhurbaşkanı’nın sözünün üstüne söz koymak AK Parti’ye yakışmaz” diyen Elitaş’ın ne düşündüğünü bilmiyorum. Veya görüşme sırasında bu sözü Sayın Başbakan’a söyleyip söyleyemediğini de bilmiyorum.
Bildiğim tek şey Sayın Cumhurbaşkanı’na ayıp edildiği gerçeğidir.
Cumhurbaşkanı Gül’ü bir önceki cumhurbaşkanı Sezer’in durumuna düşürmek AK Parti’ye yakışmadı.
Şikeden Ergenekon çıkarmaya çalışan CHP için, Gül’ün düşürüldüğü durum ayrı bir kazanç oldu.
Oysa sorun basit bir hamleyle çözülebilirdi.
En azından birkaç maddede değişiklik yapıp Gül’ü onore edebilirlerdi.
Gül’e bunu bile çok gördüler.
Aziz Yıldırım’ın hatırı, milletin hatırına ve Cumhurbaşkanı’nın hatırına galip geldi.
Kaderin cilvesine bakın!..
Sürekli olarak siyasi hatır şikesi yapmakla suçlanan Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan, gerçek şike yüzünden ters düştü.
Kamuoyunun algısıyla şikecileri kurtarma yasası, resmi adıyla ‘Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’ sadece sporu değil, siyaseti de birbirine kattı.
Başlangıçta hatır için hazırlanan yasa, şimdilerde bir gövde gösterisine döndü.
Başbakan Erdoğan’ın Fenerbahçeli olduğunu bilmeyen yok. Aziz Yıldırım’la da yakınlığı biliniyor.
Erdoğan; Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’nin hatırı için bugüne kadar hiç yapmadığı bir iş yaptı ve mahkemesi bile başlamamış bir davaya müdahale etti.
Bu müdahale ile birlikte spora siyaset bulaşmış oldu.
Aslında Erdoğan’ın esas müdahale etmesi gereken nokta başka idi.
Bir kişi senin adını kullanarak yasa ve yönetmelik tanımıyorsa, aynı kişi seninle olan dostluğunu kullanarak astığı astık, kestiği kestik hale gelmişse ve yine aynı kişi, aranızda olan bu dostluğu rakipleri için baskı unsuru olarak kullanıyorsa işte bu noktada müdahale edilmesi gerekirdi.
Erdoğan Aziz Yıldırım’ı karşısına alıp, “Bak Aziz Bey, dostluk başka ticaret başka. Benim dostluğumu kullanarak federasyona ve rakiplerine baskı yaptığına dair bazı bilgiler geliyor. Yasanın ve yönetmeliklerin dışına çıkarsan, seni en başta ben yakarım. Ben sadece Fenerbahçe’nin değil bütün Türkiye’nin Başbakanıyım. Böyle bir durumda sakın benden bir yardım bekleme” deseydi, bugün ortada ne şike, ne de bir şike davası olmazdı.
Testi kırılmadan önce oğlunu dövmeyen Başbakan Erdoğan, testi kırıldıktan sonra şimdi Türkiye’yi dövmeye çalışıyor.
Düşündürücü bir başka konu daha var.
Zorlama yasalarla başı en çok ağrıyan siyasetçi olan Erdoğan, şimdi kendisi zorlama bir yasa için uğraşıyor.
Gelelim diğer partiler açısından duruma.
Bu milletin temel değerleri olan; dilinde, bayrağında, hatta dininde anlaşamayan 4 parti, nasıl oluyor da şikecileri kurtarmak için anlaşıyor?
Kıytırık konular için birbirinin boğazına sarılanlar, şikecileri kurtarmak için nasıl oluyor da kol kola girebiliyor?
Hemen söyleyeyim hepsinin bir hesabı var. AK Parti hariç.
MHP’nin şikecileri kurtarmaya çalışmasını anlayabiliyorum.
Sonuçta MHP baraj civarında dolaşan bir parti. Fenerbahçe camiasından gelebilecek 3-5 oy onlar için önemli.
CHP’nin hesabı MHP’den çok farklı.
CHP, bir tuzağın hazırlığı içerisinde. CHP’nin derdi şikecileri kurtarmak falan değil. Onlar bu yasayı geçirtip, geçen yasayı örnek göstererek Ergenekoncuları çıkarma peşinde.
AK Partililerin haberi yoksa haberi ben buradan vereyim.
CHP, ilk etapta Ergenekon’dan tutuklu bulunan milletvekillerinin tahliyesine imkan sağlayan bir yasa tasarısı hazırladı. Şike yasası çıktığı anda halen hazır bulunan bu yasa, TBMM Başkanlığı’na verilecek.
O zaman AK Parti’ye şu denilecek:
- Daha başlamamış bir şike davasına müdahale edip onları dışarı çıkarttık. Halen sürmekte olan Ergenekon Davası’nda benzer durumda olan milletvekillerimiz var. Şike yasası, bu arkadaşlarımız için de örnek oldu. Buyrun imzalayın.
Arkasından sıra Ergenekon’dan yargılanan paşalara gelecek.
Sonuçta tünel kazıldığı zaman kaçan çok olur.
Hadi bakalım.
Çık işin içerisinden.
Peki AK Parti’nin bu işten ne çıkarı var?
Emin olun yok.
Sadece Aziz Yıldırım’ı hatırı var.
Gelelim işin finaline.
Milletin hassasiyetlerini dikkate alan Cumhurbaşkanı Gül, bu zorlama yasayı veto etti.
Köşk’ten aldığım bilgi; vetodan dolayı inanılmaz ölçüde tebrik telefonu, maili ve faksının geldiği yönünde.
Bunların da önemli bir kısmı AK Parti kanadından.
Yasanın veto edilmesine de zaten en çok AK Partililer sevindi.
Sevincini gizlemeyen isimlerden birisi de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tı.
Ardından AK Parti Grup Başkan vekili Mehmet Elitaş konuştu:
-Cumhurbaşkanı’nın sözünün üstüne söz koymak AK Parti’ye yakışmaz. Bizim açımızdan bu yasa ve bu konu kapanmıştır.
Veto haberinin sıcağı sıcağına bu açıklamayı yapan Elitaş, öğleden sonra başka bir açıklama daha yaptı:
-Cumhurbaşkanı’nın veto hakkı vardır ama yasaları TBMM yapar. Biz bu yasayı aynen geri göndereceğiz. Muhalefet imzasının arkasında dursun.
AK Parti Grup Başkanı’nın sabah ayrı, öğleden sonra tamamen ayrı konuşmasının nedeni daha sonra ortaya çıktı.
Haberlerden anlıyoruz ki talimat Başbakan Erdoğan’dan gelmiş.
Başbakan Erdoğan, kendini arayan grup başkan yardımcılarına, “Partim nasıl bakıyor?” demek yerine , “Muhalefet nasıl bakıyor?” sorusunu yöneltmiş.
Onların imzalarının ardında durduklarını öğrenince de, “Tek bir değişiklik yapmadan aynen çıkartıp Köşk’e yollayın” talimatı vermiş.
Bu talimattan sonra, “Cumhurbaşkanı’nın sözünün üstüne söz koymak AK Parti’ye yakışmaz” diyen Elitaş’ın ne düşündüğünü bilmiyorum. Veya görüşme sırasında bu sözü Sayın Başbakan’a söyleyip söyleyemediğini de bilmiyorum.
Bildiğim tek şey Sayın Cumhurbaşkanı’na ayıp edildiği gerçeğidir.
Cumhurbaşkanı Gül’ü bir önceki cumhurbaşkanı Sezer’in durumuna düşürmek AK Parti’ye yakışmadı.
Şikeden Ergenekon çıkarmaya çalışan CHP için, Gül’ün düşürüldüğü durum ayrı bir kazanç oldu.
Oysa sorun basit bir hamleyle çözülebilirdi.
En azından birkaç maddede değişiklik yapıp Gül’ü onore edebilirlerdi.
Gül’e bunu bile çok gördüler.
Aziz Yıldırım’ın hatırı, milletin hatırına ve Cumhurbaşkanı’nın hatırına galip geldi.
Kaderin cilvesine bakın!..
Sürekli olarak siyasi hatır şikesi yapmakla suçlanan Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan, gerçek şike yüzünden ters düştü.