Medya
  • 29.12.2006 04:37

HINCAL ULUÇ, BASIN KONSEYİ'NDEN BU YAZIYLA İSTİFA ETTİ!..

HINCAL ULUÇ'UN SABAH'TAKİ YAZISINDAN:

Hükümsüz Konsey!..

BASIN Konseyi diye bir kuruma artık saygı duymuyorum. Bu kurumu tanımıyorum ve kurulduğundan bu yana yaptığım üyelikten de istifa ediyorum.

Bundan böyle sakın benimle ilgili bir karar almasınlar ve popomla gülmeme sebep olmasınlar.

Bu kurum tarafsızlığını ve etik vasfını yitirmiştir benim için, bitmiştir.

1 ekim 2006'da bu ülkede medya tarihinin en aşağılık, en iğrenç, en hastalıklı yazılarından biri yayınlandı. Bütün genç kadın yazarlar saldırıya uğradı. Bunların köşelerine, bazı yataklardan geçerek yerleştikleri söylendi.

Yazının doğrudan muhatabı, benim keşfettiğim ve Sabah'ta köşe sahibi olmasına katkıda bulunduğum bir genç kız olduğu için, taraf olarak, Konsey'e baş vurdum.

Konsey tam 3 ay sonra karar verdi.

Yersizlik kararı!..

Dikkat buyurun..

Yersiz olan, bu utanç verici yazı değil, benim bu yazıya itirazım, Konsey'e göre.. İyi mi?.

Bu kararın altında imzası bulunan, artık saygı değer bulmadığım insanlara soruyorum şimdi..

Siz bulunduğunuz bu yere hangi yataklardan geçerek geldiniz?.

Sakın öfkelenmeyin.. Çünkü bu ifadede, kararınızdan aynen naklediyorum, " 'Kişileri ve kuruluşları eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez' kuralına aykırılık bulunmadığına.." göre..

//

İŞTE BASIN KONSEYİ'NİN KARARI:

Basın Konseyi Yüksek Kurulu, Sabah Gazetesi Yazarı Hıncal Uluç’un şikayet ettiği Milliyet Gazetesi Yazarı Hasan Pulur hakkında “Şikayetin yersizliğine” karar verdi. Hıncal Uluç, Basın Konseyi’ni göreve çağırdığı yazısında, Hasan Pulur ’un genç kadın köşe yazarlarını aşağıladığını öne sürmüştü. Karar şöyle:


-- KARAR --

ŞİKAYETÇİ: Sabah Gazetesi Yazarı Hıncal Uluç

ŞİKAYET EDİLEN: Milliyet Gazetesi Yazarı Hasan Pulur

ŞİKAYET KONUSU: Milliyet gazetesinin 1 Ekim 2006 tarihli nüshasında yayınlanan “Köşe Yazarı Nasıl Olunur?” başlıklı yazıda, Ayşe Özyılmazel’in gazeteci olmak amacıyla yazılarını Hıncal Uluç’a verdiği, yazılarının birkaç hafta sonra Uluç’un köşesinde “Sevginin Günlüğü” adı altında yayınlandığı, daha sonra Özyılmazel’in talihinin açılıp yol aldığı, Vatan gazetesinden gelen iş teklifi üzerine Haşmet Babaoğlu ile iş görüşmesi yaptığı, sonrasında Babaoğlu ile beraberliklerinin başladığı, Özyılmazel’in şu anda bir gazetenin (Sabah gazetesinin) ekinde köşe yazarı olarak görev yaptığı, sinemanın kadın kız oyuncularına yakıştırılan ve hoş olmayan “Onların yolu, yönetmenin yatak odasından geçer!” şeklindeki iftiradan artık vazgeçilmesi gerektiği yolunda ifadelere yer verilmiştir.

İDDİA: Şikayetçi Sabah Gazetesi Yazarı Hıncal Uluç, Sabah gazetesinin 3 Ekim 2006 tarihli nüshasında yayınlanan “Hasan Pulur’a Yakışmayan Satırlar!..” başlıklı yazısı aracılığıyla Basın Konseyi’ni Hasan Pulur’a karşı göreve çağırmış, Hıncal Uluç bu köşe yazısında, Hasan Pulur’un genç köşe yazarı Ayşe Özyılmazel’e karşı çirkin bir üslup kullandığını, bu yazının genç kadın köşe yazarlarının tümüne yapılan bir saldırı olduğunu, Pulur’un Özyılmazel’e saldırarak çok çirkin bir gazetecilik örneği verdiğini, Pulur’un çok açık bir ifadeyle yazı yazdığı sütunlarda özür dilemesi gerektiğini belirtmiş, gereğinin yapılmasını istemiştir.

CEVAP: Şikayet edilen Milliyet Gazetesi Yazarı Hasan Pulur, Basın Konseyi’ne 5 Ekim 2006 tarihinde gönderdiği cevabında, bunun bir savunma olmadığını belirterek, inceleme sırasında, Ayşe Özyılmazel’in Aktüel dergisindeki söyleşisi ile Mansur Forutan’ın 5 Ekim 2006 tarihli Akşam gazetesindeki yazısının değerlendirilmesini istemiştir.

DEĞERLENDİRME VE KARAR: Durumu değerlendiren Basın Konseyi Yüksek Kurulu (BKYK) 06.12.2006 günlü toplantısında, Hasan Pulur’un yazısıyla başlayan tartışmanın düzeyinin basının saygınlığına darbe vuracağı olgusunun esefle kabul etmekle birlikte, şu değerlendirmeyi yapmıştır:

Bu polemik ve tartışma çeşitli yayın organlarına taşındığı gibi, şiddete dönük inanılmaz gelişmeler yaşanmıştır. Şikayet edilen yazı ile şikayet eden yazıyı ve sonraki gelişmeleri değerlendiren Basın Konseyi Yüksek Kurulu, özellikle sonraki yazılarda izlenen çizgi ve düzey ile şiddete yönelen girişimleri esefle karşılamış ve bu durumu kamuoyuna açıklamayı görev saymıştır.

Sonuç olarak, şikayet edilen yazıyı Aktüel dergisindeki röportajla birlikte inceleyen Basın Konseyi Yüksek Kurulu, şikayetçi Hıncal Uluç’un bu yazıyı eleştiren yazısındaki vurgu ve ağırlığı da dikkate alarak, Basın Meslek İlkeleri’nin cinsiyet ayrımcılığıyla ilgili 1. maddesine ve “Kişileri ve kuruluşları eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez” şeklindeki 4. maddesine aykırılık bulunmadığı kanısına varmış ve “Şikayetin yersizliğine” oybirliği ile karar vermiştir. (BKYK/2006/092)

//

İŞTE HASAN PULUR'UN TARTIŞILAN YAZISI:

Köşe yazarı nasıl olunur?


"KÜÇÜK Hanım"ın canı gazeteci olmak, yazı yazmak istiyormuş, ne yapsın?

Bize göre en doğrusunu yapmış, yazılarını Hıncal Uluç'a vermiş:

"Ben mesleği öğrenmek, haber yapmak, koşmak, masaların üzerinde sürünmek istiyorum; beni harcayın, köpek edin!" demiş...

İçini, ne kadar içtenlikle dökmüş değil mi?

Ya adam seçimindeki isabet!

Hıncal Uluç, sağ olsun kızcağızı fazla köpek etmemiş, "Gel benim köşemde takma isimle yaz!" demiş...

Bir hafta, iki hafta, üç hafta; bir bakmış yazısı Hıncal'ın köşesinde "Sevginin Günlüğü" diye yayımlanmış...

* * *

O gün bugün talihi açılmış, herhalde başta Hıncal Uluç, elini tutan "Yürü ya kızım!" demiş ki, çok yol almış çokkk!

"Küçük Hanım" eskilerin deyimiyle, Hıncal Uluç'a medyunu şükran, "Onu sırtımda Kâbe'ye götürsem hakkını ödeyemem!" diyor.

Buyurun bakalım, hac kontenjanına iki kişilik yer daha ayırın, "Küçük Hanım" iki büklüm Hıncal Uluç sırtında, malum kahkahalarını atarak hac yolundalar. Başlarına bir kaza gelmese de...

* * *

ŞİMDİ şakayı bırakalım da, her güzel, zeki kız yazılarını Hıncal Uluç'a gönderse olur mu?

Hiç olur mu? Bu işler bu kadar ucuz mu?

Ya nasıl olacak?

"Bu dünyada doğru yerde, doğru zamanda, doğru insanla karşılaşacaksın!"

Bir de bu işlerin ya erbabı olacaksın ya da erbabını bileceksin!

* * *

SONRA gel zaman git zaman "Vatan"dan teklif gelmiş, o da kalkmış gitmiş. İş görüşmesini Haşmet Babaoğlu yapmış. İş miş derlerken mercimeği fırına vermişler.

Ama günahına girmeyelim, Haşmet Babaoğlu, alışılanın dışında, kızımıza asılmamış...

Tam tersi olmuş, kızımız Haşmet Babaoğlu'na asılmış. Asılmış ama tam dört ay...

Haşmet Babaoğlu dört ay kaçmış, hanım kızımız da dört ay asılmış, kovalamış, sonunda teslim olmuş...

"Hiç de pişman değilmiş!..

Eğer ısrar etmeseymiş, adam elden gidermiş, öyle diyor. Şimdi iki yıldır beraberlermiş...

Aralarında 24 yaş fark varmış, lakin çok şeyde uyuşuyorlarmış. O yaşı gereği hiperaktifmiş, Haşmet Babaoğlu ise Boğa burcu, oturaklı adammış. Onu zaptetmeye çalışıyormuş, patlatıyormuş kafasına bir tane otur aşağı diye?

Peki Hıncal Baba'sı bu "seviyeli birliktelik"e ne diyormuş ya da ne demiş?

Gülmüş, hanım kızımıza "Seni iş için yolluyoruz, yaptığın işe bak!" demiş... (x)

Sanki bu iş değil?

* * *

DİYECEKSİNİZ kim bu?

Kim bu "Küçük Hanım" ya da hanım kızımız?

Ayşe Özyılmazel...

"Sabah" gazetesinin eki "Günaydın"ın köşe yazarı...

Biz "Gazetecilik, köşe yazarlığı meslek değildir" dediğimiz zaman tepesi atanlara saygıyla sunarız.

Gazetecilik, köşe yazarlığı "meslek" değil, iştir iş!

Nasıl iş?

İşte böyle bir iş!

Sinemanın kadın, kız oyuncularına yakıştırılan hoş olmayan bir deyim vardır:

"Onların yolu, yönetmenin yatak odasından geçer!" diye...

Artık bu iftiradan vazgeçsek iyi olacak...

———-

(x)Yeni Aktüel, sayı 64/2006-40, Özsel Tortop

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 23:19

İLGİLİ HABERLER