Dünya
  • 1.4.2003 10:49

HAYDA!... ABD SAVAŞI KAZANMADAN YENİ HÜKÜMETİN BAKAN SAYISINI BELİRLEDİ

LONDRA - İngiltere basınında bugün yer alan haber ve yorumlarda, ABD öncülüğünde Irak'a düzenlenen saldırı ve savaş sonrası Irak planları ele alındı. Guardian gazetesi, manşetinde, Amerika'nın Irak'ta savaş sonrası kuracağı yönetime ilişkin bir haberi verdi. Gazetenin muhabirleri, gizli olduğunu söyledikleri plana dair bazı ayrıntıları ortaya atarken, Bush yönetimi içinde bunun görüş ayrılıklarına yol açtığını da belirtti. Guardian, hazırlanan plana göre Irak'ın yeni hükümetinin 23 bakanlığı olacağını, bakanlığı bir Amerikalının idare edeceğini ve her bakanlıkta yine Amerikalıların tayin ettiği Iraklıların danışmanlık görevini üstleneceğini yazdı. Gazeteye göre, Merkez Komutanı Orgeneral Tommy Franks'ın, ''kurtarıldığını ilan ettiği'' her yerleşim birimi, emekli orgeneral Jay Garner başkanlığındaki yeni hükümete devredilecek. Gazete, bu geçici hükümetin üyeleri Bağdat rejiminin devrilmesinin yakınlaştığı düşüncesiyle Kuveyt'te toplanmaya başladığını ifade etti. Guardian, hükümetin kuruluşuyla Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'in uğraşması yüzünden emekli general Jay Garner'ın rahatsız olduğunu belirtti. Garner'ın, hükümete tayin edilecek bazı Iraklılardan memnun olmadığı da kaydedildi. Bu Iraklılar arasında 1956'dan beri Irak'a ayak basmamış olan Ahmet Çelebi de bulunuyor. Irak Ulusal Kongresi adlı muhalefet örgütünün başkanı olan Çelebi'nin, yıllardır Amerikan Kongresi ile yakın ilişkide olduğunun hatırlatıldığı yazıda, Ürdün'de bir zamanlar başında bulunduğu bankanın batması ardından dolandırıcılıktan mahkumiyeti bulunduğu kaydedildi. Guardian Amerika'nın Irak'ı doğrudan idare etme planlarının İngiltere Başbakanı Tony Blair için siyasi bir sıkıntı ortaya çıkaracağını da kaydetti. Blair'in, savaştan sonra Irak'ın yeniden inşası için Birleşmiş Milletler'in rol oynamasını savunuyordu. ABD'NİN ORTADOĞU'YA İLİŞKİN PLANLARI Financial Times'taki haber ise Amerika'nın Irak'ın ötesinde, tüm Ortadoğu'ya ilişkin planlarını anlattı. Gazeteye göre, Başkan Bush'un Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice, AIPAC adlı İsrail yanlısı lobi kuruluşunun toplantısında, İran ve Suriye'ye yönelik uyarıları tekrarladıktan sonra, Başkan Bush'un Ortadoğu'ya demokrasi getirmeyi içeren ''vizyon''unu anlattı. Bu projede İsrail-Filistin anlaşmazlığını çözmenin de bulunduğu ifade edildi. Gazeteye göre Rice, ''O Avrupalılar, bizim bu ilkelere bağlılığımız olmasa karanlık çağlarda yaşayacaklarını biliyor'' dedi. Guardian'daki bir haberde, Amerikalı askeri yetkililerin, Irak'ta yakaladıkları bazı esirleri Küba'daki Guantanamo Üssü'ne götüreceklerini söyledikleri aktarıldı. Nasıriye'de sivil giysilerle yakalanmış 300 milisin, esir Iraklı askerlerden ayrı tutulduğunu yazan gazete, Afganistan'daki savaşta ele geçirilen Taliban ve El Kaide mensuplarının Guantanamo Üssü'nde tutulduğuna dikkat çekti. ''MÜTTEFİKLER, KALPLERİ KAZANMA MÜCADELESİNDE BÖLÜNDÜ'' Guardian'daki bir başka haberde ise, ''Müttefikler kalpleri kazanma mücadelesinde bölündü'' başlığı kullanılarak İngiltere ordusunun üst düzey yetkililerinin, Amerikalıların Irak halkına karşı sert ve acımasız tutumundan rahatsız olduklarını dile getirmeye başladığı kaydedildi. Savunma Bakan Yardımcılarından Adam Ingram'ın, ''Amerikan ve İngiliz birlikleri iyi niyetli olduklarını Iraklılara inandırmak zorunda'' dediği belirtildi ve İngiliz subayların, yerli halkla temas ederken Amerikalılardan çok farklı bir tutum sergiledikleri anlatıldı. Gazeteye göre bir subay, ''Amerikalılar gibi yapmıyoruz, miğferimizi, güneş gözlüklerini çıkarıp, Iraklılarla göz göze geliyoruz, Amerikalılar ise zırhlı araçlarından çıkmak istemiyor'' dedi. Habere göre, Nasıriye'de Amerikalıların, Basra'da İngilizlerin uyguladığı taktikler arasındaki farka dikkat çeken İngiliz askeri kaynakları, ''Biz daha tecrübeli ve kabiliyetliyiz, bizim subay ve erbaşlarımız kendine güveniyor'' dedi. Guardian'daki yazıya göre Kuzey İrlanda'dan Kosova ve Sierra Leone'a kadar birçok bölgede yerli halkla temas tecrübesi edinen İngilizler, son intihar saldırısı ardından da taktiklerini değiştirmeyecek. Yazıda, savaşın başından beri meydana gelen, Amerikan ordusunun ve özellikle deniz piyadelerinin aşırı kuvvete başvurduğu bazı örnek olaylar sıralandı. Bilgiler bölgedeki gazetecilere dayandırıldı. ''ABD ORDUSUNUN AŞIRI ŞİDDETE BAŞVURDUĞUNUN ÖRNEKLERİ'' Bunlardan birincisini, Amerikalıların kuşattığı Nasıriye şehrinde ağır kayıplar veren Amerikan askerlerine kendilerine yaklaşan herkese ateş açma emri verilmesi konusu oluşturdu. Otomobillerin kamyonların kurşun yağmuruna tutulduğunu anlatan bir gazeteci, yol kenarında sivillere ait 12 ceset saydığını anlattı. Bir adamın cesedi hala alevler içinde olduğunu, beş yaşından büyük olmadığı belli bir kız çocuğunun ve başka bir adamın cesedi yan yan yana bulunduğunu söyleyen bu gazeteci, Amerikalıların ağır bombardımanından kaçan sivillerin bu kurşunlara hedef olduğunu belirtti. İkinci olay ise, bir Iraklı doktorun ifadesine dayandırıldı. Amerikalıların yine Nasıriye'de bir yerleşim alanına üç veya dört misket bombası attığını söyleyen doktor, oalyda 10 kişinin öldüğü, 200 kişinin de yaralandığını söyledi. Yine bu bölgede 50 yaşındaki bir çiftçinin evini basan Amerikan askerlerinin, adamın oğlunu, tüfeğini ve 800 dolar karşılığı gelen 3 milyon dinarını aldığını yazan gazete, yoğun itirazlardan sonra Amerikalılar oğlunu ve parayı geri vermeye razı olduğunu kaydetti. Gazeteye göre, Bağdat yolunda gazetecilerin en az on tane otobüs ve kamyon enkazıyla karşılaştı. Burada 60 Iraklı erkeğin cesedinin de bulunduğunu yazan gazete, Amerikalılar önce bu kişilerin Cumhuriyet Muhafızı olduğuna dair belgeler bulduklarını söylediğini, sonra da bir Amerikalı general ''Düşman mı değil mi, karar vermek için fazla zamanımız olmuyor'' diye izahta bulunduğunu kaydetti. Gazeteye açıklamada bulunan bir İngiliz subay ise, kendisine eşlik eden Amerikan askerlerinin Umm Kasr'da, yanlarından geçerken bir evi kurşun yağmuruna tuttuğunu ve bunu kendilerinin asla yapmayacağını anlattı. Gazeteye göre, İngiliz subaylar şimdi Amerikalıların operasyonlarına danışmanlık etmeye başladı ve bu sayede uygulamalarda değişiklikler görülmeye başlandı. ''İNGİLİZ HALKI SAVAŞIN İYİ GİTTİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR'' Times ise İngiliz halkının savaşa ilişkin tutumunu anketle belirledi ve buna göre yüzde 65'lik kitle savaşın şimdiye kadar iyi gittiğini düşünüyor. Aynı zamanda savaşın aylar süreceği kanaatinin de yaygın olması dikat çekti. Gazete anketi değerlendirirken, ''Halkın sabır göstereceği anlaşılıyor, kayıpların da kötümserlerin söylediği kadar yüksek olmadığı düşüncesi hakim'' diye yazdı. Guardian gazetesi başyazısında, İngiltere Başbakanı Tony Blair ile Amerikan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in kaderlerinin birleştiği belirtilerek ''Günler geçtikçe Blair'in Rumsfeld'in elinde rehine olduğu daha iyi anlaşılıyor'' dedi. ''Irak'a saldırmak gerektiğinde Rumsfeld haklıysa ve doğru yöntemlerde karar kıldıysa, Blair kurtulacak'' ifadesinin ardından gazete, ''Rumsfeld'in hatalı olduğu sonucuna varıldığı anda Blair, başbakanlığı hatta İşçi Partisi, iktidarı kaybedebilir'' diye yazdı. Yıllar boyu Irak'ta rejim değişikliğini yönetimlere kabul ettirmeye uğraşan Rumsfeld'in 11 Eylül'ün hemen ertesi günü El Kaide'nin yanı sıra Irak'a da savaş açmak gerektiğini Başkan Bush'a söylediği belirtildi. 14 ay önce Bush'un ''şer ekseni''nden söz ettiği konuşmasıyla Rumsfeld'e yeşil ışık yakıldığını yazan gazete, savaş hazırlıklarının her aşamasına müdahale eden Bakan'ın, vaat ettiği çabuk zaferin gelmediğine dikkat çekti. Guardian'ın başyazısında kaderini Rumsfeld'in eline bırakan Blair için ise Irak savaşının başka amaçlar taşıdığı belirtildi. Gazeteye göre Blair, Saddam Hüseyin gibi acımasız ve tehlikeli bir diktatörün devrilmesi ve Irak'ın düzeltilmesi meselesinin dünyanın meselesi olduğunu, mümkün olduğunca çok ülkenin bu girişime destek vermesine çalışmak gerektiğini düşünüyor. Gazete, Blair'in eğer yeterince ülkenin desteği alınmazsa, bunu dengelemek için İsrail-Filistin anlaşmazlığı gibi diğer meselelere de el atmak gerektiğini savunduğunu yazarak ''Ama bu Blair'in değil, Rumsfeld'in savaşı'' dedi. Haber, Amerikalı bakanın Ortadoğu barışını umursamadığını, uluslararası ilişkilerin kararların çok taraflı katılımla alındığı bir düzeni benimsemediğini, Irak'ın yeniden inşasında Birleşmiş Milletler'in merkezi rol oynamasını istemediğini anlattı. Gazete, yıllardır arzuladığı bu savaşın koşullarını kendisi belirlemek isteyen Rumsfeld'in bu ham, yanlış savaşına Blair'in zayıflığı yüzünden İngiltere'nin de dahil olduğunu belirtti. Bu yüzden de İngiltere'nin uluslararası hukuku, diplomasiyi ihlal ettiği, ittifaklarını mahvettiaği, İşçi Partisi projesini de tehlikeye düşürdüğünü belirten Guardian, ''Rumsfeld gibi dostlar varken, düşmana ne gerek var?'' diye yazdı. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:42

İLGİLİ HABERLER